Gelenek Sayı 50

MAHALLE ÇALIŞMASINDA SOSYALİSTLERİN TABAN ARAYIŞI

Sayısal çoğunluk sağlamayı devrimci atılımın kaynağı sayan anlayışların liberal ve de popülist karakterine kafayı bozmadan politik mücadelenin yasalarını hatırlamak durumundayız. Bu hareket komünistlerin Türkiye'nin ihtilalci birikiminde jakoben sıfatını gururla sahiplenmesinde oynadığı rolü sosyalist devrimci düşüncenin emekçi kesimlerde taban bulmasında da üstlenmek zorundadır. Çark "çekiç saflarında mücadele verenlerin bu görevi ertelemeleri mümkün değildir. Bugün politik mücadelenin birincil sorunu sosyalizmin toplumsal tabanını genişletmektir.Tartışmalarımızda birçok kez önemine işaret ettiğimiz ideolojik mücadele meselesinin anlaşılabilmesi, bu meselenin kafamızı soyut biçimlerle meşgul etmemesi için sosyalizmin kalabalıklara taşınma işlemine daha fazla önem vermemiz gerekmektedir.Bu işlemin içeriği konusu çok sayıda yoldaşımız tarafından bu derginin sayfalarında ele alındı. İçerik...

KOMÜNİST NAZIM ARAMIZDA

Bu topraklarda savaşan devrimcilerin büyük bir şansı var: Bu topraklar çağdaş şiirin en önemli doruklarından birini bağrında yaşatmış, yüzyılımızın en büyük şairine Nazım Hikmet'e "memleket" olmuştur.Nazım bugün burjuva medyasının ve onun sanatçı bozuntularının iddia ettiği gibi melonkolik bir aşk şairi değildir, hiçbir zaman da olmadı. Nazım kemalizmin mahkemelerinde yargılanırken ne olduğunu, ne yaptığını ve neyi hedeflediğini burjuvazinin suratına haykırmıştır:"Ben komünistim bu muhakkaktır. Komünist şairim ve daha esaslı bir komünist olmaya çalışıyorum!"Garbaçov rüzgârlarını arkasına alıp pupa yelken düzene iltihak eden ve bugün karşı devrimin borazanını üflemekle meşgul bir takım "aydınlar" Nazım'a sahip çıkmak için kan ter içinde debeleniyorlar. Her fırsatta yazılar...

MAHALLE ÇALIŞMASI VE SINIF PERSPEKTİFİ

Bu yazımda, mahalle çalışmasının geçmişine genel bir bakış getirmeye, özellikle de bugünün verili koşullarında mahallelerin ne gibi bir potansiyele sahip ve hangi çalışma tarzına açık olduğuna dair ipuçları vermeye çalışacağım.Bunu yaparken bu konuda bir hayli "zengin" ve çeşitli özgüllükler taşıyan bir coğrafyayı Çukurova Bölgesi'ni, özelde ise Çukurova'nın şahdamarını oluşturan Adana'yı merkeze koyacağım.Mahalle çalışması deyince akla ilk gelen gecekondular ve "göç" olmakta, haliyle yapılan tahliller ve çıkartılan sonuçlar birbirine sıkı sıkıya bağlı ve birbirini besleyen bu iki olgu etrafında dönmektedir.60'ların sonunda başlayan ve 1970'li yıllarda doruğa tırmanan, göç temelinde "ekmek ve iş" derdini içeren iktisadi bir boyut taşıyor ve kırlardan kentlere...

YIKIMIN ARDINDAN: ARSIZ İŞBİTİRİCİLİK

Tünelin ucundaki ışık... Sovyet deneyimini, insanlığın sosyalizme doğru uzanan serüvenindeki öncü kolu bu şekilde nitelemek pek yanlış olmaz. Bu deneyim ,bugün tüm parıltısıyla hem önümüzde hem de ardımızda. Bir yönüyle işçi sınıfının bundan sonraki mücadelelerinde yol gösterecek bir sınanmışlık başarı örneği var. Bu başarının sosyalist hareketin şu ana kadarki bu en önemli kazanımının henüz aşılmadığını da hatırlatmak gerekli: Dünya çapındaki bir projenin belli bir yerellikte yaşama geçirilmesi ve yıkımından sonra... Biraz burukluk hüzün biraz öfke şaşkınlık; ama yine de eskisinden daha güvenli.Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz belgisi iyi bilinir tarihin tekerrür etmediği de... Peki tarihi öğrenmenin, tarihsel olguları yorumlamanın kendisi...

