Gelenek artık altıncı yılına giriyor ve tastamam altı yıldır ağız tadıyla bir “Ekim” yazısı yazma şansına nail olamadık! Şimdi tam 74 yıl sonra bırakalım toplumsal yıkımı, Lenin’in ülkesinde Lenin’in büstlerinin dinamitlenerek havaya uçurulmasının teknik nedenlerle sakıncalı bulunduğu bir sırada Ekim devrimi için bir şeyler yazmak gerçekten kolay olmuyor.
Bu nedenle karşı-devrimin zaferinin önünü açan gelişmelere değinmek açıkçası daha fazla işime geliyor. Hoş bu gerekli de… Bugünkü karşı-devrimci sürecin rotasının değişme olasılığının çok azaldığı bir durumda bile Ağustos’taki gelişmelerin karanlık yönlerinin aydınlığa kavuşması önemlidir.
Üzerinden iki ayı aşkın bir zaman geçti ve bir biçimde gelişmelerin kimi yönlerine işaret edildi. Ancak eldeki ipuçlarını anlamlı bir bütün haline getiren değerlendirmelerin çok az yapıldığı görüldü. Ben böyle bir bütüne ulaşmada bir tür sesli düşünmenin bize yararlı olacağı kanısındayım. Doğası gereği bu düşünme sürecinde spekülatif bir yan mutlaka olacaktır.
Sovyetler Birliği’nde sekiz kişilik komite yönetimi devraldığında sevinmemek mümkün değildi, ama “bu da nereden çıktı” sorusunu sormadan edemiyorduk. Bir müdahale elbette bekleniyordu. Ancak Sovyetler’deki siyasal güçlerin tüm hazırlıkları iki değişik plan etrafında yoğunlaşmaktaydı. Devreye giren ise ne birisine ne ötekisine uydu.
Beklenenlerden ilki, bu tuhaf girişimden yaklaşık 20 gün kadar önce çok açık bir biçimde yönetime el koyacaklarını açıklayan üst düzey subayların bu doğrultuda adım atmalarıydı. Bu adımın tanımı, hangi siyasi hedeflerle gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin bir “askeri darbe” olacaktı. Ülkedeki tüm silahlı güçlerin kritik noktalarını kontrol eden ve Kara Kuvvetleri eski Komutanı Valentin Varennikov, İçişleri Bakanı eski Yardımcısı Boris Gromov, bazı ordu komutanları ve Savunma Bakan Yardımcısı’nın da aralarında bulunduğu bu kesimin fiili girişime göre kat kat daha profesyonel bir tarzda hareket edecekleri muhakkaktı.
İkinci beklenti daha siyasal bir içerik taşımaktaydı. Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin ana gövdesini oluşturan Rusya Komünist Partisi yönetiminin başını çektiği bir grup, önce komünist partisini reformistlerden arındırma, arkasından tedrici yöntemlerle perestroykayı hizaya getirme projeleri yapıyorlardı. Bu grubun Kasım ayındaki SBKP Kongresi’nden önce Gorbaçov”un partiden istifasını sağlamak ve doğacak boş luğu Anatoliy Lukyanov liderliğindeki bir ekibin doldurmasını sağlamak için girişimleri olduğu biliniyordu.
Her iki planın da birbiri ile iç içe geçtiği kadro ve hedefleri olmakla birlikte, ayrı kanallardan harekete geçecekleri çok açıktı.
Bunlardan ilkinin sosyalizmin geleceği için fazla anlam taşıyamayacağını, ancak yine de karşı-devrim süreci karşısında daha sonra takviye edilmesi gereken bir fren işlevi göreceğini daha önce birkaç kez belirtmiştik. İkincisi için ise şu söylenebilirdi: Sovyet komünistleri son beş yılın performansı veri alındığında partideki böyle bir operasyonu sonuna kadar götürebilecek örgütlülükte değillerdi.
Sonuçta ne öyle ne böyle bir tuhaf girişimle karşılaşıldı. Hemen herkesin böyle darbe olmaz dediği şeyi tanımlamak gerçekten güçtür. Girişimin yöneticileri arasında Pavlov, Yanayev ve Yazov’un olması bu işte baştan bir terslik olduğunu zaten gösteriyordu. Böylesine cüret isteyen bir adım ılımlı insanlarla atılamazdı.
