33. kitabımızla 1990 yılının sonuna gelmiş bulunuyoruz. 1991 yılında hem dizimizin sizlere herzaman olduğu gibi düzenli bir periyodla, hem de daha doyurucu bir içerikle ulaştırmayı hedefleyeceğiz. Yine bu yıl yayınevi olarak da programımıza aldığımız kitap basımları olacak. Bu programın ilk adımını Metin Çulhaoğlu’nun Yürüyüş, Yurt ve Dünya ve Sosyalist İktidar dergilerinde yayınlanmış bulunan çalışmalarından bir derleme oluşturacak.
Elinizdeki kitap ise altı yazı içeriyor. İlk yazımız aslında “Dergiler Platformu”nun hazırlamakta olduğu özel sayı için hazırlanmıştı. Özel sayı anti demokratik bir şekilde matbaadan toplatıldığı için burada yayınlanacak olan yazımıza sayfalarımızda yer veriyoruz.
İkinci yazımız Nevzat Levent Taşçı’nın imzasını taşıyor. Taşçı sosyalist hareketin önemli kişiliklerinden Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın İslam, Osmanlı toplum yapısı ve Kemalizm üzerine görüşlerini irdeliyor, tartışıyor. Yazarın Kıvılcımlı’nın mirasını başka bağlamlarda değerlendirmeyi sürdüreceği bir çalışmasını önümüzdeki aylarda yayınlayacağız.
Üçüncü yazı konuk yazarımız Ahmet Hamdi Dinler’in Sovyetler Birliği’ndeki perestroyka sürecine ilişkin değerlendirmelerini içermekte. Dinler, perestroykanın SSCB’de kapitalizmin restorasyonu tehlikesini yaratan gelişiminde uluslararası iktisadi etkenlerin rolünü açığa çıkartmayı deniyor.
Bunları Türkiye üzerine iki çalışma izliyor. Kenan Çözer makalesinde Türkiye’de son yıllarda izlenen vergi politakalarının değişik yönlerini tartışıyor. Gelenek‘te ilk kez imzasına yer verdiğimiz arkadaşımız Nihal Öztürk’ün yazısı ise “Türkiye’de Tarımın Yapısı” başlığını taşıyor.
Kitabımız E.Esin Bozoğlu’nun bir yazısıyla son buluyor. “Mefisto ya da Faust” geçtiğimiz haftalarda vizyona giren Istvan Zsabo’nun Mefisto adlı filmini değerlendiriyor.
Okurlarla bölümümüzü kapatmadan bir konuya değinmek istiyoruz. Hedef dergisinin son sayısında Zeki Tombak imzalı bir yazı (!) yayınlandı. Gelenek ve Siyaset‘te geçen aylarda yayınlanan ve birlik süreçlerini konu alan çalışmalardan yola çıkan yazı bizlere yönelik olarak siyasi adaptan yoksun bir üslup ve içerik sergiliyor. Bu saldırganlığa ilişkin Siyaset gazetesinde bir kısa değerlendirmeye yer verdik. Bunun ötesinde, sözkonusu yazıyı eleştiri değil provokasyon saydığımızı belirtmekle yetiniyor, başka bir tartışmaya gerek duymuyoruz.
1990 yılında gerek solun gündeminde, gerekse Gelenek sayfalarında sosyalist hareketimizin birlik ve partileşme sorunları önemli bir yer doldurdu. Ancak 1990 doldurulan yerin hakkını veremeyen deneylerle son buldu. 199l’in bu konuda önemli farklılıklar getirmesini diliyor ve hedefliyoruz.
Gelenek, geniş bir grevler dalgasıyla girmekte olduğumuz yeni yılda devrimci marksizmin sahipsiz kalmış alanında sorumluluklarını yerine getirmeye devam edecek…