Gelenek‘in 40. kitabının elinize ulaştığı günlerde uzun süredir savunduğumuz ve mücadelesini verdiğimiz “parti”nin eşiğine gelmiş olacağız. 22 Ağustos’da İstanbul’da Sosyalizm Programı ekseninde parti kuruluş çalışmalarına omuz veren sosyalistlerin katılacakları bir toplantı düzenlenecek. Bugüne kadarki çalışmaların değerlendirileceği bu toplantının hazırlıklarını geçtiğimiz ay çalışmaya başlayan üç kişilik bir komisyon yürütüyor. Komisyon; Aydın Giritli, Işıtan Gündüz ve Harun Koçak’tan oluşuyor. Toplantıda Parti Girişim Kurulu’nun oluşturulması, partinin adının saptanması, hedeflenecek kuruluş tarihinin belirlenmesi gibi somut adımlar atılacak. Toplantıyla birlikte, bugüne kadar yürütülen çalışmaların yönlendirilmesi, üretilmiş araçların kullanımı da Girişim Kurulu’na devredilecek. 22 Ağustos toplantısı, parti kuruluşu açısından kritik bir eşiğin geçilmesi anlamına gelecek. Önümüzdeki günlerde, kamuoyunun gelişmeler hakkında daha doğrudan ve ayrıntılı bilgi sahibi kılınabileceğini umuyoruz.
İlk olarak, “siyaset gündemimiz var. Son iki ay Türkiye’nin gündemini dolduran bir dizi konu, sosyalist hareketin önündeki sorumluluklarla bağlantılandırılarak işleniyor. Mesajımızı, başlığa da yansıttık: “Onlara Sınıf Mücadelesini Hatırlatacağız!”
Gündem yazısını Metin Çulhaoğlu ile Cemal Hekimoğlu’nun kısa yazıları izliyor. Çulhaoğlu, “Gelenek’ten Geleceğe” sayfalarında Türkiye sosyalist hareketinin “partili” ve “hareket” geleneklerinin yerleşik biçimleriyle tükenmesinin kimi sonuçlarına “Köken Zıtlaşmalarını Geride Bırakmak” başlıklı yazısında dikkat çekiyor.
Hekimoğlu ise “Türkiye’den Dünyaya” bölümünde “Batıya Yönelmek…” yazısında dünya komünist hareketinde bundan sonra marksist-leninist bir silkiniş için ufuk açacak üç ana öbeğin oluşması için olgunlaşan koşulları tartışıyor.
Kitabımız üç başlık altında toplanabilecek çalışmaları biraraya getiriyor. Dünya kapitalizminin yönelimleri ve Türkiye’nin bu çerçevede aday olduğu roller birinci başlığımız. Bu konuya Akın Dalman arkadaşımızın yazısıyla giriyoruz: “Türkiye Kapitalizminin Birleşmeyen İki Yakası: Ekonomik Rasyonalite ve Siyasi Rasyonalite”. Dalman yazısının daha önce 28. kitabımızda yayınlanan çalışmasının devamı olarak okunmasını tavsiye ediyor. Dalman Türkiye burjuvazisinin barındırdığı değişik kesitleri tartıştığı yazısında temel bir tez olarak “dış koşulların veri iç dinamiklerin belirleyici” olacağı bir evreye girildiği ortaya koyuyor.
Zeynep Kor’un “Çekişen Dünya Sıkışan Türkiye…” başlıklı makalesi de dünya kapitalizminin yeniden yapılanma sürecinin esas siyasal yönelimleri ile Türkiye’nin önündeki dış politika tercihlerini bütünsellikleri içinde sunmayı amaçlıyor. Kor’a göre dünya kapitalizminin üç odağı arasındaki mücadelenin bunalım sürdükçe bir dengeye kavuşması olasılık dışı tutulmalı…
İkinci ana alt başlığımızı Türkiye işçi sınıfının içinde bulunduğu konumlanışı değişik açılardan değerlendiren yazılar dolduruyor. İlki Gelenek‘te imzasına ilk kez yer verdiğimiz arkadaşımız Sevinç Ortanca’nın çalışması: “İşçi Sınıfı Karşısında Burjuvazi” Ortanca’nın iki bölümden oluşacak çalışmasının ilk bölümü işçi sınıfının 1960’lardan başlayarak sergilediği mücadele performansın bir panorama olarak aktarılmasını hedefliyor. 1980’den günümüze uzanan gelişmelerin ve sorunların değerlendirilmesi ise bir sonraki kitabımıza bırakılıyor.
