Gelenek bu kitabı ile birinci yılını doldurmuş bulunuyor. Bir yıllık bir yayın yaşamında, dünya ve Türkiye sosyalist hareketinin büyük önem taşıdığına inandığımız çeşitli sorunlarına eğilmeye çalıştık. Teorik yanı özellikle ağır basan bir yayın olarak okurdan gördüğümüz ilginin bizi umutlandırdığını söylemek istiyoruz. Okurlarımıza, bu vesile ile teşekkür ediyoruz.1
Türkiye, bir seçim dönemine daha giriyor. Referandum olayının hemen ardından, sandık bir kez daha ön plana çıkıyor. “Gelenek Gündemi” seçimlere ilişkin olarak Türkiye solunun tutumuna kısaca değiniyor. Bu arada, Gelenek‘in, sosyalizmin bağımsız sesini duyurmak, sosyalist propagandayı seçimler vesilesiyle yaygınlaştırmak amacıyla seçimlere katılan bağımsız adayları tüm gücüyle desteklediğini bir kez daha hatırlatalım.
Türkiye sosyalist hareketi geçtiğimiz ay değerli bir insanını yitirdi. Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Behice Boran’ın yurt dışında ölümü, cenazesinin Türkiye’ye getirilmesi ve kişiliğine yakışır bir katılımla toprağa verilmesi, solun gündeminde önemli bir konu oluşturdu. Bu kitabımızda, bu önder kişinin 1975 yılında bir toplantıda yaptığı önemli bir konuşmanın metnini veriyoruz. Boran’ın kaybı nedeniyle, tüm sosyalistlere yalnızca baş sağlığı dilemiyoruz; onu yetiştiren bir harekete sahip olduğumuz için bir de “baş dikliği” öneriyoruz.
Cengiz Uygur’un bu kitaptaki yazısı “Faşizm ve İdeoloji” başlığını taşıyor. Uygur, önce genel olarak “ideoloji” kavramı üzerinde duruyor; burjuva ideolojisini teorik ve pratik olarak tanımlayıp ayrıştırdıktan sonra, burjuva ideolojisi ile faşizm arasındaki ilişkileri ele alıyor. Yazar, faşizmin, burjuva ve sosyalist ideolojiler dışında bir “üçüncü” ideoloji üretimi olmayıp malzemesini tam tamına burjuva ideolojisinden alan, onunla geçişimli bir türev olduğunu gösteriyor.
Bu ay, aynı zamanda Ekim Devrimi’nin 70. yıldönümü. Bu kitabımızda Ekim Devrimi ile bağlantılı üç yazı yer alıyor. İlk yazı Cemal Hekimoğlu’nun ve “Bir Ekim Yıldönümünde, Stalin Üzerine” başlığını taşıyor. Bugüne dek solda Stalin’e ilişkin çok şey söylendi. Son zamanlarda Stalin’i, dünya sosyalist hareketinin yaşadığı gelmiş geçmiş tüm darboğazların baş sorumlusu sayma eğilimleri giderek yaygınlık kazanıyor. Önceleri bu konuyu daha çok suskunlukla geçiştiren geleneksel solun bile Stalin konusunda “atışa hazır” olduğunu gösteren belirtiler var. Hekimoğlu yazısında, bir lideri alışılagelmişin dışında, tarihsel yerine oturtuyor. Hekimoğlu yazısının sonunda Stalin’i unutturmanın “hiç kimse” için kolay olmayacağını ekliyor…
“Trotskiy, Troçkizm ve Eşitsiz Gelişme” Aydın Giritli’nin yazısı. Giritli Ekim Devrimi’nin 70. yılında bu Devrim ile hep yakın bağlar içinde düşünülmüş bir devrimciyi, Trotskiy’in Ekim Devrimi ve bolşevizm bağlamında yerleştirilebileceği mekanı, öznel ve duygusal yaklaşımlardan uzak bir yöntemle arıyor. Yazıda ayrıca, Trotskiy’in özgün konumu ile günümüzün çağdaş troçkizmi arasındaki ayırım ve çakışma noktaları da ele alınıyor.
Son yazımız Metin Çulhaoğlu’nun: “Bir Dönemin İnsanları (1917-1922)” Çulhaoğlu 1917’nin kendi döneminde Avrupa’da ve Asya’da değerlendiriliş biçimlerinde beliren bir ortak noktaya dikkat çektikten sonra Kurtuluş Savaşı yıllarının Türkiyesi’ne dönüyor ve Ekim Devrimi’nin, dönemin Türk aydını ile tabandaki kitle hareketliliği üzerindeki yansımalarını ana hatlarıyla ele alıyor.
Aralık kitabımızda, çok daha doyurucu bir içerikle karşınızda olacağımızı şimdiden söyleyebiliyoruz.
Dostlukla…
Dipnotlar ve Kaynak
- Yeri gelmişken hemen belirtelim: Cezaevlerinden, Gelenek’e ilişkin pek çok istek alıyoruz. Cezaevlerindeki dostlarımızın isteklerini ücretsiz olarak karşılıyoruz. Ancak zaman zaman, gönderdiğimiz kitapların ellerine ulaşmadığını, ya da onların isteklerinin bize ulaşamadığını öğreniyoruz. Dostlarımızdan, bizi durumdan haberdar etmelerini, isteklerini, yanıt gelmemesi halinde yinelemelerini rica ediyoruz.