Gelenek Sayı 22

İKTİDAR YOLU: ELEŞTİRİ ÇIKMAZLARINDA “BİRAZ” AŞAMACILIK

Türk solunun en büyük eksikliklerinden biri, çeşitli tartışma başlıklarının içsel bağlarının görülmemesidir. Bunun sonucunda iç tutarlılıktan yoksun görüşler birarada savunulmakta, sosyalist düşünce gereksindiği ideolojik-teorik netlikten uzaklaşmaktadır. Solda politika ve teori adına söz söyleyen, tartışan herkesin bir bütünsellik kaygısı taşıması gerekir. Genel bir ilkeden hareketle savunulabilecek olan bu gerekliliğin altını, burada, solun yaşadığı somut süreçler açısından çizmek istiyoruz. Teorik bütünsellik, sosyalist hareketin güncel siyasal görevleri açısından önemlidir. Son üç dört yıldır hep bir "başlangıç" dönemi yaşıyoruz. Başlangıç, hedeflerimizin gerekli kıldığı bir ciddiyeti yansıtmalıdır. Tozun dumana karıştığı, kimin diğerlerinden neden farklı ve ayrı olduğunun ayırdedilemez olduğu bir karmaşa döneminde boğulmaktan kaçınmak gerekiyor....

OKURLARLA

Gelenek dizisinde bazı yenilikler olacağı haberini önceki kitabımızda vermiştik. Birincisi, diziyi bundan böyle iki aylık periyotlarla yayınlayacağız. Kitaplarımızın hacminin daha geniş, içeriğinin de teorik yoğunluk anlamında daha zengin olmasını hedefliyoruz. 13. kitaptan bu yana Metin Çulhaoğlu ve Cemal Hekimoğlu'nun sürekli kaleme aldıkları kısa yazılar 22. kitapta yer almıyor. Çulhaoğlu ve Hekimoğlu "Gelenek'den Geleceğe" ve "Türkiye'den Dünyaya"yı yine sürekli katkıda bulunacakları bir diğer yayında "köşe yazıları" olarak sürdürecekler. Evet, Gelenek'in 22. kitabıyla aynı tarihlerde aylık bir gazete, Siyaset yayın hayatına giriyor.Gelenek'in ilk kitabı Kasım 1986'da yayınlanmıştı. Elinizdeki kitabımızın bir özelliği de Gelenek'in tam ikinci yılına denk düşmesi. İlk yazı, bu iki...

GELENEK’LE İKİ YIL

1986’dan 1988 sonbaharına yayınlar düzeyinde Türk solunda oldukça çok şey değişti. Bu değişiklik en yalın haliyle yayın hayatına giren dergi adedinde gözlenebiliyor. Siyasi bir kimlik taşımayan ve edebiyat-sanat alanlarında yoğunlaşanlar bir yana konulsa bile, sol siyasi panoramanın çok çeşitlendiği söylenebilir. Çeşitlilik içinde yaygın ve ortak bir “kimlik koyuş tarzı” göze çarpıyor. Türkiye solunda 80 öncesinde olduğu gibi bugün de çevrelerin kimlikleri dar anlamda güncel siyasetin damgasını taşıyor.Gelenek kitap dizisi bu sayısıyla ikinci yılını doldurmuş bulunuyor. Gelenek’i ayırt eden bir nokta yukarıda söylenen konuyla ilişkili. Gelenek kendi kimliğini güncel siyasetin ayrıntılarında değil, teorik bir dolayım ile ortaya koyan çok az yayından...

SOL SİYASETTE GENÇLİK

1960'lara kadarki gençlik hareketi, 60 sonrası ile karşılaştırıldığında belirgin farklılıklar gösterir.Tek parti döneminde "vatandaş"lar halk evlerinde, işçiler doğal üyesi oldukları tek sendikada, gençler ise tek partinin gençlik kolunda örgütlenirdi. 1930'larda düzenin oturma döneminin ürünü olarak doğan bu kurumlar, sonraki on yıllarda da Halk Partisi'nin önemli dayanakları oldu.Halk Partisi'nin gençlik kolları iç ve dış politikada hükümete destek olurlardı. Tan matbaasının basılması, "vatandaş Türkçe konuş" ve "Kıbrıs Türktür" kampanyaları örnek olarak sayılabilir.Demokrat Parti kurulduktan sonra Menderes, Halk Partisi'nin gençlik kollarını "Faşizan" olarak nitelemişti. 1950'de iktidara geldikten sonra Demokrat Parti de aynı model gençlik kollarını kurmaktan geri kalmadı. Gençliğe bu dönemde de hükümeti...

68 ÜZERİNE

68 patlaması çok sayıda ülkede eşzamanlı olarak ortaya çıktı. Geriye "68 kuşağı", "68 olayları" ya da "ayaklanması" gibi kavramlarla bezeli geniş bir tartışma literatürü bıraktı. Bu literatüre, hangi siyasal eğilimden olursa olsun toplumsal hareket üzerine düşünenlerin, ilgisiz kalmaları mümkün değil.68'e bakarken ilk planda fark edilenler: Hareketlenmenin etkilediği coğrafyanın içinde birbirinden oldukça farklı sayılabilecek ülkelerin varlığı; sorgulayıcı, eleştirel bir gençlik ve onun için de özellikle öğrenci gençliğin aktivizmiyle hareketliliğinin içinde özel bir konumda olması ve hareketlenen kesimlerin çoğu yerde farklı nedenlerden kaynaklanıyor olsa da işçi sınıfı partileri ile kurdukları ilişkilerin zayıflığı. Tabii, yukarıda sayılanlara bir de kapitalist ekonominin o dönemde dünya...

