Küba Komünist Partisi, Santiago de Küba kentinde 10-14 Ekim tarihleri arasında IV. Kongresi’ni yaptı. Küba komünistlerinin bu zirve toplantılarının başlangıç tarihi bağımsızlık savaşının ilanının 123. yıldönümüne denk geldi.
Kongre açılış oturumuna 1800 delegenin 1667’si ve 500 kadar konuk katıldı. Küba Komünist Partisi’nin 600.000’den fazla üye ve aday üyesini temsil eden delegeler, parti örgütlerince önerilen 46.000 delege adayı arasından seçilerek gelmişlerdi. 1800 delegenin yarısı tarım, sanayi ve inşaat işçisiydi. Delegelerin yüzde ellibeşi üniversite mezunu ve yüzde altmışı 45 yaşından daha gençti.
Devlet Başkanı Fidel Castro’nun beş saatlik açılış konuşmasının ardından Kongre çalışmaları başladı. IV. Kongre, Parti tüzüğü, Parti Platformu, devlet örgütlenmesi ve işlevlerinin geliştirilmesi, ekonomik gelişmeler, dış politika vb. konularında bir dizi karar aldı.
Birçok eski üst düzey yöneticinin yeniden görevlendirildiği, örneğin Fidel Castro ile Raul Castro’nun Parti birinci ve ikinci sekreterliklerine getirildikleri Kongre’de ciddi bir yönetim yenilenmesi de gerçekleştirildi. Gizli ve tek dereceli oylamayla seçilen 225 üyeli Merkez Komite’nin 113 üyesi, yani yüzde 53’ü eski MK’de bulunmayan genç kadrolardır.
Parti Kongresi uluslararası sosyalist hareketin yaşadığı bunalım ve darboğaz, Küba Devrimi’nin karşı karşıya olduğu emperyalist tehdit kuşatma ve ambargoların çerçevelediği bir konjonktürde toplandı. Bu konjonktürde düzenlenen bir toplantı da dünya kapitalizmine karşı örgütlenmesi ve yükseltilmesi gereken bir “direniş hareketi” havasında geçmeliydi. Kongre süresince sayısız kitle gösterisi düzenlendi, Kongre çalışmaları televizyon aracılığıyla kitlelere anında ulaştırıldı, Santiago de Küba kenti bir devrimci şenlik yaşadı.
Küba Parti Kongresi’nin ardından Küba’nın Türkiye maslahatgüzarı Sayın Victor Guerra Tulin’e yönelttiğimiz soruları ve yanıtlarını aşağıda sunuyoruz.
Gelenek: Küba Komünist Partisi 4. Kongresi ilk kez sosyalist sistemin mevcut olmadığı koşullarda toplandı. Amerikan emperyalizminin gözlerini Küba sosyalizmine çevirmiş olduğu kritik bir dönem yaşıyoruz. Kongre’nin bu emperyalist tehditlere karşı sosyalizmin kazanımlarını tahkim etmeyi hedeflediği anlaşılıyor.
Partinin önüne koymuş bulunduğu, daha katılımcı bir örgüt yapısının yaratılması, gençleşme kitleselleşme gibi görevlerin sosyalizmi güçlendirme hedefiyle ilişkili olduğu açık.
İçeride gerçekleştirileceklerin yanısıra Küba’nın uluslararası ilişkiler alanında da atılımlar yapması gerekecek. Sosyalist bir sistemin varolmadığı önümüzdeki evrede uluslararası dinamiklerin Küba açısından bütünüyle yeniden değerlendirilmesi gerekecektir.
Gerek ülke içinde gerekse uluslararası düzeyde sosyalizmin savunulması için Kongre’nin aldığı kararlar nelerdir?
V. G. Tulin: Kongre Küba’ya karşı uygulanmakta olan ABD ambargosuna son verilmesini ve Guantanamo’daki ABD deniz üssü tarafından işgal altında tutulan bölgenin geri verilmesini talep ediyor.
4. Kongre Latin Amerika ve Karayibler’deki siyasi durumu değerlendirirken, Guadalajara’da toplanan Birinci İbero Amerikan Zirvesi’nin önemini vurgulamıştır. Devlet başkanları arasında yapılan bu toplantı Kıta ülkelerinin bütünleşmesine giden yolda önemli bir adım oldu. Birleşik Devletler’in yokluğunda yapılmış olması da, açıkça, ortak kimliğimizi, ve bugünün ve geleceğin dünyasında hakkettiğimiz yeri almamızı sağlayacak olan gerçek bağımsızlığa ulaşmak için zorunlu bütünleşmeye doğru birlikte ilerleme irademizi göstermektedir.
