POPÜLER KÜLTÜR ALANI İŞÇİ SINIFINA OLANAK SUNAR MI?
SINIF VE KÜLTÜR İLİŞKİSİ ÜZERİNE BİR DENEME
SINIF VE KÜLTÜR İLİŞKİSİ ÜZERİNE BİR DENEME
Marco Polo, tek tek her taşıyla bir köprüyü anlatıyor.“Peki köprüyü taşıyan taş hangisi?” diye sorar Kubilay Han.“Köprüyü taşıyan şu taş ya da bu taş değil, taşların oluşturduğu kemerin kavsi”, der Marco.Kubilay Han sessiz kalır bir süre, düşünür. Sonra ekler:“Neden taşları anlatıp duruyorsun? bana Beni ilgilendiren tek şey var, o da kemer.”Marco cevap verir: “Taşlar yoksa kemer de yoktur.”Italo Calvino, Görünmez Kentler, Remzi Kitabevi, 1990, çeviri: Işıl Saatçıoğlu Italo Calvino, Görünmez KentlerSendikalarda faaliyet yürüteceklere gündelik nasihatler başlığında bir dizi madde sıralansaydı, en işlevlilerinden biri, “yaptığınız konuşmaların başına ve sonuna dikkat edin, zaten kimse hepsini dinlemez” olurdu. Buna bağlı diğer bir madde...
Sevgili yoldaşlarım Nemit ve Hüseyin’e...Katillerinin yargılandıkları davalar,avukat olarak yapabileceklerimi veyapamayacaklarımı bana gösterdi.Asla unutmayacağım.“İşçi avukatlar” başlığı bir süredir hukuk dergilerinin gündeminde yer alıyor, tartışılıyor. Tartışmalar, bu dergilerin doğası gereği, hukuk tekniği içerisinde yapılıyor. “İşçi avukatlar”ın çalışma koşulları, avukatlık mesleğini yürütme biçimleri, ücret vs. başlıklar iş ve borçlar hukuku kapsamında tartışılıyor. Bu tartışmalar kuşkusuz önemli ve “işçi avukatlar”ın hukuki statülerinin belirlenmesi, çalışma koşullarının iyileştirilmesi için daha da derinleştirilerek sürdürülmeli. Ancak bu yazıda sözkonusu tartışmalara girmeden “işçi avukatlar”a siyasetin penceresinden bakmaya çalışacağım. Yazının, değindiği konuya dair bir giriş niteliğinde kurgulandığını da belirtmek gerekiyor.Ülkemizde avukatlar ile ilgili derinlemesine bir istatistiki çalışma bulmak olanaklı değil....
Kapitalizmin üniversitelerinde Marx’a pek çok değişik sıfat atfediliyor: Sosyolog, filozof, siyaset bilimci, iktisatçı... Marksizmin bu sıfatlardan sadece herhangi biriyle tanımlanabilecek bir düşünürün ürünlerine indirgenemeyeceği onu az da olsa tanıyan herkesin malumudur. Marksizmin akademide nasıl parçalara ayrıldığı bir tarafa, bu sıraladığımız sıfatlarla yapılan tanımlardan en cılızının sonuncusu, yani “iktisatçı Marx” olduğuna dikkat çekelim. Akademi Marx’ı parçalara ayırırken en çok ona iktisatçı kimliği yakıştırmakta zorluk çekmektedir. Bu, Marksizmin diğer alanlarda daha kolay düzen içileştirilebildiği anlamında yorumlanmamalı; Marksizmin felsefesiyle, toplum çözümlemesiyle ve ekonomi politiğiyle bir bütün olduğunun altını çizelim. Ancak Marx sosyoloji, siyaset bilimi, felsefe gibi disiplinlerin öğretim programlarında “radikal bir düşünür” olarak...
