Aşağıda Ekim ayı ortasında Türkiye’yi ziyaret eden Küba Kadın Federasyonu’ndan Rebeca Cutie’nin, Sosyalist Türkiye Partisi İstanbul İl Merkezi’nde, 16 Kasım günü gerçekleştirilen konuşmasını yayınlıyoruz.
Sunuş: 6 Kasım tarihinde kurulacak olan Sosyalist Türkiye Partisi tarafından düzenlendi bu toplantı. Misafirimizin kendisini tanıtmasıyla başlayacağız.
Rebeca Cutie: Herşeyden önce bu toplantı için çok teşekkür ederim. Bu toplantıya gelenlere de. Küba’dan epey uzağız Türkiye’de, fakat görüyorum ki Küba’ya karşı ilgi duyan bir sürü insan var, ve Küba’nın pek çok dostu var. Bunun için çok teşekkür ederim. Adım Rebeca Cutie. Küba Kadın Federasyonu’nda 8 yıldır kadın sorunları üzerine çalışıyorum. Küba Kadın Federasyonu 1960 yılında kuruldu. 1960 yılından önce çeşitli kadın örgütleri vardı ve bunlar 1960 yılında tek bir çatı altında Küba Kadın Federasyonunu oluşturdu. İşin en başında 70 bin üye vardı. Şu an için üye sayısı ya da örgütün ilgili olduğu kadın sayısı 3.5 milyon. Örgüt ilk kurulduğu sırada amacı devrimi savunmak ve devrim sürecine bütün kadınları katmaktı.
Ülkede yapılmış olan ilk şeylerden biri, okuma yazma seferberliği idi ve kadınların da bu kampanyada yeralması örgüt tarafından sağlandı. Bu tarihten sonra bu örgüt tarafından aynı zamanda eğitim alanında ve kadınların iş sürecine katkılarını artırmak anlamında da önemli çabalar sarfedildi. Bu örgüt tarafından yapılmış olan şeylerden biri de, Domuzlar Körfezi saldırısı sırasında cepheye gidenlerin ardından cephe gerisinde bir takım faaliyetleri sürdürmek oldu. Kırsal kesimde kadınların dışa açılması zor. Domuzlar Körfezi saldırısından sonra pek çok şey değişti. Kadınlar iş sürecine nasıl katılabildiklerini gördüler.
İş sürecinde işçi olarak yeralmak, kadınlar arasında birisinin diğerine “sen savaş bittikten sonra evine mi döneceksin, iş sürecine katılmayacak mısın?” demesi ile telkin yoluyla giderek yayıldı.
Hükümetin yapmış olduğu önemli şeylerden biri tarımla ilgiliydi. Tarım kesiminde ABD tarafından mülk edinilmiş pek çok tarım alanı vardı. Bunlar ulusallaştırıldı ve halka açılmış oldu. Tarım reformu iki aşamada yapıldı. Birinci adımda ABD mülkiyetindeki toprakların ulusallaştırılması ikinci adımda da yerli toprak sahiplerinin elinden topraklarının alınması. Bu toprakların halka açılmasıyla kadınlar tarımsal üretim sürecine katılma olanağı buldular.
1961-62-63 yıllarında hükümetin inisiyatifiyle okullar açıldı tıbbi hizmetler genişletildi. Örneğin, aşılama merkezleri ve kreşler açıldı. Kadınların payı bu süreçte büyüktü. Çoğunluğu hizmetçilik yapan ya da işçi olarak çalışan kadınlar toplam işgücünün % 9.1’ini oluşturuyordu. Daha sonra bu rakam % 38.4’e yükseldi. Kırsal kesimden Havana’ya gelen önemli miktardaki kadın nüfusa kuaförlük, terzilik, taksi şoförlüğü gibi çeşitli işler konusunda beceri kazandırılması memleketlerine döndüklerinde eğitime katkı sağladı. Aynı dönemde yapılan yasal düzenlemelerden biri, hamilelik dönemi izni oldu. Bu 18 haftalık bir izin. 18 hafta boyunca tam ücret veriliyor. Bundan sonra 3 aylık bir isteğe bağlı izin süresi var, ücreti %60’ı veriliyor. Onun arkasından tekrar 6 aylık ücretsiz bir uzatma var. Bütün bu dönem boyunca iş hakkı korunuyor.
