Teorik kavramlar, soyut genel düşüncelerdir. Düşüncenin kavramlaşması, somutun zenginliğinde değişen içinde değişmeyenin, formda özün açığa çıkmasını sağlarken; bu sürecin kendisi kullanılacak yöntemin kendisi olur. Sonraki aşamalarda kullanılacak bu kavram-lar uygulanacak yöntemin bir argümanı olacaktır. Dolayısıyla yöntem, kavramlaştırmada kendisini gösterirken, varolan kavramların kullanımında da kendisini gösterir.
Kavram yönlendirilmiş düşüncedir. Bu haliyle hem gerçekliğin bir öğesi hem de onun dönüştürenidir. Böylesi bir formülasyon a priori bir ”amaç” varsayar. Bu amaç nesnel gerçeğin eleştirisidir. Eleştiri öznel olanın nesnel olana müdahalesidir.
Marksist teori, maddeci eleştiri formunda yönlendirilmiş düşünceyle (kavramlarla) nesnel (özneli de içeren) olanı anlama çabasından değiştirme çabasına geçişin yöntemini sunar. Marksizm, bu anlamda bir eylem felsefesidir de.
* * *
Bu yazı, Marx’ın, “modern toplumun ekonomik hareket yasası’nı açığa çıkartmak amacıyla tarih ve topluma uyguladığı yöntemin ne olduğunu, hangi yönde geliştiğini, hangi kavram ve kategoriler aracılığıyla kendisini gösterdiğini genel olarak; özel olarak da ekonomi politiğin eleştirisi kapsamında incelemek amacını taşıyor. Yazı bu haliyle hali iddialı görülebilir. Ancak amacım Marx’ın, ekonomi politiğin eleştirisinde ulaştığı en son aşama ve bunun sistematik bir sunuluşu olan Kapital’in kavram ve kategorilerini ayrıntılı bir şekilde tartışmak değil. Yani Kapital’in planı üzerine bir tartışma yürütmek bu yazının sınırları dışında kalıyor. Amaçlanan Marx’ın “araştırma yöntemi”nin, öne çıkartılacak bazı kavram ve kategorilerle ipuçlarını vermek.
Marx’ın düşüncesinin gelişimi, yönteminin de gelişim ve değişimini içeriyor. “Modern toplumun ekonomik hareket yasası’nı açığa çıkartmak çabası, düşüncesinin gelişiminin bir uğrak noktası olarak yöntem değişikliğinin de habercisi oluyor. Bu yöntem farklılaşması Hegelci etkilerden artık kesinlikle koptuğu 1850’li yıllar sonrasında kaleme alınmış Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’ nın Önsöz’ünde kendisini bütün açıklığıyla gösteriyor. Şöyle yazıyor Marx “Araştırmalarım, devlet biçimleri kadar hukuki ilişkilerin de ne kendilerinden, ne de iddia edildiği gibi insan zihninin genel evriminden anlaşılamayacağı, tam tersine, bu ilişkilerin köklerinin, Hegel’in 18. yüzyıl İngiliz ve Fransız düşünürlerinin örneğine uyarak sivil toplum adı altında topladığı maddi varlık koşullarında bulundukları, ve uygar toplumun anatomisinin de, ekonomi politiğin içinde aranması gerektiği sonucuna ulaştı.1 Bu kavrayış, Marx’ın Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi (1843- 44) ile Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’ ya (1859) giden süreçte düşüncesinin geçirdiği evrimi açık seçik gözler önüne seriyor:Siyasetin felsefi eleştirisinden, ekonomi politiğin eleştirisine…
Değişen Neydi?
Değişen, bir kavramın, “yabancılaşma” kavramının maddi kavranışında; Marx’ın teorik bir sorgulama düzleminde maddi kavrayışına Hegel’i eleştirirken ulaştığı, ondan ödünç olarak kullandığı, felsefi düzlemden tarihsel düzleme taşıdığı “yabancılaşma” kavramında kendini gösterir.
Ekonomi ve Felsefe Elyazmaları, 1844’de kaleme alınır. Bu tarihte Marx, Hegel ve Feuerbach’ın etkisi altındadır hala. Yabancılaşma ve yabancılaşmış emek kavramları 1844 Elyazmaları’nın ana temasını oluştururlar. Elyazmaları’nda Marx, insanlar arasındaki ilişkileri belirleyen günlük pratik faaliyetin gerçekleştiği iktisadi alanı temel hareket noktası olarak belirler. Bu aynı zamanda Katkı’ya Önsöz’de kesin halini alacak, sosyo-ekonomik formasyonun tarihsel-materyalist yöntemle tahlili için atılmış bir ilk adımdır da.