Bana göre Komite’de şaşırtıcı olmayan iki isim Boris Pugo ve Oleg Baklanov’du. Diğerlerinin şu veya bu biçimde Gorbaçov’un adamları olmak gibi bu girişim için fazla şaibeli özellikleri vardı. Nitekim Genel Sekreterleri’ne ellerinden geldiğince hizmet ettiler.
Peki neden böyle bir girişim?
Bu sorunun yanıtlarında kesinlik aramak için çok erken. Ancak ilk akla gelen, girişimin kendilerini de aşan başka girişimleri öncelemesi ve onların önünü kesmesi amacıyla yapılmış olmasıdır. Zaten şimdi darbeci olarak yargılanan insanların tamamı hükümetin en üst organlarında yeralmaktadırlar. Hatta 8 kişilik komite en önemli bakanlıkları kapsayan bir kabine olarak tanımlanabilir. Dünyanın hiçbir yerinde kendisine karşı darbe yapan bir komite görülmemiştir. Bu anlamda komite üyelerinin kendilerini yaptıkları işin tamamen yasal olduğuna inandırmış olmaları pek muhtemeldir. Bu kapsamda Gorbaçov ile yürütülen pazarlıkların içeriğini şu anda kestirmek zor olsa bile pazarlığın varlığından hiç kuşku duyulmamalıdır.
Arzu edilen bir yumuşak geçişti. Komite üyeleri arasında gelişmeler karşısında izlenecek yolları farklı farklı kurgulayanlar ve girişimin kendisine değişik anlamlar yükleyenler elbette vardı ve Pugo’nun sonu mutlaka bu bağlamda değerlendirilmelidir. Ancak şurası açıktır; komite darbe yapmak için örgütlenmemiştir.
Bilinen acemiliklerin yanısıra şu dört öge bu yargımızı desteklemektedir:
- Parti içerisindeki sol kanadın kimi yerlerdeki rastlantısal katılım dışında girişimin kendisinden doğru dürüst haberi olmamıştır.
- Silahlı Kuvvetler’de “darbeci generaller” olarak tanımlanan liderlik kadrosu kendi tasfiyelerini hızlandıran fiyaskonun önüne geçmek için dahi hareket etmemişler ve girişime soğuk bakmışlardır.
- Silahlı kuvvetler içerisinde bu tür bir harekat için en uygun siyasi ve örgütsel güvencelere sahip olan İçişleri Bakanlığı Birlikleri (OMON) kesinlikle devreye sokulmamışlardır.
- Ülkedeki sağcı güçlerin son dönemlerde ciddi olarak korktukları şeylerden birisi olan “kızıl taban terörü” bu anlamda belli bir olanak varken kullanılmamıştır. Bu türden bir “kitle hareketi”nin Sovyetler Birliği gibi bir ülkede hiçbir temelinin olmadığı söylenemez. Siyasi bir önderlik, bu anlamda “işte halk desteği” denilebilecek bir kalabalığı çok kısa sürede sokağa dökebilirdi (ki bu tür denemeler girişim öncesinde zaman zaman yapılmıştı). Oysa meydanlar deklase Arbat çocuklarına bırakılmıştır.
Bu çerçevede “darbe”den sözedilemez. Bu çerçevede ortaya çıkacak olan en fazla Gorbaçov’u yola getirmedir. Yola getiremedikleri için onu tekrar Moskova’ya getirerek bitirdikleri bir serüven.
Serüvenin gizemli yönlerinin en azından bir bölümünü “darbe”cilerin mahkemelerinde öğrenebileceğimizi düşünüyorum. Ancak bu arada kendi toprağında ölmekte olan bir geleneğin 75. yılına giriyoruz. Bu geleneğin dünyanın dört bir yanında yeniden üretilebilmesi için ve günah ve sevaplarıyla Boris Pugo, Sergey Fedoroviç, Ahromeyev ve Nikolay Yefimoviç Kuriçina’nın anısına “Hurra!”