* B.N. Ponomarev, vd. (ed.), THE INTERNATIONAL WORKING CLASS MOVEMENT, c. 3: “Revolutionary Battles of the Early 20th Century”; Progress Publishers, Moskova, 1983 (Rusçası 1978), s. 175-187’deki “Ulusal ve Ulusal-Sömürgesel Sorunlar Alanında Marksist Öğretinin Gelişimi” başlıklı alt-bölümün çevirisidir.
Çev: Yavuz UTKAN
Emperyalizm altında proletarya ile burjuvazinin tarihsel karşılaşmasının sonucunu biçimlendiren bir başka belirleyici etken, proletaryanın anti-emperyalist ulusal kurtuluş hareketlerini kendi müttefiki yapabilme-siydi. Yeni tarihsel koşullarda, Lenin ulusal sorunun ve ulusal kurtuluş hareketlerinin sorunları ile bunların işçi sınıfının tarihsel misyonu açısından öneminin derin ve kapsamlı bir çözümlemesini yaptı. Lenin’in ulusal ve ulusal-sömürgesel sorunlar alanındaki düşünceleri devrimci Marksist teoriyi geliştirdi ve Marksist düşünce hazinesinin ayrılmaz bir parçası oldu.
Emperyalizm altında, ulusal sorun yerel ya da iki veya daha fazla hükümeti ilgilendiren bir sorun olmaktan çıkıp küresel bir sorun haline geldi. Bir avuç “büyük güç” dünyayı kendi aralarında bölüşmüşler, nüfusunun çoğunu kendi köleleri ya da uyrukları durumuna sokmuşlardı. Sömürgelerle bağımlı ülkelerin sömürülmesi, emperyalist sistemin özsel bir öğesi olarak ortaya çıktı. Emperyalist rekabetin tırmanması militarizmin gelişmesi, işçi sınıfı ve ulusal kurtuluş hareketlerinin yükselmesi ortamında büyük-güç milliyetçi, şovenist ideoloji ve politikası, bütün ileri kapitalist ülkelerdeki (gerek Almanya ve Avusturya-Macaristan gibi yarı-mutlakiyetçi, gerekse Britanya, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri gibi demokratik ülkelerdeki) emperyalist burjuvazinin ve gerici güçlerin egemenliğinin olmazsa olmaz koşulu oldu. Bu arada, birçok ezilen ulus içinde burjuva milliyetçiliği gelişmekteydi.
Milliyetçi sapmalar uluslararası Sosyal-Demokrasi içinde de su yüzüne çıktı. İkinci Enternasyonal’in bazı teorisyenleri, ulusal sorun alanındaki Marksist yaklaşımın temellerini ve proletarya enternasyonalizminin ilkelerini değiştirdiler.
Yirminci yüzyılın başında Avusturya Marksistleri olarak anılanlarca geliştirilen oportünist görüşler, birçok ülkenin sosyalist hareketindeki milliyetçi kavram ve sloganların başlıca kaynakları arasında geliyordu.
Avusturya Marksizminin ulusal sorunda psikolojik teoriyi vaaz eden önderleri, gerek ulus içindeki sınıf uzlaşmazlıklarını, gerekse ulusal açıdan türdeş olmayan devletlerin tek-uluslu devletlere dönüşümü biçimindeki kapitalizmle ilişkili tarihsel eğilimi yadsıyorlardı. Ayrıca, ulusal sorunun çözümünde proletarya önderliğindeki demokratik mücadelenin gerekliliğini de görmezden geliyorlardı. Rudolf Springer’e (Karl Renner) göre “ulus, benzer konuşan ve düşünen insanların birliği” idi; Avusturya İmparatorluğunda “bu uluslar bir arada yaşamak ZORUNDA oldukları” için, tüm sorun “Bunların mümkün olan en iyi biçimde yaşamalarını hangi hukuki biçimlerin sağlayacağına” indirgeniyordu 1 . Ulusal sorun alanındaki başlıca Avusturyalı-Marksist teorisyen olan Otto Bauer, ulusun “daima ve aynı zamanda kültürel bir varlık” olduğunu ve “Avusturya uluslarının, şu anda birlikte yaşadıkları devlet birliği içinde kalacaklarını” ileri sürüyordu. Bu nedenle, ülke içinde ulusal barışı sağlama alacak önlemler sorununu ortaya attı 2 . Ulusların içindeki sınıf uzlaşmazlıklarını yadsıyıp demokratik kurtuluş hareketinin gelişim olasılıklarını yanlış yorumlayarak, “ulusun bütün üyelerinin ulusal-kültürel bir topluluk” haline getirilmesi gerektiğini savundu 3 . Avusturya-Macaristan yönetici sınıflarının “muhafazakar-ulusal” politikasına, işçi sınıfı ile partisinin “evrimci-ulusal” politikasıyla karşı çıktı. Bauer’e göre, en önemli siyasal görevleri bütün halkın ulus olmasını sağlamaktı. Bu görev, “ulusal kül-tür”ün yayılması ve bölgesel değil “ulusal-kültürel bir özerklik”in kurulmasıyla gerçekleştirilecekti. “Ulusal-kültürel özerklik” yapay olarak oluşturulan uluslara ayrı parlamento ve bakanlıklar öngörürken, aslında sadece ülke okullarının ulusal bağa göre bölünmesi anlamına geliyordu. Bununla ilgili olarak, Lenin, “tutarlı demokrasiyi gerçekleştirmekten ve ulusal dalaşmalara bir son vermekten umudunu kesen Avusturya küçük burjuvazisinin ütopyası” üzerinde durarak şöyle yazmıştır: “Avusturya’da ulusal-kültürel özerklik düşüncesi, büyük ölçüde, Avusturya Sosyal-Demokratlarının kendilerinin bile ciddiye almadıkları bir edebi fantezi uçuşu olarak kaldı.” 4
Bu arada, çeşitli ülkelerdeki oportünistler Avusturya Marksizminin “ulusal kültür”, proletarya ile burjuvazinin sınıflar-üstü “ulusal çıkarlar topluluğu” tezine ve “ulusal-kültürel özerklik” programına yapışmışlardı. Bunlar, ulusların kendi geleceğini belirleme hakkını tanımama sloganı altında, işçi sınıfı hareketine milliyetçiliğin bulaştırılmasında kullanılıyordu.
