AKP-MHP tarafından seçimlerin yaklaşık 1,5 yıl önceye alınarak 24 Haziran tarihine çekilmesi normal bir süreç olarak görülemez. Bu adım, düzenin sahipleri için bir zorunluluktan öte doğrudan gerici-faşist koalisyonun bir tercihi olarak karşımıza çıkmış, ülkemiz bir dayatmayla karşı karşıya bırakılmıştır. Bu anlamıyla 24 Haziran seçimleri baskın bir seçim olmanın ötesinde basbayağı korsan bir seçimdir ve seçimin meşruiyeti temelden sorgulanmak durumundadır.
Bugünkü tablonun birdenbire ve kendiliğinden ortaya çıktığını söylemek, en hafif tabirle saflıktır. Öncesinde gelişen sürecin tamamı, bunun, AKP ve MHP tarafından adım adım planlanan bir seçim darbesi olduğunu açık olarak göstermektedir. YSK tarafından atılan adımlar, seçim mitingleri gibi düzenlenen AKP örgüt kongreleri, seçimlere yıllar varken AKP ve MHP arasında kurulan ittifak, bu ittifakın yasal zemininin hazırlanması, düzen medyasındaki hamleler gibi bütün hazırlıklar, öncesinde planlanan bir seçim darbesinin işaretleri olarak görülmelidir.
Gerici-faşist ittifakın kendisi dışında düzen içi bütün rakiplerini hazırlıksız bırakarak zaten adil olmayan seçim sisteminde kendisine bir avantaj yaratma isteği yeni bir adaletsizlik, hile ve dayatmadır. Henüz seçim ve uyum yasalarının bile çıkmadığı, seçimin kurallarının bile belli olmadığı, cumhurbaşkanlığına nasıl aday olunacağının bile belirlenmediği ve her an “oyun içinde kuralların değişebileceği” bir seçimle karşı karşıyayız.
Bütün bu çıplak gerçekler ortadayken seçimlerin 24 Haziran’a alındığı saatlerde bir kez daha uzatılan OHAL, seçimlerin akıbetini gözler önüne serer niteliktedir. OHAL koşullarında yapılan seçimlerin güvenliği yoktur.
Bu süreçte emekçilerin temsilcileri ise seçim dışı bırakılmıştır. Sosyalist, komünist ve emekten yana olan partiler, YSK tarafından “yeni düzenleme adıyla” yok sayılmıştır.
Bu seçim gayri meşrudur!
Karşımızdaki tablo emekçi halkımızı sermaye düzenine ve düzenin seçim siyasetine mahkum etmek dışında bir anlama sahip değildir. Söz konusu süreç, düzen siyasetinin aktörleri arasında geçecek adaletsiz bir yarıştan müteşekkildir. AKP-MHP karşıtı olduğu iddia edilen burjuva güçlerinin ya da “düzen muhalefetinin” siyasal ufku kağıtüzerinde bir parlamenter sisteme geri dönüşten ibarettir. Ortada ülkemizin geleceğine dair burjuva güçlerin temelden “farklı” bir programı bulunmamaktadır.
15 yıldır ülkemizde yaşanan karşı-devrim süreci, bugün düzen muhalefeti tarafından reddedilmemektedir. Gericilik veya emperyalizm karşıtlığı düzen muhalefetinin gündeminde değildir. TÜSİAD’a, NATO’ya, Avrupa Birliği emperyalizmine, ABD emperyalizmi ile stratejik ortaklığa, zorunlu din derslerine, tarikatlara, Gümrük Birliği anlaşmasına, ABD’nin Suriye’ye yerleşmesine “hayır” demeyenlerin AKP-MHP ile hangi konularda farklılaştığı emekçi halkımız tarafından sorgulanmalıdır.
