Gelenek Sayı 17

YİRMİNCİ YÜZYILDA ULUSAL SORUN VE MİLLİYETÇİLİK

"Arkadaş, güzel şeyler söylüyorsun ama, acaba "filanca" konuda ne getiriyorsun?"Türkiye solunun 1980 öncesinde kendi bünyesindeki iletişim ağında sık sık rastlanan bir soru türü oldu bu. Bir anlamı da vardıTürkiye solu kendi içerisine yönelik olarak, dört-beş tane ayrışma noktası yakalamıştı. Bir hareket filanca konuda bunu diyordu, ama örneğin, Sovyetler Birliği üzerine ne getiriyordu? Gerçekten önemliydi. 1980 öncesinde pek de derin sayılamayacak bir teorik birikim ile yaşayan Türkiye solcusu, hiç değilse kimi konularda ayrım noktalarını kavrayabiliyor, fazla yol açıcı olmasa da parti, sosyalist sistem, faşizm, ittifaklar, devrim stratejisi gibi konular üzerinde düşünebiliyordu.Üzerinde düşünülen ve "arkadaş" diye başlanılan konulardan birisi de "ulusal sorun"du.Türkiye...

BİR YAZININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Türkiye solu, ideolojik netleşme ve sağlıklı ayrışmalarla sonuçlanabilecek bir tartışma ve olgunlaşma dönemini yaşıyor. Netleşme ve ayrışmaların sağlıklı bir yapıda sonuçlanmasının bazı ön gerekleri var. Birincisi şöyle ifade edilebilir: Türkiye solu 150 yıllık sosyalist mirasın ve kendi tarihinin yeterince kristalleşmemiş konularını sosyalist ideoloji ve pratiğe sızmaya çalışan deformasyonları doğru teşhis etmek durumundadır. İkincisi ve daha önemlisi teşhislerin ve bunlara bağlı olarak ortaya atılan tezlerin sağlam teorik temellere dayandırılması farklı anlamların yüklenebileceği "açık"ların bırakılmaması gerekiyor.Gelenek Kitap Dizisi'nin 16. sayısında yer alan A. Hamdi' nin "Türkiye'de Sosyal Demokratlar mı Var?" başlıklı yazısı yukarıdaki anlamda doğru bir teşhise dayanıyor veya aynı anlama gelmek...

KAŞ YAPAYIM DERKEN…

Sovyetler'ce başlatılan yeni süreçlerin uluslararası sosyalist harekette öncelikle "sağ" yönelimlere yol açabileceği Gelenek’te sıkça vurgulandı. Yeni süreçlere ilişkin "sağ" yorumların tanıdık yakından bilinen "yerli" örnekleri üzerinde de duruldu. Tüm bu çözümlemelere şöyle bir ek düşüldü: Sağ yorumlar kaçınılmaz biçimde içsel tepkilere neden olacak ve bir süreç içerisinde kesinlikle "sapma" olmayan ama özde "sol" bir almaşık belirginlik kazanacaktır.Ortaya çıkan gelişmeler en genel hatlarıyla bu söylenenleri doğruluyor. Gene de somut süreçler her zaman oldukça karmaşık bağlantılarla gerçekleştiğinden bir ek daha yapmanın yararı olabilir: Sosyalist sistemden kaynaklanan yeni yönelimlerin "sağ" yorumlarını hedef alan sol tepkilerin yanında en azından bir süre için bu kez...

OKURLARLA

Başlarken Mart ayında çıkması beklenen bir önceki kitabımızın gecikmesinden ötürü okurlarımızdan özür dilemek istiyoruz.Önce de belirttiğimiz gibi Gelenek'in baskı yerinin İstanbul'a alınması nedeniyle ortaya çıkan durumlar, bu gecikmenin başlıca nedeni oldu. Durumu bilmediklerinden ötürü bizleri arayarak Gelenek'e yakın ilgilerini belirten okurlarımıza teşekkür ediyoruz.Bu kitabımıza "Gündem"i oluşturan kısa bir değerlendirme ile başlıyoruz yine. "Düzenin Adı, Kaos" başlıklı Gelenek değerlendirmesinde Türkiye'deki siyasal düzenin yakın, ona bağlı olarak da sosyalist hareketin görevlerine ilişin gözlemlere yer veriliyor.Bu kitabımızın ana konusunu marksist düşüncenin Avrupa'da izlediği genel gelişim çizgisi oluşturuyor. Marksizme ilgisi ciddi olan herkes farkındadır: Nesnel-öznel diyalektiğinin ve bu diyalektiğin algılanış biçiminin, Marksist sisteme yaklaşımda...

