Gelenek Sayı 46

KRİZ SÜRECİNDE ÖNCÜ-SINIF İLİŞKİLERİ -1

12 Eylül'den bu yana, sınıf mücadelelerinin sosyalistleri bugünkü netlikte davet ettiği herhangi bir dönemden geçmedik. Üstelik, bu davet, icabet etmememiz halinde türünün son örneği olmaya da adaydır.Son onbeş yılda, sosyalizmin prestiji, solun güncel etkinliğini aşan bir parametre olmaktan giderek uzaklaşmıştır. Gerek solun 1980 iflası ve sonrasındaki zayıflığı, gerekse reel sosyalizmin çözülüşü, sosyalizmin reel bir almaşığı temsil etmekten uzaklaştığı yönündeki burjuva ideolojik propagandanın ciddi bir zemin bulmasını sağlamıştır. Sınıf mücadeleleri içinde müdahil bir konuma ulaşmamamız halinde, sosyalizm söz konusu propaganda karşısında tümüyle silahsız kalacak, Türkiye'nin gündeminden uzunca bir süre için düşebilecektir. İddialılığını temel olarak sınıfın harekete geçtiği konjonktürlerin devrimci potansiyeline dayandıran...

“NE YAPILMALI” SORUSUNA AÇIK YANITLAR… POLİTİK ETKİNLİK VE ÖRGÜTLÜ TAŞIYICILIK ÜZERİNE

Sosyalistler arasında, "Ne yapılmalı" sorusu iki özel konjonktürde daha sık sorulur ve bu soruya verilecek açık yanıtlar özel bir önem taşır. İlki, "yenilgi"lerin hemen ardından, diğeri ise mücadelenin boyutlandığı nesnelliklerde. "Yenilgi" rüzgarlarının esmeye başladığı anlardan itibaren yapılmış hatalar ortaya konmaya çalışılır ve yeniden o hatalara düşmemek için neler yapılması gerektiği tartışılır. İşte böylesi dönemlerde çoğu zaman, "işe sıfırdan başlama" eğilimi öne çıkar. Toplumsal ve sınıfsal çatışmaların yoğunlaşmaya yüz tuttuğu dönemlerde ise, sosyalistler, bu kez, sürece hazırlıksız girmeme kaygısı ile hareket eder. Akan süreci kaçırmamak, gerisinde kalmamak telaşı, hemen "birşeyler yapılması psikolojisi"ni öne çıkarır."Ne yapılmalı" sorusunun, geçilen kriz nesnelliğinde yine sıkça...

KRİZ KAPİTALİST DEVLETİ AŞIYOR

Türkiye, Cumhuriyetin kuruluşundan beri görülen en büyük krizin içinde, hatta bir bakıma başlangıcındadır. Sömürülen sınıfların gözü aydın...Tespit bize ait değil; burjuvazinin kendisinindir. Göz aydın bizim... Bu "göz aydın" hiç de, bir katastroftan medet uman sota devrimcisinin sevinç çığlığı değil. Ne de, krizin bütün yükünü omuzlarında hisseden işçilerin akın akın sosyalistlerin yanına koşacağını bekleyen bir naifliğin sonucu. Açıklayalım...Sosyalist ülkeler topluluğu, kapitalist sistemin dünya çapında giderek derinleşen bir krizi yaşadığı zamanda çöktü. Nedenlerini tartışmak bu yazının konusu değil. Ama en önemli sonuçlarından biri, dünya ölçeğinde burjuvaların bir derin nefes alması oldu. Kapitalist sistemin bu seferki krizinde işçiler yöneten sınıf olmaya aday bir...

TÜRKİYE SOLUNDA DEĞİŞEN NE

Türkiye solunda ne değişti, ne değişmedi konulu bir tartışma, kuşkusuz çok değişik biçimlerde ve çok farklı alt-başlıklarla yürütülebilir. Bu biçim ve alt-başlıkları belirleyecek olan ise, kuşkusuz tartışmacının "derdi" olacaktır. Hiç derdiniz yoksa, hiç bir şey değişmemiş de olabilir.Derdiniz, örneğin dar anlamda "toparlanma" ise, az şey değişmiş demektir. Bu durumda, değişenlerden çok değişmeyenlerle ilgilenmeniz çok da ters olmayacaktır. Eski "ana akımlar"ın yaptığı da aşağı yukarı budur. Yüzlerini fazlasıyla eski popülasyonlarına dönmüş, atıl kapasitelerini harekete geçirmeye çalışmaktadırlar. Harekete geçirilmeye çalışılan atıl kapasiteyi en iyi anlatan terim, "kovuktaki adam" olacaktır.Yer yer haksızlık yapmak pahasına, kovuktaki adam terimini biraz açmakta fayda var. Kovuktaki adam,...

