“SSCB’nin toplumsal temeli; işçilerin, köylülerin ve aydın kesiminin, kopmaz ittifakıdır”. (SSCB Anayasası 19.madde)
Rus edebiyatının önemli temsilcilerinden biri olan ve kitapları birçok dilde, tekrar tekrar basılan Maksim Gorkiy’in hayatının sosyalist devrim süreci boyunca, sanatçı ve siyaset arasındaki gerilimi yansıttığı söylenebilir.
Ekim devrimi öncesinde ve sonrasında, bolşeviklerle birlikte, yoksul Rus halkının “eşitliği ve özgürlüğü” uğruna savaşan, fakat hiçbir zaman bolşevik olmayan Gorkiy’nin Rus Sosyal Demokratlarla olan fikir ayrılıklarını, devrime yönelik kuşkularını daha iyi anlamak için, genel çizgileriyle “aydın kimliği” üzerinde biraz durmak gerekiyor.
Dar anlamıyla günümüzde kullanılan aydın kavramı, burjuva devrimlerinin bir ürünü olmuştur. Fransız devriminin ideolojik ve siyasal yapılanmasının, temellerini atan ve devrimi besleyen “Aydınlanma Çağı”nın yazarları Rousseau, Voltaire, Diderot vb. bu toplumsal dönüşümün şekillendirdiği insanlardandır ve aynı zamanda burjuva devrimleri çağına da fikir babalığı yapmışlardır. Tarihin büyük dönemeçlerinde iz bırakan aydınların, egemen sınıfa karşı mücadele ederken, sahip oldukları ilerici ve mücadeleci vasıfları, onların temel tanımsal özellikleri haline gelmiştir.
Alman otokrasisinin baskıcı yönetimiyle tıkanan ekonomik yapısıyla, halkı sömürdüğü ve zehirlediği 18.yy’da, bu kokuşmuşluğun içinde, tek umut veren şey Alman Edebiyatı olmuştu 1 . Ve bu dönemin öncüleri olan Goethe ve Schiller gibi yazarlar, ilk dönemlerinde ilerici ve gelecekten umutlu bir tablo çizerlerken, ardılları zamanla kimlik yitimine uğrayıp, düzen içinde kendileri için ayrılan rahat koltuklarına gömülmekten kurtulamamışlardı. Bu sürecin burjuva devrimlerinin gericileşmesi ve kendi fikir babalarına ihanet etmeleriyle açıklanması gerekiyor. Burjuvazi kendi fikir adamlarını beslerken, artık beslenmeyi reddetmeyenleri, şu ya da bu biçimde, ikiyüzlülüğe mahkûm ediyor.
Bastığımız topraklara gelince, konuya ilişkin örneklerde enflasyon yaşanıyor. Devrimcilere yönelik yargısız infazları, faili meçhul cinayetleri, özelleştirme adı altında işçi sınıfına yönelik saldırıları vb. istihdam edildikleri medya kuruluşlarından, reklam ajanslarından, üniversitelerden, demokratik ilkelerinden ödün vermeden (!) izleyen ya da eleştiren aydınların konumu, iki yüzlülüğü aşmış, çağlar boyu gelişen uygarlık değerlerine ihanete dönüşmeye başlamıştır. Umudu yitik mücadeleyi bırakmış intihar muhabbetini, snob bir meslek gururu haline getirmiş yeni “Aydın Tipolojisi” romanların, hikayelerin, filmlerin baş kahramanlarıdır.
Türkiye’de yine de, henüz karşı kampa geçmemiş, sınırlarını zorlayan çok sayıda aydın var.
Aydın kesimin, sosyalist iktidar mücadelesindeki önemi kuşku götürmez. Öncü partinin, işçi sınıfına önderlik etmesinin yanında ve bu görevi daha iyi yerine getirebilmesi için, aydınları da mücadelenin içine doğru çekmesi yükümlülüklerinden biridir. Gorkiy’i ele alırken bugünün Türkiye’sini düşünerek tartışmak istediğimiz nokta budur.