80 SONRASI ÖĞRENCİ HAREKETİNE İLİŞKİN BAZI NOTLAR

Bir ara belirli bir parlama gösteren öğrenci hareketinde yaklaşık bir yıldır önemli bir düşüş gözleniyor. Bu düşüş kendisini, hem ülke genelinde hem de tek tek fakülteler düzeyinde gösteriyor. Öğrenci hareketi yaklaşık bir yıldır ülke düzeyinde eylem yapamadığı gibi, iller boyutundaki eylemler de eskisi kadar ses getirmemekte. Fakülteler düzeyine bakıldığında, derneklere yönelik öteden beri yüksek seyretmeyen ilginin de iyice düştüğü gözlemleniyor.Belirli bir olguyu ya da tarihsel dönemi bütün yönleriyle inceleyebilmek içir aradan belirli bir zaman diliminin geçmesi ve analiz nesnesinin belirli bir gelişkinliğe ulaşmış olması gerekir. 80 sonrası öğrenci hareketi için bu koşulun yerine gelmiş olduğu söylenemez. Bu durumda elinizdeki yazıya...

GENÇLİĞİN “AKADEMİK VE SİYASİ MÜCADELESİ”NE BİR BAKIŞ

Türkiye sosyalist hareketinde iki adet tanımlamanın miadını doldurduğunu görmek oldukça sevindirici. İlki faşizme yönelik "en gerici, en emperyalist..." tekellerden yola çıkan tanımlama. Bir kolaycılık ve faşizme karşı yalnızlığı aşma sıkıntısını yansıtıyordu. Diğeri ise "gençlik"in "toplumun en dinamik, en yeniliğe açık" kesimi olarak nitelenmesi. Artık gençliğin sınıfsal bölünmelerden muaf olmadığı, ilericiliği ya da gericiliğinin tarihsel koşullara ve sınıf savaşımının dengesine bağlı olduğu üzerine genelde sezgiler birleşiyor. Önümde, piyasaya çıkalı 8 ay olmasına ve tartışılmaya değer sorunlar, öneriler içermesine karşın nedense sessizlikle karşılanmış bir kitap duruyor: Gençliğin Akademik ve Siyasal Mücadelesi. Yeni Aşama yayınları tarafından yayınlanan kitabın yazarları Ahmet Ural ve Hasan...

19. YÜZYIL FRANSA DENEYİMLERİ ÜSTÜNE: DEVRİM, POLİTİKA VE MARX

Paul Louis, “Fransız Sosyalizmi” adlı çalışmasında “Fikir bir kere doğmasın, doğdu mu, gerçekleşmek için elinden geleni yapar” ifadesini kullanırken “fikir”lerin tüm toplumsal gelişim ve dönüşümlerde eyleme öncül ve eylemle yönelinen “amaç” olarak, rolü üzerinde gerekli bir vurgu düşüyor.1)Paul Louis, Fransız Sosyalizmi Tarihi. Louis’in sözünü ettiği elbette, düşüncenin kendi içinde, kendi başına bir hareketi değil. Sözü edilen; sınıfların, sınıfları temsil eden, eylemlerine yön veren, eylemin “iradi yasa”larıdır. Tarihsel/toplumsal gelişmenin sonuçlarını önceden sezebilen, kestirebilen, yüzü geleceğe dönük tüm felsefi-ideolojik-politik eğilimler, er geç kendi toplumsal somutunu yaratmakla kalmıyorlar; farklılaşan somutta “yeni”nin, geleceği temsil eden düşünce ve eylemin ayak bağı haline de gelebiliyorlar. Belirli...

OSMANLI SİYASETİNDE DIŞ ETKEN VE 1908

Bu yazının amacını ve temel tezini baştan yazmak istiyorum.Bu yazı, üzerinde çalıştığım "XX. Yüzyılın başlarında Ön Asya Sorunu" adlı incelemenin ilk bölümünün özeti. Dergi sahifeleri için oldukça kısaltıldı, ama özünden hiçbir şey kaybetmedi kanısındayım. Bunun için önce bir soru: 1908'de geçen olayları bir devrim saymak mümkün mü? Mümkün değil; çünkü devrim, iktidarın sınıfsal yapısını değiştirmeyi amaçlar. Abdülhamid'in devrilmesi ve meşrutiyetin yeniden kurulması ise bunu amaçlamıyor. Bilindiği gibi mutlakiyet rejiminden meşrutiyete geçiş, o ülkede sınıflar dengesini alt üst eder. Ya da başka bir deyimle, bu geçiş iktidarın sınıfsal yapısının değişimi için ortaya çıkar. 1908'de olan bu değil. Yazı bunun da ispatlanmasını içeriyor.1908...

“FEMİNİZM”E KISA KENAR NOTLARI

"Ve kadınlar bizim kadınlarımız korkunç ve mübarek elleri ince küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yarimiz ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve karasabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar, bizim kadınlarımız"N. Hikmet, Kuvayi Milliye, s.90, Bilgi Yay., 3. basım, Kasım 1986 Nazım Hikmet "kadınlarımızı", dizelerinde böyle tasvir ediyor. 1938'e varıldığında, biçimsel bir alay değişikliğe rağmen, özde bir şey değişmiyor. Hatta Nazım Hikmet'in dizelerindeki bu tasvire neden olan kadın sorunu ve kadının konumu...

Hoşgeldiniz!

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Kayıt Ol!

Kayıt olmak için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

*Kullanıcı Sözleşmesi'ni ve Gizlilik Politikası'nı okuduğumu, anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim. Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası.

Şifrenizi geri alın

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi veya okuyucu adınızı giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Oluştur