Boris Yeltsin burjuva basınına bir süredir Mihail Gorbaçov’un ve Sovyet halkının başarısızlığa uğradığını anlatıyor, arka arkaya demeçler veriyor, röportajlar yapıyor. Burjuva basını ise Yeltsin’i, Gorbaçov’un en gürültücü ve açık sözlü eleştirmeni olarak tanımlıyor. Onlara göre Yeltsin büyük bir olgunlukla ve uysallıkla reformların gelişimini ve dolayısıyla Gorbaçov’u destekledi, ancak bir sonuç alınamadığını anladığı 1987 yılında ağzını açtı ve gözünü yumdu. Burjuva basını Boris Yeltsin’in perestroyka sürecine yönelik eleştirilerinin yüksek düzeyde eleştirel ve aynı zamanda da “içten” olduğu düşüncesinde. Bizi bu içten olup olmama konusu zerrece ilgilendirmiyor elbette. Bizim daha başka kriterlerimiz var. Burada bizim değerlendirme araçlarımızın ne olduğu konusuna hiç değinmeden Yeltsin’in burjuva basınında anlattıklarından ilginç ve önemli gördüğüm birkaç noktayı aktarmak istiyorum.
Gorbaçov’un Litvanya’da yerel parti yetkilileri ile görüşmeler yaptığı sırada Yeltsin ne kadar “masum” bir adam olduğunu bir kez daha ortaya koymuş ve çeşitli muhalif grupları tek bir cephe altında toplanmaya çağırmıştı. Yeltsin hedefini şöyle açıklıyor: “Ortak amacımız demokratik bir Sovyetler Birliği. Cephe ülkedeki bütün demokratik güçlere bir platform sunuyor. Muhafazakarların sürekli olarak saflarını sıklaştırdıkları bir dönemde demokratik güçlerin aralarındaki atışmalara son vermesi gerektiğine inanıyorum. Birleşmemiz gerekiyor. Bizleri birleştirecek olan ise reformların gelişiminde görülen dayanılmaz yavaşlıktır. Perestroyka başarısızlığa uğradı. Yönetim başarısızdır.”
Yeltsin önerdiği cephenin Komünist Parti’ye bir alternatif olup olmadığı sorusuna olumsuz cevap veriyor ve arkasından şu kurnazca açıklamayı yapıyor: “Oluşturmak istediğim bir parti değil, bir hareket. Gorbaçov’un hep gözönünde bulundurmak zorunda kalacağı bir hareket. O bizi radikaller olarak adlandırdı. Bu adlandırmada bir ölçüde suistimal olduğunu düşünüyorum. Biz adlardan çok sonuçlar talep ediyoruz. Bu ise pratikte Sovyetler Birliği’ndeki çeşitli cumhuriyetler arasında yeni bir işbirliği sisteminin kurulmasını gerektiriyor. Bu aynı zamanda milliyetler sorununun da tek çözümüdür.”
“Komünist Parti’ye bir alternatif yaratmak niyetinde değilim” diyen uysal Yeltsin “komünistlerin iktidar tekelini ellerinde tutmalarına ise kesinlikle karşıyım” diyor ve ekliyor, “bütün politik ve sosyal organizasyonlarda eşit koşullar altında yarışma fırsatı verilmelidir. Bütün felaketlerin temelinde partinin tekeli vardır. Ondan kurtulmamız gerekiyor.”
Bunun da ötesinde Yeltsin partinin iktidar tekeline yönelik önerilerinin kendisini Gorbaçov’la gırtlak gırtlağa getireceği inancında. “Eğer ben olmasaydım bir Yeltsin’i davet etmeleri gerekiyordu. Politbüroda kimse Gorbaçov’a karşı çıkmaya cesaret edemiyordu. Ben Politbüro üyesi iken ona itiraz ediyordum ve o bu eleştiriler karşısında demokrat bir tutum alıyordu. Ancak zamanla Gorbaçov da dahil olmak üzere Politbüro üyeleri bu eleştirilerim karşısında paniğe kapıldılar. Benden kurtulmak için çok büyük bir baskı oluşturuldu. Yeltsin gitmeliydi. En sonunda kendi irademle ayrıldım. Bu bana zarar vermedi. Politik alanda hayatta kalmayı başardım. Bir ceset haline dönmedim. Hâlâ ülkemin politik hayatında önemli rolü olan bir insanım.”