Kapitalizmin, aydınları bağımsız konumlarından yoksun bırakması veya sadece düzen içi taleplerin etrafında toplaması, çoğu kez burjuvazinin kiralanmış bir işçiye dönüşen aydınları ödül ceza mekanizmasına tabi tutmasıyla gerçekleşir.
Aydın kesimin, kendisini sınırlayan ve üretimini engelleyen bu sisteme karşı verilecek mücadelede, kapitalizmi hedef alması mantıksal bir zorunluluktur. Ama pratikte böyle olmaması, önemli bir sorun olarak karşımıza çıkar. Bu sorun anti-kapitalist mücadelenin prestijiyle ters orantılı olarak seyretmektedir.
GORKİY…
Gorkiy, Rus çarının ve soylularının, halk üzerinde gittikçe artan baskıcı yönetiminin ve bu baskıcı rejime karşı işçilerle köylülerin yavaş yavaş hareketlenmeye başladığı bir dönemde, ön proleter diye tanımlanabilecek bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Gorkiy “acı” anlamına gelmektedir. Aleksey Maksimova Peskov bu takma adı alırken betimleyeceği kişilerin anahtar sözcüğünü veriyordu 2 .
Maksim Gorkiy, zorunlu olarak küçük yaştan itibaren çalışmak zorunda kalacaktır. Ayakkabıcıda ayak işlerine bakarken, Volga nehri üzerindeki mavnalarda yükçülük yaparken, fırınların pis kokan isli nemli duvarları arasında hamur yoğurup ekmek pişirirken, Gorkiy’nin tek gözlemlediği, Rus halkının yoksulluğu ve çektiği acılardır. Sonraları “Benim Üniversitelerim” adlı kitabında betimlediği yerlerdir buralar.
Gençliğinde düzenli bir hayatı olamayan, girdiği işlerde devamlı çalışmayan, fakat fırsat buldukça okuyan Gorkiy, kitaplarının kahramanları gibi, serserilere özgü, sorumsuz bir yaşamı seçecektir. Çok sonraları, Lenin’le bir konuşmasında kullanacağı “biz yazarlar sorumsuz kişileriz” ifadesi, onun bu dönemlerden kalma özelliğinin sadece küçük bir dışavurumudur 3 .
Yalnızca gündelik ihtiyaçları için para kazanan, bol içki içip küfreden, yaşama olan bağları zayıf bir serseridir. Bu dönemlerde oluşmaya başlayan naif duygusallığı, onun sorunlar karşısındaki direngenliğini kırar ve yirmisine gelmeden intihara kalkışır. Şans eseri, sol ciğerine saplanan kurşun çıkarılır ve kurtulur.
İntihar girişiminden sonra ılımlı bir narodnik olan Romonos’la birlikte, Volga’nın kırk beş kilometre aşağısında, ticaret yapma kisvesi altında örgütlenen devrimci bir merkezin olduğu Urosnovidova köyüne gittiğinde, Aleksei tam bir dağınıklık içindedir.
Orada devrimci mücadeleyle tanışan Gorkiy, köylülerin ihbar etmesi üzerine kooperatiflerinin yakılmasıyla sonuçlanan trajik olayın yardımıyla, köylülerin kurtuluş mücadelesinde umut bağlanacak sınıf olmadığını anlar. Gözünü işçi sınıfına çevirir 4 .
12 Eylül 1892’de Kafkaslar isimli dergide, yazın dünyasında yeni bir isim olan Maksim Gorkiy’nin hikâyesi “Mahar Cudra” yayımlanır 5 Devrimci mücadelenin içinde yer alan ve ancak yetişkinlik döneminde yazmaya başlayabilen Gorkiy’nin ünü halk arasında şaşırtıcı bir hızla yayılır. Gençlik döneminde okuduğu kitaplardaki soyluların, tüccarların romanlaştırılan yaşam kesitleriyle; çevresindeki canlı hayatlar arasındaki derin uçurumlar ve onarılmaz, yıkık köprüler, onun bu gerçekleri romantik bir üslupla ele almasının temellerini oluşturur.