Yabancılaşma kavramı, eski bir biçim altında yeni bir özün dile getirilişidir. Bu dile getiriliş özünde hala felsefedir, ancak ondan kopuşu da haber verir. Yabancılaşma, aynı zamanda hümanist bir bakışın da izlerini taşır. Hareket noktası, işçilerin ürettiği zenginliğe karşın artan yoksullaşmalardır. Kapitalizmde kendini gösteren iki temel sınıfın varlığı, üretim biçimine bağlanırken; bu sınıfların varlığı bireysel planda çözümlenir. Bir yanda ürettikçe yoksullaşan, kendi “öz gerçeği”ne yabancılaşmış işçi, öte yanda “işin efendisi”, emek ürününü sahiplenen doğrudan üreticiye yabancı bir kişi vardır. Böylelikle yabancılaşmanın, doğrudan doğruya insan etkinliğinden kaynaklandığı düşüncesi, belli bir toplumsal formasyon için formüle edilmiş olunmaktadır. “Yabancılaşma” ve “yabancılaşmış emeği” özel mülkiyete bağlar Marx; özel mülkiyetin bir sonucu değil daha çok bir nedeni olarak: “Özel mülkiyete özgü bu giz, yani onun yabancılaşmış emeğin ürünü ve öte yandan emeğin kendisi aracılığıyla yabancılaştığı araç olması, bu yabancılaşmanın gerçekleşmesi olması, kendini ancak özel mülkiyetin gelişmesinin doruk noktalarında yeniden gösterir”.2
Tüm bu düşünceler, kapitalist üretim ilişkilerinin (Marx o dönemde henüz “üretim ilişkisi” kavramına ulaşmamıştır) kendi özgül biçimlenişi içinde bu ilişkilerin özgül biçimlerinin eleştirisinin değil, “özel mülkiyet” ve “yabancılaşmış emek”e dayalı genel etik bir eleştirinin izlerini taşır. Ama şunları da düşünmekten geri kalmaz: “Yabancılaşmış emeğin özel mülkiyet ile bu ilişkisinden, ayrıca toplumun özel mülkiyetten vb… kölelikten kurtuluşunun, sadece işçilerin kurtuluşu söz konusu olduğu için değil, ama bu kurtuluş insanın evrensel kurtuluşunu içerdiği için, kendini işçilerin kurtuluşu siyasal biçimi altıda dile getirdiği sonucu çıkar”.3
1843-1846 yılları, klasik iktisatçılarla tanıştığı yıllardır Marx’ın. Bu süre içinde “burjuva iktisadın kavramlarını burjuva iktisadına karşı kullanmak” diye tanımlanabilecek bir yöntem izler. Klasik burjuva iktisadının (ekonomi politik’in) sınırlarının farkındadır: “Aslında, ekonomi politik özel mülkiyete dayanıyor, ondan hareket ediyor, ama onu açıklamıyor. Özel mülkiyetin gerçekte temsil ettiği maddi süreci, genel ve soyut formüller haline getiriyor. Sonra bu genel ve soyut formüller ekonomi politik için bir yasa değeri kazanıyorlar”.4 Olgular arasındaki zorunlu ve içsel bağlantıların açığa çıkartılmasının maddi sürecin anlaşılmasındaki gerekliliği açıktır Marx için. Rastlantılar başka rastlantılarla dengelenmektedir bu süreçte. Yalnızca olgular arasındaki zorunlu içsel bağların değil, kendi iç çelişkileri içinde değişme eğilimlerinin de saptanması gerekmektedir. Uygulanacak böyle bir yöntem hem materyalist, hem de diyalektik bir öz taşır. Ekonomik kategorilerin değişmez doğal değil, tarihsel olarak belirlenmiş kategoriler, bu kategoriler arasındaki ilişkilerin de aslında insanlar arasındaki ilişkiler, toplumsal ilişkiler olduğu düşüncesi yöntemin toplumsal ve tarihsel yönüne işaret etmektedir. Marx 1846 yılında Annenkov’a şöyle yazıyor: “Biçimi ne olursa olsun, toplum nedir? İnsanların karşılıklı eylemlerinin ürünü. İnsanlar kendileri için şu yada bu biçimde bir toplum seçmekte serbest midirler Hiç de değil…”5
Klasik iktisatçılar (özellikle Smith ve Ricardo) üzerine yaptığı incelemeleri derinleştirmesi, Marx’ı, onların tüm zenginliklerinin nedeni olarak gördükleri “emek”i, iktisadi bir kavram olarak tartışma nesnesi seçmeye götürecektir. 1844 Elyazmaları’nda kendini gösteren “yabancılaşmış emek” kavramı henüz aşılmamıştır fakat, iktisadi kategorilerin toplumsal ilişkiler bütünü içinde ele alınmasının doğal bir sonucu olarak şu aşılmıştır:Emek, klasiklerdeki biçimiyle bir nesne, hareketsiz bir nesnel veri değildir artık… Kapitalist toplumda emek, tarafsız, kendinde bir şey değil, yabancılaşmış olarak vardır. Emek ürünü ondan ayrılmış, ona yabancılaşmıştır. Ancak yukarıda değinilen tarihsel bakış ve kullanılan yöntem “yabancılaşmış emek” kavramının analitik sınırlarının fark edilmesi ve yeni kavramların gerekliliğini dayatmaktadır. Yabancılaşmış emek kavramı ilerde yerini “meta fetişizmi”, “üretim ilişkileri”, “artık değer” kavramlarına bırakacaktır.
