İşçiler, aydınlar, yurtseverler ülkenin komünist partisine katılıyor…
Sosyalist İktidar Partisi emekçileri, onurlu aydınları akıllarını, yüreklerini
enerjilerini birleştirmeye çağırıyor.
Ülkemizin parsel parsel satılmakta olduğu doğrudur.
İşçi sınıfımızın ve emekçilerin eşi benzeri bulunmaz bir saldırı altında
işsizliğe, yoksulluğa, boyun eğmeye zorlandıkları açıktır.
Aydınlarımızın bu emperyalist yağmaya teslim olmaya itildikleri kesindir.
Sosyalist İktidar Partisi bu görüntünün altında karşı durulmaz bir
potansiyelin yeşerdiğini saptamaktadır. Bugün kapitalizmin
barbarlığını, ülkemizin sömürgeleştirilmesini içlerine
sindiremeyenler için gündemde ne umutsuzluk olmalıdır ne de tevazu.
Tam tersine Sosyalist İktidar Partisi komünist hareketin
köklü bir atılımın eşiğinde olduğunu iddia ve ilan etmektedir.
Ülkemizde hafife alınamayacak bir devrimci birikim
bulunduğunu düşünüyor ve görüyoruz.
Sosyalist İktidar Partisi bugün söz konusu birikimin önde gelen
örgütlü mevzisini oluşturuyor. Komünist hareketin nesnel koşulları
elverişli olan bir atılıma kalkışması için, bu örgütlü mevziye
güç katılması gerekiyor. Birleşen ve örgütlenen gücümüzün
yağma düzenini çok kısa sürede kader sayılmaktan çıkartacağı
açık olmalıdır. Umutsuzluk ve tevazunun yerini
solun yükselişinin alması ellerimizdedir.
Sosyalist İktidar Partisi ülkemizin komünist partisidir.
Ülkenin komünist partisi onurlu aydınları, emekçileri,
gençleri birleşmeye çağırıyor.
Ülkemizde sosyalist düşünce ve eylemin bir olgunluk çağına girdiğini düşünüyoruz.
İşçi sınıfının bilinçli eylemi ve kurtuluş ideali olan sosyalizm 20. yüzyılda uzun bir yol almıştır.
Dünyanın değişik yerlerinde bir ideal olmaktan çıkıp bir gerçek haline gelmeyi başardık. İnsanlığa daha önce hiç tatmadığı güzellikleri tattırdık.
Dünya nüfusunun neredeyse yarısına yaklaşan sosyalist ülkelerin çok büyük bir bölümünde sosyalizmin yıkılmış olması bu gerçeği değiştirmiyor.
Tersine bugün eski sosyalist ülkelerde milyonlarca insanın yaşadığı duyguların bir tek özeti var: eski sosyalist düzene özlem. Pek çok eksiğine rağmen. Ki bu eksiklerin de çoğunun kaynağında emperyalist dünyanın saldırıları ve sıkıştırması vardır.
Bizim ülkemizde sosyalistler hiç iktidar olmadı. Bizim ülkemizde sosyalizm hiç denenmedi.
Ama bizim ülkemizde sosyalizm mücadelesi uzun bir yoldan geçti. Kendisini değil ama sosyalizm mücadelesinin binbir türlüsünü denedik.
Çok şey öğrendik.
En önemlisi “gerçekten haklı” olduğumuzu öğrendik.
Bunu, yani “sosyalizmin doğru yol olduğunu” öğrenenlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Bugün sosyalist olmamış olanlar yarın sosyalist olacaklar. Herkes görüyor bunu. “Adamlar haklı”… Yüzbinlerce insan bunu söylüyor, görüyoruz.
Biz inançlarımızı hiç değiştirmedik. Bütün insanların eşit ve kardeşçe yaşayabileceğine, yirminci yüzyılda insanların bunu hakettiğine inanıyorduk; hala inanıyoruz.
Özgürlüğün ancak eşit insanlar için mümkün olduğunu, aralarında uçurumlar olan insanların istisnasız tutsak olacaklarına inanıyorduk. Görüyoruz: insanların bir kısmı paranın, kalan kısmı da yoksulluğun esiri olmuş durumdadır.
Eşitlik yoksa özgürlük de yoktur, sosyalizmse eşitlik ve özgürlüktür.
Çok mu soyut?
Somutlayalım!
Ülkemizde evine ekmek getirmek için bir iş sahibi olamayanların, dün iş sahibiyken bugün işsiz olanların sayısı her geçen gün artıyor.
Planlı bir sosyalist ekonomide iş güvencesinin bir kural olduğunu biliyoruz. İşsiz kalma tehdidinin olmadığı bir ülkede yaşamayı kim istemez? Sosyalizmin işsizliği ortadan kaldırdığını ve bizim ülkemizde de kaldıracağını kim inkar edebilir?
