Gelenek Sayı 70

KENTLERDE SERMAYE İŞGALİ VE YENİ TOPLUMSAL DOKU

Kentler ve kent olgusu, tarih boyunca toplumsal incelemelerin neredeyse temel dokusunu oluşturmuştur. Toplumsal süreçlere kaynaklık eden her olgu gibi kentleşme süreçleri ve kent mekanı da siyasal mücadelenin güncel ihtiyaçlarını karşılaması bakımından önemini korumaya devam etmektedir. Konuyu bizim açımızdan güncel kılan ise, ülkemizde hızla değişmekte olan kentsel yapı ve ilişkilerin sosyalist ideoloji açısından taşıdığı riskler ve olanaklar.Toplumsal değişimin temel mekanı olması, kentlere, zaman içinde farklı sınıflar ve sınıfsal ilişkiler tarafından değişik anlamlar yüklenmesine neden olmuştur. Kimi anarşist ve kent karşıtı romantik akımlar dışarıda bırakılırsa, özellikle 19. yüzyılda liberal ve sosyalist ideolojilerin büyük bir bölümü ilerlemeyi, kentlerin kırsal alanlar üzerindeki zaferinde görmüştür....

ULUSLARARASI DURUMUN ÖZELLİKLERİ

Brezilya Komünist Partisi (BKP) Dış İlişkiler Sorumlusu. Konuşma CARVALHO’nun 9-12 Aralık 2001 tarihleri arasında Rio de Janerio’da gerçekleştirilen BKP’nin 10. Kongresi’nde yapıldı.Varlıklarıyla 10. Kongremizi onurlandıran, kardeş uluslararası komünist parti delegasyonları üyeleri, devrimci ve ilerici sevgili arkadaşlar,Sevgili delege arkadaşlar, gözlemciler ve konuklar,Geçtiğimiz yıl dünyada meydana gelen olaylar Partimizin yoğun ilgisini çekti. Kapitalist sistemin vahşi krizi, küreselleşme çıkmazı, siyasi ve toplumsal çatışmalar, gezegenin hakimiyetini hedefleyen emperyalist saldırganlık, emekçilerin hakları üzerindeki kısıtlar, bağımlı ülke ve halkların ulusal egemenliklerine yönelik saldırılar, dramatik toplumsal sonuçları olan keskin çelişkiler... Bütün bunlar Brezilyalı komünistlerin farkına vardıkları ve hiç de küçük sayılamayacak kitleleri harekete geçiren, Brezilya Komünist Partisi’nin...

MERHABA

Gelenekin bu sayısı hazırlanırken kendi yaptıklarımıza güvenimizi ve mücadele azmimizi perçinleyen, bizi çok heyecanlandıran bir haber aldık: McDonalds ODTÜ’den defolmuştu. Dört yıldır sürdürülen kavganın hedefine ulaşması ve emperyalist şirketin gülünç “gerekçelerle” kampüsü terk etmesi bu ülkenin mücadele tarihi için son derece önemlidir. McDonalds’ın ODTÜ’den kovulmasının tarihsel önemini değerlendirmeyi ve bunu kayıtlara geçirmeyi ihmal etmeyeceğiz elbette. Şimdilik bu kampanyayı yürütenlere “elinize sağlık” diyerek bu büyük zaferi kutlamakla yetiniyoruz.Emperyalizm dünyanın dört bir yanında borazanını öttürmeye devam ediyor. “Terörizmle savaş” kampanyası Irak’a odaklanıyor. Kemal Okuyan “Irak’a mı girmek zor AB’ye mi?” başlıklı yazısında son dönem Türk dış politikasının öncelikli başlıkları haline gelen Irak...

IRAK’A MI GİRMEK ZOR AB’YE Mİ?

Türkiye burjuvazisinin dış politika gündeminde üç temel başlık var: Kıbrıs, Avrupa Birliği (AB) ve Irak. Birbiriyle bağlantılı bu üç başlıkta son derece önemli gelişmeler yaşanıyor. Türk ve Kürt emekçileri yoksullukla boğuşurken, bir yandan bu meselelerin kendi gelecekleriyle ne tür bir ilgisi olduğunu anlamaya çalışıyorlar.Başlıklardan ikisi kabaca Türkiye’nin Irak’a ve Avrupa Birliği’ne girip girmeyeceği sorularında odaklanıyor. Burjuva medyasının her şeyi, ama en başta insan yaşamını hiçleştirici tarzının da etkisiyle bu ülkenin sokaklarında, kahvelerinde komşu bir ülkenin topraklarını nasıl ve ne kadar işgal edeceğimize ilişkin sapkın bir tartışma yürüyor. Ve bu tartışmaya fetihçi damarımız bir de batıya doğru yürüyüşümüzü ekliyor: “Avrupa Avrupa...

