3 Kasım 2002 Genel Seçimleri öncesinde hazırlanan Seçim Bildirgesi
Onlar zengin partileridir. Bir zamanlar Turgut Özal açıkça itiraf etmişti: “Ben zenginleri severim” diye. Hiç değilse açık sözlüydü ya da öyle görünmeye çalışırdı. Şimdiki partiler sömürücülerin, asalakların, başkalarının emeği üzerinden geçinenlerin çıkarlarını savunup yoksul insanlardan destek istiyorlar. Hatta utanmadan “bu düzen değişmeli” diyorlar. Bu düzen sayesinde küpünü dolduran, Amerika’dan ruhsatlı yobaz Tayyip’in “bu düzen değişmeli” sözüne kim inanır
Türkiye Komünist Partisi bu düzenden zarar görenlerin partisidir. Türkiye Komünist Partisi işçilerin, yoksul köylülerin, onurlu aydınların partisidir. Türkiye Komünist Partisi yoksulların, yoksulluğun acısını çekenlerin partisidir. Bu nedenle Türkiye Komünist Partisi yoksulluğu sevmez. İnsanlar arasındaki eşitsizlikleri arttıran bugünkü düzeni sevmez. Bizleri yoksullaştıran, açlığa, işsizliğe mahkum eden bugünkü düzenin sahiplerini de sevmez. Bu düzen değişmeli diyen TKP ise, bu düzen mutlaka değişecektir.
Onlar IMF’ci partilerdir. Bir zamanlar düzen partileri daha utangaçtı. Emperyalist-lerin bizim gibi ülkeleri borç tuzağına düşürüp yağmalamak için kurdukları IMF ile pazarlık edermiş gibi yaparlardı. Şimdi “ekonomik programı sürdüreceğiz” lafından başka bir şey söylemiyorlar. Nedir bu ekonomik program? İşçi ücretlerini düşür, sağlık ve eğitime bütçeden pay ayırma, yatırım yapma, IMF’ye yani Amerikalı Avrupalı patronlara faiz borcunu öde! Onların ekonomik programı budur. Onların hepsi IMF’cidir, hepsi IMF memurudur. İktidara gelebilmeleri için IMF’nin onayı gerekir. Bu nedenle sırayla ABD’ye gidip kendilerini tanıtırlar. Bazıları ise Tansu gibi, Derviş gibi zaten ABD’den buraya yollanmışlardır.
Türkiye Komünist Partisi IMF yöneticileri ile masaya bir kez oturacaktır. Diyecektir ki, “borç filan yok, şimdiye kadar bu ülkeyi yağmaladığınız yeter”. Bu denebilir. Tarihte bunu diyebilen, “dış borçları ödemiyorum” diyen ülkeler olmuştur. Bizim neyimiz eksik? Onlardan daha mı az cesur, daha mı az onurluyuz? Hayır bizim tek bir sorunumuz var: IMF reçetelerinden, yani bu ülkenin yoksullaşmasından rahatsız olmayan mutlu bir azınlık tarafından yönetiliyoruz. TKP “IMF’den kurtulacağız” diyorsa bu azınlık yönetimden sökülüp atılacaktır.
Onlar özelleştirmeci partilerdir. Bir zamanlar ülkemizde devlete ait fabrikalar vardı. Bu kamu işletmeleri, yani KİT’ler özel sektöre ucuz ara mal sağlıyor; ama, her şeye rağmen ülke ekonomisi için hayati önem taşıyorlardı. Belli bir süre sonra açgözlü patronlar “bunları bize verin” diye tutturdular. Onların sözcüsü partiler “özelleştirme tek çare” diye onayladılar. Sonra ne oldu? Verimli devlet işletmeleri yok pahasına özel sektöre devredildi. Onbinlerce işçinin çalıştığı fabrikaları kapatıp arazilerin üzerine oturdular. Bazılarının içini boşaltıp tekrar devlete sattılar. Özelleştirmeler nedeniyle Türkiye ekonomisi küçüldü, işsizlik arttı, yağma düzeni güçlendi. Her söze “devlet-millet” diye başlayan sağcı partiler “devlet işletmeleri”ne karşı düzenlenen bu büyük sabotajın arkasında durdular, durmaya devam ediyorlar.
Türkiye Komünist Partisi’nin bu konudaki sözü açıktır. Bütün fabrikalar emekçi halkın malıdır. Son yıllarda özelleştirilenler dahil olmak üzere bütün işletmeler ve bankalar devletleştirilecektir. TKP’nin kuruluşuna öncülük edeceği düzen olan sosyalizmde devlet, baskı ve zulüm aracı olmaktan çıkartılacak, toplumsal zenginliklerin eşitsiz paylaşımına neden olan sömürü çarkını durdurmaya hizmet edecektir. TKP “devletleştireceğiz” diyorsa, “özelleştirmeci” partilerin sonu yakın demektir.