Ülkemizde temel eğitimi bile zar zor alabilen küçük yaşta okumayı bırakıp ağır işlerde çalışmaya zorlananların sayısı her geçen gün artıyor. Sosyalizmin herkese iş sağladığı gibi eğitimli kültürlü insanlar yetiştirdiğini kim inkar edebilir.
Bugün globalleşme denilerek “ulusal sınırlar” kalkıyor denilerek emperyalist ülkelerin dünya nüfusunun ezici çoğunluğunun kanını emmesi bir gerçektir. Sosyalizmin dünya halkları arasında dayanışma ve kardeşliği getirdiğini ulusal sınırların tüm uluslar lehine kalkmasının tek yolunun sosyalizm olduğunu kim inkar edebilir
Ortadoğu’da, Güney Asya’da, Afrika’da ve Balkanlar’da emperyalizmin azgınlıklarına dur diyen kimdi? Sosyalizmin kaybettiği mevziler şimdi Irak halkının, Balkan halklarının, Afrikalıların tepesine çökmüyor mu?
Sovyetler Birliği için geçmişte “emperyalistti, sosyal emperyalistti” diyenler şimdi utançtan yerin dibine geçmedi mi? Afganistan’da, Romanya’da, Polonya’da, Çekoslovakya’da özgürlük mü var şimdi? IMF’nin, Dünya Bankası’nın esir aldığı bu ülkeler bağımsız mı sayılıyor?
“Naylon çorap yokmuş”, “herkesin arabası yokmuş”, “evler de pek eski püsküymüş, üstelik insanın kendi evi de olamıyormuş”, “özel televizyon kanalları yokmuş”.
Her sabah güneş doğmadan otobüs duraklarına yığılan bazen saatler süren bir yolculukla çalıştığı işyerine ulaşan, aynı eziyeti fazla mesaili günün sonunda dönüş yolunda yaşayanlar: milyonla ferrariyi bir Moskova metrosuna değişir misiniz? Hani şu züppe zengin çocuklarının Bağdat Caddesi’nde yarış yaptıkları arabaları.
“Mangaldan zehirlendiler”, “ölüm uykusu” gibi başlıklar taşıyan haberler çıkı-yor muydu sosyalist ülkelerin gazetelerinde? Bir araştırın. Merkezi ısıtma 24 saat sıcak su… Zenginler için yapılan “uydu kentlerde” değil, işçi konutlarında vardı bunlar.
Üstelik yine de beğenmezsek biz daha iyisini yaparız! Yapı işçilerinin kendi yaptıkları evlerde yaşayabildikleri bir düzendir sosyalizm.
Pestili çıkmış halde evine dönüp de bir de Mehmet Ali Erbil’in soytarılıklarına katlananlar: tiyatronun, sinemanın, balenin, kapılarını öyle bir avuç züppeye değil milyonlara açtığı bir düzendir sosyalizm.
Bütün bunlardan zevk alabilecek bir eğitim alma şansına değil hakkına sahip olan bir halk mı daha şanslıdır her gün otuz iki kanalda aynı soytarılıkları izlemek zorunda olanlar mı
Ve bir bakın şu dünyanın haline. Sosyalizm yalnızca daha iyi değildir, sosyalizm dünyamızın son şansıdır.
Sahip oldukları zenginlikleri, bu zenginlikleri üretenlere koklatmayanlar, şimdi bu yaşlı dünyamızın canına okumaya hazırlanıyorlar. Bomba düşmedik bir tek karış bırakmayacaklar. Kirli atıklarını, siyanür havuzlarını boşaltmadıkları ülke bırakmayacaklar.
Üstelik bizim ülkemiz artık kapitalizmin “çağdaş ve küresel” pisliğinin doğrudan hedefi durumundadır.
Boğazımıza kadar borç batağına batırmışlar bizi ve şantaj yapıyorlar: “son varlığına kadar bana vermezsen sana yeni borç vermem”.
Onlara olan borçlarımızın faizlerini ödememiz için bize borç veriyorlar! Faiziyle verdikleri bu para için bile üste ülke varlıklarını istiyorlar.
Bizi sınırlarımızdaki bütün halklarla düşman etmişler ve kendi üslerini korumak için koyacakları füzeleri bile bize yüklemeye çalışıyorlar.
Kendi halkı karşısında kurt kesilip, emperyalist patronlarına şımarık bir süs köpeği gibi havlayanlar ülke zenginliklerini yağmalatıyorlar. Akılları bir tek komisyon pazarlığı yapmaya yetiyor.
Böyle bir ülke sosyalizmi olgunlaştırmaz da neyi olgunlaştırır.
Sosyalist İktidar Partisi
Merkez Komitesi