İkinci Enternasyonal’deki oportünistler, sömürge yönetimini proletaryanın refahıyla çıkarlarına bağlayarak, emperyalist sömürge politikasını bile açıkça haklı gösteriyorlardı. Ezilen halkların gelecekteki kurtuluşunu, sömürge ülkelerin tedrici kapitalist gelişiminde ve emperyalist egemenliğin hukuki sistematizasyonunda görüyorlardı. İkinci Enternasyonal’in Stuttgart Kongresinde Hollandalı sosyal reformist Henri van Kol, kongrenin “sosyalist rejim altında, uygarlaştırıcı bir etki yaratabilecek hiçbir sömürge politikasını ilkesel olarak ve hiçbir zaman kınamadığını” açıklayan bir karar tasarısı sunmuştu 5 .
Milliyetçi ve şovenist eğilim Sosyal-Demokratlar tarafından derhal reddedildi. Daha İkinci Enternasyonal’in Stuttgart Kongresinde Polonyalı Sosyal-Demokrat temsilci Julian Marchlewski, “sosyalist sömürge politikası”nın uygarlaştırma misyonunu göklere çıkarma girişimlerini kınadı. “Bence, sosyalistler için, kapitalist kültürden, Avrupa kültüründen başka kültürler de vardır. Kendi sözde kültürümüzle caka satmak ya da onu kendi eski kültürleri bulunan Asya halklarına dayatmak için hiçbir gerekçemiz olamaz,” diye konuştu 6 . Marchlewski, sömürgelerde kapitalizmin gelişmesinin kaçınılmazlığı tezini reddederek ve bunun karşısına “karşılıksız kültürel yardım” görüşüyle çıkarak, ulusal soruna yeni bir teorik yaklaşım getirdi.
1908’de, Karl Kautsky, Ulusallık ve Enternasyonallik başlıklı yapıtını yayınladı. Lenin’e göre, Kautsky bu çalışmasında Bauer”in kafa karışıklığını açığa çıkarıp “ulusal kültür” kavramını aşırı ihtiyatla “ulusal yanın büyük ölçüde abartılması, enternasyonal yanın tümden ihmal edilmesi” olarak değerlendirdi 7 . Kautsky, ulusal sorunda psikolojik teoriye tarihsel-ekonomik bir teoriyle karşı çıktı. Ulusal-kültürel özerklik görüşünü eleştirirken kendisi de tümüyle tutarlı olmamakla birlikte, Bauer’i ulusal devlete doğru yönelimin gücünü küçümsemekle eleştirdi.
Anton Pannekoek, 1912’de Austro-Marksist “ulusal oportünizm”in eleştirisini yayınladı. Lenin, onun Sınıf Savaşımı ve Ulus başlıklı broşürünü mükemmel olarak nitelemiştir; ancak broşür ulusal-kültürel özerklik sorununa ilişkin çarpıklıklar da içeriyordu. Pannekoek özellikle genel demokratik istemlerin önemini anlamamıştı 8 . Lenin, Josef Strasser’in İşçi ve Ulus çalışmasına da yüksek değer vermiştir 9 . 1912-1913’de Josef Stalin, Lenin’in desteğiyle, Austro-Marksist kavramları ve Rus oportünistlerinin “ulusal-kültürel özerklik” yanlısı çabalarını eleştirdiği Marksizm ve Ulusal Sorun çalışmasını yazarak yayımladı 10 .
Bu sırada, burjuva milliyetçi eğilime karşı çıkan bazı devrimci Sosyal-Demokratlar ise ezen ulusların proletarya partilerinin programlarındaki bir ilke olarak ulusların kendi geleceklerini belirleme hakkını küçümseme eğilimi gösteriyorlardı. Örneğin, Rosa Luxemburg Sosyal-Demokratların ulusların kendi geleceklerini belirleme hakkını tanımasının ezilen uluslardaki burjuva milliyetçiliğini desteklemek anlamına geleceğini, proletaryanın etnik sorunlar karşısındaki günlük politikasına hiçbir pratik yönelim sağlamadığı için programın böyle bir önleme gereksinimi olmadığını savunuyordu 11 .