Ada üzerinde ABD ambargosu başladığı ve diğer pek çok Latin Amerika ülkesi Küba ile ilişkilerini kestiği sıralarda SSCB ile ilişkiye geçildi. Füze krizi ortaya çıktı. Küba halkı dirençli ve sabırlıydı. Bütün bu zorluklar içinde dahi ülkeyi her açıdan ilerletiyordu.
ABD ambargosu, doğum kontrol araçlarının teminini engelliyordu. Doğum kontrol teçhizatının dışardan alınamamasının sonucu olarak yerel üretim vardı. Naylondan yapılan ve yüzük adı verilen bir gereç üretiliyordu. Bir süre sonra Çin’den doğum kontrol araçları alınmaya başlandı ve doğum kontrolünde daha sağlıklı bir rotaya oturtuldu. 1965 yılında Kürtaj Yasası çıkarıldı.
25 yıl önce önemli bir program gündeme getirildi. Programın amacı, hamilelik dönemindeki kadınların ölüm oranlarının düşürülmesi idi. Hamilelik süresince kadınlar doktora gitmeye teşvik edildi. Aynı zamanda dişçi kontrolü getirildi. Doğum sonrasında bir yıl süreyle kontrol teşvik edildi. Rahim kanseri için bir test uygulandı. 21 yaşının üzerindeki kadınlar iki yılda bir rahim kontrolünden geçmek durumundalar. Bütün bu hizmetler parasız verildi. Bir taraftan da örgüt kadınların üye olmasını sağlamaya çalıştı. Üyeler artırılmaya çalışıldı. Bu kolay bir iş değildi. Çünkü kadınların geleneksel bağları vardı. Eşine ya da ailedeki erkeklere gidilip, kadının üyeliği konusunda ikna edilmeleri gerekebiliyordu.
1975 yılında ise bir aile kanunu çıkarıldı. Kanun, kabulü öncesinde ailelerde sendika ve devrimin korunması için kurulmuş olan CDR gibi bir takım örgütlerde ve küçük çiftçi örgütlerinde tartışıldı. Çünkü önemli olan sadece bu yasanın kabulü değil, aynı zamanda neyin tartışıldığının, ne yapılmak istendiğinin anlaşılmasıydı. Bu yasaya göre aile üyelerinin görevleri ve hakları eşit olarak belirlendi. Boşanma ile ilgili hükümleri var. Evlilik sonrasında alınmış bütün eşyalar eşit olarak paylaşılıyor.
Evin paylaşılması konusunda öncelik anneye veriliyor. Eğer çocuk varsa ve çocuğa bakma durumunda olan anne ise, babanın anneye aylık bir ödeme yapması gerekiyor. Ek olarak çalışma kanunu da değiştirildi. Yeni çalışma kanununa göre kadınlara istedikleri herhangi bir alanda çalışma hakkı verildi. Çalışamayacak durumda olan kadınlara ve isteğe bağlı olarak hamilelik döneminde belli bir ücret ödeniyor. Yasaya göre erkek ve kadınlar aynı işte ise eşit ücret alıyorlar.
Bütün bu yasaların çıkarılmış olmasına karşın Federasyon hâlâ kadının durumunun iyileştirilmesi ve toplumda önemli roller edinebilmesi için çalışıyor. Hâlâ aile içinde yasa konusunda belli sorunlar var. Kadınların ev işleriyle fazla uğraşmak durumunda kalması gibi. Bu türden problemlerin çözümü için uğraşılıyor. Federasyon bu konuyla ilgili olarak medya ile bağlantı halinde ve 3 ayda bir çıkan Mujeres (Kadınlar) adlı bir yayını var.