“Eğer Politbüro’da Gorbaçov’la birlikte kalabilseydim, bu, yeniden yapılanma süreci için çok daha iyi olacaktı. Her şey şimdi olduğundan daha hızlı ilerledi. Gorbaçov beni herhangi bir konuda sola tercih eder. Sağ kanada dayanırsa kaybeder. Fakat eğer diğer taraftan o ilerici güçlerle dayanışma içine girerse hem halkın hem de partinin tam desteğini almayı başaracaktır. Gorbaçov sağ ile sol arasında bir seçme yapmaktan çekindi. Bu onun prestijinin altını oydu ve başarısız olmasına yol açtı.”
Yeltsin yapılan söyleşilerde Gorbaçov’u “böl ve yönet” taktiğini uygulayan bir Makyavelist olarak tanımlıyor. Fakat bundan sonra Gorbaçov’un reform programı için çeşitli fraksiyonları arkasına almayı başaramayacağını öne sürüyor.
“28. Parti Kongresi’nin öne alınması gerektiği düşüncesindeyim. Aslında Kongre geçen yıl yapılmalıydı ve yenilenmeye ilişkin problemler burada derinlemesine ele alınmalıydı. Bu Gorbaçov’un Kongresi, radikallerle muhafazakarların birleştirildiği bir dönüm noktası olabilirdi. Fakat bütün bunlar yapılamadı. Gorbaçov eline geçen bu fırsatı değerlendiremedi. Bir bölünmeden artık çok daha fazla sözediliyor. Parti içerisinde fraksiyonların varlığı esastır. 1920’lerde Parti içerisindeki fraksiyonlar yasaklanmıştı. Bu uygulama artık ortadan kaldırılmalıdır. En azından insanlar kimlere oy verdiklerini bilmelidir. Böylece kimin sağ tarafta, kimin radikal ve kimin demokrat kimin siyah ve kimin beyaz olduğu açık olacaktır.”
“Beş yıllık bir süre, bir başkan için ne kadar değerli olduğunu göstermeye yetecek bir süredir. Gorbaçov halka verdiği sözleri tutmadı.”
Ancak bunun yanısıra Yeltsin’e kendisini Gorbaçov’a alternatif olarak görüp görmediği sorulduğunda çok “dikkatli” cevap verdiği ve “lütfen, beni kışkırtmayın” dediği dikkat çekiyor. “Provakasyon yapmayın lütfen” diyor Yeltsin ve ekliyor: “Ben sadece içten bir şekilde pozisyonumu, parti hayatımı, politika ve ekonomi üzerine düşüncelerimi ifade etmeye çalışıyorum. Ülkeyi canlandıracak yeni bir programı oluşturmaya çalışıyorum. Ciddi bir plandan sözediyorum. Gorbaçov’un yerini almayı istediğim düşüncesi ise provakasyona yöneliktir. Gorbaçov güç elde etmek isteyen, güç düşkünü insanların olduğundan sözediyor. İsim vermiyor. Fakat çok açıktır ki Yeltsin’i kastediyor.”
Yeltsin burjuva basınına yaptığı açıklamalarda sadece eleştiriler yapmakla kalmıyor, bunun yanısıra kimlere sıcak baktığını, kimleri beğendiğini de anlatıyor. Yeltsin’in beğendiği isimleri yakından takip etmek Sovyetler Birliği’nde nelerin olup bittiğini anlamada bizlere oldukça önemli ipuçları verebilecektir zannediyorum:
“Politbüro’da Gorbaçov’un dışında ülkenin kaderine hükmetme yeteneğinde olan bir tek kişi var, o da Yakovlev,1 yani ‘iki numara’. Başka sözünü etmeye değer birisi yok. Hepsi çizginin altında yeralan insanlar.”
Yeltsin burjuva basınına özeleştiri vermekten de geri durmuyor. “Partiye katıldığımda ideolojik dogmalara sorgusuz sualsiz inanıyordum. Komünizmin tek yol olduğuna inanıyordum. Fakat gerçeklerle karşılaştım ve düşünce şeklimi değiştirdim. Şimdi bütün izm’lerin pek bir şeyi değiştirmediğini seziyorum. marksizmin beş klasik kriteri arasında biz sadece birini seçtik. Özel mülkiyeti ortadan kaldırdı. Bunu yanlış bir şekilde yaptık. Bundan kaynaklanan problemlerimiz var. Bunları değiştirmek durumundayız.”