Yazma yeteneği olacak kadar şanslı herkesin, bunu yüce bir davanın hizmetine vermesi gerektiğini düşünen Gorkiy, kendini ya da başkalarını eğlendirmek için değil, toplumdaki bozuklukları teşhir etmek, sıradan insanları hayatlarını düzeltmeye yöneltmek için yazılması gerektiğini düşünüyordu. Gorkiy için edebiyatçı, eğlendirici değil rehberdi. Gorkiy’e göre yazılanların bir amacı olmalıydı.
Yazdığı düzyazı şiirlerden “Fırtına Kuşu”, köpüklü dalgaların üstünden uçup “öfkenin gücünü, tutkunun ateşini ve zaferin kesinliğini” ifade eden, “çığlığını fırtınaya savuran deniz kuşlarının” çılgınlığına bir övgüydü. Edebi yönden fazla güçlü olmasa da, ideolojik içeriği Fırtına Kuşu’nu devrimciler arasında bir slogan haline getirmişti. Artık Gorkiy yazdıklarıyla halkının simgelerinden biri, çarlık polisi için ise sakıncalı, olmaya başlamıştı.
Rus aydınlarının davranış biçimlerini eleştirip, bu kesimin halkın sorunlarına karşı duyarsızlıklarını, edilgen davranışlarını fark etmeye başlar. Ve devrimin, ancak işçi sınıfının bilinçli mücadelesiyle gerçekleşebileceğine inanır. Bu dönemde bolşeviklerin de sempatisini kazanmıştır. 1917 yılına kadar bolşeviklere yakınlığı, dalgalı da olsa, sürer. Ancak devrim sonrasında, eleştirdiği aydınların davranış biçimlerini sergileyecektir.
9 Ocak 1905 (Kanlı Pazar) ile yükselen Rus Devrimi, 17 Ekimle iyice zor durumda kalan çara, anayasa ve parlementoyu kabul ettirir. Devrim sonrası kısa sürecek olan özgürlük günlerinde Gorkiy ilk yasal bolşevik gazetenin (Yeni Yaşam) çıkarılmasına katılır. “Küçük burjuva anlayışı üzerine notlar” bu gazetede yayımlanır. Liberallerin tepkisini çeken Gorkiy, bu arada Lenin’in de dikkatini çeker.
Rejimin tekrar başlayan gerici saldırısı, iyice sakıncalı hale gelmiş olan Gorkiy’nin artık Rusya’da kalmasını zorlaştırmıştır. Parti onun uluslararası ismini de göz önüne alarak, propaganda yeteneğinden dolayı partiye para toplaması amacıyla batıya gitmesini kararlaştırır 6 . Ocak 1906’da Gorkiy, Finlandiya sınırını gizlice geçer.
Durağan dönemin aydını olarak Gorkiy: FİLDİŞİ KULE, KUTSAL MADDE ve MARKSİZMİN MANEVİLEŞTİRİLMESİ
Avrupa’ya oldukça tanınmış bir yazar olarak gelen Gorkiy, burada “Rus Hükümetine Metelik Yok” başlıklı karşı propaganda kampanyasını yürütür. Çarlık hükümetine verilecek paranın devrimcilere karşı kullanılacağı açıktır. Fakat Fransız bankerleri, Fransız hükümetinin de onayıyla, Rusya’ya yardımda bulunur. Gorkiy bunun üzerine “Güzel Fransa” adlı oldukça ağır bir yergiyi, daha önce kendisinin tarafında olan Fransız aydınlarını da karşısına almayı göze alarak, yayımlatır. Artık Fransa’da kalamaz.
Parti için para toplamak amacıyla gittiği Amerika’da ise sadece 10.000 dolar toparlayabilmiştir. Oldukça yorgun ve bitkin olan Gorkiy, uzun yıllar boyunca kalacağı İtalya’nın Kapri adasına yerleşir.