Bütün bunlar, devrimci işçi sınıfının etkinliklerinde ulusal ile enternasyonal olan arasındaki ilişki sorununa özellikle önem kazandırıyordu. Ayrıca, Sosyal-Demokrat hareket içinde, Marx ve Engels’in Komünist Parti Manifestosunda ileri sürdükleri “işçilerin vatanı yoktur” ve “proletarya her-şeyden önce siyasal üstünlüğü elde etmek, ulusun önder sınıfı konumuna yükselmek, kendini Ulus olarak oluşturmak zorundadır” 12 tezi üzerine bir tartışma başlamıştı. Marksist yaklaşıma milliyetçi, sağcı ve reformist yaklaşımla ye ulusal-nihilist, aşırı sol yaklaşımla karşı çıkılıyordu. İlk yaklaşımın yandaşları -revizyonistler- “işçilerin vatanı yoktur” tezinin artık geçersiz olduğunu, yeni koşullara uygun düşmediğini iddia ediyorlardı. Eduard Bernstein, burjuva demokrasisinin gelişiminin işçileri “eşit haklara sahip, Enternasyonal’in “Ödevsiz Hak Olmaz’ ilkesi uyarınca bağımsızlığı ile refahının gelişmesine yardımcı olmaları gereken bir anavatanları olan yurttaşlar” durumuna soktuğunu yazıyordu 13 . Milliyetçi bir tutum takınan Georg Vollmar proletaryanın “anavatan” karşısında “hakiki bir Alman” gibi davranmasını haklı göstermeye çalışıyordu.
Fransız sosyalist ve yarı-anarşisti Gustave Hervé ikinci, aşırı sol yaklaşımın başta gelen temsilcisiydi. Vatanın ya da yurtseverliğin işçiler için anlamı olabileceğini yadsıyarak, proletarya enternasyonalizminin yerine ulusal nihilizmi geçirmişti. Yurtseverlik ile enternasyonalizmin “suyla ateş” denli birbiriyle bağdaşmaz olduğunu yazıyordu 14 . “İşçilerin vatanı yoktur” tezini mutlaklaştıran bu yaklaşım, proletaryanın demokratik ve ulusal hareketlere katılmayı reddetmesini teşvik ediyordu. Sektercilikle malul olan bu yaklaşım, devrimci işçileri kitlelerden soyutlayabilirdi.
Dünya kurtuluş hareketinin merkezi durumuna gelen Rusya açısından, ulusal ve ulu-sal-sömürgesel sorunlar özellikle önemliydi. 1905-1907 devriminin yenilgisine ve 3 Haziran rejimine büyük-güç şovenizminin azgın saldırısı eşlik etti. Devrim, “Rus olmayanların” yol açtığı bir olay olmakla suçlandı. Büyük-güç şovenizmi, halklar arasında düşmanlık tohumları ekme çabaları emekçi halkın ayrı düşürülmesine, kurtuluş uğruna birlikte savaşmalarının önlenmesine yönelikti. Lenin, “Rus olmayanlara zulmedilmesi, bir yanda Rus köylüsü, Rus küçük burjuvası ve Rus zanaatçısı, öte yanda Yahudi, Finli, Polonyalı, Gürcü ve Ukraynalı köylüler, küçük burjuva ve zanaatçılar arasında karşılıklı güvensizlik tohumlarının ekilmesi, tüm Kara-100’ler çetesi için ekmek ve su kadar önemlidir” diye yazdı 15 .
Bu arada, burjuva milliyetçileri de etkinliklerini hızlandırmışlardı. Emekçi halkın kurtuluş savaşımı üzerindeki önderliği sağlama almak, kendi uluslarının işçilerine egemen olmak istiyorlardı. “Toplumsal konum farklılıklarından bağımsız olarak birlik ve beraberliğin”, “ulusal birliğin” çıkarlarının her şeyden önemli olduğunu ileri sürüyorlardı. Bu düşüncelere genellikle şu ya da bu milliyetin veya dinin özel konumu ya da üstünlüğüne ilişkin vaazlar da eşlik ediyordu. Bu durum, gayet mantıklı olarak, aynı dinden ya da milletten olanların dünya genelindeki birliğine yönelik hegemonya açıklamalarına yol açıyordu. Bu konuda Yahudi Siyonizmi, Türki Musavatçılık, Orta Asya Pan-İslamcılığı vb. çarpıcı örnekler sağlıyordu. Milliyetçiliğe sosyalist bir renk vermeye çalışan küçük-burjuva eğilimler de (örneğin, Poale Zion Partisi’nin “Siyonist Sosyalizmi” ya da Ermeni Daşnakzutyun Partisi’nin aldatıcı kavramları) bunlara katıldı 16 . Rus gericiliği döneminde küçük-burjuva sosyalist etki, işçi sınıfı hareketindeki, proleterleri milliyetlerine göre birbirlerinden soyutlamayı ve onları burjuvaziyle ittifaka sürüklemeyi amaçlayan, proletaryanın enternasyonal birliğine karşı eğilimleri güçlendirdi.
Daha önceden, Yahudi Sosyalist İşçi Partisi, Polonya Sosyalist Partisi, Belorusya Sosyalist Birliği, Litvanya Sosyal-Demokrat Birliği, Gürcü Sosyal-Federalistler Partisi ve Ermeni Daşnakları milliyetçi programlar geliştirmişti. Etnik sosyalist partilerin bir konferansı, Rusya’da ulusal sorunun çözümü için gerekli bir önkoşul olarak “ulusal-kültürel özerklik” programının uygulanması kararını aldı 17 .
