Sayısal çoğunluk sağlamayı devrimci atılımın kaynağı sayan anlayışların liberal ve de popülist karakterine kafayı bozmadan politik mücadelenin yasalarını hatırlamak durumundayız. Bu hareket komünistlerin Türkiye’nin ihtilalci birikiminde jakoben sıfatını gururla sahiplenmesinde oynadığı rolü sosyalist devrimci düşüncenin emekçi kesimlerde taban bulmasında da üstlenmek zorundadır. Çark “çekiç saflarında mücadele verenlerin bu görevi ertelemeleri mümkün değildir. Bugün politik mücadelenin birincil sorunu sosyalizmin toplumsal tabanını genişletmektir.
Tartışmalarımızda birçok kez önemine işaret ettiğimiz ideolojik mücadele meselesinin anlaşılabilmesi, bu meselenin kafamızı soyut biçimlerle meşgul etmemesi için sosyalizmin kalabalıklara taşınma işlemine daha fazla önem vermemiz gerekmektedir.
Bu işlemin içeriği konusu çok sayıda yoldaşımız tarafından bu derginin sayfalarında ele alındı. İçerik alabildiğine zengindir. Sınıfları ortadan kaldırma, eşitliği sağlama ve özgürlük problematiğinin tasfiye edilmesi hedefine ulaşılması için bir yolun tüketilmesi gerekiyor. Kitlelerin bu yola hangi saiklerle girdiği veya gireceği politik mücadelenin temel meselelerinden bir tanesidir. Dünya Armağan yoldaşımızın geçen Gelenek’te vurguladığı gibi emekçilerin “nihai hedefi beğenmelerinden ibaret değil mesele. Nihai hedefin mümkün olduğunu hissetmeleri gerekiyor. Bu da tek başına yeterli değil. Nihai hedef ile kapitalizmin yarattığı gündelik sıkıntıların aşılması arasında bir bağ kurulması işi var. Buna rağmen bir boşluk kalıyor.
Eksiklik mücadele ile tamamlanıyor. Nihai hedefi mümkün görüp onu somut çelişkilerde yeniden üretip onun için kavga edilmesi gerekiyor. Hekimoğlu yoldaşın leninist örgüt üzerine yazdığı kitapta kitlelerin kavga etmeye kadar varan politik tutumlanışlarının sadece bilinçlenme olarak algılanmaması için onca uğraş vermesi bu cepheden incelenmeli. Geniş emekçi kitlelerin sosyalizm için verilen mücadeleye katılımlarında hep iniş ve çıkışlar görülüyor. İniş-çıkışlar komünistlerin elinde değil.
Politikamız iniş-çıkışlarla süregiden katılımın iktidara kilitlenen bir mücadeleyi ileriye doğru çekmesi içindir. Taban arayışı bu çerçevede düşünülmelidir.
Emekçilerin sosyalizm ülküsünün yoluna girme nedenleri arasındaki toplumsal [doğalorganik-nesnel] zemin ile onların bu yola çekilmeleri veya bu yolda tutulmalarını kendi kavrayışları dışında politik araçlarla sağlama işini karşı karşıya getirmek büyük bir yanılgıdır. Bizim bu tartışmalarla kaybedecek vaktimiz yok. Emekçi sınıfları sosyalizm mücadelesi yoluna çekme ve bu yolda tutma isteğimizin geliştirdiği temel araç partidir. Ancak partinin de kullandığı araçlar vardır. Politik parti emekçi kitleler istihareye yatarak kendi tarihsel çıkarları için mücadeleye başlayamayacağı için zorunludur. Emekçi kitlelerin sosyalizm ülküsünün yoluna girmeleri ve orada tutulabilmeleri için yanyollar açısından çok fazla seçenek geliştirmek durumundadır.
Fikirlerin kitleler üzerindeki mücadelesini kitlelerin fikirler doğrultusundaki mücadelesi ile karşı karşıya koymak aklı başında bir marksist ile uyanık bir ihtilalcinin yapmaması gereken bir şeydir. Aptalların nasılsa yapacağı iş onlara bırakılsın.