Kapri adasında çok rahat bir yaşamın içindedir. Rusya’dan uzakta kalması 1905 devriminin coşkusunun, siyasal ve ideolojik umutlarının yavaş yavaş sönmesi, Gorkiy’nin çevresindeki çemberi iyice daraltmaktadır. Mücadelenin hareketli günlerinde düşünmeye fırsat bulamadığı konular, artık onun birincil sorunları haline gelmiştir.
Kendisini ne burjuvazi ne de proletaryaya ait hissedebilen Gorkiy’nin, Kapri adasında politika ile bağları daha da zayıflar. Lümpen proleterler arasında yaşadıklarının etkisiyle, onlara özgü naif duygusallık ve asilik devrimin başarısızlıkla sonuçlanmasıyla birlikte adeta su yüzüne çıkmış gibidir. Artık o Kapri adasındaki fildişi kulesine hapsolmuş bir “aydın”dır.
İnsanlar dünyaya çoğu kez bulundukları noktadan bakarlar. Bir aydını sıradan insanlardan ayıran en önemli özellik de, bu konudaki farklılıklarıdır. Kişinin kendi konumundan sıyrılarak dış dünyaya bakabilmesi, öncelikle belirli bir soyutlama düzeyi gerektirir. Aydın olabilmek için sadece soyutlama düzeyini tutturmak yetmez, işçi sınıfının organik aydını olabilmek ise hiç kolay değildir. En başta mücadelecilik ister. Kararlılık, yalnızlığa dayanma gücü… Bu işin kolay olmadığını anlamak için, Türkiye’de böyle kaç kişi var diye sormak yerinde olur.
Aydın kesiminin üyelerinin, hem sömüren hem de sömürülen sınıftan olabilmesi, aydının içinden geldiği sınıfın siyasal ve ideolojik yapısının etkisinde olması, bu kesimin tutarsızlığında her zaman açıklayıcı olmasa da, ilk bakışta göze çarpan en önemli nedenlerden biridir. Aydın kesimini besleyen toplumsal dönüşüm verilerinin görece zayıfladığı dönemlerde, bu bağlaşıklıkların etkisi kendini göstermeye başlar. Temsil etmesi gereken sınıfın siyasal ve ideolojik yapısını tam kavrayamayan aydınlar için ise bu, kaçınılmaz bir sonuç olarak ortaya çıkar 7 .
Gorkiy’nin gösterdiği bu davranış biçiminde, onun işçi sınıfına olan bağlılığının duygusallığın ötesine geçmediği görülebilir. Duygusal bağlılık elbette önemlidir fakat, ideolojik anlamda içi doldurulmadığında, burjuvaziyle proletarya arasında gelgitlere yol açar.
Gorkiy bu durumdayken, başını Bogdanov’un çektiği ve bir grup eski marksistten Lunaçarskiy Bazarov Pokrovskiy’nin içinde yer aldığı, temel amacı yeni bir Tanrı yaratmak ve marksizmi manevileştirmeye çalışmak olan yeni bir akım ortaya çıkar. Hem dönemin özelliği hem de kişiliğinin etkisiyle Gorkiy, kendisini bir süre bu akıma kaptırır.
Siyasal ve teorik donanımı yetersiz olan Gorkiy’nin, bu akımın nerelere varabileceği konusundaki kestirimleri kısıtlıdır. Özellikle Kapri adasında kurulan ve amacı kutsal maddeci teorisyenlerin etkisinde bolşevikleri eğitmek olan okul, bolşevikler arasında yeni bir bölünmeye neden olur. Gorkiy tüm bunları göremez. Bunun üzerine Lenin Gorkiy’yi ve bu akımı eleştirmeye başlar ve takiben Fransa’da yeni bir okul kurmak zorunda kalır 8 .
Lenin’e yazdığı mektuplarda, onlardan biri olmadığını defalarca söylemesine rağmen, 1913 yılında Dostoyevskiy’i eleştiren yazısında kullandığı “tanrının aranmasına gelince, onu bir süre için bir yana bırakmamız gerekir” cümlesindeki “bir süre için” sözcüğü Gorkiy’nin bilincinin derinliklerinde neler yatmakta olduğunu gösterir 9 .