Kadınlar Ulusal Meclis’in %35’ini oluşturuyorlar. Üniversite öğreniminde yalnızca pedagoji gibi tipik bölümlerde değil, tıp ve mühendislik dallarında da çoğunluğu oluşturuyorlar. Lisansüstü araştırma yapanlar arasında kadınların oranı % 48. KP üyelerinin % 25’i kadın. Teknik işgücünün % 53’ünü oluşturuyorlar. Bu kategori orta dereceli teknik okulları kapsıyor. Yargıçların % 49’u da kadın. Sizi sayılarla fazla yormak istemiyorum. Ama Küba’nın bir cennet olduğunu düşünmenizi de istemem. Büyük sıkıntıların ve ambargonun doğurduğu zorlukların içinden geçiyor. Bunun dışında eski sosyalist ülkelerin çöküşü sonrasında ortaya çıkmış olan zorluklar da var.
Bu sene üretmiş olduğumuz şekerin tümünü sattık. Mısır Kanada ve Fransa’ya sattık. Daha önceleri petrol sıkıntısı yok iken, şeker kamışının kesimi makine ile yapılıyordu. Fakat şimdi elde yapılıyor. Şeker kamışından bazı makinalara enerji sağlanmasında petrolü ikame edebilecek bir madde elde ediliyor. Güneş ve rüzgar enerjisinden de yararlanıyoruz. Yalnızca şeker sektörünü değil başka sektörleri de geliştirme çabasındayız. Bazı fabrikalar dışarıdan hammadde gelmediği için durdular ve işçilerin % 60’ı yeni işlerde çalışıyor.
Kapatılan fabrikaların işçilerine hükümet üç tane iş öneriyor. Eğer işçi bu üç öneriden hiçbirini beğenmez ve kabul etmezse, üç ay ücretli olarak çalışmayabiliyor. İlk bir ay ücret tam, diğerlerinde ise % 50’si veriliyor. Eğer hiçbir işte çalışmak istemezse, fabrika açıldığında tekrar işe alınma garantisi veriliyor. Herşeye rağmen işsizlik oranı yüksek değil (% 4).
Küba’da önemli bir nikel rezervi var. 200 yıl yetecek kadar bir rezerv. Ancak ABD ambargosu yüzünden bunun satılması çok zor. Japonya nikel almak istedi fakat ABD, bunu, Japonya’da nikel girdisiyle üretilmiş tam mamul malların ABD’de satılmasını önleyerek dolaylı bir yoldan engelledi. ABD dışında kalan ülkelerden biri Küba’ya bir ürün ihraç etmek istiyor ve bu üründe ABD’den ithal edilmiş bir girdi bulunuyorsa, ABD bunu yasaklıyor.
Eskiden İspanya’dan tıp kitapları ithal ediyorduk, fakat şimdi kitapları aldığımız İspanyol şirketi ABD bağlantılı çalıştığı için bunu da yapamıyoruz. Onları en fazla kızdıran şey ise Küba halkının çok iyi bir eğitim görmüş olması. Oldukça önemli bir niteliğe sahip biyoteknoloji kolunda nitelikli elemanlarımız var. Küba’da tıbbi malzeme üretiliyor. AIDS testlerinde kullanılan bir makine üretiliyor.
Bu özellikle 3. dünya ülkeleri için zor bir durum. Çünkü 3. dünya ülkeleri Küba ile bir takım ilişkiler kurmak istiyorlar. Tabii bu koşullar altında çok zor. Avrupa Topluluğu da ABD’de ambargonun ağırlığını artıran bir kanunun çıkarılmasını protesto etti. Örneğin Yunanistan’dan yakın bir zamanda Küba’ya gitmek isteyen bir şilep, ABD tarafından engellendi. Çünkü ambargo yasalarına göre, Küba’ya uğramış olan herhangi bir geminin ziyaretinin ertesinde 6 ay süreyle ABD karasularına girmesi yasak.