MARKSİST KLASİKLERE BUGÜNDEN BAKARKEN KOMÜNİST MANİFESTO

"Marx ve Engels (...) birlikte idealizmle hesaplaşmalarını geri dönülmez bir noktaya taşımış, tarihsel materyalizmin üzerinde yükseleceği zeminin temel taşlarını yerli yerine oturtmuştur. Bundan sonrası tarihsel materyalizmin bütünsel ve sistemli şekilde kuruluşu, ekonomi-politik çalışmalarının ürünü olmuş(tur)" "Alman İdeolojisi"; Gelenek-49; s. 137. .Marksist tarih anlayışının doğum sürecinin 1848'de Komünist Manifesto'nun kaleme alınması ile tamamlandığı söylenebilir.Teoriden pratiğe, bilimden siyasete geçişin manifestosu doğduğu nesnelliğin izlerini taşır. Dönemin proleter dünyası Avrupa ile sınırlı olduğuna göre gerçekten bir dünya devrimi provası sayılabilecek -ve henüz sonuncusu olduğu bilinmeyen-1848 devrimlerinin eşiğinde özellikle Almanya'daki durum Marx ve Engels'i burjuva demokratik bir devrimde uluslararası proletaryanın konumu üzerine...

MÜHENDİSLER MÜCADELENİN NERESİNDE

70'li yıllarda burjuvazinin korkulu rüyaları arasında dönemin "okumuş kesimleri" içinde yer alan, dolayısıyla "sol" olan, üstelik işçilerle dirsek teması içinde bulunan, mühendislerin özel bir yeri vardı. Mühendisler bugün de burjuvaziyi korkutan özelliklerini ve sosyalist hareketin kadro adayları arasında yer alma konumlarını nesnel olarak koruyorlar. Şu aşamada bir "dinamik" olarak mücadelenin dışında kalmayı sürdürseler de bu nesnel konumlan nedeniyle sınıf hareketi açısından önemli bir yerde duruyorlar.Bu yazıda söz konusu önemin hakkının verilebilmesi için siyasal anlamda yapılması gerekenleri, gerek mühendisler gerekse de sol hareket açısından ele almaya çalışacağım.MÜHENDİSİN KİMLİĞİ Kapitalizmin kendisinden önceki sınıflı toplumlardan devralarak derinleştirdiği kol-kafa emeği ayrımı, mühendislerin aslen bir...

HEKİMLERİN KURTULUŞU TEK BAŞINA OLMAYACAK

Bu ülkede hekim hareketinin bir tarihi vardır. Hem de sol adına yazılacak bir tarihtir bu. Ancak herhangi bir toplumsal hareket Marksistler tarafından tartışılacaksa bu tartışma geleceğe dönük dinamiklerden bağımsız ele alınamaz. İşte sıkıntı da buradadır. Geçmişinde bir hareket yaratabilmiş ancak bugünden bakıldığında hiç de öyle olmayan hekim kitlesinin gelecekte yaratacağı muhtemel dinamiği veri alarak konuşmak sanıldığı kadar kolay bir iş değildir olmamalıdır.Hekim hareketi denen şey Türkiye'de 1960-80 arasında solun yükselişiyle ortaya çıkmış, 1980'li yıllardan bu yana da derin bir sessizliğe gömülmüştür. Bu dönemde bir kez 1989'da hekim "hareketliliği" ne tanık olunmuştur Bu dinamik Türk Tabipleri Birliği (TTB) yayın organı olan...

SOSYALİST SİYASET VE SOSYALİST AHLAK

31 Temmuz 1994'te Kadıköy'de yapılan "Bu Memleket Bizim-İşçi ve Emekçilerden Uyarı" isimli miting ve mitingin öncesinde çıkartılan aynı isimli bildiriden dolayı SİP ve TSİP'e 1.6.1995'te dava açıldı.Davanın gerekçesi Siyasi Partiler Kanunu'nun 92. ve 117. maddelerine muhalefet etmek olarak gösterildi. Yani gerekçe bu iki siyasi partinin sendika ve derneklerle ortak hareket edip, siyasi ilişki içine girip, birbirlerine destek vermiş ve mitingi beraber düzenlemiş olmalarıydı.Ben bu kısa yazıda ne dava konusu mitingi ve bildiriyi, ne de siyasi partilerin sendika ve derneklerle ortak iş yapıp yapamayacaklarını tartışacağım. Bu yazıda sözünü ettiğim davada verilen kimi ifadelerin ibret verici yanlarının, sosyalist mücadele mirasının ve siyasi...

Hoşgeldiniz!

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Kayıt Ol!

Kayıt olmak için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

*Kullanıcı Sözleşmesi'ni ve Gizlilik Politikası'nı okuduğumu, anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim. Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası.

Şifrenizi geri alın

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi veya okuyucu adınızı giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Oluştur