Merhaba…
Yaz sıcaklarının bunaltıcı atmosferinde Türkiye, burjuva siyasetinin yeniden şekillenmesine sahne oluyor. Aynı bunaltıcı sıcaklarda, komünist hareket “emekçilere, aydınlara, yurtseverlere” bir çağrı yapıyor: Ülkenin komünist partisine katıl!
Bütün bu “sıcak” gelişmeler, bizi yeni bir sayı çıkarmaktan alıkoymuyor. Aksine, daha bir şevkle; çağrımızı güçlendirmek için daha büyük bir motivasyonla bezenmiş görev bilinciyle çıkıyor Gelenek. Okurlarımızın benzer bir duygudaşlığı yaşadığına inanarak “iyi okumalar” diyoruz.
Giriş yazımız, “Burjuva siyasetinden anlam çıkarmak”. Bu yazıda son “Ulusal Güvenlik” gerilimi üzerinden burjuva siyasetinin Türkiye’de restarasyon sürecinde kazandığı özgün karakter üzerinde duruluyor.
Kemal Okuyan’ın “Sosyalizm mücadelesinin neresindeyiz” yazısı adından da anlaşılacağı gibi bir “muhasebe” içeriyor. Gelenek-Sosyalist İktidar Partisi çizgisinin, ne tür öznel ve nesnel etkileşimlerin sonucunda bugüne geldiğini tartışan yazı, tarihimize ilişkin bir “aydınlatma” faaliyeti olarak görülmeli.
Türkiye kapitalizminin krizi ile ilgili yazılarına devam eden Dünya Armağan bu defa içinden geçmekte olduğumuz dönemin farklı niteliklerine işaret ediyor. “Bu kriz neden farklı?” başlıklı yazıda, Türkiye kapitalizminin “borçlanma” politikalarının sınırına geldiği vurgulanıyor.
Ergun Çağlayan, “Kriz: Bu düzenin diğer adı” başlıklı yazısında, Türkiye kapitalizminin son 10 yılına damga vuran krizleri ve özellikle son krizin belirgin niteliklerini değerlendiriyor. Kriz konusu, güncelliğini korumaya devam ediyor ve bize bu konuda çok fazla yalan söyleniyor. Doğruları tekrarlamaya devam etmek zorundayız…
Edip Aktar’ın “Küresel emperyalizm döneminde entegrasyon ve bağımlılık” başlıklı uzun yazısında Türkiye kapitalizminin emperyalizmle entegrasyon süreçleri çeşitli boyutlarıyla ele alınıyor. Aktar bunun öncesinde “gelişme teorilerinin” bir genel değerlendirmesini yaparak kimi kısıtlarına değiniyor; ancak sunduğu kavramsal araçlardan da olabildiğince faydalanmaya çalışıyor.
Tevfik Çavdar’la Türkiye’deki krizi, emperyalizmle ilişkileri, siyasi tabloyu ve çözüm yollarını konuştuk. Ülkemizin nasıl emperyalizmin boyunduruğu altına girdiğini, sermayenin uluslararası finans-kapital ile bir olup ülkeyi nasıl yağmalama planları yaptığını bunun siyasal mekanizmalara yansımalarını değerlendiren Çavdar, çözümün merkezi planlamada olduğunu, ulusal onura sahip çıkılan bir yoldan geçtiğini; bunun da sosyalizmle mümkün hale geleceğini söylüyor.
Uğur İşlek; Türkiye insanını insanımızı tartıştığı “Türkiye insanına dair” başlıklı yazısında, bu tartışmayı yürütenlerle de tartışıyor. Türkiye insanının mücadele olanakları sözkonusu olduğunda olumlu ve olumsuz nitelikleri aynı anda taşıdığına dikkat çeken İşlek, bugünkü haliyle “aptallığı” ve “seyirciliği” yoğun bir biçimde yaşayan Türkiye insanına umut ve enerji taşıma olasılığını değerlendiriyor.
“Emperyalizm tarihinde Kıbrıs, Kıbrıs tarihinde emperyalizm” başlıkla yazısında Zeynep Kor, Ada’nın tarihinde emperyalist politikaların belirleyici rolü üzerinde duruyor. Kıbrıs “sorunu”nun bugün gelinen aşamada bir “emperyalist pazarlık paketi” içinde değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken Kor, Türkiye’nin de aktörü olduğu bu pazarlıklarda Kıbrıs “sorunu”nun sosyalistlerin anti-emperyalist mücadelesinin bir başlığı olduğunu vurguluyor.
Ahmet An’ın “Kıbrıs Türkleri ve Nazım Hikmet” başlıklı yazısı, belge ağırlıklı bir derleme olmakla birlikte bir dizi değerlendirmeyi de içinde barındırıyor. Komünist şairin Kıbrıs hayali ve çağrısı ile “Resmi tezler”in kapışmasını ilgiyle okuyacağınızı sanıyoruz. Nazım’ın “Mehmetçik” dizelerinin bir ilerici öğretmeni nasıl sürdürdüğünü de…
Sosyalist İktidar Partisi’nin Kıbrıs’ın kuzey kesiminin, emperyalist manipülasyonlarla ve Türkiye burjuvazisinin direktifleri doğrultusunda işgal edilmesinin 27. yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamayı, sorunun güncelliği ve “çözüm” aranışlarında komünistlerin tutumunu belirginleştirmesi nedeniyle önemsiyoruz.
“Küreselleşme karşıtları yol ayrımında” başlıklı yazısında Deniz Aygen, 1999 Aralık ayından beri özellikle sol kamuoyunun gündeminde önemli yer işgal eden “küreselleşme karşıtı hareket”in geldiği noktayı değerlendiriyor. Bu dinamiğin yerel ölçekte yarattığı etkiler ve sonuçlarını tartışıyor.
Portekiz Komünist Partisi’nin 8-10 Aralık tarihlerinde gerçekleştirdiği 16. Kongresi’nde Genel Sekreter Carlos Carvalhas’ın konuşma metnini, biraz gecikmiş olmakla birlikte, ülke siyasetinde ciddi ölçekte etkin olan bir partinin mücadele tarzı, siyasi tercihleri ve kendine dair değerlendirmelerini içeren bir belge olarak önemli buluyoruz.
Eylül sayısında buluşmak dileğiyle…
GELENEK