Bilindiği gibi Türkiye Komünist Partisi yılda bir konferans topluyor. Geçen yılki konferansın gündemini parti programı oluşturmuştu. Daha önceki yıllarda ise TKP üye ve dostları konferansın temel ürünü olarak bir “dünya ve Türkiye değerlendirmesi” ne alışmışlardı.2004 yılında farklı bir yöntem izleniyor. Ekim ayının sonunda tamamlanması planlanan çalışmalarda şu sıralar ele alınmakta olan ana rapor, deyim yerindeyse dört dörtlük bir dünya ve Türkiye analizi sunmayı hedeflemiyor. Bunun yerine, TKP 2004 yılında dünyaya ve Türkiye’ye bilinçli bir öznellikle yaklaşmayı tercih ediyor; içerilen konular partinin doğrudan veya dolaylı müdahalesinin mümkün olduğu, somut politikalar olarak planlanabilir başlıklar. Ya da raporun her bir konu başlığı mutlaka...
GirişSınıf, üzerinde çok söz ve mürekkep tüketilen konuların başında geliyor. İlgili literatür o kadar geniş bir külliyat oluşturuyor ki, konuya ilişkin ana tezleri, çözümleme ve vargıları özetlemek bile dev boyutlu bir çalışmanın konusu olur. Buradaki sorun yalnız yazılanların, söylenenlerin niceliğiyle, çokluğuyla ilgili değil. Bu var, ama asıl, zorluk farklı disiplin ve kavram çerçevelerinin, sınıf olgusunu, sınıf kavramını farklı yönlerde birbirinden uzaklaştırmasından geliyor. Sınıfın çok yönlü, çok boyutlu bir toplumsal olgu olduğunda, varlığını, tanımını oluşturan öğelerin sürekli etkileşim içinde devindiğinde kuşku yok. Bu nedenle, farklı eksen ve kavramlarla yürütülen tartışmaların tümüyle anlamsız ve gereksiz olduğu söylenemez. Ama, tartışma ve çalışmaların en...
Bu yazıyı hazırlarken okuduğum kaynakların kimilerinde işçi sınıfının bugünkü durumuna ilişkin bir dizi veriye de rast geldim. Kimi notlar almışım. Örneğin 2000 yılı itibariyle sanayileşmiş ülkelerde yüzde 6.1 olan açık işsizlik oranının 2002’de yüzde 6.9’a yükseldiğini, bunun yaklaşık 180 milyon işsiz anlamına geldiğini, 2000-2003 arasında yedek sanayi ordusuna 20 milyon kişinin eklendiğini, ayrıca 550 milyon insanın günde yalnızca 1 doların altında gelir elde edebildiğini not etmişim.Sosyal güvenlik sistemlerinin tasfiyesi, sağlık ve eğitimin parasallaştırılırken çökmesi, genel olarak sosyal devlet ve refah toplumuna özgü uygulamaların geriletilmesi, sendikaların üye ve genel olarak emekçi hareketlerinin ağırlık kaybı, misyonu, geniş emekçi yığınlarda kapitalizm içinde temsil...
“Kültür” serbest kullanıma hayli yatkın bir kavramdır. Kimileri, bu kavramı görece dar anlamda, güzel sanatlar ve edebiyatta belirli bir beğeni ve gelişkinlik düzeyini anlatmak için kullanırlar. Ancak, aynı kavramın bundan çok daha geniş anlamda kullanıldığına da tanık oluruz. Bu durumda, sanat-edebiyat ve bildiğimiz üstyapısal öğelerin ötesinde, maddi yaşamın üretimi, bu üretimde kullanılan çeşitli teknolojiler de “kültür” kavramına dahil edilir. Daha “akademik” denebilecek bu tanımları geçersek, kültür kavramının günlük konuşma diline de girdiğini, belirli tarzları eleştirmek için kullanıldığını görürüz. Örneğin, “adamda hiç içki kültürü yok” ya da “bizim halkımızın tatil kültürü de bu kadar” gibi sözleri hepimiz kullanırız ve işitiriz.Elbette iş...
Yalı Mah. Karaağaç Sk. No: 14 Maltepe/İstanbul
posta@marksistmanifesto.com
Marksist Manifesto | Gelenekten Geleceğe