Fakat koşulların kötüleşmesine rağmen, hükümet bir mücadele veriyor. Okulların ve hastanelerin ödenekleri azaltılmadı. Daha önceleri piyasada kolayca bulunan şeyler şu anda karne ile dağıtılıyor. Bunun amacı da herkesin eşit miktarda tüketebilmesi. Eskiden süt ile ilgili bir sorun yoktu. Çünkü, Demokratik Alman Cumhuriyeti’nden süttozu geliyordu. DAC’nin çökmesi sonrasında önceki anlaşmalara riayet edilmedi. Süt de şimdi karneyle dağıtılıyor. Hükümet ise çok ciddi bir besin programı uyguluyor. Her türlü besin maddesinin üretilmesine çalışılıyor. Hayvancılıkla ilgili sorunlar var. Çünkü daha önce yem dışarıdan geliyordu. İki yıldır ise gelmiyor. Aynı zamanda tarım ilaçları ve gübre sıkıntısı da var. Bu süre içinde uzmanlarımızın bilgilerini artırmaları sayesinde bir takım doğal kaynaklardan yeni ürünler elde ettik. Biyolojik yöntemlerle zararlı hayvanların ortadan kalkmasını sağladık.
Bu tekniklerin geliştirilebilmesi için beş yıl gibi bir süreye ihtiyacımız var. Yabancı şirketlerle birtakım ortaklık projelerimiz var. Örneğin turizm ve bazı fabrikalar gibi…
Küba’da az miktarda petrol çıkarılıyor. İçinde Nafta adlı bir madde olmasından dolayı pek saf bir petrol de değil. Petrolün damıtılmasında kendi rafinerilerimiz kullanılıyor. Bunun dışında Küba’nın kuzeyinde Fransızlarla ortak bir petrol araştırma tesisi var. Benzin de karne ile dağıtılıyor. Daha çok bisiklet kullanmak zorunda kalıyoruz. Her yere bisikletle gidiliyor. Fakat bütün bunlara karşın iyimseriz. Bu krizle başa çıkabilir ve ülkenin gelişmesini sağlayabiliriz. Sosyalizmi sosyalist gelişme yolunu koruyabiliriz. ABD ile yüzleşmekten çekinmiyoruz. İnsanlar bu krizin sonrasında başarı ve kazanımlarının değerini daha iyi kavradılar. Bütün sorunlara rağmen ortada aç evsiz barksız insanlar ve dilenciler yok.
Kadınlar kriz ortamından çok daha fazla etkilendiler. Çünkü ev işleriyle daha fazla ilgilenmek durumunda kaldılar. Enerji sorunundan ötürü günde üç saat fabrika ve işyerleri kapanıyor. Bu süre zarfında eve gitmek ve birtakım işlerle uğraşmak zorundalar. Fakat onlar da iyimserler. Eski sosyalist ülkelerde kadının içine düştüğü durumu görüyor ve bu duruma geri dönmek istemiyorlar.
Sizi fazla yormak istemiyorum. Sorular olabilir.
Soru: Orduda kadınlar herhangi bir görev üstleniyor mu?
Rebeca Cutie: Kadınlar İçişleri Bakanlığı’nda, Polis Teşkilatı’nda yeralıyorlar. Aynı zamanda Milis Kuvvetleri’nde de kadınlar var. Bunun dışında bir Kadın Tugayı var. Uçaksavar Bölüğü var. Bunlar Angola’da savaştılar.
Soru: Ülkemizde ’89 ve sonrası bütün eylemlerde kadınlarımız en ön saflarda yürüdü onurlu ve bilinçli davranışlarıyla eylemlerin başarıya ulaşmasında büyük pay sahibi oldular. Fakat sendikalara ve partili mücadelelere baktığımızda kadın sayısı parmakla sayılacak kadar az. Toplu sözleşme masalarında söz ve karar sahibi değiller. Bunun nedenlerinden bazıları; 1) Kendi aralarında iletişimin az oluşu ve örgütsüz olmaları 2) Eş-iş-işveren gibi üçlü sömürü zincirini kıramayışları.