Kendi kendini eğiten ve uzun mücadele yıllarında içinden koptuğu sınıfın etkileriyle başa çıkmakta zorlanan Gorkiy’nin bu durumu anlaşılabilir. Fakat halk tarafından sevilen ve kalemi güçlü olan Gorkiy’nin, devrim yolunda yapması gereken çok şey vardır ve Lenin, bunun farkında olan ender kişilerden biridir. Parti, yetenekli aydınları işçi sınıfı mücadelesine katmayı gözetmek zorundadır. Her yetenek, işçi sınıfı için büyük bir kazançtır ve kazanılmalıdır. Bunun yolu tektir: düşünsel ortaklık… 1913 yılında, Romanof hanedanının 300. yıldönümü nedeniyle, Çar II. Nikola kısmi bir siyasal af ilan eder. Lenin’in yüreklendirmesiyle Gorkiy, yedi yıl aradan sonra tekrar ülkesindedir.
GORKİY DEVRİME YAN GÖZLE BAKIYOR
Büyük emperyalist savaşın hemen arefesinde ülkeye dönen Gorkiy, yeniden mücadelenin içindedir. Devrimcilerle toplantılar yapıp, büyük kin beslediği çarlığa karşı makaleler yazar. Savaşın başlamasıyla kamplara bölünen Rus Sosyal Demokratları arasında Lenin, Zinovyev, Buharin gibi bolşeviklerin başını çektiği “bozguncular” diye bilinen gruba katılır ve onların düşüncelerini onaylar 10 . Çarlık ve hükümetine duyduğu nefret ve bu savaşın devrimin yapılmasında önemli bir rol oynayacağı inancı onu, savaş taraftarı ve Çarı destekleyen gruplara karşı amansız bir mücadelenin içine iter. Fakat polisin dikkatini çekmemek için kullandığı yumuşak üslup, bolşevikler tarafından eleştirilmesine neden olur.
1915 yılında Petrograd’da kurulan “Günlükler” isimli dergiyi çıkarmaya başlar. Yazı işleri müdürü kendisi olmasına rağmen, onu etkileyen Kapri adasından Bogdanovcu arkadaşları yüzünden dergi zaman zaman bolşeviklerin tepkisini çeker. Özellikle Lenin’in çok zor koşullar altında Petrograd’a ulaştırılan ve Kautsky’i eleştiren bir yazısını yayımlamayıp, tekrar elden geçirilmesini istemesi Lenin’i çileden çıkarır ve şöyle yazar: “Emperyalizm yazımın müsveddelerini Petersburg’a ulaştırmayı başardım ve şimdi de yayın yönetmeninin (yani Gorkiy şu koca ahmak!) Kautsky’ye karşı suçlamalarımdan hoşlanmadığını öğrenmiş bulunuyorum” 11 .
Savaşın ağır şartları içinde halkın iyice yoksullaşması ve cephelerde alınmaya başlayan yenilgiler, Rus çarının ve hükümetin iyiden iyiye gözden düşmesine yol açar. Artık bütün Rusya’da ayaklanmalar, genel grevler devrimi müjdelemektedir. Şubat 1917’de Çar görevinden alınır ve geçici bir hükümet kurulur. Lenin’in ülkeye dönmesi, Bolşeviklerin Ekim devrimine kadar sürecek savaşı, Gorkiy tarafından hep kuşkuyla karşılanır. Gorkiy bu dönemde Petrograd sokaklarını dolduran Bolşevik bildirileri için şunları söylüyordu: “Zehirli yılanlar gibi tıslayarak sokaklarda sürünen gazeteler, sözümona bir ifade özgürlüğü ile ortalama insanı zehirleyip dehşete düşürüyor; buradaki aslında iftira etme ve gerçeği çarpıtma özgürlüğü” 12 .