Onlar halk düşmanı partilerdir. Bir zamanlar bütün dünyadaki ezilenlerin mücadelesi sayesinde ücretsiz eğitim ve sağlık hizmetini kabullenmişlerdi. Ancak uzun bir süredir buna da tahammül edemiyorlar. Okullarımız, üniversitelerimiz, hastanelerimiz birer ticarethane haline getirildi. “Eğitime ayıracak paramız yok” diyen devlet özel üniversitelere oluk oluk kredi aktarıyor. SSK ve üniversite hastanelerini kaderine terk eden iktidar insan sağlığı üzerinden kâr etmeyi marifet sanan özel işletmelere bedava arazi tahsis ediyor. Bütün bunların sonucunda parası olmayan cahil kalsın, parası olmayan sokakta can versin! Buna serbest piyasa ekonomisi diyorlar. Yani orman kanunlarının geçerli olduğu bir düzen.
Türkiye Komünist Partisi herkese parasız ve eşit eğitim diyor, herkes için parasız ve eşit sağlık hizmeti diyor. En temel insan hakkı olan eğitim ve sağlığı kâr kapısı olarak gören zihniyetle hesaplaşacağını söylüyor. İşçilerden, emekçilerden kesilen vergilerin özel okul ve hastahane sahiplerine aktarılmasına izin vermeyeceğini açıkça belitiyor. İnsanın insan gibi, yaşadığı düzen olan sosyalizmde işsiz ve aç kimse olmayacağı gibi eğitimsiz kimse de olmayacak, hastane kuyruklarında can veren yoksul insanlara rastlanmayacak. TKP “parasız eğitim ve sağlık” diyorsa, paralı eğitim ve sağlıktan yana partiler yandı demektir.
Onlar bize hayatı zorlaştıran partilerdir. Bir zamanlar “sudan ucuz” diye bir deyiş vardı. Şimdi su da pahallandı. Pınarlarımızdan akan su bile plastik şişelere doldurulup fahiş fiyata satılıyor. Yoksul köylü ürettiği sütü gıda tekellerine “sudan ucuz”a teslim etmek zorunda. Ama kentteki emekçi, sütü de suyu da ucuza alamıyor! Bu düzen hayatı zorlaştırıyor. Büyük çoğunluğun hayatı zorlaştıkça birileri daha çok para kazanıyor. Büyük kentlerde oturan emekçiler canla başla kazandıklarını ev kirasına, telefona, elektrik faturasına, ulaşıma ve doğalgaza ya da odun-kömüre harcamak zorunda kalıyor.
Türkiye Komünist Partisi yaşanası bir düzen için, sosyalizm için mücadele ediyor. Sosyalizmde insanca yaşayacağımız konutlara çuval dolusu para ödemeyeceğiz. Isınmak, aydınlanmak, bir yerden bir yere gitmek için kara kara düşünmeyeceğiz. Su içerken Sabancı ve benzerlerini zengin etmek zorunda kalmayacağız. Bütün bunlar düş ya da hayal değil. İnsanoğlunun temel ihtiyaçlarını kâr kapısı olarak görenlere fırsat vermezsek bütün bunları kolaylıkla gerçekleştiririz. TKP “fatura terörüne, sudan şeylere para ödemeye son” diyorsa, soyguncuların hapı yuttuğu kesindir.
Onlar Türkiye’yi hızla açlığa götüren partilerdir. Bir zamanlar bu ülke “kendi kendisini besleyebilmekle” övünürdü. Büyük toprak sahiplerinin, yüksek kredi faizlerinin ve her geçen gün artan gübre ve mazot giderlerinin baskısına rağmen emekçi köylülerimiz soframızdan ekmeğimizin, sütümüzün, aşımızın eksik olmaması için uğraşırlardı. Şimdi ülke tarımı uçurumun eşiğinde. Avrupa Birliği “devlet tarımdan desteğini çeksin” diye emrediyor, Ecevit “tamam” diyor. IMF “artık filanca bölgede tütün ekmeyeceksin” diyor, Bahçeli “emriniz olur” cevabını veriyor. Ülkemiz artık temel gıda maddelerini dışarıdan alıyor, hayvancılık ölme noktasında, kentlerde açlık başladı, yoksul köylü perişan…
Türkiye Komünist Partisi planlı ekonomiyi tarıma da taşıyacaktır. Eğer emperyalistlerin sözünü dinlemekten, sömürücü ve asalak sınıflara boyun eğmekten kurtulursak, Türkiye’de açlık değil, bolluk olur. Sosyalizmde başkasının emeğinden geçinerek zenginleşen kimseye yer olmayacak. Büyük arazilere el koyarak hepimizin iliğini kurutan toprak sahiplerine “buraya kadar” dememiz yeterli. Yoksul köylünün ürettiği buğdayı, domatesi, taze meyveyi, zeytini, tütünü, ayçiçeğini, pamuğu, fındığı yok pahasına kapatıp sonra bunların işlendiği fabrikadaki işçileri sömürerek palazlanan patronlara “yeter artık” diye karşı koymamız yeterli. Onlardan kurtulursak, tarımı da sanayimizi de yeniden örgütler, yeniden kurarız. TKP “bu ülke kendi kendisini besler, hem de en iyi şekilde” diyorsa, başkalarını aç bırakarak zenginleşenlerin çekeceği var demektir.
