Sosyalizm Programı taslağının ulusal sorun konusunda “Ulusların ayrı devlet kurma hakkı dahil, kendi geleceklerini belirleme hakkı yasalar ve toplumsal araçlarla güvenceye alınır” görüşünde olduğu biliniyor.
Kurtuluş dergisinin Mart 1992 sayısında Sosyalizm Programı‘nın eleştirisi yayınlandı. Erdal Kara imzalı yazının “Sosyalşoven taslak” başlıklı bölümünde program taslağının yukarıda alıntılanan görüşü aynen şöyle eleştirildi:
“Ulusların ayrı devlet kurma hakkı dahil’miş. Sanki ‘hariç’olabilirmiş gibi. ‘Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkının Tanınması’ ‘AYRI DEVLET KURMA HAKKININ TANINMASI’ demektir. Bundan başka hiçbir anlama gelmez. Ezilen ulus devrimcileri ise bu hakkı istedikleri gibi kullanırlar. Ezen ulus devrimcilerinin bu hakkı ‘TANIMALARI’ndan bahsedilebilir. ‘Tanıma’ da ‘ayrı devlet kurma hakkı dahil’ gibi bir safsatayla ilişkisizdir. Çünkü önemli olan en ileri statünün tanınmasıdır. ‘Ayrı devlet kurma hakkı dahil’ dendiğinde bu statüden geri olardan da tanıyoruz demektir. Bu ise ‘Ezen Ulus Devrimcileri’nin haddine düşmez. Kuşkusuz sizin de haddinize düşmez. Bu ifadenin kendisi ‘Kürt Ulusu’nun ikinci sınıf bir ulus olarak görüldüğünü ortaya koymaktadır. Taslağın yazarları ‘Eh! bunu da dahil ettik’ demektedirler. Sanki bir hakkı ihsan ediyorlar.” 1
Kurtuluş‘un bir sonraki Nisan 1992 sayısında ise, “Yaşasın 1 Mayıs” başlıklı imzasız (dolayısıyla Kurtuluş’un bütününü bağladığını varsayabileceğimiz) bir yazıda, 1 Mayıs kutlamalarında dile getirilmesi ve uğruna mücadele edilmesi gereken “güncel ve temel ta-lepler“den (abç) birisi sözcüğü sözcüğüne şöyle açıklandı: “Ayrı devlet kurma hakkı dahil, ulusların kendi kaderini tayin hakkı sağlansın.” 2
Güzel; ama bu durumda, Erdal Kara’nın “eleştiri” yazısındaki görüşlerinden hareketle, Kurtuluş‘a ayrıca yorumlama gereksinimi duymadığımız- birkaç soru sormak gerekiyor:
- Kurtuluş‘un “ayrı devlet kurma hakkı dahil” gibi bir “safsata”yı “temel talepler” arasına koymasının gerekçesi nedir? Mart’taki safsata, Nisan’da nasıl temel taleplerden biri olabildi?
- Bu ifadeyi kullanırken, Kürt ulusunu “ikinci sınıf bir ulus olarak” gördüğünüzü mü ortaya koymak istediniz? Kendi kendinizi sosyal-şovenlikle suçlar duruma düşmeyi nasıl göze alabildiniz?’ Yoksa, kendinizi sosyal-şoven olarak mı görüyorsunuz?
- Sosyalizm Programı‘nın yazarlarının “haddine” düşmeyen, nasıl oluyor da Kurtuluş‘un haddine düşebiliyor?
- Ayrı devlet kurma hakkı konusunda, yazarınızın sözleriyle “Eh! bunu da dahil ettik” mi demektesiniz?
- Sosyalizm Programı‘nda kullanılan formülasyonu aynen benimsemekle, “bir hakkı ihsan etmek” mi istediniz?
- “Dahil” olma konusunda, Erdal Kara imzalı yazıdaki yaklaşım mı doğru, yoksa temel taleplerinizi dile getirdiğiniz “Yaşasın 1 Mayıs” başlıklı imzasız yazıdaki yaklaşım mı?
- Son bir soru: Devrimci sosyalistleri sosyal-şovenlikle suçlamak bu kadar kolay mı olmalıydı?
Kurtuluş‘un Mart ve Nisan 1992 sayılarındaki yaklaşımlar arasındaki çarpıcı karşıtlık, burada uzun uzadıya yorum yapmamızı gerektirmeyecek kadar açık. Bir eleştiri yazarının, hakaretle suçladığı bir görüşün bir sayı sonra kendi dergisinde aynen benimsendiğini görmesi, dolayısıyla bir anlamda suçlamalarının yanıtını kendi dergisinden de alması herhalde yalnızca eleştiri sanatının bir cilvesi olmasa gerek.
Son olarak, Lenin’le Stalin’in imzaladığı 15 Kasım 1917 tarihli “Rusya’daki Ulusal Toplulukların Haklar Bildirisi”nde sıralanan ilkelerin ikincisini, eleştiri yazısının yine “Sosyal-şoven taslak” başlıklı bölümünde “Ya biz sosyalizmden habersiziz ya da siz” diye yazan Erdal Kara’nın “sosyalizm bilgisi”ne sunuyoruz: “Rusya’daki ulusal-toplulukların, ayrılma ve bağımsız devletler kurma hakkı dahil (abç), kendi kaderlerini serbestçe tayin etme hakkına sahip olmaları.” 3
Güzel; ama bu durumda, ister istemez yine bazı so-ruları sormak gerekecek:
- Lenin ve Stalin’in “bağımsız devletler kurma hakkı dahil” gibi bir “safsata”yı, Halk Komiserleri Kurulu’nun ulusal sorun konusundaki ilkeleri arasına koymanın gerekçesi ne olabilir?
- Lenin ve Stalin, bu ifadeyi kullanırken başka ulusları “ikinci sınıf uluslar olarak” mı görüyorlardı? Yoksa; onlar da mı sosyal-şovendi?
- Sosyalizm Programı’nın yazarlarının “haddine” düşmeyen, acaba Lenin’le Stalin’in haddine nasıl düşmüş olabilir ?
- Ayrı devlet kurma hakkı konusunda, Lenin’le Stalin “Eh! bunu da dahil ettik” mi demişlerdi?
- Sosyalizm Programı’nda kullanılan formülasyonu 1917’nin Haklar Bildirgesi’nde önceleyen Lenin ve Stalin, “bir hakkı ihsan etmeyi” mi düşünmüşlerdi ?
- “Dahil” olma konusunda, Kurtuluş’un Erdal Kara imzalı yazısındaki yaklaşım mı doğru, yoksa Lenin ve Stalin imzalı Haklar Bildirgesi’ndeki yaklaşım mı?
- Son sorumuz biliniyor: Devrimci sosyalistleri sosyal-şovenlikle suçlamak bu kadar kolay mı olmalıydı?
Soruları sormak bizden, yanıtlamak ve yorumlamak ise Kurtuluş‘tan.