MAHALLE ÇALIŞMASI YEREL ÇALIŞMA MI
İşçi sınıfının politik öncüsünün toplumsal taban arayışı içerisinde mahalle çalışmalarının ne kadarlık bir pay alacağı her ülkenin somut koşullarınca belirlenecektir. Örgütlenme ve propaganda çalışmalarının bütünselliğini gözettiğimizde komünist bir hareket için iki temel alan olduğu ortaya çıkar: Mahalleler ile fabrika-işyerleri. Ancak bu iki temel alan bir dizi alanda sürdürülecek çalışmalara ihtiyaç duyar. Devrimci örgütlenmenin mahalle ve fabrika ayaklarının sağlamlığı okullar bürokrasi (kelimenin nesnel anlamıyla burjuva devletin bütün kurumlarını kapsayacak şekilde) yurtdışı ve cezaevlerindeki örgütlenme çalışmaları olmaksızın ayakta duramaz (burada örgütlenmenin teknik yanına hiç girmiyoruz. Yazının konusu ve devrimci çalışmanın temel yükümlülüğü örgütlenmenin politik içeriğidir; diğeri onun bir cüzüdür).
Leninistlerin Türkiye’de mahalle çalışmasını nasıl bir içerikle sürdürecekleri konusundaki bir tartışmaya geçmeden önce mahalle çalışmasının bir tarifini yapmak gerekir.
1980 öncesinde mahalle çalışmasında ön plana çıkan iki devrimci demokrat hareket olan Halkın Kurtuluşu ve Devrimci Yolun bugün bu alanda devrimci demokrasinin başka unsurlarının çok gerisinde kaldığı görülmektedir. 80 öncesindeki deneyin incelenmesi açısından bu kesinti önemli bir sorun yaratmaktadır. Çünkü 80 öncesinde adını verdiğimiz iki hareket, her türlü politik geriliğe rağmen mahalle çalışmasını bugüne göre daha Belirgin projeler üzerinden sürdürmüşlerdi. Ancak bu projeler iz bırakmadan silinip gitti.Devrimci Yol’un direniş komiteleri ve Halkın Kurtuluşu’nun su yol konut vb. güncel sorunlara bağlanmış mahalle-halk komiteleri bugün devrimci demokrasinin mahallelerdeki devrimci fakat darmadağınık ve akıntıya kapılmış çalışmasına göre üzerinde daha fazla düşünülmüş şeylerdi.
Devrimci demokrasinin bugün gecekondu mahallerindeki pratiklerinde eksik olan politik hedeflerdir. Barikatların arazi mafyasıyla hesaplaşmanın faşist örgütlenmeye karşı mücadelenin polise karşı direnmenin politikayla olan ilişkisi geçmişe göre zayıflama işareti göstermiştir. Bu gerilemenin nedenlerine burada girmek istemiyoruz.
Ancak 12 Eylül öncesi ile karşılaştırdığında daha az politikleşmiş bir mahalle çalışmasıyla karşı karşıya kalmamız nedeniyle çalışmanın tarifini yapmakta güçlük çektiğimizi unutmamalıyız.
Mahalle çalışması denildiğinde içine düşülen en önemli yanlış mahalle çalışması ile mahalli (yerel) çalışmayı karıştırmaktır. Mahalli çalışma genel gündem ile yerel gündem arasındaki bir farklılaşmanın tezahürüdür. Sosyalist mücadelenin önemli bir bileşenidir ama mahalle çalışmasından farklıdır. Mahalle çalışmasında mahalli bir tarz uygulanabilir ancak yukarıda da yazdığımız gibi mahalle çalışması asli olarak merkezi politik çalışmanın mekânına ilişkin bir ayrıma işaret eder. Fabrika çalışması cezaevi çalışması okul çalışması vs. gibi…
Mahalli çalışmanın ise yerel renklerle bezenmesi zorunludur. Daha da önemlisi mahalli çalışma daha büyük ölçekli bir coğrafya biriminde yürütülür. Mahalli çalışmanın dayanağı başka coğrafyalardan farklı sınıfsal etnik ya da kültürel bir temeldir. Bu temel birçok mahalleyi yerleşim birimini kapsayacaktır. Çukurova Zonguldak gibi yerleşimler sosyalist hareket açısından mahalli çalışmanın merkezi çalışmaya oldukça zengin renkler ilave edeceği örneklerdir. Tıpkı Tunceli Şırnak ve Diyarbakır’dan her birisinin ulusal hareket açısından taşıdığı renkler gibi.
