Gelenek bu sayıyla birlikte 50. sayıya ulaşmış oldu. Türkiye’nin en eski marksist teorik yayını olma onurunu taşıyan Gelenek, bütüncül bir mücadelenin giderek daha fazla zenginleşen araçları içerisinde hiçbir zaman önemini kaybetmedi. Kendi misyonunu bu araçlar zenginliği içerisinde her durumda yeniden ayarlayan Gelenek’te bugüne kadar oldukça anlamlı bir birikim oluştuğu kanısındayız.
Bu birikimi muhakkak daha zengin hale getireceğiz.
Bundan 15 ay önce çıkarmayı düşündüğümüz 50. sayı bir tanesi sevindirici, diğeri ise anlamsız ve sinir bozucu iki nedenle gecikti. Daha önce aylık yayınlanan Sosyalist İktidar gazetesi iki aydır haftalık olarak yayınlanıyor. Bütün engellemelere rağmen emekçi mahallelerinde, fabrikalarda, alanlarda oldukça yaygın bir biçimde okunan Sosyalist İktidar’ın diğer yayıncılık çalışmalarımızı aksattığı “emekleme” döneminin artık kapandığına inanıyoruz. Yalnız Gelenek değil, Okul ve Ülke de yaz döneminde verilen aradan sonra doyurucu bir içerikle çıkmaya başladı. Ayrıca daha önce Boğaziçi ve İstanbul Üniversiteleri’nde yayınlanan Düşünce ve Eylem, Ekim ayında iddialı bir içerikle dostlarımızla birlikte olacak.
Çıkışımızı geciktiren diğer neden, hemen bütün yazıların ve kopyalarının bir bilgisayar “faciası” sonucu neredeyse tamamen kaybolmalarıydı. Birkaç tanesi hariç, yazıların kurtarılması işlemi ciddi bir zaman kaybına neden oldu.
Bu sayıda ilkyazımız Sosyalist İktidar Partisi Genel Başkanı Aydemir Güler’in imzasını taşıyor. Aydınlık dergisinde Doğu Perinçek tarafından yazılan bir “Çark Çekiç” eleştirisini yanıtlayan Güler’in yazısında maocu geleneğin en berbat temsilcisi olan Aydınlık grubuna ilişkin bazı ilginç değerlendirmeler de yer alıyor.
İdeoloji kavramı üzerine bir dizi çalışmasına daha önce yer verdiğimiz Dünya Armağan, bu kez partili mücadele ile ideolojik mücadele arasındaki bağlar üzerinde duruyor. Siyasal ile ideolojik alanlar arasındaki içiçeliğe özel bir vurgu yapan Armağan’ın yazısının ilgi çekeceğini düşünüyoruz.
Geçen sayımızda ilk bölümü yeralan yazısının büyük bir bölümü teknolojiye kurban giden Cemal Hekimoğlu değer teorisi stahanovizm ikinci dünya savaşı Moskova mahkemeleri gibi çok geniş bir alana yayılan “Sosyalist Kuruluşu Stalin’den Öğrenirken” yazısının ancak NEP’le ilgili bölümünü yeniden yazabildi. Hekimoğlu’nun yazısının devamı gelecek sayımızda yer alacak. Bu çalışmanın genişletilmişi yine yayınevimiz tarafından kitaplaştırılacak.
Uzun bir süredir Gelenek’e katkı koymayan Yunus Galip sosyalizmin kuruluş süreci ile siyasal iktisadın yerleşik kategorileri arasındaki ilişkiye değindiği yazısında özellikle “değer yasası”nın sosyalist ekonomideki rolünü abartanlarla hesaplaşıyor ve sosyalist kuruluşun kendine özgü yasaları olduğunu vurguluyor.
Bu sayımızda ilk çift imzalı yazı Tahir Işık ve Yusuf Gezgin’e ait. Özellikle Gazi olaylarından sonra önemi somut olarak bir kez daha hissedilen “mahalle çalışması”nın kuramsal altyapısına bir giriş yapan Işık ve Gezgin, mahalle çalışması ile yerel çalışmanın aynı şey olmadığını hatırlatıyorlar…
Mahallelerde sosyalist hareketin siyasal çalışma tarzı üzerine bir diğer yazı Çukurova somutluğundan hareket ediyor. Sosyalist İktidar Partisi’nden değişik düzeylerde yöneticilik yapan Selahattin Akdağ’ın çalışmasının ilgiyle okunacağını düşünüyoruz.