Cutie: Türkiye toplumunu tam olarak tanımıyorum bu yüzden pek fazla bir şey söyleyemeyeceğim. Yapacağımız şeylerde oldukça sabırlı ve inatçı olmamız gerek. Toplumun yapısından kaynaklanan sorunlar olabilir bunun yaratacağı güçlükler karşısında dikkatli olunmalı.
Küba’da pek çok şey yapılmış olmasına karşın, hâlâ işten eve döndüklerinde yakınlarının dayanışma içinde bulunmamasından dolayı çok zorluk çeken kadınlar var. Bizim de hâlâ bu açıdan yapmamız gereken çok şey var.
Birtakım geleneksel oluşumlarla başa çıkmak mümkün değil. Eğitim 9. sınıfa kadar kız ve erkek çocukları için zorunlu. Kız çocuklarının üniversitede okumasından bir aile gurur duyabiliyor. Buna karşın bir baba aile içinde bazı rolleri üstlenmeyebiliyor. Bu açıdan eğitim sistemi ve medyanın önemi çok büyük. Bu tür bir bilinç yapısının oluşturulmasına yönelik eğitim çok erken yaşlardan başlayarak verilmeli. Kreşlerden başlayarak çocuklara evde anneleri yemek yaparken, babalarının gazete okumaması gerektiğini öğretiyoruz.
Bu türden değişimlerin zorlanması, eğitim programlarında yapılacak değişiklikler, eğitimcilerle mücadeleyi zorunlu kılıyor. Çünkü pedagoglar “işler böyle yürüyor” diyebiliyor ve bunun önemini anlayamayabiliyorlar. Bu nedenle pedagoji okullarında kadın araştırmaları bölümleri kuruldu.
Kadın sorunuyla ilgili yeni kavramların pedagoglara aktarılamaması durumunda bunlar geleneksel değerleri sürekli yeniden üretecekler.
Soru: Partide kadınların sayısı ne kadar?
Cutie: KKP’nin 600 bin üyesi var. Partide kadınların oranı % 25.
Soru: Küba’da çocuk bakımında nasıl bir yöntem izleniyor; yani çocukları kadınlar mı yetiştiriyor, çalışan kadınların çocukları nasıl yetiştiriliyor?
Cutie: Çocukların çoğu sabah 6.00’dan akşam 6.00’ya kadar kreşe gidiyor. Küba’da okullar öğlen paydosu yapıyorlar. Anneleri çalışan çocuklar okulda yemek yiyorlar. Anneleri çalışmayanlar ise eve gidiyor. Çocuk ortaokul çağına geldiğinde ise eğer anne çalışıyorsa büyükanne çocuğa bakıyor. Yatılı okullar da mevcut.
Soru: Eğitim kurumlarında marksizme ne kadar yer veriliyor? İnsanlara Marksizm-Leninizm yeterince öğretilebiliyor mu?
Cutie: Marksizm-Leninizm liseye karşılık gelen okulda ve üniversitede öğretiliyor. Marksizm-Leninizm bu eğitimde önemli. Bunun yanısıra Che Guevara, Jose Marti gibi bir takım tarihi simalara da yer veriliyor. Altı yıl önce Marksist-Leninist eğitim daha dogmatikti. Fakat altı yıldan beri bu eğitim Küba koşullarına daha uygun olarak veriliyor. Bence Küba sosyalizmini ve Küba sosyalizminin marksizme getirmiş olduğu şeyi daha fazla tartışıyoruz. Bence Marx’ın, yüz yıl önceden sosyalizm konusunda bugünkü koşulları öngörebilmesi mümkün değildi. Küba’nın içinde bulunduğu durumu öngörebilmesi mümkün değildi. Diğer marksistlerin görüşlerine de açık olmamız gerekiyor. Marx ve Lenin önemli bazı araçlar sağladılar. Fakat bence sadece Marx ve Lenin’in kelime kelime dediklerini yapmanın ötesinde kendi zamanlarındaki pratiklere ve ne yapmış olduklarına bakmak gerekiyor. Daha fazla teorize etmeliyiz.