Kongre ülkemizin Latin Amerika’nın geri kalan bölümüyle bütünleşme ve işbirliği görevini tekrar dile getirmiştir.
Küba’nın Latin Amerika ve Karayibler’e yönelik politikası bu pozisyonları temel alıyor.
Kıta çağında zorunlu bütünleşmeye yönelik çabaların ötesinde, 4. Kongre Küba Komünist Partisi’nin Üçüncü Dünya denilen ülkelerin birliği için mücadeleyi sürdürme azmini de yeniden vurgulamıştır.
Kongre dış politikamızın kararlı devrimci anti-emperyalist, dayanışmacı ve enternasyonalist niteliğini ve Küba’yla birlikte sosyalizm yolunu seçmiş olan Çin Halk Cumhuriyeti, Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti birlik ve kardeşçe saygı yönelimini dile getirmiştir.
Kongre, Devrim’in başlangıcından bu yana izlediği yalnızca Üçüncü Dünya ile bağlar kurmaya çalışmakla yetinmeyen ve sanayileşmiş kapitalist ülkelerle ticaret ve işbirliği ilişkilerine açık olan politikanın hâlâ doğru olduğu kanısındadır. Sonuç olarak karşılıklı işbirliği temelinde Avrupa Ekonomik Topluluğu ve bu kıtadaki diğer uluslarla, Kanada ve Japonya ile ülkemizin ilişkilerini genişletmek ve derinleştirmek ihtiyacını hissediyoruz.
Gelenek: Son yıllarda sosyalist ülkelerde yaşanan değişimler tüm dünyadaki Marksist hareketleri etkiledi. Sosyalizmi ve marksist politikaları Küba’da daha dayanıklı kılan nesnel ve öznel nedenleri neler olarak görüyorsunuz?
V. G. Tulin: Şimdi biz yalnızca kendimiz ve kendi fikirlerimiz için mücadele etmiyoruz. Mücadelemiz dünyadaki tüm ezilen, sömürülen, yağmalanan ve aç insanların fikirleri içindir; dolayısıyla sorumluluğumuz çok daha büyük.
Sosyalist kamp henüz mevcutken ve Sovyetler Birliği’ndeki sorunlar henüz ortaya çıkmamışken, geçmiş 30 yıl boyunca bağlanılabilecek ve bağlandığımız sağlam kalelerimiz vardı. Şimdi artık bu sağlam kaleler yok; tüm dünyada davamızı destekleyen, davamıza, halkımızın kahramanlık ve kararlılığına hayranlık besleyenlerle birlikte bizzat biz kendi kalemiziz.
Ünlü PERESTROYKA sözcüğünden önce yanlışlar yapıldığının, tedavi gerektiğinin eski ve yeni sorunlar için çözümler aramamız gerektiğinin farkındaydık.
Sorunlarımız diğer sosyalist ülkelerin deneyimini kopya etmenin bir sonucuydu. Bir çok alanda kullanılabilecek yararlı deneyimler her zaman vardır, ama ne yazık ki, bizler, ülkemizde kimi şeyleri mekanik olarak kopya etmek tuzağına düştük; yukarıdan gelen herşey kutsal ve sorgulanamazdı, küçük bir kitapta yazılmış olan herşey tartışılmaz şeylerdi.
Gelenek: Diğer sosyalist ülkelerde, bu ülkeleri kapitalist yola zorlayan tek etken emperyalizm olmadı; kapitalist restorasyonun iç güçleri de mevcuttu ve çok etkili oldular. Küba Devrimi iç gericiliği tam anlamıyla yok etmeyi başardı mı?
V. G. Tulin: Bence şimdi Kari Marx’ın deyişiyle “bilinçli araştırma” yapmaya uygun bir zamanda değiliz. Marx bu terimi kullandı ve bu çalışması uzun zaman aldı. Felakete sürükleyen tüm etkenlerin bilinçli, derinlemesine analizini yapmanın zamanı değil.