Bund da, sınıflar-üstü ulusal kültür kavramını savunuyordu. Yahudi emekçi halkın nesnel özümlenmesi sürecine karşı koymaya çalışıyor, ulusal-kültürel özerkliği vaaz ediyor, belli bir ülke içindeki bütün milliyetlerden işçilerin ülke genelinde işçi sınıfı örgütlerinde birleştirilmesi ilkesine karşı mücadele ediyordu.
1903’de, Lenin, “ulusal sorunun şu anda Rusya kamusal yaşamının sorunları arasında öne çıktığını” belirtti 18 . Büyük-güç şovenist, burjuva milliyetçi ideoloji ve politikasına, bunların işçi sınıfı hareketindeki görünümlerine, Rusya ve uluslararası Sosyal-Demokrat hareket içinde su yüzüne çıkan ulusal ve ulusal-sömürgesel sorunlardaki bocalamalara karşı tutarlı bir savaşım verdi. Lenin, ulusal sorunda proletarya politikasının ilkelerini savunarak geliştirdi, emperyalizm altında ulusal kurtuluş hareketi ile işçi sınıfının devrimci savaşımı arasındaki bağlantıyı açığa çıkardı, kurtuluş hareketinin genelde sosyalist ve anti-emperyalist devrimlerin birliği yönünde gelişmesinin kaçınılmazlığını gösterdi.
Lenin’in ulusal sorun programı, ulusal sorunun çözümünün, her türlü baskı ve sömürüye karşı savaşan bir sınıf olan proletaryanın başta gelen görevleri arasında yer aldığı yolundaki ilkeden hareket ediyordu. Devrimci işçiler, henüz kapitalist sistem altında bile ulusal sorunun en demokratik çözümünün en tutarlı savunucuları olabilirler ve olmalıdırlar; çünkü demokrasi savaşımı, sosyalizm uğruna savaşımın ayrılmaz parçasıdır. Toplumun sosyalist dönüşümü, ulusal sorunun, nihai çözümünün yolunu; bütün sömürü ve baskının tamamen ortadan kaldırılması temelinde, kapsamlı demokrasi temelinde ulusların özgürce gelişmesinin yolunu açar. Ulusal sorun, işçi sınıfının devrimci savaşımında toplumsal soruna bağımlıdır; özgül, ulusal çıkarlar uluslararası proletaryanın genel, evrensel çıkarlarını gölgelememelidir.
Ulusal sorunu dünya devrimci hareketinin belirleyici bir etkeni olarak gören, işçi sınıfı savaşımının yönünü değerlendirirken bu sorunu asla gözden kaçırmayan Lenin, milliyetçiliğin ve ulusal oportünizmin ideologlarının ulusal sorunun tarihteki önemini, bu sorunu zamanın toplumsal çelişkilerinin üstüne çıkartarak abartma ve günün en temel meselesi olarak sunma çabalarına da kararlı bir biçimde karşı koydu. Milliyetçi öğretilerin tersine, Leninizm ulusal sorunu her ülkenin değişik yerel özellikleri, ekonomik gelişme düzeyi ve özgül tarihsel koşulları ile yakından bağlantılı olarak ele alır. Emekçi halkın toplumsal kurtuluş uğruna savaşımı, en önemli görev olarak görülür. “Burjuvazi, her zaman kendi ulusal istemlerini öne çıkarır… Ancak, proletarya için bu istemler, sınıf savaşımının çıkarlarına bağımlıdır” diye yazıyordu Lenin 19 .
Lenin’in ulusal sorun programı, cumhuriyetin kurulması, ulusal azınlıkların haklarını koruyacak yasaların çıkarılması ve bütün ulusal ayrıcalıkların kaldırılmasına yönelik özgül istemlerle tutarlı demokratikleşmenin gerçekleştirilmesi hedefini yansıtıyordu. Bolşevikler, ezilen ulusların kendi geleceğini belirleme, ayrılma ve bağımsız devletler kurma haklarını savundular. Fakat aynı zamanda, ulusların kendi geleceğini belirleme hakkı sorununun şu ya da bu ulusun ayrılmasının gerekliliği sorunuyla karıştırılmasına da karşı çıktılar. Lenin şöyle yazıyordu: “Sosyal-Demokrat Parti, bu ikinci sorunu, her özel olayda, bir bütün olarak toplumsal gelişmenin ve proletaryanın sosyalizm için verdiği sınıf savaşımının isterleriyle uyumlu olarak, değerine göre, kararlaştırmalıdır.” 20
Lenin, ulusal sorun konusundaki Bolşevik program ve politikanın özünü şöyle tanımladı: “HİÇBİR ulusa hiçbir ayrıcalık Olmaması, ulusların tam eşitliği ve Bütün Ulusların işçilerinin birliği, kaynaşması.” 21
Lenin, proletaryanın metafizik pragmatizm tutumu gösteremeyeceğini belirtiyordu. “Proletarya, eşitliği ve ulusal devlet kurma hakkı eşitliğini tanırken, bütün ulusların proleterlerinin birliğine her şeyden çok değer ve önem verir, ve her ulusal istemi, her ulusal ayrılmayı, işçilerin sınıf savaşımı açıdan değerlendirir”; her somut ayrılma durumunu “her türlü eşitsizliği, her türlü ayrıcalığı ve her türlü dışlayıcılığı ortadan kaldırma açısından” değerlendirir. “Bu, ilkelere dayanan ve demokrasiyi, özgürlüğü ve proletaryanın birliğini gerçekten ileriye götüren ulusal sorundaki biricik pratik siyasettir.” 22
Lenin, devrimin gerçekleştirilmesi ile ulusal sorunun çözümü arasındaki silinmez bağlantıyı vurguladı. Birçok ülkede tamamlanmadan kalmasına değinerek, burjuva-demokratik devrimin “ulusal bir hareketin varlığı ve Ulusal devletler kurmaya istek olmaksızın İmkansız” olduğunu belirtti 23 . Aynı zamanda, emperyalizmin yeni koşulları altında ve proletaryanın sosyalizm savaşımında enternasyonalist ilkelerin savunulmasının özel önemine işaret etti 24 .
