Merhaba,
Eylül ayında yeni bir sayıyla ve yoğun bir gündemle bir kez daha birlikteyiz.
Öncelikle bir derginin elinize bir hafta gecikmeli olarak ulaşmasına ilişkin bir açıklama yapmamız gerekiyor. Bu sayının matbaaya ulaşması gereken günde Amerika Birleşik Devletleri’ndeki saldırılar yaşandı. Bu durumda daha basılırken eski-miş olan bir dergiyi çıkarmayı içimize sindiremediğimizden bir haftalık bir gecikmeyi göze aldık ve konuyla ilgili bir değerlendirmeyi de sayfalarımıza yansıttık.
Geçtiğimiz sayıda Sosyalist İktidar Partisi’nin tarihi hakkında yazan Kemal Okuyan bu defa “Sosyalist İktidar Partisi 2001” başlıklı yazısında kimi sorulara yanıt arıyor: “SİP Leninist ortodoksiden uzaklaşıyor mu” “SİP kendi dışındaki komünistlerle ilişkilerinde ‘katılın’ çağrılarıyla yetinecek mi” gibi sorular…
Eylül ayı biz komünistler için aynı zamanda önemli bir yıldönümünün tarihi. 10 Eylül ile… Türkiye Komünist Partisi (TKP) bundan tam 81 yıl önce 10 Eylül’de kuruldu. Bu mücadeleyi eğrisi-doğrusu artısı-eksisiyle bugüne taşırken zaman zaman kesintilerle de olsa bir “gelenek” oluşturan Parti’nin tarihine bu ülkede partili mücadeleyi yeniden üretme ve iktidara taşıma kavgasını önemseyen komünistlerin kayıtsız kalması düşünülemez.
Aydemir Güler Komünist Parti (KP) kurucusu Ahmet Özok ve Sosyalist İktidar Partisi (SİP) onur üyesi Zehra Kosova için TKP kuruluş yıldönümü vesilesiyle yazdığı “Geçmişten gelenek üretmek” başlıklı yazısında Türkiye komünist hareketinin bir gelenek bir kimlik oluşturma sürecini irdeliyor. Bu sürecin kimi zaman zorunlulukların ve kimi zaman ise öznel eksikliklerin ürünü olan “sevmediğimiz” yönlerini de açık bir biçimde sergileyerek bunu yapıyor.
TKP’nin 1973 Atılımı olarak bilinen dönemin sürükleyicilerinden biri olan Haluk Yurtsever ile hem bu Atılım döneminin olumlu-olumsuz yönlerini ve gizli kalmış taraflarını hem de TKP tarihinin diğer evrelerini değerlendirdiği bir söyleşimiz var bu sayıda. Yurtsever 3 döneme ayırdığı TKP tarihini dönemlerin olanak ve açmazlarını öznel ve nesnel boyutları değerlendirerek ele alıyor.
Bu sayımızla birlikte ülkemizde de yaygın temsilcilik ağı oluşturmuş olan ancak köken itibarıyla Avrupalı “yeni sol” tezleri ve bunlar üzerine yükselen “yeni toplumsal dinamikler” ve “sivil toplum” eksenli siyasi yaklaşımları masaya yatırıyoruz.
Bu sayıda konuyla ilgili üç yazımız var gelecek sayıda da devam edecek olan bu değerlendirmelerin ilginizi çekeceğini umuyoruz.
Ali Doğan Güneşli’nin “Sivil toplumculuğun anatomisine doğru” başlıklı yazısında sivil toplumcu siyaset anlayışının içinden geçtiğimiz dönemde marksist düşünce ve siyaset üzerinde yarattığı negatif siyasal-ideolojik etkiyi irdeliyor; ülkemizde restorasyon sürecinde bu etkinin yeni bir reformist bir dalga şeklinde açığa çıkışını değerlendiriyor.
Bilge Yalman “Stratejinin iflası: Postmarksizm ve radikal demokrasi” başlıklı çalışmasında ağırlıklı olarak Ernesto Laclau ve Chantal Mouffe’un çalışmalarını merkeze alarak postmarksist yaklaşımların “siyasetsizliğin teorisi”ni geliştirme “teknikleri” üzerinde duruyor. Ülkemizde sivil toplumcu ve Avrupa Birlikçi liberal sol yaklaşımların kendilerine bu çerçevede nasıl bir zemin bulduğuna değiniyor.
“Kendi gölgesinden korkan tarih: Avrupa komünizmi” yazısında Sema Sav sivil toplumcu ve postmarksist yaklaşımların Avrupa komünizmi içindeki köklerinin nasıl bir Avrupa nesnelliğinden beslendiğini ve -özellikle Fransa ve İtalya olmak üzere- Avrupa KP’lerinin bu süreçteki rollerini değerlendiriyor.
Hazal Bilgin’in “Enternasyonalizm başlığında kritik halka: Avrupa’da göçmen işçi-ler” başlıklı yazısı bugüne kadar fazla üzerinde durulmamış bir konuyu ele alıyor. Son yıllarda daha farklı bir bağlamda gündemin üst sıralarına yerleşen “göç” sorununun ülkemiz emekçileri için daha farklı bir tarihi de var.
Deniz Aygen sol siyasetin gündemini değerlendirdiği yazılarında bu defa İşçi Partisi’ni ele alıyor. “Siyaset kuyusu ve İP’in ipi” yazısında İşçi Partisi’nin solcu hattının marksizmle bağının olmadığını vurguluyor ve bunun da ötesinde bu hattın pragmatist ve kendi içinde tutarsız yönlerine dikkat çekiyor.
Polemik sayfalarında ise kimi “eleştiriler”i değerlendiriyor Mehmet Kuzulugil. “Arada anlatırız” başlıklı yazıda Devrimci Mücadele ve Teori ve Politika dergilerinde çıkan yazılar üzerine bir polemik okuyacaksınız.
Bu sayımızda Demokratik Alman Cumhuriyeti (DAC) ile ilgili 2 belge ve Sosyalist İktidar Partisi’nin biri 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle çıkardığı ve diğeri de 2001 Türkiye kapitalizmi ve sahiplerine dönük olarak hesap sormak üzere hazırladığı iki belge yer alıyor.
“Barış sosyalizmde Kürt sorununun çözümü Sosyalist Cumhuriyet’te” diyoruz. 1 Eylül 2001 tarihinin hemen öncesinde ve ardından yaşananların sözümüzü doğruladığına inanıyoruz.
“Halk muhtıra veriyor” diyoruz. Son sözü sürekli kapitalizmin bekaasının temel direği “ordu”nun söylediği muhtıraları askerin verdiği ülkemizde bu defa yeni ve ilginç bir “muhtıra” girişimi başlatılıyor. Hepimize kolay gelsin…
GELENEK