Buradan yola çıkarsak özgün renkleri ne olursa olsun genelin bir parçası olan veya politik açıdan geneli belirlemede özel bir yeri olan yerleşimlerin veya yerleşimler toplamının mahalli çalışma kapsamında değerlendirilemeyeceğini görürüz. Örneğin İstanbul’un patlamaya hazır noktaları olan Gazi İkitelli Armutlu 1 Mayıs gibi yerleşimlerinde etnik sınıfsal ve kültürel anlamda ortaya çıkan canlı mozaiğe rağmen mahalli çalışma yapamazsınız. Buralar birazdan gireceğimiz mahalle çalışması kapsamındadır ve merkezi gündemi belirlemede politik önemi çok büyüktür. Keza Kocaeli Bursa gibi geniş coğrafyalarda da mahalli çalışmanın değil mahalleler çalışmasının varlığından sözedebiliriz.
Bu ayrım üzerinde durmamızın iki nedeni vardır: 1) Mahalle çalışmasının çoğu kez mahalli dinamikler üzerine inşa edilmesi ve merkezi politikalardan giderek uzaklaşması nedeniyle ortaya çıkan sorunlar; 2) Mahalli çalışma başlığının rastgele belirlenmiş birimlerde sonsuz bir politik zenginliğe (bize göre bu bir zenginlik olarak değil bir kısırlık olarak görülmelidir) yolaçması…
Mahalle çalışmasının bir fabrika çalışması ne kadar özgünse o kadar özgün bir fabrika çalışması ne kadar merkezi gündeme denk düşüyorsa o kadar merkezi bir çalışma olması gerektiği düşüncesindeyiz. Gerçekten de bir fabrika çalışmasında da o fabrikanın kendine has nitelikleri özgün yanları nedeniyle “yerel” başlığı açmamız gerekmemektedir.
Eğer yukarıdaki tarif üzerinden devam edeceksek mahalle çalışmalarında mekâna ait onun tanımına yerleşmiş özelliklerin politik sonuçlarıyla merkezi politikalar arasındaki bağ üzerinde durmak gerekir. Bu bağ şöyle kurulmamalıdır:
Bir kenarda bilinçlilik ve tarihsellikle güçlendirilmiş öznel bir irade bulunmaktadır. Buna merkezi politika üretim merkezi de diyebiliriz. Diğer yanda mahallelerde kapitalizmin eşitsizlikleri sonucu ortaya çıkmış özel çelişki noktaları ortaya çıkar. Devrimci irade bu iki girdiyi kendi çalışmalarında birleştirerek karma politikalar geliştirir.
Olumsuzladığımız Yukarıdaki yaklaşımın Türkiye devrimci hareketinde sıkça rastlanılan bir hastalık olduğu görülmektedir.
Merkezi politikalarda kısmi kaymalara neden olması gereken özgün renkler mahalli çalışmanın konusuna girmektedir. Mahalli (yerel) çalışmanın gündeme girebileceği özel coğrafyalarda özel çelişki noktalarından farklı olarak birbiriyle tutarlı özel çelişki noktaları vardır ve bu noktaların bütünden çıkan sonuç mücadele edilen bütün alanlardaki ortalamaya genele göre önemli ayrımlar ortaya çıkartır. Biz mahalli çalışmadan bunu anlamaktayız.
Mahalle çalışmasındaki özel çelişki noktaları ise merkezi politikalarla mahalle emekçilerinin buluştukları duraklar biçiminde tarif edilebilir.
Devrimci demokrat tarz bu çelişki noktalarına dönük özel politikalar üretirken, komünistler çelişki noktalarının merkezi politikalar karşısındaki alakayı artırıcı yanı üzerinde dururlar. Bu nedenle yüzeysel gözlemler sonucunda mahalle çalışmasında devrimci demokratların daha başarılı olduğu zannedilir.
Konuyu daha iyi incelemek için bir örnek üzerinde çalışmak fayda getirecektir.