Lenin’e göre, kapitalist sömürü sisteminin ve onunla birlikte ulusal baskının ortadan kaldırılması yolunda, işçi sınıfı önderliğindeki emekçi kitlelerin yakın birliğini, son çözümlemede, yalnızca sosyalist devrim güvenceye alabilir. Lenin’in ulusal soruna yaklaşımı, proletaryanın sınıf istemlerini yaşamsal ulusal çıkarlara bağlıyor ve etnik sorunların tümden çözümü için gerekli biricik olanaklı yol ve koşulları belirliyordu.
Lenin, emperyalizm döneminde ulusal kurtuluş hareketinin ayırt edici özelliklerine büyük ilgi gösterdi ve sömürge halklarının emperyalist baskıdan kurtuluşu sorununu, dünya devrimci hareketinde ulusal kurtuluş savaşımının rolü ve yerini inceledi. Lenin, kapitalizm altında ulusal soruna ilişkin iki tarihsel eğilimi ortaya çıkardı. Birincisi ulusal hareketlerin uyanması, her türlü baskıya karşı savaşımın sürdürülmesi ve ulusal devletlerin ortaya çıkmasıydı. İkincisi uluslararası ilişkilerin gelişmesi, ulusal engellerin yıkılması ve sosyo-ekonomik yaşamın uluslararasılaşması ile ilgiliydi. Lenin şöyle yazıyordu: “Bu iki eğilim, kapitalizmin evrensel yasasını oluşturur. Kapitalist gelişmenin başlangıcında birinci eğilim egemendir, ikinci eğilim olgunlaşmış olan ve sosyalist bir topluma dönüşmeye doğru yol alan kapitalizmin niteliğidir.” 25 Sosyo-ekonomik yaşamın uluslararasılaşması eğilimi kapitalizm altında, özellikle de emperyalizm altında, baskı aracılığıyla, sömürge sistemiyle gelişir. Öte yandan, sömürge ve bağımlı ülkelerin sömürülmesini ve ezilmesini yoğunlaştıran emperyalizmin gelişmesi oralarda kapitalizmin ortaya çıkışını hızlandırdı, ulusal hareketlerin ufkunu genişletti ve ulusal baskıya karşı savaşımı şiddetlendirdi. Yeni koşullarda, ulusal sorun anti-emperyalist savaşımın belirleyici etkenlerinden biri oldu. Bu sorunun çözümü, her şeyden önce emperyalizmin yarattığı ve ulusları ezenler ile ezilenler, emperyal güçler ile sömürgeler olarak bölen küresel sistemin ortadan kaldırılmasına bağlıdır.
Emperyalizm altında etnik ilişkilerdeki sorunları inceleyen Lenin, kapitalist sömürge sistemine karşı kitle savaşımının uyanışını, İran (1905-1911), Türkiye (1908-1909) ve Çin’de (1911) ulusal demokratik devrimlerin gelişmesini, sömürgelerde yaşayan ve ezilen öbür halkların kurtuluş hareketlerinin doğuşunu yakından izledi. Lenin, “ezilip horlanmış, karanlıkta bırakılmış yüz milyonlarca insanın ortaçağ durgunluğundan yeni bir yaşama uyanmış bulunduğu ve temel insan hakları ve demokrasi savaşımı için ayağa kalkmakta olduğu” sömürge dünyasındaki devrimci hareketleri “bu yüzyılın başında ortaya çıkan yeni aşamanın simgesi” olarak tanımladı 26 .
Ulusal hareketlerin anti-emperyalist yönelimi, farklı toplumsal içerikleri, genel ulusal görevlerle sınıf savaşımının görevlerinin birbirine bağlanmasının özgül yönleri, sömürge ve bağımlı ülkelerdeki proletarya ile ulusal kurtuluş hareketinin öbür güçlerinin birliğine ilişkin karmaşık sorunu ortaya çıkardı. Bu sorunu inceleyen Lenin, köylülerle ulusal burjuvazinin rolüne özel ilgi gösterdi. “Asya’da içten, militan, tutarlı demokrasiyi savunabilecek, Fransa’nın büyük Aydınlanma insanlarıyla on sekizinci yüzyılın sonundaki büyük liderlerin değerli yoldaşı olabilecek bir burjuvazinin hala varolduğunu” görüyordu 27 .