OKURLARLA

Geçtiğimiz aylar Türkiye'de siyasal ve ekonomik krizin giderek dizginlerinden boşandığı gelişmelere tanık oldu. Gidişat, Gelenek kitap dizisinin yaklaşık bir yıldır konu önceliklerinde birinci sırayı ısrarla "kriz"e vermesinin doğru bir tercih olduğunu da kanıtlar nitelikte. Bu sayımızda aynı çizgiyi sürdürüyoruz.Türkiye solunda düzenin içine yuvarlandığı krizi devrimcileşme doğrultusunda değerlendirmek yerine geri perspektiflerine, uzlaşmacılığa malzeme haline getirmeye çalışanlar elbette var. Elinizdeki Gelenek'te çeşitli yazılarda eleştirilen bu girişimlerin ötesinde bir ortak oluşum Haziran ayı başında gündeme gelmiş bulunuyor. Sosyalist İktidar Partisi ile bir dizi sendika ve kitle örgütü, burjuvazinin emekçi sınıflara saldırısının 5 Nisan'dan bu yana kazandığı boyutlara karşı kitlesel, devrimci bir tepkiyi birlikte...

TÜRK SOLUNDA APOLİTİZM

Türkiye'de insanların politikaya uzaklığından söz ediliyor. Son yıllarda burjuvazi bile halkın politikaya uzaklığından yakınmaya başladı. Burjuvazi, yaşanan depolitizasyon sonucunda kendi partilerine toplumun en yeteneksiz kişilerinin rağbet etmesi ve her zaman istediği şartlarda meydanları dolduramamasından yakınıyor. Bu yakınmalarında haksız sayılmaz. Ama önümüzdeki dönemde burjuvazinin depolitizasyondan yakınmak yerine işçi sınıfını fabrikalara ve bürolara hapsetmeye çalışacağını söylemek de kehanet sayılmamalı. Daha şimdiden 1 Mayıs günü sokağa çıkmayı fantezi olarak gördüğünü söylemekten çekinmeyen işadamları var. Bu durumda burjuvazinin mevcutlardan daha yetenekli siyasetçi arayışı da bir fantezi olarak kalacak...Önümüzdeki dönemin öne çıkan özellikleri nedeniyle burjuvazi, Güreş, Çiller ve medyanın sıkı kontrolündeki çapulcu eylemleri dışında, kitleleri...

TÜRKİYE İŞÇİ HAREKETİNDE DİSK’İN YERİ

Türkiye burjuvazisinin gözbebeği, ABD destekli devlet sendikası Türk-İş karşısında, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun hangi dinamiklere basarak, hangi ilkeler ve örgütlenme temelinde işçi sınıfı içerisinde yer aldığı oldukça büyük bir önem taşıyor. Kapsadığı işçi sayısı itibarı ile Türk-İş'in gerisinde kalsa bile sendikal ve siyasal etki alanını Türk-İş'e rağmen büyütebilen DİSK'in öyküsünde 15-16 Haziran, 12 Mart, 12 Eylül gibi önemli dönemeçler var. Türkiye sosyalist hareketi için oldukça öğretici dönemeçler...Bu dönemeçler ve DİSK'in bundan sonra bir geleceği varsa bu geleceğin nerede olacağına ilişkin kimi saptamalar çalışmanın konusunu oluştuyor.TÜRK-İŞ VE İŞÇİ HAREKETİDİSK, Türkiye'de sendikal bir ayrışmanın sonucu olarak Türk- İş'ten kopan sendikaların attığı adımlarla...

CUMHURBAŞKANI SÜLEYMAN DEMİREL’E AÇIK MEKTUP:

Bay Başkan:27 Nisan 1994 günü Çanakkale gezinizde, özellikle de Kale Grubu'nun yeni işletmelerinin açılışında yaptığınız konuşmalar, öncekilere daha büyük yeni yolsuzlukların eklendiği bir dönemde ve de asıl önemlisi insanların çılgınlar gibi dolardan marka, marktan altına, altından TL'ye, TL'den borsaya, borsadan yine dolara, dolardan devlet kağıtlarına hummalı bir biçimde koşuşturduğu, "batıyoruz yoksullaşıyoruz" çığlıklarının köşeleri tuttuğu bir zaman diliminde, bu yürekli çıkış çok kişinin yüreğine su serpmiştir hiç kuşkusuz. "Türkiye büyük bir devletin adıdır" diye haykırdınız, o konuşmanızda. "Hiç kimsenin kuşkusu olmasın, Türkiye batmaz. Bugüne değin Türkiye borçlarını ödemedi mi? Osmanlının borcunu bile ödedik. Türkiye'nin kredilerini kesmeye kalkışanlar pişman olur. Türkiye kendine...

Hoşgeldiniz!

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Kayıt Ol!

Kayıt olmak için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

*Kullanıcı Sözleşmesi'ni ve Gizlilik Politikası'nı okuduğumu, anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim. Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası.

Şifrenizi geri alın

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi veya okuyucu adınızı giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Oluştur