Alex Callinicos
Özne Yayınları – 1998 – 302 Sayfa
Çeviren: Nermin Saatçıoğlu
“Bu kitap iki bakış açısının, yapısal açıklama ile niyetleri anlamanın, ne dereceye kadar birbirleriyle uyumlu olduğunu ortaya koymaya çalışıyor.”
Callinicos kitabın hemen önsözünde amacını bu şekilde açıklıyor. “Kayda değer hiçbir toplum kuramının kapsamadan yapamayacağı” bu iki yaklaşımı Callinicos kitabında marksist bir çerçeve içinde ele alıyor. Kitap esasen 1988 yılında basılmış ve Türkçe’ye 1998 yılında çevrilmiş. Callinicos’u böyle bir kitap yazmaya iten çeşitli nedenler var. Kitle hareketlerinin de önemli etkisi ile özellikle ‘60’larda başlayan ve 1970’lerde kapitalist kriz ile hızla büyüyen bir literatür mevcut. Bu literatür kriz tarihsel değişim dönüşümün yönü ve mekanizması hegemonik geçiş gibi bir dizi anahtar sözcük ile tanımlanabilir. Belki bu literatürün bir uzantısı olabilecek ama çıkardığı “gürültü” itibariyle ayrı bir kategori olarak ele alınabilecek bir diğer tartışma da kuşkusuz bu eserin yazımını etkilemiştir: Althusser’in Avrupa aydınının entelektüel yönelimlerine savaş açan anti-hümanist marksizm yorumuna karşı E. P. Thompson’ın görkemli ve acımasız “halk kitleleri savunusu”. Bunun dışında Callinicos’u motive eden başka ekol ve yapıtlar da mevcut. Yapı ve özne arasındaki ilişkiyi tarihsel bir dönüşümün eşiğinde gündeme getiren yaklaşımların genelinin yapı ve özneyi birbirlerinden kopuk olarak ele alan, bunları birbirlerinin karşısına koyan ya da birinden birini yok sayan eğilimlerine karşı kitap esas olarak şu tezi savunmaktadır: “Yapı ve etkinlik öylesine birbiri içine geçmiştir ki birini diğerinden ayırıp ona önceliği vermek temelden bir hatadır.”
Kitaba ilişkin söylenebilecek en önemli noktalardan bir tanesini de bu oluşturuyor. Zira bu tarz tematik çıkışların meseleyi uçlara çeken yaklaşımlarının ardından tartışmaları bir noktada buluşturmaya çalışan ortalamacı “sentez”lerin ortaya çıkması talihsiz bir kural halini almıştır. Ortalamacı oldukları ölçüde tartışmaların karmaşık yapısının kimi kolay buluşturulabilir noktalara indirgenmesi suretiyle elde edilen bu “sentez”ler esasen ele alınan meselelerin özünü perdeleyici bir içeriğe sahiptirler. Callinicos’un çalışması bu eleştiriden muaf tutulabilecek bir içerik ve zenginliğe sahip. Yaptığı girdiler, tartışmaların açtığı mecraları tıkayıcı değil zenginleştirici nitelikte. Yazar, marksizmin devrimci bir yorumuna sahip çıkma ihtiyacı içerisinde kaleme aldığı bu çalışmasında teorinin sınıflar mücadelesinde tutması gereken yeri doğru belirleyerek tartışmalarda sınıfın devrimci mücadelesinin ve sosyalist iktidarın tarihsel meşruiyetini sorguya açacak “kaş yapayım derken göz çıkaran” marksizm yorumlarını törpülüyor, gerekli yerlerde bu yorumların üzerlerine çizik atıyor. Bu sayede, yazar -her ne kadar amacı bu olmasa dahi- hem ’70’lerin ve ‘80’lerin canlı marksizm-içi tartışmalarının ya da marksizme sirayet etmiş tartışmaların “kılçıkları ayıklanmış” özetini sunuyor hem de bu tartışmaların nitelikli bir eleştirisini okuyucuyla paylaşıyor. Üstelik bu tartışmaların bazıları kitabın yayımlanmasından çok sonra ortaya atılmış (Örneğin Negri ve Hardt’ın “İmparatorluk”u gibi) tartışmalara da ışık tutar nitelikte.
Kitabın bir diğer önemli özelliği ise marksizmin aslında çok temel başlıklarında ortaya çıkmış olan ihtilaflı meselelerine ilişkin gelişkin yanıtlar üretmeye çalışmasıdır. Kitap, bu başlıklarda mesela “analitik marksizm” gibi kısır ekoller tarafından ortaya atılmış olan tezlerle de hesaplaşmalar içermektedir. Aynı zamanda kitapta öne sürüldüğü dönem itibariyle “yeni” olan ve bizce geçerliliğini koruyan insan doğası, tarihsel ilerleme, sömürü, sınıf mücadelesi, sınıf, üretici güçler, üretim ilişkileri, üretim tarzı, toplumsal formasyon gibi çeşitli tartışmalı başlıklara ilişkin tanım önerileri geliştirilmektedir. Bu öneriler hâlâ üzerine düşünülüp tartışılmayı hak eden unsurlar barındırmakta ve Türkiye ölçeği için zenginleştirilmeyi beklemektedir.
Bugün Callinicos’un bu çalışmasının önemi nerededir? Türkiye’de devletin çözüldüğü bir ortamda komünist hareketin derinlikli bir üstyapılar analizi, rafine ancak devrimci bir marksizm arayışı yakıcı bir ihtiyaç haline gelmektedir. Bu tartışmaların arka planında yapı ve Callinicos’un deyişi ile failler arasındaki dikatomi değil, ilişki vardır. Tabii şunu söylemeden son noktayı koyarsak olmaz: Kitabın kimi köşelerine serpiştirilmiş troçkist hezeyanlara, çözülüş döneminin troçkist akıl yitimine kapılıp kapitalist yolcu Dayanışma’ya düzülen işçi sınıfı devrimi övgülerine karşı okuyucuyu uyarmak gerekiyor.