Ekonomi politik, bir sosyo-ekonomik formasyon olarak kapitalizmin yükseliş döneminin bilimidir. Aslında bir bilim olma olanağını, son temsilcisi Ricardo ile kaçırmış bir bilim”! Marx Kapital’in 1. cildinin Almanca 2.Baskısı’nın Sonsöz’ünde “…toplumsal üretimin son biçimi olarak görüldüğü sürece, sınıf savaşımı su yüzüne çıkmadığı ya da kendisini ancak dağınık ve tek tek olaylarla ortaya koyduğu sürece, ekonomi politik bir bilim olarak kalabilir”6 diye yazar. Klasiklere göre işbölümü, değişim, ticaret insani doğanın kendisinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle tüm bunların en gelişkin düzeyine karşılık gelen kapitalizm insan doğasına uygundur. En ideal toplumsal örgütlenme biçimidir. Kapitalizmde kendini gösteren yasalar ölümsüz, doğal yasalardır… Klasik iktisatçılar, böylelikle isteseler de istemeseler de bir sınıf olarak burjuvazinin savunusunu üstlenirler.
Aslında tüm ekonomi politik eleştirisi, nedenini Marx’ın, ne felsefi ne de iktisadi bir anlatımla ifade ettiği Katkı’ya Önsöz’ün bir pasajında açıkça gösterir: “Nasıl ki bir kimse hakkında kendisi için taşıdığı fikre dayanılarak bir hüküm verilemezse…”7 Zorunlu ve içsel bağlantıların açığa çıkartılması, görünümden öte özün yakalanması gerekmektedir. Ekonomi politiğin eleştirisi bunu üstlenir.
Birey, Toplum, Tarih…
Birey, toplum ve tarih, marksist teorinin hareket ettiği üç temel kategoridir denilebilir. Birey, toplumla açıklanırken, toplum, tarihle açıklanmaktadır. Formülasyonda son ikisinden birincisine bir geçiş söz konusudur. Yani birey toplumsal ve tarihsel bir varlıktır. Böylelikle, soyut, kendini çevreleyen maddi koşulların üzerinde bir birey, metafizik bir insansal öz kavramı reddedilmiş olur. Feuerbach Üzerine Tezler’de Marx, bu bakışı en yetkin şekliyle sunar. Birey toplumsal ilişkilerin bir bütünü olarak kavranır, toplum ise insanların karşılıklı eylemlerinin bir ürünü olarak…Tarih, başlangıçtan, insanların gereksinimlerini karşılamaya yönelik ilk pratik etkinliğinden beri vardır zaten. İnsanlar kendi tarihlerini kendileri yaparlar fakat tarihsel bir belirlenmişlik içinde… Tüm bu düşünceler, aynı zamanda Marksist yöntemin, yukarıda sayılan üç kategoride somutlandığı, sonuçlarıdır.