Milyonlarca köylünün, işçinin ve askerin hayatları pahasına süren çabalarıyla yarattıkları devrimi, Avrupa devriminin izlememesi yeni kurulan iktidarı zor durumda bırakmıştır. Ülkede oluşan belirsizlik Gorkiy’yi çok korkutmuş, devrime ve önderlerine olan kuşkusunu iyice arttırmıştır. O dönemdeki girişimlerinden biri olan ve müzelerin sanat değeri olan eşyaların ve tarihsel anıtların korunması amaçlı komisyon fikri için Trotskiy şöyle diyecektir: “Gorkiy devrimi bir müze müdürünün kaygılarıyla karşıladı. Dağınık askerler ve çalışmayan işçiler onu çok korkutuyordu” 13 .
Savaş komünizminin siyasi ortamını bir türlü kabullenemeyen Gorkiy, bolşeviklere ve devrim liderlerine karşı yoğun bir muhalefetin içindedir artık. Bolşeviklerle diğer gruplar arasında bir uzlaşmanın olması gerektiğini, devrimin ancak aydınlarla işçilerin birlikteliği ile olabileceğini savunmaktadır. Bolşevik basın, bu muhalefetine karşılık, onun devrime işçi sınıfına ihanet içinde bulunduğunu yazmaya ve burjuva aydınlarla aynı sınıfta yer almakla suçlamaya başlar.
Lenin, Gorkiy’nin bu davranış biçimini ona yazdığı mektuptaki şu cümlelerle eleştirir: “Yok, gerçeklerle bu burjuva aydın çevresinden kendinizi kurtarmadıkça batıp gideceksiniz! Bunu çabucak yapmanızı bütün yüreğimle diliyorum. Çünkü hiçbir şey yazmıyorsunuz! Ve bir sanatçının kendisini yozlaşmakta olan aydınların sızlanmalarına harcaması ve yazmaması; bu iflas değil midir ayıp değil midir” 14
Gorkiy bir dönem eleştirdiği aydın kesimiyle aynı biçimde davranmaktadır. Özellikle devrimin meşrulaşması ve reel sosyalizmin kurulmasında rol oynayan ideolojik kampanyaları hep kuşkuyla karşılamıştır.
Kurulan proletarya diktatörlüğüyle ve yöneticileriyle olan çelişkilerini gideremez, fakat kızılordu askerlerinin eğitimi, üniversitelerde dersler verme, yeni yazarların önünü açmaya çalışma gibi yükümlülüklerini yerine getirmeye çalışır. İyice artan rahatsızlığı ve ülke içinde ona karşı gelişen muhalefet Gorkiy’nin tekrar yurt dışına çıkmasına yol açar.
REEL SOSYALİZMİN KAZANIMLARI ve GORKİY
1921 yılında tekrar ülkesinden ayrılmak zorunda kalan Gorkiy Avrupa devletlerinde geçireceği yalnız yaşama tekrar başlar. Yurdundan uzakta olmasına rağmen ülkede işçi sınıfının yükselttiği ekonomik yapılanma ve kalkınma hamlelerini büyük bir dikkatle izlemektedir. Her gün kendisine ulaşan ve çoğu Rus işçi sınıfı kökenli yeni edebiyatçıların eserlerini büyük dikkatle inceleyip eleştirir ve onlara tavsiyelerde bulunur.
Tamamen içine kapanık bir yaşam ve Lenin’in 1924’te gelen ölüm haberi yaşlı ustayı iyice çökertir. Devrim döneminde yaptığı hataların farkına geç de olsa varmıştır. Fakat yine de çok sevdiği ülkesine ve halkına dönmek zor gelmektedir. Yeni şeyler üretmekte zorlanmaktadır. Onu besleyen Rusya’dan ayrıdır. Halkına ve diline o kadar bağlıdır ki, uzun yıllar boyunca kaldığı Avrupa’da tek bir yabancı dil öğrenme gereği hissetmez.