GELENEK GÜNDEMİ: DÜZENİN ADI, KAOS…

İngiliz Başbakanı Thatcher, Türkiye'deki gazetecileri oldukça "disiplinsiz" bulmuş...Yazılanlara bakılırsa Thatcher bu izlenimi, yaşadığı bazı deneyler sonucu edinmiş. İstanbul'da eski İngiliz askerlerinin mezarları ziyaret edilirken ortaya çıkan kargaşa, Thatcher'i dehşete düşürmüş. Herbirinin ardında iri holdinglerin bulunduğu rengarenk basın organlarına haber ve resim yetiştirmek amacıyla gazetecilerin itişip kakışmaları, daha önemlisi zamanında sömürgeci Britanya İmparatorluğu’nun denizaşırı çıkarları adına şehit düşmüş askerlerin mezarları üstünde adeta tepinmeleri, muhafazakar Lady'yi çileden çıkarmış.Sisli ve rütbeli adanın soğuk lady'si, İstanbul'damezar bekçiliği yapıp oraya buraya bağırmak zorunda kalmış.Sisli ülkenin soğuk başbakanı, güneşli ülkemizde yaşanan gündelik kaos’un doğal olarak yalnızca tesadüfi bir görünümüne tanık olmuş. Oysa anarşi ya da karışıklık,...

EKONOMİZM: HAYALETİN YERİNİ SAPTAMAK…

En genel hatlarıyla ele alındığında ekonomizm yapı-üst yapı ilişkilerine bakıştaki bir çarpıklığı, öznenin nesneye yönelik dönüştürme gücünün algılanmasındaki bir eksikliği yansıtıyor. "Ne olduğunun" eksiksiz biçimde yazılabilmesi oldukça güç; bu nedenle ne olmadığının, daha doğrusu olamadığının yazılması bir almaşık oluşturabilir diye düşünüyorum... Bütün somut olgular gibi ekonomizm de, somutluğundan gelen zenginliği ile, anlaşılmasına ve aşılmasına yönelik çabalara karşı güçlü bir engel oluşturuyor. Böyle bir zenginliğin beliriş biçimi olan düzensiz yığını oluşturan ögeler, tarihsel sürecin farklı bölümlerinin ürünü.Günümüzde siyasal mücadelenin içinde olan bir insanın, ekonomizme karşı yüzyılın başındaki siyasetçiye göre daha bağışık olduğu söylenbilir mi?Kanımca yanıt "hayır". Nedenleri için ipuçları verilebilir: Tarihsel...

AVRUPA’DA MARKSİZM: UZAKTAN GÖZLEMLER

Haftalık Nokta dergisi daha geçenlerde çarpıcı kapağı, dayanılmaz bir humor içeren fıkra ve vinyetleri, nihayet dışardan Glucksmann, Rosanda, içerden de Akad, Belge ile Marksizm defterini dürmüşken söylenecek ne kaldı ki?Gelenek bu kitabını Avrupa soluna ayırdı. Marksist düşüncenin Avrupa'daki gelişimi de konunun içinde. Nokta'dan sonra Marksizm için olumlu bir şeyler söyleyebilmenin mümkün olup olmadığını tartarken "uzaktan gözlemler"le yetinebileceğim aklıma geldi. Yakına gitsem Gorz, Glucksmann, Rosanda, Colletti, Bahro vb. kapıda dikilmiş bekliyorlar. Onlardan kurtulsam bizden Özkök'ün, Akad'ın, Belge'nin eline düşebilirim.Arapça'ya ilişkin olarak Şerif Mardin'in bir kitabında aktardığı değinmeyi hatırlıyorum: Arapça bir cümleyi okuyabilmek için önce o cümlenin anlamını bilmek gerekiyormuş... Marksizmin de...

AVRO-KOMÜNİZMİN MAYASI

Avrupa solunu bir kez de Avrupa Komünizmi’ni merkeze alarak incelemek, bu çalışmanın bir amacı. Amacın bu şekilde tespit edilmesinden de anlaşılacağı gibi, Avrupa Komünizmi’nin kendi başına eleştirisi bu çalışmanın temel motifi olmayacak. Daha çok ortaya çıkış nedenlerini, neyin evrilmiş hali olduğunu gerilere giderek incelemeye çalışacağım. Bununla birlikte çizilen çerçeve içinde Avrupa Komünizmi anlatılırken bir göz de Türkiye'de olacak."Olgun"laştıran Yenilgiler Bir yenilgi "ertelenmiş başarı" olarak görülmezse fazla "olgun"laştırıcı etkiler yapıyor. 1848 Alman Devrimi’nin ardından Engels, devrim sırasındaki "sürekli devrim" sloganına, burjuva devrimlerinin 48 ya da 40 yıl sürebileceğini söyleyerek oldukça işlevsiz bir yer tanımıştı. Komün yenilgisinin ardından ise 1895 Önsöz'ü geliyor....

Sayıdaki Konular

Sayıdaki Yazarlar

    Hoşgeldiniz!

    Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

    Kayıt Ol!

    Kayıt olmak için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

    *Kullanıcı Sözleşmesi'ni ve Gizlilik Politikası'nı okuduğumu, anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim. Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası.

    Şifrenizi geri alın

    Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi veya okuyucu adınızı giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

    Oluştur