Uzun bir aradan sonra, yeniden merhaba derken vereceğimiz haber bizi aylardır süren “sessizliği” gerekçelendirme yükünden de kurtaracak diye düşünüyoruz.
Haber şu: Gelenek bundan sonra her ay düzenli olarak elinize ulaşacak.
Arada kalan “sessiz” döneme ilişkin elbette “mazeret”imiz var. Ancak, mazeretin bir “açıklama” anlamına gelmeyeceğini biliyoruz. Yine de, okur ve dostlarımızın haberimiz daha fazla önemseyeceklerini varsayarak bu konuda açıklama yapmayı gereksiz görüyoruz.
1986 yılından beri yoluna devam eden Gelenek, yayın hayatının çok büyük bir bölümünde “kardeş” yayınlarla belli bir işbölümü içerisine girdi. Çoğu kez bu işbölümü Gelenek’in üzerinden ciddi bir yük aldı, ama zaman zaman ondan enerji çaldığı, onu geri plana ittiği de oldu.
Aylık çıkarma kararı, Gelenek yalnızca geleneğimiz olduğu için değil, aynı zamanda içinden geçtiğimiz dönemde onun tarzında bir yayına fazlasıyla ihtiyaç duyduğumuz için alındı. Ve belki de ilk kez, kardeş yayınların birbirinden enerji çalmak zorunda kalmayacağı bir siyasal ve örgütsel olgunluk düzeyi yakalandığı için bu kararı alırken elimiz ya da yüreğimiz titremedi.
Titremedi ama, “karar”lar hayata geçirilmek içindir. Bu nedenle şimdi Gelenek’in önünde komünist öznenin siyasal açılımlarına marksizm-leninizmin yol göstericiliğinde teorik bir temel oluşturmak, solun düşünsel alanda burjuva ideolojisine karşı temsiliyetine katkı koymak, yeni kadroların yetişmesi sürecine omuz vermek ve en önemlisi cesur siyasi açılımları birbirine bağlayacak, onları sonuç alıcı bir stratejinin bileşenleri haline getirecek bir tarihsel bütünlük kurmaktır.
Geçmişten gelen kadroların teorik düşünme alışkanlıklarını yitirdiği, yeni gelenlerin ise teoriye “okuma” dışı araçlarla varmak gibi nafile bir çabada ısrar ettiği bir dönemde aylık çıkan bir marksist derginin “kendisini okutan” bir tarz geliştirmesi son derece önemlidir. Türkiye solu siyaseti teorisiz, teoriyi ise siyasetsiz kılmak için elinden geleni yapmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak teorik üretkenlik, bırakın sınıf mücadelesini, başka kimsenin sınayamayacağı kendinde kavramlara ve bu kavramlardan oluşan öznel bir dilin insafına terk edilmiştir.
Gelenek, teorik üretimin kendine özgü kural (buna istenirse düzey de denilebilir) ve nesnelerini iyi kavramakla beraber, komünist hareketi nereye konacağı, ne yapılacağı bilinmeyen “ürün”lerden uzak tutmaya da kararlıdır.
Bütün bunlar bizim iddiamızdır; bu iddiayı ve “biz”i dostlarımızla paylaşacağımızı, yeniden üreteceğimizi ise iyi biliyoruz…
Bu sayıda
Gelenek’in kendine biçtiği misyon gereği, Türkiye kapitalizminin içinden geçtiği yeniden yapılanma süerci ve bunun soldaki yansımaları bu sayının ağırlıklı gündemini oluşturuyor. Daha daraltılmış haliyle Avrupa Birliği sürecini masaya yatırmaya çalıştık. Türkiye’nin önüne koyduğu Avrupa Birliği’ne entegrasyon ve bunun siyasal yansımaları yazıların çoğunun konusu oldu.
Aydemir Güler’in “Sosyalist devrim ve yurtseverlik” başlıklı yazısında, bu kavramların tarihsel gelişim içinde yüklendikleri içerik ve bugün bizim geleneğimizde işaret ettikleri tartışılıyor. Türkiye’de siyaset ve kitle hareketinin gelişimine ilişkin saptamalar, geleneğin yeniden inşası sürecinde önemli bir işlev üstleniyor.
Kemal Okuyan, “Devrim stratejisinde Avrupa Birliği”ni tartışıyor. Ülkemizdeki tartışmalar, bunların manipülasyon mekanizmaları, Avrupa Birliği’nin tarihsel dönemeçleri üzerine yapılan saptamaların yanında uluslararası harekette konuya ilişkin yapılan değerlendirmeler de eleştirel bir şekilde ele alınıyor.
“Sosyalizm mücadelesi ve bağımsızlık” yazısında Mesut Odman, komünist hareketin 20.yüzyıl tarihi boyunca hep önemini korumuş olan anti-emperyalist mücadeleyi konu ediniyor. Bugün çeşitli muhatapları olan ve güncelliğini koruyan “bağımsızlık” tartışmalarında, gerçek bağımsızlığın emperyalizmden kopuşla ve sosyalizmle mümkün olabileceğini bir kez daha iddia ediyor.
Dünya Armağan “Lenin’in Emperyalizm’i” yazısıyla elimizde teorik mirasın günümüzdeki kimi gelişmeleri açıklamada ne kadar güçlü bir silah olabileceğini kanıtlıyor. Elbette yaratıcı ve doğru sorular sormayı bilen bir çerçeveyle birlikte…
Ali Doğan Güneşli, AB sürecinde siyasal aktörleri tartışıyor. Siyasetin yasalarının ortaya çıkardığı mekanizmaları, bu mekanizmalar içinde özne ve nesne konumlarının ortaya çıkışını…
Solun durumuna ilişkin genel değerlendirmeleri ise, “Düzen yeniden yapılanırken solda durum” başlıklı yazıda bulacaksınız. Amacımız sol’u kendi için bir özne olmaktan/haline gelmekten kurtaracak bir yönelimin zeminini belirlemek.
“Nazım Vesilesiyle” yazısında Mehmet Kuzulugil, Nazım’ın yaşamının, Türkiye solunun ve Türkiye tarihinin içiçe geçtiği kimi dönemeçleri yeniden tartışıyor. “Nazım’ı yeniden tanıma ve çağına yerleştirme çabaların katkı” amacıyla…
“Komünist Enternasyonal’in 80. kuruluş yıldönümü üzerine güncel düşünceler” ve “Sosyalist İktidar Partisi’nin 5. Konferans sonuç metni” de belge nitelikli makalelerimiz. Kardeş parti Yunanistan Komünist Partisi’nin (YKP) teorik ve siyasi yayınında yayınlanmış YKP MK Genel Sekreteri Aleka Papariga’nın yazısı tarihsel değerlendirmeleri ve bugüne göndermeleriyle önemli bir çerçeve oluşturuyor.
Daha önce broşür olarak basılan ve tükenen SİP’in 5. Konferans kararları ise sadece tükendiği için değil, tarihsel önemi nedeniyle sayfalarımızda yer buluyor.
GELENEK