Gelenek Sayı 54

MÜHENDİS ODALARI VE SOL

Endüstrinin eğitimli teknik eleman gereksinmesini sağlayan mühendisler, diğer emekçiler gibi, kapitalist üretim ilişkileri içerisinde, sermaye sınıfının istekleri doğrultusunda istihdam edilmektedir. İş bulabilen mühendisler diğer işçilerden görece daha yüksek bir yaşam standardı yakalayabilmek umuduyla emek güçlerini satmakta, diğer bir deyişle, yalnızca bu yüksek(!) yaşam standardı için didinip durmaktadır. Bir bütün olarak mühendisler TMMOB ve bağlı odalarında örgütlüdür. 12 Eylül 1980 faşist darbesinden önce solun geniş bir biçimde örgütlü olduğu odalar, hem solun toplumsal muhalefet alanının genişletilmesinde hem de sosyalizmin ülke gündemine taşınmasında bugün de etkili olabilecek kurumlardır.Bu yazının esas konusu olan örgütlenme ve mücadelelerine geçmeden önce, mühendislerin kimliğine ve sınıfsal aidiyetine...

TEKNOLOJİNİN TİCARİLEŞMESİ VE MESLEK BİLİNCİNDEN SINIF TAVRINA

Günümüzde bilim ve teknolojinin üretimi ve uygulanması, ağırlıklı olarak mühendisleri kapsayan teknik elemanlar tarafından gerçekleştirilmektedir. Öte yandan, bu teknolojinin kullanıcısı olarak üretim sürecinde de yer alan teknik elemanlar ve özelimizde mühendisler, bir meslek, ya da bir meslekler grubu olarak anılmaktadır. Ancak bu tanımlama işçi sınıfı ideolojisi açısından yetersiz olmasının ötesinde, ne kadar anlamlıdır? Bu yazıda işte bu "anlam" sorgulanmaya çalışılacak; tartışmaya, meslek ile başlandığında varılan noktanın bugüne bıraktığı tortular özetlenmeye çalışılacak ve geleceğe ilişkin bir perspektif sunulmaya çalışılacaktır.Teknolojinin ticarileşmesiGünümüzde bilim ve teknoloji, sermaye sahibi özel girişimci adına, ücretli emek sömürüsüne tabi olan bilim insanları, teknik elemanlar, mühendisler vb. gibi farklı...

KRİZDE RESTORASYON UĞRAĞI

1980 sonrası burjuva siyaset ve ideoloji alanının yapılanmasının temel zemini liberalizm, bunun emekçi sınıflara izdüşümü ise depolitizasyon ve örgütsüzlük olmuştu. 12 Eylül askeri diktatörlüğünün sınıf mücadelesini küllendirmesi ve otoriter yapıyı yeniden inşa etmesinden sonra liberalizm ve depolitizasyon çifti yeni krizlerin önünü alacak, krizin kapitalizmin içsel mekanizmalarından kaçınılmaz yeniden üremesi ise Türkiye'nin dünya kapitalizmine eski dönemlerde olduğundan daha eşit, daha fazla söz sahibi bir kimlikle eklemlenmesi sayesinde engellenmiş olacaktı.Türkiye kapitalizminin bu rotada attığı adımlar her cephede yenilgiye uğramıştır. Yaşanan krizin total, düzenin her hücresini saran bir yaygınlıkta olmasının kaynağı da budur. Dünya kapitalizmiyle basit bir taşeronluk ve jandarmalık işlevinin ötesine geçecek...

BİR ENTERNASYONALİZM POLEMİĞİ

Bu yazı bir polemik. Gecikmiş bir polemik. Bundan neredeyse iki yıl önce, yurtdışında yaşayan Türkiyeli Marksist aydınların çıkarttığı "Sosyalizmin Sorunları" kitap dizisinin ikinci sayısı yayınlandı. Demir Küçükaydın'ın "Enternasyonalizmin Sonu" başlıklı çalışması, kitabı "taşıyan" yazı olarak öne çıkıyordu. Çalışmanın herhangi bir yankısına, tartışmaya ben rastlamadım. Titiz bir izlemede bulunduğumu iddia edemeyeceğim. Dolayısıyla hiçbir yankısı olmadı, diyemeyeceğim, ancak önemli bir tartışma yaratmadığını söyleyebilirim.Açıkçası tartışma yaratmasını da dilemiyorum. Küçükaydın'ın tezlerinin, ulus sorunu ve enternasyonalizme ilişkin pek de verimli olduğunu söyleyemeyeceğim tartışma gündemine apolitik bir boyut daha katmasında yarar görmüyorum. Ancak yine de bu yazı Küçükaydın'ın çalışmasına yönelik bir polemik. Küçükaydın'ın tezlerini önemsediğim için...

Hoşgeldiniz!

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Kayıt Ol!

Kayıt olmak için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

*Kullanıcı Sözleşmesi'ni ve Gizlilik Politikası'nı okuduğumu, anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim. Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası.

Şifrenizi geri alın

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi veya okuyucu adınızı giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Oluştur