İşçi sınıfımızı konu alan ikinci çalışmanın altında yine yeni bir imza var: Doğan Özpınar’ın ilk bölümünü yayınladığımız makalesi sınıf içi eşitsizlikleri konu alıyor. Çeşitli araştırmacıların.tezlerine göndermelerle Türkiye’de isçi aristokrasisi – sendikal bürokrasi olgularını tartışan Özpınar Türkiye kapitalizminin aristokrat işçi kesimleri üretme yetenek ve kapasitesinden söz edilemeyeceğini vurguluyor. Sizlere sunduğumuz bölümde 1980’e kadar işçi sınıfının iç eşitsizlikler anlamında hangi dinamikleri barındırdığı irdeleniyor. Çalışmanın ikinci bolümü ağırlıklı olarak son birkaç yılın verileri ve bu veriler ışığında sosyalist hareketin işçi sınıfına yönelik politika üretiminin temel girdileri üzerinde yoğunlaşacak.
Ali Mert’in “İşçiler ve Tüketim” başlıklı yazısı Türkiye kapitalizminin sermaye birikim süreçleriyle ve güncel ideolojik yönelimleriyle bağlantılı olarak işçi sınıfına sunulan tüketim normlarını ve ideolojisini konu alıyor. Mert’in işçi kitlelerinin alım gücüne ilişkin somut veri ve eğilimleri de kattığı yazısının sosyalist hareketin işçi sınıfıyla ilişkisi çerçevesinde üreteceği perspektifler açısından kritik rol oynayacak bir altyapının köşe taşlarını sergilediği inancındayız.
Türkiye işçi sınıfı dosyamızı yazar kadromuza yeni eklenen Cavit Mühürdar’ın sınıf içi eşitsizlikler açısından kritik bir önem taşıyan “işsizleri konu alan çalışmasıyla kapatacağız. “İşsizlik: Mücadele için bir Kaldıraç” başlıklı çalışma sosyalist hareket açısından işsizlik olgusunun taşıdığı çok yönlü öneme dikkat çekiyor, Türkiye burjuvazisinin ve devletin işsizlik olgusuyla ilintili tutumlarına dair bir tarihsel döküm sunuyor ve sosyalistlerin sendikal mücadele perspektifleriyle ilişkili bir dizi önerme içeriyor.
Son “dosyamız”, uluslararası sosyalist harekete ilişkin olacak. Kitap dizimizde sürdürmeyi düşündüğümüz bir çalışmayı, bu sayımızda başlatıyoruz. Sizlere, değişik ülkelerden, farklı eğilimlerdeki parti ve hareketlerin konumlanışlarına ilişkin anlamlı bilgiler sunmamıza el verecek kimi belgeleri zaman zaman yayınlayacağız.
Ancak bu bölmenin açarken Aydın Giritli’nin bir çalışmasına yer vermeyi uygun gördük. Giritli yazısının yaklaşık iki yıl önce yayınlanan “Bir Yeni Enternasyonalizm İçin” devamı olarak ele alınabileceğini belirtiyor. Yazar uluslararası sosyalist hareketin içinde bulunduğu koşulların ve önündeki gelişme olasılıklarının enternasyonalizm kavramının somutlanışına dair neler vaadettiğini sorguluyor ve çeşitli olasılıkları tartışıyor.
Bu kitabımızda Brezilya Komünist Partisi (PC-doB / Partido Comunista do Brasil) birinci sekreteri Joao Amazonas’ın geçtiğimiz Şubat ayında, Brasilia kentinde toplanan Komünist Partiler ve Devrimci Örgütler Toplantısı’nda yaptığı “Komünist Hareketin Birliği İçin” başlıklı konuşma metnini, arkadaşımız Levent Ertuğrul’un çevirisiyle sunuyoruz. Söz konusu parti Türkçeye çevrildiğinde aynı adla ifade edilebilecek geleneksel sol BKP'(PCB) nden ayrı bir oluşum. PCdoB Amazonas’ın konuşmasından da anlaşılacağı gibi, Maocu kökenli bir hareket. İkinci belge yine benzer kökenden gelen Japonya Komünist Partisi (Sol)’nin yayın organı Workers Bulletin’in birinci redaktörü Tsugio Takaichi’nin 1 Mayıs 1992’de Brüksel’de düzenlenen bir uluslararası konferansa sunduğu “Japonya’da İşçi Hareketi Üzerine Rapor”. Ö. Ulusoy’un çevirisini gerçekleştirdiği metin, bir önceki için olduğu gibi Maocu kökenli hareketlerin, uluslararası hareketin yaşadığı çalkantıların sonucu olarak belirli bir arayış içine girdiklerine tanıklık ediyor. Ve sonuncu belge Küba komünistlerinden: “Moncada Garnizon’u Saldırısının 39. Yıldönümü’nde Küba’da Geri Dönüş Yok” Ulusal Enformasyon Ajansı çerçevesinde hazırlanmış ve Pablo Socorro Leon’un imzasını taşıyor. Son metnin çevirisini, Serdar Aydın gerçekleştirdi.
