Merhaba,
Geride bıraktığımız Ocak ayı, mücadele tarihimizin önemli günlerini kapsıyordu.
Bizler için önemli olan bir gün 28-29 Ocak tarihidir. Ülkemiz komünist hareketinin ilk önderlerinin Karadeniz’de katledildiği tarih…
Onbeşlerin yolundan mücadeleyi sürdürenlerden birisinin, komünist şairimizin doğum günü de Ocak ayının 15’i.
Bu yıl 15 Ocağın, daha farklı bir yeri vardı. Nazım Hikmet’in 100. doğum yıldönümüydü 15 Ocak 2002. Bizler için bu tarih, Nazım’ı düzene yamamaya çalışan bir toplulukla kavga olanağı sunduğu için önem kazandı. Çünkü onlar doğum günlerinden; 25, 50 ve 100. yıllardan fırsatlar ortaya çıkarmayı görev bilirler. Nazım Hikmet’in doğumunun 100. yılınıda bir fırsat olarak gördüler. Avrupa Birliği hazırlıklarını sürdürdükleri için “dünyanın tanıdığı şairi“ni tanımayan ülke olma utancından kurtulmak için bir fırsat… Meydanı bu fırsatçılara bırakmayacağızı gösterdik. Biz yalnızca doğum gününde ve yalnızca 100. yılında değil, mücadele ettiğimiz her gün ve her saat onu anacağız. Güneşli günler göreceğiz.
Nazım 100 yaşında yazısında Mehmet Kuzulugil, geride bıraktığımız 100 yıllık kesitte ülke ve dünya tarihiyle Nazım’ın kişisel tarihinin içiçe geçişine işaret ediyor. Nazım Hikmet’in 100. yaş kutlamalarının onun olumsuz anlamda popülerleştirilmesine hizmet edişinden olumlu anlamıyla yararlanılabileceğine dikkat çekiyor.
TKP’nin mücadele ettiği toprak başlıklı yazısında Kemal Okuyan, ülkemizin komünist hareketimiz için sunduğu olanaklar üzerinde duruyor. Restorasyon ve emperyalist entegrasyon süreçlerinin Türkiye burjuvazisinin daha iyi bir kapitalizm hayallerine hizmet edemeyeceğine ve sosyalist devrimin bu topraklarda güncel olduğuna dikkat çekiyor.
Bir başka 100. yıl da var ki, evrensel boyutları ve yukarıda andığımız yüzüncü yıllara ebelik edişi nedeniyle önemli. Ekim Devrimi’nin köşe taşlarından biri olarak tarihimize kaydolan Ne Yapmalı?’nın yazılışının 100. yılı. Gelenek’in bu sayısında leninizme özel bir yer ayırdık.
Aydemir Güler Bir Leninizm hatırlatması başlıklı yazısında Türkiye’de ve günümüzde leninizmin ne anlam ifade ettiğini değerlendiriyor. Güler, alıntıcılıktan kurtarılmış bir leninizmin teorik gücünün Türkiye için bir ihtiyaç olduğunu vurguluyor.
Kemal Okuyan’ın Lenin’i nasıl okumalı? başlıklı yazısı ise, Lenin’in sosyalizm mücadelesi sürecinde tekrar tekrar dönülerek okunacak canlı bir kaynak oluşuna dikkat çekiyor. Okuyan, Lenin’i nasıl okumalı sorusunun en doğru yanıtının sosyalist iktidar için olduğunu vurguluyor.
Leninizm: Bir ‘çocukluk aşkı’mı? yazısında Dünya Armağan, leninizmin bir örgüt teorisi değil; bir öncülük teorisi olduğunun altını çiziyor ve ancak böyle anlaşıldığında leninizmin küçük örgütlere uygun bir nitelik olmaktan çıkıp büyüyen bir parti için de geçerli olduğunun görüleceğini anlatıyor.
Gamze Erbil Gelenek’in leninizmine dair notlar başlığını taşıyan yazısında Gelenek’in leninizmin yeniden üretim sürecinde yaptığı düzeltme ve katkılar üzerinde duruluyor. Gelenek’in katkısının merkezinde iktidar perspektifinin, devrim yapma iradesinin bulunduğu hatırlatılıyor.
‘McDonalds’ın kapatılması örnek olacak’ diyor, ODTÜ öğrencisi Evrim Gezer… ODTÜ’deki McDonalds’ın kapatılmasının anti emperyalist mücadelede üzerine basılacak bir kazanım olduğunu vurguluyor. “Ekonomik kriz” gerekçelendirilmesiyle ilgili olarak ise, oldukça net açıklamalar yapıyor.
Edip Aktar Sanayisizleşme ve işçi sınıfı başlıklı yazısında sanayileşme ve kalkınma tartışmalarının bir alt başlığı olan sanayisizleşme tartışmalarına giriyor. Aktar, mutlak anlamda sanayisiz bir kapitalizmin var olamayacağını savunuyor ve alternatif gelişme modelleri olup olmayacağını irdeliyor.
Türkiye ve Pakistan… Emperyalist ilişkiler ağı içinde benzer onursuzlukları paylaşmış ve paylaşmakta olan iki ülke. Meral Rana Balkaner ve Haluk Ardan’ın ortak çalışması olan Emperyalizm şemsiyesi altında: Türkiye ve Pakistan yazısını ilgiyle okuyacağınızı düşünüyoruz.
İki belgemiz var bu sayıda. Biri Yunanistan Komünist Partisi’nin (KKE), gençlik örgütü KNE’nin 8. Genel Kurulu’na gönderdiği mesaj. Yunanistan’da komünist hareketin gençlik içerisinde kazandığı mevziler ve hedeflerine ilişkin oldukça açık veriler sunuyor.
İkinci belge ise, Türkiye Komünist Partisi Siyasi Bürosu’nun kısa bir açıklaması.
Mart sayısında görüşmek üzere…