Her seferinde “kurtulmak için son bir kez” diye emekçi halkımızın önüne çıkartılan seçeneklerin bugüne kadar hiçbir yarar sağlamadığı açıktır. Daha 4 yıl önce Erdoğan’a alternatif diye gösterilen aday bugün Erdoğan’a oy verecektir. Bugün, AKP’nin kurucuları, Sivas katliamının failleri, Bahçelievler katliamının ortağı faşizm artıkları, Suriye’de ABD emperyalizmi ile işbirliğini savunanlar, AKP’nin önünü açan Yetmez Ama Evetçiler gibilerle kol kola girilerek aynı oyun bir kez daha oynanmaktadır. Bu arayışlar bugüne kadar olduğu gibi 24 Haziran’da da emekçi sınıfların çıkarlarına hizmet etmeyecek ve ülkemizin kurtuluşunu sağlamayacaktır.
Emekçilere, ilericilere ve yurtseverlere dayatılan bu oyunda biz komünistlerin yeri yoktur. Bu dayatmaya, darbeye ve tezgaha boyun eğerek adaletsiz bir seçimin parçası olmanın, kuralları AKP-MHP tarafından konulan oyuna meşruiyet katmak dışında bir anlamı bulunmamaktadır. Tam tersine, komünistlerin asli görevi, bu gerici, işbirlikçi ve emek düşmanı düzene karşıtopyekun mücadele etmektir.
Tüm bu adaletsizliklerin üstesinden gelebilecek yegane güç işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlü gücüdür. Bu gücün ortaya konmadığı her durumda, burjuvazinin hile ve dayatmalarına maruz kalınacağı, burjuvazinin siyasi kanatlarınca sunulan seçeneklere mahkum kalınacağı bir kez daha görülmüştür. Bu güç ortaya konulmadan sorunun etrafından dolaşacak çözümler de popüler isimler üzerinden yürütülecek kampanyalar da sadece düzenin bu oyununun parçası olmak anlamına gelecektir.
Emekçilerin ölüm ile sıtma arasında seçim yapmaya mahkum bırakıldığı bu adaletsiz oyunun komünistler bir parçası olmayacak, düzenin taraflarından birini seçmeyecektir. Biz başka bir düzen ve cumhuriyet öneriyoruz!
Bugün Türkiye’de emekçilerin gerçek gündemi, yine emekçilere saldırıya dönüşecek olan tepetaklak giden bir ekonomi ile güçlü bir kriz beklentisidir. Haziran sonrasında özelleştirmeler, taşeronlaştırma ve güvenlik soruşturmaları ile yine emekçilerin işlerine göz dikilmesi, emperyalizmin bölgeye müdahaleleriyle birlikte artan güvenlik tehditleri ve gericiliğin yarattığı toplumsal baskı gibi somut başlıklar emekçi halkın karşı karşıya kalacağı gerçeklerdir. Patron sınıfının emekçilere karşı AKP iktidarı boyunca yürüttüğü saldırıların daha da artacağı görülmelidir.
Partimiz Türkiye Komünist Hareketi, bu korsan seçimin parçası olmayacak, 24 Haziran’da sandığa gitmeyecektir.
Partimiz, tamamen gayri meşru olan bu dayatma karşısında mücadeleyi 24 Haziran tarihinin ötesine taşıyacak, düzenin tüm saldırılarına karşıyegane güç olan işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlü gücünün büyütülmesi için yükseltecektir.Tüm imkanlarıyla kapsamlı bir çalışmayı 1 Mayıs ile birlikte planlayacak olan Türkiye Komünist Hareketi, 24 Haziran sonrasında da büyük bir kararlılıkla emekçilerin eşit, bağımsız, laik cumhuriyeti için, Sosyalist Cumhuriyet için tüm alanlarda mücadeleyi yükseltecektir.
Emekçi halkın ekmeğine ve geleceğine göz koyanların, umudu ve mücadeleyi 24 Haziran oyunu ile sandığa gömmelerine izin vermeyelim!
Bu oyunu bozmak örgütlü gücümüzle mümkündür!
Paranın saltanatına, yobazın karanlığına ve emperyalizmin boyunduruğuna karşı yeni bir Cumhuriyet için emekçileri, gençleri, kadınlarıörgütlü mücadeleye çağırıyoruz!
TÜRKİYE KOMÜNİST HAREKETİ