Onlar ülkemizi yabancı sermayeye, emperyalist kurumlara teslim eden partilerdir. Bir zamanlar bu ülkede komünistlere karşı iğrenç bir yalan tekrarlanır durur ve “kökü dışarıda” denirdi. O zaman da, şimdi de bu düzenin sahipleri emperyalist ülkelerin suç ortağıdır. Onlar ülkemizi Amerika Birleşik Devletleri’nin bir eyaleti haline getirmek için uğraşmaktadırlar. Zamanında yoksul insanlarımızı binlerce kilometre ötedeki Kore’de Amerikan askerlerine korumalık yapsın diye ölüme yollayanlar onlardır. Şimdi ABD’nin peşinden Afganistan bataklığına saplanmış durumdayız. Aynı kafayla yarın Irak’taki bir savaşın suçuna ortak olmamız için ellerinden geleni yapıyorlar. Türkiye’nin, en büyük terör örgütü NATO’ya üyeliği, ülkemize emperyalist ülkelerin jandarması olmaktan başka ne kazandırmıştır? Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik yoluna girmesi, emperyalistlerin ülkemizi daha kolay talan etmesinden, daha fazla denetim altına almasından başka neye yarayacaktır
Türkiye Komünist Partisi ülkeyi bütün bu emperyalist kurumlardan çıkaracak, onlarla yapılan bağımlılık anlaşmalarını yırtıp atacaktır. Merak etmeyin, Amerika’nın yanıbaşındaki küçücük ama onurlu ada Küba’nın yaptığını 70 milyonluk Türk, Kürt ve diğer halklardan emekçiler kolaylıkla yaparlar. Yeter ki, saltanatlarını emperyalistlerin kucağında ve onların yardımıyla sürdürenlerden kurtulalım. TKP “bu ülke bağımsız olacaktır” diyorsa, besbelli sosyalist Türkiye onurlu, kişilikli ve özgür bir ülke olacaktır.
Onlar halklar arası düşmanlığı körükleyen partilerdir. TKP Türk, Kürt ve bütün emekçilerin kardeşliğini, eşitliği, özgürlüğü ve barışı savunur. Onlar işsizliği doğal gören ve ücretler düşüyor diye işsizlikten hoşnut olan partilerdir. TKP planlı ekonomi sayesinde en doğal hak olan çalışma hakkını garanti altına alacaktır. Onların topu birden sağcı partilerdir, Derviş ve Baykal gibilerinin “sol”cuyum diye ahkam kesmesi halkı kandırmak içindir. Onlar küçük bir azınlığın büyük çoğunluğun sırtından yaşadığı bir düzenin, kapitalizmin partileridir. TKP, sınıfsız, sömürüsüz, eşit ve özgür bir Türkiye ve dünya için mücadele eden bir partidir. Onlar çetecilerin, rüşvetçilerin, kalantorların, faşist katillerin, yobazların partileridir. TKP işçi ve emekçilerin vicdanı, onların aklıdır. TKP “Türkiye işçi sınıfına selam” diyen Nazım Hikmet’in partisidir. TKP ezilen halkın partisidir.
TKP mevcut düzenden zarar gören milyonlarca insanın gücünü birleştirmek için seçime katılmaktadır. Bugün mücadele etmezsek yarın daha kötü olacaktır. Yarını düşünmezsek bugünü de kaybedeceğiz. Bugünü ve yarını kazanmak, hakkını akbabalara yedirmemek için oyunu TKP’ye ver, Türkiye Komünist Partisi’ne katıl. Unutma: Sermayenin saltanatı varsa, senin Türkiye Komünist Partin var!
PARANIN SALTANATI VARSA HALKIN TKP’Sİ VAR