Diğer ülkelerde yapılan ve bizim yapmadığımız birçok şeyin farkındayız.
Gerçeklere tutunmak zorundayız. Yalın bir durum, sosyalist kamp çöktü, işçi sınıfı iktidarı kaybetti ve bu ülkeler kapitalizme geri dönmeye başladılar.
Gerçek şu ki, Sovyetler Birliği’nde de bir felaket yaşandı; Sovyetler Birliği’nde insanlar sosyalizmden değil, bir pazar ekonomisinden söz ediyorlar. Kısaca yüksek çıkan sesler klasik kapitalizmden yana.
Bu olguların bizim ülkemizi etkilediğini düşünebilir miyiz? Devrim bir sırça köşkte, dünyanın geri kalan bölümünden ve sorunlarından yalıtılmış olarak mı yapıldı?
Yaşananlar bizi direkt olarak, maddi olarak etkilediler. Ama ideolojik olarak da etkilediler. Bu sürecin başında birçok kişinin kafaları karıştı. Bu durumun bir mantığı da vardı, çünkü ilk gelen bilgiler sosyalizmi “geliştirmek” hakkında ilginç, güzel, hoş şeyler içeriyordu. Kim sosyalizmi geliştirmeyi istemez ki? Bir toplum ne kadar büyük ilerlemeler kaydetmiş olursa olsun ,ne kadar adil bir toplum kurulmuş olursa olsun, sosyalizmin gelişmesini görmeyi kim istemez? Sonuç olarak birçok kişi benzer görüşleri desteklediler.
Şimdi biz, bir süre öncesi revaçta olan bu yaklaşımların kalıntıları ve yıkıntıları üzerinde çalışmak zorundayız.
Gelenek: Küba Devrimi 1992 Ocak ayında 33. yılına giriyor. Ancak 4. Kongre’de de vurgulandığı gibi Devrim oldukça zor bir dönemden geçiyor. Bu zor dönemde Küba’nın mutlaka, emperyalist saldırılara karşı direnen diğer sosyalist ülkelerle ve uluslararası sosyalist ve işçi sınıfı hareketleriyle güçlü bir dayanışmaya ihtiyacı var. Uluslararası bir dayanışma hareketi, böylesi bir kampanyanın muhtemel taşıyıcılarının son yıllarda yaşadığı yenilgilere rağmen etkili olabilir mi?
V. G. Tulin: Şu anki Küba ile dayanışma kampanyasının etkili olduğunu düşünüyorum. Örneğin Latin Amerika’da yürütülen güçlü bir kampanya var. Şili’de “Halktan Halka” sloganıyla “KÜBA İÇİN BİR LİTRE PETROL” kampanyası başlatıldı. Aynı şeyler Fransa’da da yapılıyor. Peru’da, Venezuela’da, Angola’da, Portekiz’de ve Meksika’da genel olarak, bu ülkelerdeki önemli partiler ve aydınlar Küba ile dayanışmayı yükseltiyorlar ve ABD hükümetinin Karayib Adaları’na karşı müdahaleci politikalarını mahkum ediyorlar.
Gelenek: Küba ile dayanışma görevinin ötesinde marksist hareketlerin içinde yaşadığımız yeni uluslararası duruma uygun perspektifleri neler olabilir?
V. G. Tulin: Kongre, ulusların kendi seçimleri olan ekonomik, toplumsal ve siyasi gelişme modelini kendilerinin belirleme hakkına saygının, özellikle tekil bir ülkenin önceliğinin bu kendi kaderini tayin olanağını belirlediği bugünkü koşullarda, uluslararası ilişkilerde vazgeçilmez bir temel oluşturması gerektiğini yeniden vurguladı.
Azgelişmiş ülkelerin işçileri ve halkları için marksizm-leninizmin dogmatik olmayan, her ulusun tarihsel özgünlüklerini ve gelişme düzeylerini, ve egemen uluslararası koşulları dikkate alan bir uygulanışı için alternatif yollar aranması geçerliliğini koruyor. Kongremiz Küba Komünist Partisi’nin bu yöndeki tutumunu tekrar ifade etti.
Geri kalmışlık mirasından, baskı, eşitsizlik ve sömürüden kurtulmayı ve tam anlamıyla demokratik bir sistemin kurulmasını nesnel olarak olanaklı yapan tek seçenek budur.