Yaklaşık yedi yıl sonra ülkesine döner. Büyük bir coşkuyla karşılanır. Ülkesi onu proleter yazarlar birliği ödülüyle onurlandırır. Sovyetler’de kurulan yeni fabrikalar, tarım çiftlikleri, açılan yeni demiryolları, Gorkiy’i derinden etkiler. Petrograd’da gezmek fırsatı bulduğu ekmek fabrikasında, işçiler için özel üretilen ekmekleri gördüğünde “Benim Üniversitelerim”de anlattığı kendi gençliğinin pis ve nemli fırınlarını hatırlar, devrim Rusya’sı ona bu kez acı değil büyük bir mutluluk verir 15 .
Gençliğinde bir serserinin sorumsuzluğuyla dolaştığı Rusya’yı, artık devrimin önemli temsilcilerinden biri olarak, halkını eğitmek amacıyla keşfetmektedir. İşçi sınıfının arasından çıkan aydın ve bilinçli proleter yazarlar ile ilerlemiş yaşına rağmen yakından ilgilenir. Bir zamanlar Rus işçi sınıfına devrimine ve parti yöneticilerine karşı beslediği kuşkular, yerini geleceğe duyulan güvene bırakır.
Öldüğünde, Sovyet halkı ve yöneticileri proleter yazarın cesedinin küllerini Kremlin’de Kızıl Meydana bakan duvara gömerler.
NOTLAR
(1) Marks-Engels; Sanat ve Edebiyat Üzerine; Çev.Murat Belge; İkinci Baskı; Birikim Yay.; 1980 İstanbul Sayfa: 7.
(2) Goorfınkel Nina: Gorkiy; Hayatı Yazıları ve Konuşmaları; Çev. Hüseyin Portakal; Kaynak Yay. 1992 İstanbul Sayfa: 7.
(3) Lenin: Aydın Kesimi Üzerine; Çev. Necmiye Alpay Başak Yay.; Ankara 1988 Sayfa: 159.
(4) Troyat Henri: Gorkiy; Çev. Özden Arıkan; Telos Yay; İstanbul 1991 Sayfa: 59.
(5) Troyat: a.g.e. Sayfa: 81.
(6) Troyat: a.g.e. Sayfa: 135.
(7) Lenin: a.g.e. Sayfa: 10-11.
(8) Goorfınkel: a.g.e. Sayfa: 42.
(9) Goorfınkel: a.g.e. Sayfa: 44.
(10) Troyat: a.g.e. Sayfa: 168.
(11) Troyat: a.g.e. Sayfa: 169.
(12) Troyat: a.g.e. Sayfa: 178.
(13) Troyat: a.g.e. Sayfa: 179.
(14) Lenin: a.g.e. Sayfa: 161.
(15) Goorfınkel: a.g.e. Sayfa: 64.
Dipnotlar ve Kaynak
- Marks-Engels; Sanat ve Edebiyat Üzerine; Çev.Murat Belge; Dkinci Baskı; Birikim Yay.;1980 İstanbul Sayfa: 7.
- Goorfınkel Nina: Gorkiy; Hayatı Yazıları ve Konusmaları; Çev. Hüseyin Portakal; Kaynak Yay. 1992 Dstanbul Sayfa: 7.
- Lenin: Aydın Kesimi Üzerine; Çev. Necmiye Alpay Basak Yay.; Ankara 1988; Sayfa: 159.
- Troyat Henri: Gorkiy; Çev. Özden Arıkan; Telos Yay; Dstanbul 1991 Sayfa: 59.
- Troyat: a.g.e. Sayfa: 81.
- Troyat: a.g.e. Sayfa: 135.
- Lenin: a.g.e. Sayfa: 10-11.
- Goorfınkel: a.g.e. Sayfa: 42.
- Goorfınkel: a.g.e. Sayfa: 44.
- Troyat: a.g.e. Sayfa: 168.
- Troyat: a.g.e. Sayfa: 169.
- Troyat: a.g.e. Sayfa: 178.
- Troyat: a.g.e. Sayfa: 179.
- Lenin: a.g.e. Sayfa: 161.
- Goorfınkel: a.g.e. Sayfa: 64.