“Üretim araçlarında ve toprakta özel mülkiyeti destekliyorum. Yeni bir sosyalizm modeline ihtiyacımız var. Sosyalist güçlerin de etkisiyle sosyalizmin olumlu yanlarıyla Batı Demokrasi’sinin birleşiminden oluşacak yeni bir model. Geçen sonbaharda Amerika Birleşik Devletleri’ni ziyaret ettiğimde bu söylediklerimin doğruluğunu gördüm. Şüphesiz akademisyenler böylesi bir model için bir isim bulacaklardır. Şimdi asıl sorun insanların nasıl doyurulacağı, nasıl giydirileceği, nasıl özgür kılınacakları, kültürel düzeylerinin nasıl yükseltileceği ve yaşam standartlarının nasıl arttırılacağıdır.”
Yeltsin Sovyet ekonomisi hakkında ise şunları söylüyor: “Bugüne kadar, bu alanda, hiçbir şey başarılamadı. 1990 mali bütçesini ele aldığınızda politika değişikliklerinin çok önemsiz olduğunu görüyorsunuz. Bir önceki bütçede sermaye yatırımları üretken olmayan sektörlerde yüzde 26’lık paya sahipti. Bu oran şimdilerde yüzde 32’ye kadar yükselmiş durumda. Bunlar değişme değil marjinal kaymalardır. Amerika Birleşik Devletleri’nde üretken olmayan sektör yüzde 70’i bulmuş durumda.”
“Ağır sanayiye daha az yatırım yaparak ve savunma bütçesinde kesintiye giderek parasal kaynak yaratabiliriz. Aynı zamanda uzay araştırmaları yatırımlarını rasyonalize etmemiz gerekiyor. Amerika Birleşik Devletleri bu işten oldukça büyük para kazanıyor. Amerikalılar’ın burada yılda yatırdıkları her bir dolar üzerinden 8 dolar kazandıklarını biliyorum. Sovyetler Birliği’nde ise biz uzay araştırmaları için harcadığımız her bir ruble için 20 kopek geriye alabiliyoruz.”
“Toplum 72 yıl sonunda geldiği düzeyden memnun değildir ve böyle yaşamaya devam etmek istememektedir. Perestroyka’nın ilk iki yılında insanlar oldukça iyimserdiler. Hem parti, hem de insanlar ümitliydi. Herkes glasnost’u serbest seçimlere ulaşma amacını ve yıllarca yıkıma uğratılmış halkın özgüveninin yeniden yaratılmasını destekliyordu.”
“Fakat başından beri pek çok hata yapıldı durdu. Uzun dönemli iyi tanımlanmış aşamalara ve hedeflere sahip değildik. İnsanların dayanmaya devam edeceklerini varsaydık. 70 yıl sıkıntı çekmiş olan insanlar bir 15 yıl daha seslerini çıkarmadan sıkıntı çekebilirlerdi. Bu çok önemli bir hataydı.”
“İktidar olmanın kredibilitesinin de sınırları olduğunu hesaba katmadık. Perestroyka’dan beş, altı yıl sonra bu sınıra ulaşıldı. İnsanlar artık düşük yaşam standartlarına daha fazla dayanmak niyetinde değiller.”
“İki, üç yıl önce özel mülkiyet, toprak reformu, vergileme ve girişimcilik konusunda başarısız olan bir kanun yapma çabası içine girmiştim. Yeniden yapılanma süreci düşmanca bir şekilde engellendi. Bunun hiçbir somut kaynağı yoktu.”
“Hükümet ve Parti radikal reformlar konusunda bu kadar yetersiz kalmaya ve cumhuriyetler arasındaki gerginlik yükselmeye devam ederse sonunda bir devrim olabilir. Geçtiğimiz ay (Aralık 89) Gorbaçov’a ‘değişimi Çekoslovakya ve Demokratik Almanya gibi kansız ya da Romanya gibi kanlı mı yaşayacağız’ diye sordum. Ben kendi adıma bu sorunun cevabının kansız olacağından pek emin değilim. Büyük bir tehlikenin yaklaşmakta olduğunu görüyorum. Bu bizim yaşadığımız en önemli sınav olacak.”
Yeltsin’den fragmanlar sunmaya çalıştım. Karşı-devrimin sosyalist ülkelerdeki demokrat yüzünü göstermek istedim.