Bununla birlikte Lenin, bir yandan ulusal kurtuluş için çabalarken, öbür yandan özellikle sonuca yaklaşan bir devrimci savaşımla karşılaştığında, emperyalistlerle uzlaşma eğilimi sergileyen ulusal burjuvazinin ikili karakterine de işaret etti. Lenin böylece sosyalistlerin burjuvaziyle ilişkilerinde izlemeleri gereken esnek taktiklere ilişkin ilkeyi formüle ederek ileri sürdü: “EĞER ezilen ulusun burjuvazisi, ezenlere karşı savaşırsa, biz her zaman ve her durumda, herkesten daha kararlı olarak bu savaşın yanındayız çünkü biz, zulmün en amansız ve en tutarlı düşmanlarıyız. Ama ezilen ulusun burjuvazisi, kendi öz burjuva milliyetçiliğini desteklerse, biz ona karşıyız.” 28
Ulusal kurtuluş hareketine son derece yüksek değer vermekle birlikte, Lenin dünyanın devrimci dönüşümünde temel ve öncü gücün, savaşımı hem kapitalist ülkelerdeki halkın toplumsal kurtuluşunu hem de sömürge uluslarının ulusal kurtuluşunu belirleyen uluslararası proletarya olduğunu vurguladı 29 .
Lenin’in ulusal-sömürgesel soruna ilişkin stratejisi, ulusal kurtuluş hareketlerinin doğrudan desteklenmesini, “Sosyal-Demokratların sömürge siyasetine karşı savaşımını, sömürge soygununa karşı yığınlar arasında uyarmalarını, sömürgelerde yaşayan ezilmiş yığınlar arasında direniş ve muhalefet ruhunun uyanışını” 30 gerektiriyordu. Lenin, kimi ülkelerde “proletaryaya sömürge şovenizmini bulaştırmanın maddi ve iktisadi temeli” olduğuna işaret etti ve “bu belanın… açıkça kavranması ve bütün ülkelerin proletaryasını bu tür bir oportünizme karşı derleyip toparlayabilmek için, bu durumun nedenlerinin anlaşılması” gerektiğini vurguladı 31 .
Lenin, ulusların bağımsızlığı sorununa yalnızca sınıfsal ve enternasyonalist yaklaşımın, proletaryanın burjuva siyaseti karşısında öbür ülkelerin işçileriyle dayanışmasını ve kendi öz siyasetini sürdürmesini, ulusal baskıya karşı savaşan demokratik güçlerin ittifakını kurarak sağlamlaştırmasını mümkün kıldığını gösterdi.
Bu soruna tutarlı sınıfsal yaklaşım ve insanlığın bütün iktisadi, siyasal ve tinsel yaşamının henüz kapitalizm altındayken giderek uluslararasılaşmakta olduğunu gösteren, dünyanın gelişme eğilimlerinin derin incelemeleri, Lenin’in her ulusal kültür içinde iki kültür bulunduğuna ilişkin kavrayışı formüle ederek; sığ sınıflar-üstü “ulusal kültür” kavramının burjuva niteliğini göstererek ve karşısına enternasyonal, demokratik, proleter kültür biçimindeki sosyalist sloganla çıkarak, Marksizme önemli bir katkı yapmasını sağladı. Lenin, sömürücü sınıfların Egemen Kültürü”nün yanı sıra, Her ulusal kültürde, gelişmiş olmasa bile, demokratik ve sosyalist bir kültürün öğelerinin bulunduğunu” belirtti. ” ‘Demokrasinin ve dünya işçi hareketinin enternasyonal kültürü’ sloganını ileri sürerken, biz, Her ulusal kültürden yalnızca demokratik ve sosyalist öğelerini alırız; bunları yalnızca ve kesin olarak burjuva kültürüne ve her ulusun burjuva milliyetçiliğine karşı olduğumuz için alırız,” diye yazdı 32 . Enternasyonal, demokratik, proleter kültür sloganı dünya gelişmesinin eğilimleriyle; kapitalizmden sosyalizme geçiş döneminin özgül yönleriyle; kapitalizmde tipik olan, ulusların baskı yoluyla asimilasyonuna ve ulusal farklılıkların zor kullanarak ortadan kaldırılmasına son verecek, ulusların gönüllü olarak birleşip kaynaşmasını sağlayacak, yaklaşan proleter devrimin gelişim olasılıklarıyla tümden uyum içindeydi. Lenin, bununla ilgili olarak şöyle yazdı: “Milliyetçiliğin her türlü biçiminin yerine, Marksizm enternasyonalizmi ileri sürer; inşa edilen her yeni kilometre demiryoluyla, her yeni uluslararası tröstle, kurulan (iktisadi eyleminin yanı sıra, düşünceleri ve hedefleriyle de enternasyonal olan) her yeni işçi örgütüyle gözümüzün önünde gelişen bir birlik olarak, bütün ulusların daha yüksek birlik içinde kaynaşmasını ileri sürer.” 33