Küba doğmadan önce, ABD 1880’de Küba’yı işgal etmek istedi. Küba’nın bir tarihi var; bunu göz önünde tutmalıyız. Tarihini incelemeliyiz. Örneğin 1812’de İspanyol ve ABD işgalini değerlendirmeliyiz. Marksizm -Leninizm önemlidir; ancak bir devrimci olarak Küba’nın bağımsızlık tarihini ve felsefesini de incelemek durumundayız. Jose Marti önemli bir düşünürdü. Çünkü ABD’nin niyetlerini açıkça görmüş ve bunlardan sözetmişti.
Uluslararası alanda da, insanlar sosyalizmin kapitalizmden sonra geldiğini, sosyalizmden kapitalizme geri dönüş olamayacağını söylüyorlardı. Ancak Doğu Avrupa ve SSCB’ye bakıldığında bunun böyle olmadığı görülüyor. Dolayısıyla bunları incelemeliyiz. Bazı düşüncelerin doğru uygulanmamasının payı var. Maddi anlamda bir rekabet geliştirildi. Kapitalizm ve sosyalizm arasındaki rekabet sadece maddi bir rekabet değildir.
Soru: Biraz önce küçük çiftçilerden sözettiniz. Bu anlamda özel mülkiyet var mı Küba’da?
Cutie: Devrim sırasında topraksız çiftçilere aile başına toprak verildi. Ekilebilir arazinin % 20’si bu tür bir mülkiyet altında, % 40 civarında da kooperatifler var. Bağımsız çiftçiler isterlerse kooperatif oluşturuyorlar. Ürünün bir kısmını kendilerine saklayıp diğer kısmını da devlete satıyorlar. Diğer % 40 devlet mülkiyetinde.
Soru: İleriki dönemlerde özel mülkiyetin kaldırılması konusunda ne söyleyebilirsiniz?
Cutie: 1970’te bu % 20’yi kooperatiflere dönüştürme projesi başlatıldı. Zorunlu değil isteğe bağlı bir uygulamaydı.
Soru: Aile içi şiddet var mı ?dayak var mı? Kadınların cinselliği nasıl yaşanıyor; fahişelik var mı?
Cutie: Kadına karşı şiddet toplumsal bir olgu değil. Küba’da bu büyük bir sorun değil. Küba ailesinin geleneği kadına karşı şiddete dayanmaz. Hiç olmadığını söylemiyorum. Olabiliyor. Ancak olduğu durumlarda kadın mutlaka ayrılıyor. Erkek şovenizmi kadınları koruyucu bir tarza sahip. “Bir kadını dövüyorsanız siz erkek değilsiniz” gibi bir deyiş var.
Küba’da kadına karşı şiddet olmadığını dolaylı yoldan kültürel unsurlardan şarkılar vb.’den de anlayabiliriz. Kadınların dövülüp dövülmediği hakkında mahalle bazında bir anket yaptık. Böyle şeylere tanık olanların sayısı az.
Bununla gurur duymuyoruz gerçi ama Küba kadınının bağımsızlığı açısından önemli olması nedeniyle söylüyorum % 53 oranında boşanma var.
Küba’da fuhuş önemli bir sorun değil. Ekonomik sorunlar nedeniyle kadınların bu yolu seçmesine gerek yok. Fakat turizmin girmesiyle birlikte değişiklikler oldu. Örneğin yabancıların kaldığı otellerin çevresinde bir takım genç kızlar görülmeye başlandı. Ama bunların fahişelik yapıp yapmadıklarını saptamak zor. Bunun fuhuş anlamına gelip gelmediğini de bilemiyoruz. Otellerin çevresinde görülen kızlara “Niçin yabancılarla geziyorsun?” diye sorduğumda “Eğlenmek için” yanıtını alıyorum. Bu turizmle başlamış bir olay. Ama birşeyler yapmak zorundayız.
