SS Kararnameleri’nin bir uygulaması olarak 29.12.1990 tarihinde “toplatma kararı” olmaksızın, “Dergiler Platformu”nun bastırdığı “Özel Sayı”nın polis tarafından keyfi olarak alıkoyulmasını protesto ediyor, bu Özel Sayı’da yayınlanacak olan yazımızı yayınlıyoruz.
Türkiye kapitalizmi işçi sınıfı karşısında son 15 yıldır sistemli bir baskı ve yıldırma politikası izledi. Bugün görünüşte bir “demokratikleşme” yaşanıyor. Ancak, “demokratikleşme” işçi sınıfına yönelik baskılar sözkonusu olduğunda geçersizleşiyor. Türkiye kapitalizmi ister faşizan, ister demokratik görünümlü yönelişlere girsin; bu değişmeyecek. İşçinin en sıradan sosyal hak talebi, patronları ve onların temsilcisi politikacıları sopaya, tehdide, sansüre, baskıya teşvik edecek. Yaşadıklarımız şunu gösteriyor: Burjuva demokratikleşmeler işçi sınıfı için değil.
İŞÇİ KIYIMINA VE SÖMÜRÜYE KARŞI ANTİ-KAPİTALİST DİRENİŞ!
Yaşananlardan iki sonuç çıkıyor: Bir, işçi sınıfının mücadelesi her zaman olduğundan daha fazla, doğrudan ve açıkça anti-kapitalist olmak zorunda. Türkiye kapitalizminin emekçi kitlelerin şikayetlerini geçici tatmin yollarıyla azaltacak gücü yoktur.
İkincisi, sosyalist hareketin işçi sınıfına daha fazla hitap edebilme sesini duyurabilme şansı artıyor. Sosyalizm işçi sınıfına dönük politikada başka toplumsal hareketlere oranla avantajlı hale geliyor. Sosyalizm, ve işçi sınıfının kaderleri ve yolları birleşiyor. Üstelik en radikal bir zeminde: Anti-kapitalist mücadele zemininde…
Sınıfın ve sosyalist hareketin durumuna bakıldığında ise şu görülüyor. Türkiye’nin emekçileri ve sanayi proletaryası, hiç bir toplumsal sınıf ve ara sınıfın gösteremediği bir mücadele becerisi sergiliyor. Sermayeye karşı mücadelesinde kitleselleşiyor. Sosyalist hareket ise, bu en ilerici sınıf ile engellenemez yakınlaşmasının hakkını verebilmekten henüz uzak ve politikasız durumda.
İŞÇİ SINIFI SOSYALİZME DEĞİL DAR ÇEVRE YARARCILIĞINA SOĞUK BAKIYOR
Bugün sosyalistler genel olarak kendi iç hesaplaşmalarını yaşamaktadırlar. 10 yıl fiziki imhadan öte ideolojik kimliksizleştirme etkisi yaratmıştır. Sosyalist hareket, kimlik ve kitle kazanma yönünde bildik araçların giderek işlevsizleştiğini yaşadı ve gördü. Bu tıkanıklık ortamındaki arayış çabaları, sosyalizmin dünya çapında yediği darbelerden de etkilendi. Sonuçta, yaratıcı ve devrimci ürünlerle aşılabilecek bir bunalım dönemi sürekli kısırlık üreterek kalıcılaştı. Artık devrimci sosyalizm çerçevesinde tartışılması bile gerekmeyen TBKP gibi kesimler, direnen işçilere dolaylı olarak uzlaşma tavsiye ederek bir tarihsel seçim yapmaktadırlar. Onlara söyleyecek sözümüz yok! Bir diğer sorun ise, işçi sınıfına ideolojik olarak geri perspektiflerle, ama yöntem olarak devrimci mesajlarla “ders vermekte” ortaya çıkıyor. İşçi sınıfının genel yapısını anlamak, dönemsel sorunları kavramak, sınıfın mevcut mücadele araçlarını ve hatta psikolojisini tanımak sorun edilmiyor. İşçilere çoğu zaman, dar çevrelere küçük faydalar bulmayı gözeterek biçimlendirilmiş modeller sunuluyor. Sınıftan kopukluk ve üretimsizlik bir eziklik duygusu yaratırken, yararcı tavırlar bir refleks olarak geliştiriliyor. Sonuçta, işçilerin bu tür solculuktan uzak durduklarını bilmek gerekiyor.
Sosyalistler sınıfa gündem sunmakla yükümlüdürler. Onların gündem oluştururken iki kalkış noktaları vardır. Kendi gelecek projeleri; ve işçi sınıfının verili konumu. İkisinin buluştuğu yerde sınıf politikası iktidar politikasına dönüşür. Fakat bugün işçi sınıfı devrimciliği ne kendi projesini netleştirmiştir ne de sınıfın mevcut dinamiklerini algılayabilmektedir. Bu kısır konumu aşacağız!
İŞÇİ SINIFI EKONOMİK MÜCADELENİN SINIRLARINI ZORLUYOR
Sendikal merkezi örgütlenmenin zayıflaması ve sermayenin saldırısını arttırması son yıllarda işyeri bazında örgütlenmeyi öne çıkartmıştır. Fakat işçi sınıfını üretirken bölen fabrika duvarlarının, sınıf bilincini ve sermayeye karşı direnişi de bölmesini engellemek sosyalistlerin görevidir. Sınıfın bütününün fabrika fabrika, atölye atölye, sektör sektör kendi parçalarına duyarlılık kazanması yaşamsaldır. Bugün işçi sınıfının birliği, özü itibariyle devrimci bir hedef ve taleptir. Bunu zedelemek bizden uzak olsun.