2002… TKP

Bundan üç ay önce “dost” sorulara yanıt vererek başlamıştık. Şimdi Türkiye Komünist Partisi’ne (TKP) hoş geldin derken, yeni ve yine “dost” sorularla devam edebiliriz. Bu bir yazı dizisi olarak da görülebilir. “Sosyalizm Mücadelesinin Neresindeyiz”OKUYAN Kemal “Sosyalizm mücadelesinin neresindeyiz” Gelenek 66 Ağustos 2001. ile başlayan ve henüz bağlanmamış olan bir “iç muhasebe” denemesi...Bu iç muhasebenin sonuçlarının yalnızca Sosyalist İktidar Partisi (SİP) ve ardılı TKP’nin kendi örgütsel yapısıyla sınırlı bir alana yansıması elbette beklenemez. Yine dostlarımızdan elde ettiğimiz izlenim, muhasebenin sadece TKP üyeleri tarafından değil onun dışındaki komünistler, Marksistler tarafından da “yararlı” bulunduğudur. Ancak her şeye rağmen, bu türden çalışmaların asli olarak...

KUŞATMAYI KIRMAK İÇİN

Bu yazı yeni bir işçi hareketinin kurulması için duyulan acil ve yakıcı ihtiyaç çerçevesinde kimi sesli düşünceler olarak okunmalıdır. Bugün sınıfın durumunu veya bugünlere nasıl geldiğini sadece analiz etmeyi amaçlamayan, ama bir o kadar da çıkış yolu aramak için yürütülen tartışmaların ağırlıklı bir deneysel boyut taşımaları zorunlu. Bu nedenle “sesli düşünceler” diyorum.Yoksa tevazudan, iddiasızlık ya da güvensizlikten değil. Tersine bugün “yeni bir işçi hareketi” ifadesinin kendisinin bile son derece iddialı olduğu ve büyük bir öz güveni ifade ettiği açıktır. Deneysellik bu konuda tarihin bir dönemecinde olmamızdan kaynaklanıyor. Tarih ise, kuşkusuz sözünü söylemek için teorinin ötesine geçecektir. Sınıf mücadelesinin pratik alanlarında...

İŞÇİ SINIFI İÇİN SORULAR

Yeni bir yüzyılın içinde yol alırken, işçi sınıfı mücadelesinin kazandığı yeni boyutlar bir dizi soruyu karşımıza çıkarmıştır. İnsanlık yol aldıkça yeni durumlar da elbette sınır tanımayacaktır. Ancak, böylesi bir seyir hattı üzerinde biriken kafa karıştırıcı sorular birçoklarını ürkütmekte ve adeta birer soru olarak sorulması bile zorlaşmaktadır. Yeni bir şeylerden söz edildiğinde akla pek çok şey gelebilir, ancak özü itibariyle yeni olanlar aslında oldukça sadedir ve birkaç başlık altında toplanmış durumdadır. Her şeyden önce reel sosyalizmin yenilgisi yeni bir durumdur ve Türkiye işçi sınıfının mücadelesine dair bir dizi parametre bu durumun uzantısı olarak yeniden biçimlenmiştir. İkincisi; giderek krizlerden de bağımsızlaşan yoksulluk,...

KRİZ VE İŞÇİ SINIFI

Bu yazı yazılırken Arjantin emekçilerinin isyanını televizyonlar gösteriyor ve Türkiye’nin Arjantin’den ne kadar farklı olduğu sermayenin kalemşörleri tarafından anlatılıyor, yazılıyor. Dünya kapitalizminin bu iki zayıf halka adayı ülkesinde yaşanan ekonomik krize tepkiler farklı biçimlerde veriliyor. IMF’nin dediklerini yapmakta “geciken” Arjantin sermayesi bir yanda; dediklerini harfiyen yerine getirdik diye övünen ve Türkiye’nin artık AB’ye kapağı atacağından iyice umutlanan Türkiye sermayesi diğer yanda. Yaşanan bu gelişmeler altında, iki ülkenin farklılıklarını karşılaştırmaktan ziyade ülkemizdeki işçi sınıfının bu krize verdiği tepkinin neden çok cılız kaldığını incelemeye çalışacağım.2001 yılı şubat ayı başında Başbakan Bülent Ecevit ile Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in MGK toplantısında tartışmalarıyla başladığı düşünülen...

Hoşgeldiniz!

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Kayıt Ol!

Kayıt olmak için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

*Kullanıcı Sözleşmesi'ni ve Gizlilik Politikası'nı okuduğumu, anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim. Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası.

Şifrenizi geri alın

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi veya okuyucu adınızı giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Oluştur