Dolayısıyla, ulusal sorunun toplumsal ve tutarlı enternasyonalizme bağımlı kılınmasının ulusal nihilizmle hiçbir ortak yanı yoktur. Lenin, ulusal nihilizmin teorik kofluğunu ve siyasal saçmalığını açığa çıkardı ve “Marx’ın ‘ işçi sorununa’ kıyasla ulusal sorunun ikincil [bağımlı -ç] bir sorun olduğu konusunda kuşkusu olmamakla birlikte… teorisinin, ulusal sorunu yok saymaktan, cennetin yeryüzünden uzaklığı kadar uzak olduğunu” belirtti 34 . Ayrıca, “gerçekten ciddi ve derin her siyasal sorunda tarafların uluslara değil, sınıflara göre belirlendiğini” ve burjuva milliyetçiliğine karşı savaşımında proletaryanın ilerici olan, uluslar arasındaki engellerin yıkılmasına ve ulusların giderek birbirleriyle kaynaşmasına yardımcı olan her şeyi desteklediğini vurguladı 35 . Bolşeviklerin pratikteki siyasetini bu ilkeler belirledi, işçi sınıfının devrimci hedeflerine ulaşması ve bütün anti-emperyalist güçleri birleştirmesinde ona yardımcı oldu. Bu ilkeler, ayrıca, milliyetçiliğin sınıf doğasını açığa çıkardıkları ve emekçi yığınlarının çıkarlarıyla bağdaşmazlığını gösterdikleri için, Bolşeviklerin yürüttüğü ideolojik savaşımda güçlü birer silah oldular. “Burjuva milliyetçiliği ve proleter enternasyonalizmi,” diye yazıyordu Lenin, “kapitalist dünyanın iki büyük sınıf kampına tekabül eden ve ulusal sorunda İKİ ayrı siyaseti (hatta iki ayrı dünya görüşünü) ifade eden, birbiriyle bağdaşmaz iki düşman slogandır.” 36 Lenin, proletarya enternasyonalizminin ilkelerini önemsememenin ve burjuva milliyetçiliğine tavizlerin proletaryayı zayıflattığını, kapitalist egemenliğini ise güçlendirdiğini belirtti.
Lenin, enternasyonalizmin sorunları karşısında dogmatik ve doktrinler tutuma, bu sorunlarla ilgili olarak hem aşırı solcular hem de oportünistler arasındaki çarpık görüşlere daima karşı çıktı. Proletaryanın uluslararası birliğini, işçilerin sosyalizm uğruna başarılı bir ulusal ve uluslararası savaşımının zorunlu koşulu olarak gördü; sınıf hedefleri yerine “ortak ulusal” hedefleri koyan ulusal-oportünistleri suçladı. Bauer’i “idealist ulus teorisi”, “ulusal (= burjuva) kültür sloganı” ve “enternasyonalizmin tümden unutulması” dolayısıyla eleştirdi. “Bauer’in temel yanılgısı sömürü ve kavganın olmadığı, temiz arındırılmış bir milliyetçiliktir” diye yazdı 37 . Lenin’in eleştirisi aynı zamanda, ulusal çıkarları yadsıyan ve yurtseverliği göz ardı eden aşırı sola yönelikti. Lenin şöyle yazıyordu: “Anavatan, yani verili siyasal, kültürel ve toplumsal çevre, proletaryanın sınıf savaşımında çok önemli bir etkendir. Vollmar proletaryanın ‘anavatan’ karşısındaki bir tür ‘hakiki Alman’ tutumunu öne sürerken nasıl hatalıysa, Hervé de proletaryanın özgürleşme uğruna savaşımındaki böylesi önemli bir etken karşısında bağışlanmayacak ölçüde eleştiriden uzak bir tutum takınırken o denli hatalıdır.” 38
Lenin’in, emperyalist dönemin sonucu belirleyen sınıf savaşlarının öngününde, ulusal sorun gerek geniş demokratik hareket, gerekse sosyalizm savaşımı açısından önemli bir etken olarak ortaya çıktığında, proleter enternasyonalizminin ilkelerini tutarlılıkla savunması, uluslararası işçi hareketi ile siyaseti için çok önemliydi. Lenin, proletarya partilerinin, devrimci hareketin bütün müfrezelerinin etkinliklerinde ulusal ile enternasyonal olan arasında doğru bir ilişkinin kurulmasının enternasyonalist siyasetin temel sorunu olduğunu düşünüyordu 39 .
Lenin’e göre, devrimci işçi savaşımında ulusal ile enternasyonal olan arasındaki dengeli ilişkinin anahtarı, proletaryanın doğası gereği uluslararası olan sınıf hedefleriyle, ulusun temel çıkarlarının ifadesi olan, bütün halkın hedeflerinin kaynaşmasıydı. İşçi sınıfının enternasyonalist görevi ile ulusal sorumluluğu proleter enternasyonalizminin doğası gereği birbirinden ayrılamaz. Lenin, devrimci işçi hareketinde ulusal ile enternasyonal olanı birleştirme biçimindeki temel ilkeyi formüle etmiş, gelecekteki onyıllar boyunca ulusal ve uluslararası birliği uğruna proletaryanın sürdüreceği savaşımın rotasını çizmişti.
Dipnotlar ve Kaynak
- R. Springer, Ulusal Sorun, St. Petersburg, 1909, s. 14, 43 (Rusça).
