Günümüzde kapitalizm, bir dünya sistemi olarak yaşamın her alanında varlığını hissettiriyor, bireyin fiziksel ve entellektüel gelişimini sermayenin gereklerine göre sınıflayan kapitalizmde insanın insan üzerindeki sömürüsü kendini sağlık politikalarında da açığa vuruyor. Bu yazının amacı sömürü düzeni devam ettikçe sağlığın da sorun olmaya devam edeceğini göstermek ve bu konudaki ikiyüzlü yaklaşımları teşhir etmek olacaktır.
Bugün dünya genelinde sağlık harcamalarına ulusal bütçelerden ayrılan fonların savunma giderlerine göre çok daha sınırlı olduğunu görüyoruz; bu konuda değişik ülkelerden yazarlarca yapılan araştırmalar sistemin gerçek işleyişini aydınlatmaktan uzak olduğu için, bu alandaki aksamanın giderilmesinde radikal çözümler yerine, varolanın iyileştirilmesi ve akılcı kullanımı doğrultusunda önerilerin yeraldığı görülüyor. Oysa ki sistemin bütünselliğinden kopartılarak ele alındığında sağlık sorununa da çevrecilik ya da kadın hakları konularında olduğu gibi sınıfsal bakış açısıyla yaklaşılamıyor bir yazarın belirttiği gibi politika bu alana ilişkin çözümlemelerde yeralmıyor. 1
Sağlık hizmetlerini genel olarak iki başlık altında toplaya biliyoruz:
1. Koruyucu ve önleyici sağlık hizmetleri.
2. Tedavi edici sağlık hizmetleri.
Koruyucu hizmetlerden anlaşılması gereken sağlık ocağı, anaçocuk sağlığı merkezi, dispanserler ve sağlık evleri gibi yerel birimlerce gerçekleştirilen çevre sağlığı, bağışıklama, bulaşıcı ve bildirimi zorunlu hastalıkların tespit ve eradikasyonu ve ana-çocuk sağlığı çalışmalarıdır. Tedavi edici hekimliğinse koruyucu ve önleyici hekimliğin işlevini bütünüyle yerine getirdiği anda devreye girmesi gerekir.
Bugün bu iki kompartman arasında yeterli ve verimli bir etkileşimden sözedemiyoruz, uygun sayıda ve nitelikte personelin yanısıra uygun ekipmanı da gerektiren koruyucu hekimlik hizmetlerindeki yetersizlikler açısından Türkiye, Latin Amerika ülkeleriyle benzerlikler taşımaktadır. Bu ülkelerde halkın yüzde 68’i ortalamanın çok altında bir yaşam standardına sahiptir, çevre sağlığına yeterli özen gösterilmediği için bugün artık tarihe karışması gereken kolera gibi bulaşıcı hastalıklar epidemiler yapabilmekte, bu epidemiler sırasında yüzlerce insan yaşamını yitirebilmektedir. Açlık yüzünden her dört dakikada bir çocuğun yaşamını yitirdiği L.Amerika’da sosyal piramidin en tepesindeki 6 milyon nüfusun geliri, geride kalan 140 milyonunkine eşittir. Kamu sektöründe harcamaların yalnız yüzde 2’si koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılmışken, yüzde 63’ü hastane giderlerini karşılamaya tahsis edilmiştir. İlaç sanayiinde çok uluslu şirketler sağlık sorunlarına resmi yaklaşımı istedikleri gibi etkileyebilmektedirler, buna tıp eğitimi de dahildir.
Bugün, Birleşmiş Milletler’in sıkça kullandığı gelişmişlik/azgelişmişlik ayrımının vahşi kapitalizmin ayıplarını örtmeye yetmediğini görüyoruz. Bu konuda ABD örneğini ele alacak olursak karşılaşacağımız sonuçların çarpıcılığı kapitalizmin hiçbir gelişmişlik sıfatını haketmediğini gösterecektir.
Bu ülkede beyaz ya da siyah düşük gelirli bir ailenin bebeği yüksek gelir düzeyine sahip başka bir beyaz ailenin bebeğine oranla yaşamının ilk yılını tamamlamakta beş kat daha risk alarak dünyaya gelmektedir. İş kazaları ve meslek hastalıkları yüzünden her beş dakikada bir işçinin sakallandığı ya da yaşamım yitirdiği ABD’de, bakımsızlıktan ve yoksulluktan ölen insan sayısı yılda 100.000 gibi bir sayıya ulaşabilmektedir. Doğum öncesi bakımdaki yetersizlik açısından gelişmiş ülkeler arasında ilk sırada yeralan ABD’de daha çok zencilerin yaşadığı bir yer olarak bilinen ama en doğrusu yoksul zenci ve beyazların bulunduğu Harlem’in sakinleri, Bangladeş’in yoksul halkından bile daha kısa hayatlar sürmektedir. Yoksulluk sınırının altında yaşayan Amerikalıların sayısı milyonları bulurken hala kapitalizmin nasıl savunulduğunu anlamak olanaksız.