Soru: İşçi kadınlar işten eve döndüklerinde ev işi yapıyorlar, çocuklara bakıyorlar. Peki sosyalist bir ülkede toplu yemekhaneler toplu çamaşırhaneler kurulmamış mı? Savaş sırasında kadınlar ne yapıyordu? Sonra niye geri çekildiler? Kadın örgütüne üye olan 3.5 milyon neden partide değil neden örgütleyemiyorlar?
Cutie: O türden aşevleri yok. Ancak mahalle ölçeğinde bulunabilecek restoran vb. yerler var. Çamaşırhaneler var; çalışan kadınların çamaşır makinesi alımında öncelikleri var. Eskiden hazır yemek vardı fakat krizden sonra kendi yemeğinizi pişirmeniz gerekiyor.
Küba’dan bahsederken Küba’nın azgelişmiş bir ülke olduğunu ve düşük bir sanayileşme düzeyinde olduğunu akılda tutmak zorundayız. Makina imal etmiyor ithal ediyoruz. Bu ambargo koşullarında istediğiniz makinayı alamıyorsunuz. SSCB ve Doğu Almanya’dan artık makina ve yedek parça gelmiyor haliyle. Bazı yedek parçaları kendimiz imal etmeye çalışıyoruz.
Kadınların devrimden sonra görevlerinin azalmış olması konusunda aynı görüşte değilim. Devrim öncesinde aktif rolleri vardı. Devrim sonrasında da sürdü. Geleneksel yapıdan dolayı çalışma sürecine girebilmeleri kolay değildi. 1961 Domuzlar Körfezi savaşında kadınların lojistik destek açısından önemleri büyüktü. Çalışma oranları % 9’dan % 38.8’e yükseldi.
30 yıl önce okur-yazar oranı kadınlar arasında daha düşüktü. Üniversitede çoğunluğu onlar oluşturuyor. Parlamentonun % 35’i şu anda kadınlardan oluşuyor. Bence Kübalı kadınlar çok aktifler.
Bence devrim henüz tamamlanmadı. Devrim süreklilik arzetmesi gereken diyalektik bir süreçtir. Kadınların partiye katılımı konusu ise şöyle: Bir parti üyesi olmak için işçiler arasından seçilmek durumundasınız. Eğer kadınların çalışanlar içindeki oranlarının yüzde 38.8 Parti’deki oranlarının yüzde 25 olduğunu düşünürsek bu oran çok yüksektir. Çalışanlar arasında partisizlik oranı %13 kadardır.
Şu da anlaşılmalıdır ki sadece KP’nin devrimi götürmesi mümkün değildir. Bunun dışında diğer sektörlerden de bir katılım var. Nüfus 11 milyon; KP’nin üye sayısı ise 600 000. Bu devrimin sürdürülebilmesi için yeterli değil.
Rakamlara baktığımızda ben çok aktif olduğumuzu düşünüyorum. Devrime katkıda bulunabilmek için sadece Merkez Komite’de ya da Politbüro’da olmak gerekmez. Başka pozisyonlarda da devrime katkıda bulunulabilir. Fakat elbette ki, kadınlar bu türlü pozisyonlarda da bulunmalıdırlar. Bu oranların yükseltilmesi önemli hedeflerimizdendir.
Soru: Küba’daki kadın öğretmenlerin durumları nasıl? Devletin eğitime ayırdığı pay ne durumda; öğretmenlerin sendikaları var mı? Sendikalarda kadınların durumu nasıl?
Cutie: Nüfusa oranla öğretmen sayısında dünyada birinci sıradayız. 30 kişiye bir öğretmen düşüyor. Daha önceden de söylediğim gibi en başından beri eğitimin bir önceliği vardı. Bütçeden en fazla pay eğitim ve sağlığa ayrılıyordu. Küba’da eğitim ve sağlık hizmetleri için ücret ödenmiyor. Küba’da öğretmenler saygın bir konuma sahip. Küba’da nüfusun büyük çoğunluğu ortaokul son sınıfa gelmiş durumda. Eğitim sisteminde çalışanların % 60’ı kadın. İlkokul öğretmenliği ve diğerleri için üniversite mezunu olmak gerekiyor.