- O. Bauer, Ulusal Sorun ve Sosyal-Demokrasi, St. Petersburg, 1909, s. 118, 399, 401 (Rusça).
- a.g.y., s. 553.
- V.İ. Lenin, “Ulusal Sorun Üzerine Eleştirel Notlar”, Collected Works, c. 20, s. 37-38.
- İnternationaler Sozialisten-Kongress zu Stuttgart, 18. Bis 24 August 1907, VorwNrts, Berlin, 1907, S. 24.
- a.g.y., s. 33.
- Karl Kautsky, Nationalitet und İnternationalitet, Verlag und Druck von Paul Singer, Stuttgart, 1908, s. 15, 35; V.İ. Lenin, “RSDDP’in Ulusal Programı”, Collected Works, c. 19, s. 541; V.İ. Lenin, “Ulusal Sorun Üzerine Bir Konferans İçin Tezler”, Collected Works, c. 41, Progress Publishers, Moskova, 1977, s. 315-16; “Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı”, Collected Works, c. 20, s. 398.
- Anton Pannekoek, Klassenkampf und Nation, Reichenberg, 1912.
- Josef Strasser, Der Arbeiter und Die Nation, Verlag von Runge und Co., Reichenberg 1912; V.İ. Lenin’den Maksim Gorki’ye, 15-25 Subat 1913 tarihli, Collected Works, c. 35, Progress Publishers, Moskova, 1977, s. 85.
- Bkz. V.İ. Lenin, “RSDDP’in Ulusal Programı”, Collected Works, c. 19, s. 539; V.İ. Lenin’den Maksim Gorki’ye, 15-25 Subat 1913 tarihli, Collected Works, c. 35, s. 84-85.
- Rosa Luksemburg, WYBOR PİSM, tom II, Ksiazka i Wiedza, Warszawa, 1959, s. 144-66.
- Karl Marx ve Frederick Engels, “Komünist Parti Manifestosu”, Karl Marx, Frederick Engels, Collected Works, c. 6, Progress Publishers, Moskova, 1976, s. 502-03.
- La vie Socialiste, No. 15, Haziran 1905, s.898.
- La vie Socialiste, No. 16, Haziran 1905, s.970.
- V.İ. Lenin, “Ulusal Eşitlik”, Collected Works, c. 20, s. 237.
- T. Yu. Burmistrova, Rusya’da İşçi Hareketi ve Ulusal Sorun, Mysl, Moskova, 1969, s. 43-57(Rusça).
- Rusya Etnik Sosyalist Partileri Konferansının Tutanakları, 16-20 Nisan 1907, Sejm, St. Petersburg, 1908, s. 143-44 (Rusça).
- V.İ. Lenin, “Ulusal Sorun Üzerine Eleştirel Notlar”, Collected Works, c. 20, s. 19.
- V.İ. Lenin, “Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı”, Collected Works, c. 20, s. 410.
- “RSDİP Merkez Komitesi ile Parti Görevlilerinin 1913 Ortak Yaz Konferansında Alınan Kararlar”, Collected Works, c. 19, s. 429.
- V.İ.Lenin, “Ulusal Politika Sorunu Üzerine”, Collected Works, c. 20, s. 223.
- V.İ. Lenin, “Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı”, Collected Works, c. 20, s. 409-10, 411-12.
- V.İ. Lenin, “Ulusal Sorun Üzerine Bir Konferans İçin Tezler”, Collected Works, c. 41, s.317.
- a.g.y., s. 316.
- V.İ. Lenin, “Ulusal Sorun Üzerine Eleştirel Notlar”, Collected Works, c. 20, s. 27.
- V.İ. Lenin, “Asya’nın Uyanışı”, Collected Works, c. 19, s. 86.
- V.İ. Lenin, “Çin’de Narodizm ve Demokrasi”, Collected Works, c.18, s.l65.
- V.İ. Lenin, “Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı”, Collected Works, c. 20, s. 411-12.
- Bkz. V.İ. Lenin, “Uygar Avrupalılarla Vahşi Asyalılar”, Collected Works, c. 19, s. 57-58.
- V.İ. Lenin, “Enternasyonal Sosyalist Büronun Toplantısı”, Collected Works, c. 15, s. 244.
- V.İ. Lenin, “Stuttgart’daki Enternasyonal Kongresi”, Collected Works, c. 13, s. 77.
- V.İ. Lenin, “Ulusal Sorun Üzerine Eleştirel Notlar”, Collected Works, c. 20, s. 24.
- a.g.y., s. 34.
- V.İ. Lenin, “Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı”, Collected Works, c. 20, s. 436.
- V.İ. Lenin, “Ulusal Sorun Üzerine Eleştirel Notlar”, Collected Works, c. 20, s. 35, 36.
- a.g.y., s. 26.
- V.İ. Lenin, “Ulusal Sorun Üzerine Bir Konferans İçin Tezler”, Collected Works, c. 41, s. 315.
- V.İ. Lenin, “Savaşkan Militarizm ve Sosyal-Demokrasinin Anti-Militarist Taktikleri”, Collected Works, c. 15, s. 194-95.
- On the Centenary of the Birth of V. İ. Lenin. These of the Central Commitee, Communist Party of the Soviet Union, Moskova, 1970, s. 48.