Sosyalist ülkelerdeki karşı devrimci dalga sonrasında ortaya çıkan karmaşayı sosyalist hareketin gelişme dinamikleri açısından ele alan Fikret Sürekçi’nin yazısında evrensel zeminde kapitalizmin sosyalist mücadele açısından yarattığı yeni imkânlar üzerinde duruluyor. Sürekçi’nin deneme tarzındaki bu yazısının komünistlerin neden umutlu ve kararlı olduklarını gösterdiği inancındayız.
Recai Araslı, mühendislerin sosyalist mücadele açısından ne gibi işlevleri olduğunu ortaya koyuyor. İşçi sınıfının fiziki sınırlarının gereğinden fazla tartışıldığı ve sınıfın sınırının son tahlilde ancak siyasal pratik içerisinde genişletilebileceğini kavramak açısından Araslı’nın çalışması büyük bir önem taşıyor.
Sağlık sorunları ve sağlık emekçilerinin mücadelesi konusundaki yazılarını zevkle okuduğumuz Süha Noyan, bu kez hekimlerin bugün siyasal ve ideolojik olarak nasıl bir kuşatma içerisinde olduklarını sergiliyor. Noyan, bu kuşatmanın yarılmasının mümkün ve gerekli olduğunu belirtiyor.
Bu sayıda TSİP’e dair kısa bir değinme var. Geçtiğimiz yıl Halklar Özgürlükler Platformu, SİP ve TSİP tarafından oluşturulan Sömürü ve Zulme Karşı Güçbirliği, başka etkinliklerin yanısıra Kadıköy’de bir miting de düzenlemişti. Bu mitinge açılan davada TSİP’lilerin takındığı tutumu okurlarımızla paylaşmak istedik. Amacımız siyasal varlığı tükenmiş bir yapıyla polemiğe girmek değil; sadece Türkiye solunda kimilerinin “iş”leri nasıl yürüttüğünü somut bir örnekle göstermek istedik.
İdeolojik ve kültürel alandaki mücadelenin hangi çizgide ilerlemesi gerektiği üzerine ilginç bir deneme T. Kurt yoldaşımıza ait. Kurt, sosyalist hareketin Türkiye’de kalıcı bir güç olması için oldukça büyük bir önem taşıyan bu alana müdahale ederken ihtiyaç duyacağı araçlara değiniyor.
Geçtiğimiz sayıdaki yazısına devam niteliğindeki çalışmasında Selim Denizci, siyaset-sanat ilişkilerine yoğunlaşıyor. Değişik üslubuyla Denizci’nin yazısının zevkle okunacağından eminiz.
Geçen sayıdan devam eden bir diğer yazı Ozan Özgür’e ait. Türkiye aydınının serüvenini anlatan yazısında Özgür’ün özellikle Nazım-TKP ilişkilerindeki yaklaşımı üzerinde durulması gereken değerlendirmeler içeriyor.
İşçi sınıfının büyük yazarı Maksim Gorkiy’in siyasal ve edebi yaşantısı, Kaya Ölüsü tarafından kaleme alındı. Ölüsü Gorkiy’in inişli çıkışlı yaşamını Ekim devrimini merkeze koyarak değerlendirdi.
Bu sayıda iki yeni yazarımıza hoşgeldiniz diyoruz. Bülent Görgülü ve Zahid Atam sinema üzerine yaptıkları araştırmalarına başka yayınlarda rastladığımız arkadaşlarımız. Bundan böyle Gelenek’te kültürel mücadelenin değişik boyutlarına ilişkin çalışmalarıyla yer alacaklar.
Zafer Aydın ve Ozan Özgür’ün Nazım’a ilişkin ortak yazısını “Sosyalizm Tarihinde Portreler” ve “Marksist Klasiklere Bugünden Bakarken” dizisi takip ediyor. Rosa Luxemburg ve Komünist Manifesto bu sayının başlıkları…
Bütün okur ve dostlarımıza yoldaşça selamlarımızı iletiyoruz.