Son bir aydır bazı sosyalist dergi ve gazetelerde yer alan ve “SOSYALİSTLERE” başlığını taşıyan açıklamanın ne gibi gelişmeler için bir başlangıç oluşturacağını hep birlikte göreceğiz. Gelenek bu anlamda kendi perspektif ve temennilerini oldukça açık bir biçimde sol kamuoyuna yansıtmış durumda.
İçinde bulunduğumuz ay yapılması düşünülen genişletilmiş toplantı(lar), sözü edilen deklarasyonun hangi kanallara akacağı konusunda önemli ipuçları verecektir. Gelenek bu ilk sınava girilirken, kendi tavrını ve nasıl bir yaklaşımı “sorumlu” ve “yapıcı” olarak değerlendirdiğini daha açık bir biçimde yansıtmanın doğru olacağı kanısındadır.
Başta da vurguladığımız gibi, konuya ilişkin perspektif ve temennilerimiz çok net. Ancak, “birleşik girişim” sürecinin yaşama şansı ve hangi biçimlere bürüneceği, tek tek kişi, ya da eğilimlerin ötesinde kolektif bir sorumluluk adacılığıyla belirlenecektir. Bu nedenle biz, şu ana kadarki verilerle hangi kesim ve kümelenmelerin hangi yaklaşımda ısrar edeceklerini şimdiden hesap etmenin, bu anlamda ortaya çıkacak olan bir dizi alternatif karşısındaki tavrımızın ne olacağını açık seçik ifade etmenin dürüst ve sağlıklı bir davranış olacağını düşünüyoruz.
Türkiye solunda yalnız bizim tarafımızdan değil, genel olarak meşruiyetleri konusunda olumsuz tavır takınılan malûm kesim ve “birlik” kavramına daha baştan soğuk ve dışlayıcı tepkiler gösteren kimi eğilimler dışında, kabaca üç belirgin kümelenme göze çarpıyor. Bunlardan ilki reformist kanat, bir diğeri Kemalizm, CHP’cilik, burjuva demokrasisi fetişizmi vs. gibi alanlarda sağlıklı bir çizgiyi içselleştirmiş yeni sol ve nihayet geleneksel solun radikal bölmesidir. Mevcut kişi ve grupların kuşkuya yer bırakmaksızın bu üç kümeden birisine maledilmesi elbette mümkün değil. Üstelik bu yalnızca şimdilik tam anlamıyla “net” olmayan eğilimlerin varlığından değil, aynı zamanda bilinçli olarak bir ara konumu tercih edenlerden de kaynaklanmaktadır.
Bu üç kümelenmenin hepsinin (en azından bunların içerisindeki grupların önemli bir bölümünün) birleşik girişim süreci içerisinde yer almalarında yarar görüyoruz. Bu üç kümelenmenin biraraya gelmesinin üç kümelenme arasında giderek netleşmekte olan ayrımları silikleştireceği türünden korkak bir yaklaşımı onaylamıyoruz.
Ancak bugün, girişimin kendisine genel olarak olumlu bakan kimi eğilimler de dahil, oldukça önemli bir kesimin aynı olgunluk ve cesareti göstermediklerini düşünüyoruz. Bunun nedeni elbette girişimin kendisinin ne işlev göreceği konusundaki sorulara bazı kesimlerin sağlıklı ve doyurucu cevap bulamamalarıdır. Ve tabi, kendine güvensizlik…
Şimdi TSİP’in, sayın Genel Başkanları aracılığıyla verdikleri sinyaller de dikkate alındığında “birleşik girişim” sürecini bir başka “birlik” sürecinde en kibar deyimiyle “yedek güç” olarak görmek istediği ortaya çıkıyor. Anlaşıldığı kadarıyla, reformistler, sosyalizmin damgasını mümkün olduğunca az taşıyan ve bu anlamda “aykırı sesleri” uygun yöntemlerle bastırmış bir birlik sürecini zorlamak istiyorlar. Bu kendi bilecekleri iştir. Ancak, solun diğer kesimlerinin demokrat bir program ve görüntü altında oyun oynamak isteyeceklerini hiç sanmıyoruz, bizim de böyle bir oyuna ihtiyacımız yok.
Bu nedenle, en azından genel hatlarıyla sosyalist bir içerik taşıyan 18 imzalı açıklamadan geriye dönüş, bizim için söz konusu değil. Hedef, hep, daha ileriye olabilir ancak…
Reformistlerin böyle bir tavır içerisine girmeleri halinde diğer iki kümelenmeden geleneksel soldakiler ve onlara yakın duranların nasıl bir tepki göstereceklerini düşünmek gereklidir. Zaten, reformistlerle en küçük bir temastan bile ürken eğilimlerin varlığı ve bu eğilimlerin diğerlerini de hemen sürükleme olasılığının güçlülüğü, bu kümenin “biz zaten kendi aramızda bir birlik istiyoruz” manifestosunu kaçınılmaz kılabilir.
Bu durumda, yeni solcu kümelenmenin şimdiye kadar daha diplomatik bir söylemi tercih eden yaklaşımı da elbette bitecek ve belki de, “evli evine köylü köyüne…” sonucu ortaya çıkacaktır.
Bu çizdiğimiz olası tablo, gerçekleşmesi kaçınılmaz olan değildir. Birleşik girişim sürecinde dürüst ve yapıcı olmayı kafaya koyanların bu tabloyu değiştirmeleri pekala mümkündür ve ileriye dönük adımların atılması hiç de zor olmayabilir.
Yeter ki, hep sözünü ettiğimiz olgunluk gösterilsin ve korkak bir tavırdan kaçınılsın…
Yukarıda sözünü ettiğimiz olasılık dışında, gösterilecek tavra göre biçimlenecek bir dizi alternatif var. Biz en olumsuzunu, ama ne yazık ki olabilirliği yüksek bir tanesini yansıttık. Peki Gelenek nasıl bir tavır sergileyecek
Bu soruya son derece açık ve basit bir cevap vermek istiyoruz:
Biz, bu sürecin bir legal sol parti ile meyve vermesini istiyoruz. Böyle bir partinin mümkün olan en fazla eğilimin katılımıyla oluşmasının işlevsel açıdan en uygunu olduğunu da düşünüyoruz. Bunun nedenlerini başka yazılarda ayrıntılandırmış bulunuyoruz. Kendimizi her boyutuyla ve her anlamda geleneksel solun radikal bölmesinde görüyoruz. Örgütsel birliğin daha çok bu küme için bir sorun olduğunu açıkça belirtiyoruz. Ancak, bu küme ile sınırlı bir legal sol parti veya yasal odaklaşmanın hiçbir yarar getirmeyeceğini de ısrarla vurguluyoruz. Bu nedenle:
Birleşik girişim sürecinde herhangi bir kümenin tek başına girişeceği veya devam edeceği bir “birlik” sürecinde yer almayacağımızı, girişimin diğer herhangi bir kümeden hiç değilse bazı eğilimleri ikna etmesi gerektiğini kesin olarak açıklama ihtiyacı duyuyoruz. Bu açıklamayı yaparken, daha baştan sınırlı yola çıkacak bir süreç ile, giderek yeni ayrışmalara ve birliklere yol veren bir girişim arasında bir ayrım yapıyoruz.
Biz, kendi olanak ve etkinliğimiz oranında, birleşik girişim sürecinin geniş bir katılım ile yola koyulmasından yana katkımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Tüm sosyalistlerden aynı doğrultuda bir yaklaşımı talep ediyoruz…
Gelenek