İŞYERİ KOMİTELERİNDEN BÖLGESEL İŞÇİ PLATFORMLARINA!
İşyeri düzeyinde odaklaşan mücadelede sendikanın ve işyeri komite örgütlenmesinin yeterliliği sınırlıdır. Sınıfın birliği politikasında, bölgesel işçi platformları güncel bir ihtiyaç haline geliyor. İşyeri ve işkolları arasında sınıf dayanışmasını ve direnişini örmenin, işten çıkarmalara, sendikasızlaştırmalara ve politik baskılara karşı mücadeleyi yaygınlaştırmanın önemli bir aracı, bölgesel komite ve platformlardır. Bu tarz yapılanmalar, doğası ve tanımı gereği, işyeri ve işkolu bölünmesini aşmaya muktedirdir. Bu platformlar, sendikaların ataletini kıracak ve işçi sınıfı mücadeleciliğinin egemen olması yönünde basınç yaratacak ve bu yönüyle sendikaların yeniden inşa edilebilmesinde önemli araçlar işlevi göreceklerdir.
Yapısı itibariyle emekçileri boyunduruk altına almanın bir aracı olan Türk-İş, köklü tabandan ve ideolojik bir dönüşüme uğratılmak zorundadır. Mevcut yapı, sınıfın küçük parçacıklar halinde daha mücadeleci zeminlere kaymasını tali kılmakta, sınıf sendikacılığını baltalamaktadır. Türk-İş’in tepeden tabana, ideolojisinden işleyişine dönüştürülmesi, işçi sınıfının alnına dayanmış bir silahın tersine çevrilmesi anlamına gelecektir. Bugünden süreklilik kazanmamış ideolojik belirsizlikler içinde bir dinamizm bile bu konfederasyonu içten içe sarsmakta, genel grev kararının çıkmasında adeta bir zor etkeni olmaktadır. Sorun sınıf birliğini, mücadele dinamikleriyle birlikte sağlayabilmektedir.
SOSYALİZMİN DE SINIFIN DA PARTİYE İHTİYACI VAR!
’89 Baharı’ndan Zonguldak direnişinden, 3 Ocak Genel Grevi’nden bir ders almak kaçınılmazdır. Devrimcilerin siyasi mücadelelerine kazandırmakta zorlandıkları toplumsal meşruiyet, işçi sınıfı için sorun bile olmuyor. Ne işçi sınıfının ne de başka toplumsal kesimlerin iltifat etmedikleri içi boşalmış, sansasyonel eylemler, toplumsal meşruiyete sahip olamayınca, kırılıyorlar; kırılmazlarsa da unutuluyorlar. Giderek tıkanan eylem biçimlerinden bir üst düzeye sıçramak, meşru kitle eylemlerine hazırlanmak gerekiyor. Fraksiyoncu küçük gövde gösterileri, kendi eylemi için burjuvaziden izin almayan işçiler nezdinde hiç bir anlam taşımıyor ve TBKP gibilerinin reformizmi kadar zararlı olabiliyor.
YAŞASIN İŞÇİLERİN MEŞRU KİTLE EYLEMİ!
Bugün öncü işçiler ve devrimciler, kendi sosyalizm bayraklarının altına toplanmalıdır. Bugün emekçiler, dar anlamda, gündelik sömürülme sorunlarını temel alan bir mücadelenin üst sınırındadırlar. Genel siyasal, toplumsal sorunlar ile sömürüyü sınırlandırma mücadelesi arasındaki mesafe kısalıyor. İşçi, ücret zammı talebiyle militarizmin sonuçları, toplu sözleşme görüşmesiyle devletin patron davranışı, liberal iktisat politikasıyla işsizlik arasındaki yıpratıcı bağlantı noktalarında yaşıyor. Sınıfın ve toplumsal devrim öncülerinin kapitalizm aleyhtarlıkları çakışmak için gerekli maddi şartlara sahipler. Geriye doğru halkayı doğru araçla yakalamak kalıyor.
TEK YOL SOSYALİST DEVRİM! EN GÜÇLÜ SİLAH, PARTİ!
İşçi sınıfı ve onun sorunlarıyla içiçe olduğu iddiasını taşıyan hiçkimse sınıfın açık, kitlesel ve ücretli emek sömürüsünü kökten reddeden bir parti ihtiyacını görmüyor olamaz. Bu ihtiyaç, işten atılıp fabrika önünde bekleşen işçilerde, burjuva partilerin saptırmaya çalıştıkları madenci öfkesinde, sendika ağasının ihanetinde, devlet aygıtlarının toplusözleşmelere müdahalelerinde ya da politik rehberliğe gelip tıkanan işçi önderinde kendini dışa vuruyor. İşçi sınıfının dinamizmi, kimi sosyalistlerin anti-kapitalist mücadelenin zamanının gelip gelmediği ve belirleyiciliği konusundaki tereddütlerini radikalizmi sansasyon eylemine eşitleyen dar bakışları, açık mücadele araçları karşısında duyulan korkuyu sınıf çelişkisinin eskidiği yolundaki dolaylı ihaneti ve ulusal mutabakat rüyalarını ezip geçiyor. Bu çemberi kırmak için ihtiyaç duyulan araç belirginleşiyor ve birleşiyor. Açık devrimci sosyalist bir işçi partisinin ne işe yarayacağı pratik olarak cevaplanıyor.
Genel Grev, sosyalistler ve öncü işçiler için bir devrimci işçi partisi yaratma yolunda bir sıçrama olsun!
Yaşasın Anti-kapitalist Direniş ve Genel Grev!
Gelenek-Siyaset