Marx’ın yöntemi, kendi değişimi ve gelişimi içinde, hareketin gerçek yasalarının anlaşılmasında, ancak çok azını tartıştığımız kavram ve kategoriler aracılığıyla, belli bir toplum biçiminin, kapitalist toplumsal formasyonun temel alınarak analiz edilmesinde kendini gösterir. Ancak, tarih ve topluma böylesi yöntemsel araçlarla yaklaşmak onun anlaşılmasından öte değiştirilmesinin araçlarını da sunar. Toplumun iktisadi biçimlenişinin evrimini doğal tarihin bir süreci gibi gören bu bakış, aynı zamanda tüm tarihe bütünsel bir bakıştır da…
Sonuç
Marx’ın yöntem konusunu, kendi bağlamı içinde ele alıp incelediği bir yapıtı yoktur. Bu konuda, değişik zamanlarda yazılmış kısa değinmeler vardır yalnızca.
Bana göre Marx’ın, Feuerbach’la hesaplaştığı, onun çizgisel materyalizminden koparak tarihsel maddeci bakışın ilk nüvelerini açıkça gözler önüne serdiği Feuerbach Üzerine Tezler’in ,XI.si kullandığı yöntemin içinde gelişebileceği en geniş sınırları çizer: Dünyanın anlaşılmasından öte değiştirilmesi gerektiği… Marx yöntemini, kapitalist ekonomik formasyon özelinde tüm tarihe uygular. Bu konuda şöyle yazar: “…Gerçekte, kendileri tarih boyunca ortaya çıkmış ilişkiler olarak bu yasaların (burjuva ekonomisinin yasalarının) doğru anlayışı ve tümdengelme zincirlenmesi, bu sistemden önceki geçmişi daima anımsatan kıyaslamalara götürür… Bu anımsatmalar, aynı zamanda bugünün doğru anlayışı ile birlikte, geçmişi anlamamız için gerekli anahtarları bize verir”8
Engels ile birlikte yaptığı çalışmaları, kendini, yöntem ve düşüncesinin en yetkin biçimiyle, Kapital’de gösterecektir. Kapital’de; tarihsel bir ekonomik formasyona özgü olgular arasındaki zorunlu, içsel ilişki ve bağlantıların tahlili yapılmıştır. Zaman zaman tümevarımsal, bazen de tümdengelimsel bir yöntem izlenir. Marx’ın araştırma yöntemi genel olarak tümdengelimsel, sunuş yöntemi ise tümevarımsaldır. Bütünsel bir tarihsel oluşumun ayrıştırılarak en küçük ekonomik hücresi (meta)nın tahlili ile başlar Kapital. Kapitalizmin, Kapital’de sunulan tahlili, yeni kavram ve kategorilerle yürütülür. Bunlar, Marx’ın zaman içinde ulaştığı yeni kavram ve kategorileridir. Bunlar aynı zamanda düşünce ve yöntemindeki değişikliğin göstergeleridir. Siyasetin felsefi eleştirisinden ekonomi politiğin eleştirisine giden yol aşama aşama böyle geçilir. Hegel, Feuerbach aşılmış, onlardan ödünç alınarak kullanılan kavramlar terkedilmiş, yerlerini, yöntemin kendini içselleştirdiği yeni kavramlar almıştır. Örnek olarak “üretim tarzı” kavramı verilebilir. Somut maddi sürecin kendisine, tarihsel materyalist bakışın özgün bir anlatımıdır bu kavram.
Kapitalist üretim tarzının tahliline uygulanan yöntemin, XI. tez ile birlikte ele alınması gerektiğini düşünüyorum. XI. tez, uygulanan bu yöntemin bir üst belirleyenidir. Olguların zorunlu içsel bağlantılarının, değişme eğilimlerinin yönünü açığa çıkartırken değiştirilebilirliğinin ipuçlarını da sunan, tarihsel bir toplumsal formasyonun bu bağlamdaki tahlilidir…
Dipnotlar ve Kaynak
- K.Marx, “Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı”, Önsöz, çev: Sevim Belli, Sol yay., 1979, s.25
- K.Marx, “1844 Elyazmaları”, çev:Kenan Somer, Sol yay., s.166
- K.Marx, a.g.e., s.167
- K.Marx, a.g.e., s.152
- K.Marx, F.Engels, “Felsefe İncelemeleri”, çev:Cem Eroğlu, Doğan yay., İkinci baskı, Ocak 1976, s.126
- K.Marx, “Kapital” çev:Alaattin Bilgi, Sol yay., Mart 1978, s.22
- K.Marx, “Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı”, Önsöz, çev:Sevim Belli, Sol yay., s.26
- K.Marx, F.Engels, “Kapitalizm Öncesi Ekonomi Biçimleri”, “Ekonomi Politiğin Eleştirisi Taslağı” çev:Mihri Belli, Sol yay., Nisan 1977, s.129