Bu belgelerin kimilerinin değişik açılardan Gelenek‘in pozisyonlarını yansıtmadığının altını çizelim. Bu arada, kitap dizimizin dışında da aynı paralelde kimi yayın hazırlıkları içinde olduğumuzu duyurmak istiyoruz: Önümüzdeki günlerde yayınlanmak üzere Dünya Yayıncılık tarafından iki broşür hazırlanıyor. Birincisi, geçtiğimiz yılın ekim ayında toplanan Yunanistan Komünist Partisi (K-KE) 14. Kongresi’ne sunulan Merkez Komitesi Tezleri; diğeri ise Sovyetler Birliği Bolşevik Komünist Partisi’nden Belgeler. Dünya Yayınları, daha önce -şu ana kadar İspanyolca dışında, yalnızca İngilizce ve Türkçe basılan- Küba Komünist Partisi 4. Kongre Belgeleri ile başlattığı bu yayın faaliyetine, değişik ülkelerden belgelerle devam etmek ve dünya sosyalist hareketini Türkiye’de tanıtmak arzusunda.
“Belgeler” bölümünü, Sosyalist Küba’nın ulusal bayramı dolayısıyla Moncada Garnizonu Baskını’nın yıldönümü 26 Temmuz’da, Devrimci Mücadele dergisi ile ortaklaşa hazırladığımız iki açıklama ile kapatacağız. Bu açıklamaların ilki, Türkiye’de hiçbir basın organının “yayınlamaya değer” bulmadığı bir basın açıklaması. İkincisi ise Küba Komünist Partisi’ne gönderilen kutlama mesajı. Birincisinin Türkiye’de basına yansıyamamasına karşılık, ikincisi Küba’da Granma gazetesinde yayınlanmış bulunuyor.
Son olarak, değişik konularda çalışmalara yer vereceğiz. Bunlardan ilki, geçtiğimiz aylarda Dünya Yayınları’ndan Ekmek adlı bir öykü kitabı yayınlanan Fulya Gürses ile gerçekleştirdiğimiz bir söyleşi. Gürses ile kitabından dolaylı biçimde ama ağırlıklı olarak Türkiye’de aydınların bugünkü konumları, edebiyat alanında yaşanan “anti-komünist histeri dalgası”, sosyalist yönelimli sanat ürünleri, “güdümlü’ sanat” tartışmaları üzerine görüştük.
Fulya Gürses’in edebiyat alanında gözlemlenen gerici saldırganlığa karşı yükselttiği tepkilerin izdüşümleri, bu söyleşiyi izleyen yazıda arkadaşımız Kâmil Efe bir başka alana taşıyor. Marksizmin geçmişinden Frankfurt Okulu ve Türkiye’nin güncelliğinden eski sosyalist Serol Teber’in sundukları örneklere ilişkin değerlendirme ve eleştiriler “Orta Çağ’a Yolculuk: Siyasetsiz Bilim” başlıklı yazının içeriğini oluşturuyor. Efe, politika ile entellektüel üretim arasındaki ilişkiyi, konunun öznesi “aydın” üzerinden ve “şimdilik olumsuz örneklerden” hareketle tartışıyor.
Bir diğer “polemik” yazısı, yine yeni bir yazar arkadaşımız, Semra Saygın’dan. Saygın, İşçi Partisi çizgisindeki 2000’e Doğru dergisinde yayınlanan ve eski Sosyalist Partili mühendislerce hazırlandığı söylenen “1000 Günlük Alternatif Program”ın Türkiye kapitalizminin sorunlarına yönelik düzen içi yaklaşımlarını eleştiriyor. Çalışmanın başlığı, “Sosyalizm, Köylülük ve 2000 Türkiyesi”… Yazar, İP’in eski Aydınlık geleneğinin aşamacı uzlaşmacı ve köylücü mirasını diriltme çabalarını örnekliyor.
Son yazı ise Gelenek’te “yan konu” olarak sık sık ele alınan sağlık politikaları üzerine…
Sizlere, içi dolu bir kitap sunduğumuzu sanıyoruz. 41. kitabımızla iki ay sonra buluştuğumuzda, Partili Mücadele’nin oluşumu açısından çok daha fazla söyleyecek sözümüz olacağına inanıyoruz.