Yazının sonunda bu konuların grafiklerini görüyoruz. Grafikler International Journal of Mcalth Scrvices’in 1993’te yayımlanan 23. sayısından alınmıştır.
Ülkemizde henüz uygulama alanı bulamasa da serbest rekabetin ve piyasa ekonomisinin bir gereği olarak, ABD’de iyice kurumsallaşmış olan özel sağlık sigortası sistemi, ABD’nin sağlık sorunlarının çözümünde kimi reformist yazarların ısrarla üzerinde durduğu konu. Milyonlarca insanın yoksulluk sınırı ya da bu sınırın allında yaşadığı bu ülkede tam gün çalışan işçiler aldıkları ücretlerle sözü edilen kesimin yüzde 18’lik bölümünü oluşturuyor. 65 yaşın üstündekilere uygulanan yaşlılık sigortası primlerini -ciddi ya da kronik rahatsızlığı olanlar dahil- ödemekte zorlanan Amerikan yurttaşları, yıllık gelirlerinin beşte birini özel sigorta şirketlerine kaptırmaktansa sigortasız kalmayı tercih ediyorlar artık. Reel ücretlerdeki düşüklük ve hızla yayılan yoksulluk 1982’den bu yana bu kuruluşların 10 milyona yakın müşterisini kaybetmesine neden oldu.
ABD’de bugün sağlık araştırmaları artık bir sektör haline gelmiş bulunuyor, Vicente Navarrol’nun sağlık araştırmalarının ABD’deki son durumuna ilişkin çalışması, bu araştırmaların kliniklere yaklaşımındaki teknokrat tutumu sergilemesi açısından önem taşıyor. 2 Bu konuya ilişkin yazarın taradığı 423 makaleden -ki bunlar 1980-1990 yıllan arasında çıkan Milbank Quarterly New England Journal of Medicine, JAMA Health Affairs Medical Cane gibi ünlü yayınlardan derlenmiştir- yalnızca 5’i ABD’de bir ulusal sağlık programının geliştirilmesi yolunda öneriler içermektedir zaten federal hükümet ve özel kuruluşlar da bu programa pek sıcak bakmamaktadırlar.
Oysa sağlık hizmetlerinin organizasyonu, finansmanı, yönetimi, yeterlilik ve etkinliğini belirleyen, bu alana yapılacak yatırımlarda devletlerin yönelimlerini şekillendiren politik, sosyal ve ekonomik faktörler doğru değerlendirilecek olursa birtakım uygulama değişikliklerinin -örneğin sağlık yatırımlarında kamuoyunun, kâr amacı güden kuruluşlara baskın çıktığı düşünülen bu nedenle de daha demokratik ve eşitlikçi olduğu savunulan Kanada’daki sigorta sisteminin ABD’de uygulanması gibi- hiçbir anlamı olamayacağı ortaya çıkacaktır, bunlar düzen içi kalmaya mahkumdurlar. Sağlık alanı, kapitalizmin doğasını, insan yaşamım doğrudan tehdit eden bir çıplaklıkta açığa vurduğu tek alan olduğuna göre iktidar perspektifi olan örgütlü bir siyasi özne bu alanı iyi değerlendirebilmeli, sistemi tüm çirkinliği ve acımasızlığıyla teşhir etmelidir. Sağlık ancak sosyalist bir iktidarda sorun olmaktan çıkacaktır ve kapitalizmin yalnızca bir görüngüsü olduğu içindir ki ne bizler tek tek ağaçlara bakıp ormanı gözden yitirelim ne de başkalarının yitirmesine izin verelim.
Dipnotlar ve Kaynak
- Navarro, Vicente: Health Services Research: What is it A Review of Health Services Research: An Anthology International Journal of Health Services Vol.23 Number 1 Pages 1-13,1993.
- Steffie Woolhandles David U.Himmelstein and Quentin Young: High Noon for U.S. Health Care Reform International Journal of Health Services Vol.23 Number 2 Pages 193-211 1993