Her işyerinin sendikası var. Sağlık Bakanlığı’na bağlı bir yerde çalışıyorsanız o zaman sağlık işkolundaki bir sendikanın üyesi olmak zorundasınız. Kadınların sendikal faaliyet içinde en aktif oldukları yer sendika tabanı. Küba’da işçilerin %92’si sendikalı. Sendikalar hükümet dışı organlar.
Soru: Küba’lı devrimciler mücadele tarihlerini 1800’lerin sonlarından başlatıyorlar. Bu da mücadelenin bağımsızlıkçı ve anti-emperyalist yanını öne çıkartan bir yaklaşım. Bugün Küba’nın devrimci ruhunu ve dinamizmini korumasında böyle bir yaklaşımın önemini görmezden gelemeyiz. Ancak yakın tarihte 1960’larda başlatabileceğimiz sosyalist devrim tarihinin dünya üzerinde Sovyetler Birliği ve sosyalist sistemin varlığıyla çok yakından bir ilgisi var. Küba’nın bugün yaşamakta olduğu krizin nedenleri arasında, dünyada sosyalist ülkeler arası dayanışmanın varolmaması da sayılabilir. Bu konuda konuğumuzun görüşlerini almak istiyorum.
Cutie: Gerçekten de çok uzunca bir dönem boyunca SSCB ve diğer sosyalist ülkelerle yakın bağlantı halinde bulunduk. Bu önemliydi. SSCB’deki çöküntüye karşın sosyalist düşünceler hâlâ varlıklarını koruyorlar. Sosyalizm ölmüş değil hâlâ eski kazanımlarını hatırlayanlar var. Belki eski SSCB tekrar kurulmayacak ama başka sosyalist devletler kurulacaktır orada. Aynı zamanda Küba’nın da, dünya karşısında önemli bir konumu, sorumluluğu var. Çünkü burada bağımsızlığın korunması ve sosyalist gelişmenin ilerletilmesi meseleleri var. Bunu sürdüreceğiz. Dürüst olmak gerekirse birçok Kübalı’nın SSCB’de olanlar konusunda çok üzüldüğünü söylemeliyim. Sosyalizm çok genç bir sistem. Elbette ki geliştirebilirsiniz. Ama onu kapitalist metodlarla daha ileriye götüremezsiniz.
Eğer büyük bir bürokrasiniz varsa ve bunu yoketmek, eritmek istiyorsanız bunu işçileri sokağa atarak yapamazsınız. Eğer sosyalizmi ilerletmek istiyorsanız, bunu partide ya da başka yerlerde gruplar oluşturarak kendi tarihinizi suçlayarak yapamazsınız.
Eğer bir devrimci olarak kapitalizmle sosyalizm arasındaki sorunları ayrımları göremezseniz ve kapitalizmin ortadan kalkmış olduğunu düşünürseniz bu sorunlu bir yaklaşımdır.
Yazık ki, dünyanın askeri açıdan en güçlü devletinin çok yakınında yaşıyoruz. Bunlar Panama ya da benzeri yerlerde gidişatından hoşlanmadıkları bir duruma müdahale ediyorlar. Granada’da 200 000 kişi vardı topu topu. Buradaki sistem sosyalizme yönelmişti. ABD onun için burayı işgal etti.
Eğer kapitalizmin olmadığını düşünüyorsanız bu çok tehlikelidir. Dolayısıyla Küba’da sosyalizmin korunması dünya ve Küba açısından çok önemli bir şeydir. Sadece iki seçenek var. Biri ABD’nin bir kolonisi olmak diğeri ise sosyalist kalmak.
Size beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. Umarım beklentilerinizi karşılayabildim. Ne var ki iki saat içerisinde herşeyi anlatmak mümkün değil. Tekrar teşekkür ederim.