Bilindiği gibi 1980 öncesinde önce Halkın Kurtuluşu, sonra başka devrimci demokrat örgütler emekçi mahallelerindeki en önemli yarayı konut sorununu ön plana çıkararak çalışma yaptılar. Bu çalışma kısa bir süre sonra düzene karşı teşhirden doğrudan inşaatçılığa ve hemen akabinde o dönemlerde bugünkü kadar palazlanmamış olan arazi mafyasıyla sert bir mücadeleye dönüştü. Gecekondu arazisine kavuşmak için büyük miktarlarda para bulmak zorunda olan, diyelim ki bunu halletti sonrasında piyasadaki istikrarsızlık nedeniyle çoğu kez karaborsaya düşen inşaat malzemelerinin temininde zorlanan yoksul emekçilerin yardımına koşan sol örgütler düzenin önemli bir çelişkisini yumuşatmakla beraber kabul edilmeliki, büyük mevziler de kazanıyorlardı. Ayrıca gecekondu emekçilerini imece usulü çalışmayla bir ortaklaşılık içerisine sokmayı da başarıyorlardı.
Yukarıdaki örnekte görülen çalışma biçimi kendi başına dışlanmamalıdır. Asıl reddedeceğimiz miras mahalle çalışmasının yukarıdaki temelde götürülmeye çalışılması ile bağlantılıdır.
Düzenin kanayan yaralarını tedavi etmek popülizmin dayanışmacı bir biçimidir. Bu sadece bizde değil Rus halkçıları, Latin Amerika gerillaları tarafından da yaygın olarak benimsenen bir tutumdur.
Tekrar tekrar vurgulamak istiyoruz ki bu biçimde komünistlerin hiçbir zaman kaybetmemeleri gereken insani bir temel vardır. Bu temeli her kim reddederse onu komünizm idealleri için mücadelede ayakta tutacak dayanaklardan birisi örselenmiş demektir.
Bunu hatırlattıktan sonra komünistlerin mahalle çalışmasında kısa vadeli örgütlenme ve ilişki artırıcı faydalarına rağmen, çelişkileri yumuşatıcı davranışlardan kaçınmaları gerektiğini söyleyebiliriz. Fabrika çalışmasında da aynı sorunlarla karşılaşıldığını biraz sonra anımsatacağız. Mahallelerde veya başka yerlerde kısa vadeli hesapların fazla işe yaramadığı tarihte ve yakın geçmişimizde ortaya çıkmıştır. Komünistler daha zor ve zahmetli bir yol seçmeliler. Bu yol, mahallelerdeki çelişki noktalarını diğer çelişki noktalarına bağlayacak araçlar geliştirerek mahalle emekçilerinin zincirin bütününü hissetmelerini veya ona yakın olmalarını sağlamalarıdır. Emekçileri merkezi politikalar için mücadeleye çekecek olan yegane yol budur. Az önce örneğini verdiğimiz dayanışmacı etkinlikler ancak ve ancak bu yolun üzerine konmuş olan dinlenme yerlerine benzer bir işleve sahip olabilir. Komünistlerin bazen iletişim kurabilmek, bazen insani sorumluluklarını yerine getirebilmek, bazen de bir alanda tutunabilmek için küçük çapta da olsa bu tür denemeler yapmaları politik açıdan faydalı, hatta bazı durumlarda zorunlu olabilir. Yeter ki bu denemeler politik çalışmanın kendisi haline gelmesin.
TERCİH YAPMAK ZOR AMA
Kapitalizmin kaçınılmaz olarak ortaya çıkarttığı sorunlar karşısında emekçi sınıflarla aynı kaderi paylaşmak ve bu kaderin sonuçlarını hafifletmek için mücadele etmek bu sınıfları sosyalist iktidar mücadelesine yakınlaştırıyor mu? Yukarıda da bu konuda zaman zaman deneme yapılabileceğini, ama asli çalışma tarzının bu olmaması gerektiğini söylemiştik.
Aynı sorun doğrudan işçi sınıfı içerisindeki çalışmada da kendisini göstermektedir. Her ne kadar mahallelerde olduğu gibi devrimcilerin emekleriyle sundukları bir yardım olmasa da, ücretlerdeki iyileştirmelerin, çalışma koşullarında gerçekleştirilen kimi ilerlemelerin devrim mücadelesine hizmet edip etmediği tartışılır meselelerdir. Gelenekte konuya ilişkin doğru bir yaklaşım yıllardır vurgulanmıştır: Komünist hareket, hedef olarak sosyalist iktidar, güncelde ise örgütlü mücadele arayışındadır. Dolayısıyla iyileşmeler için verilen bir mücadeleyi sürekli kılmak, örgütsel sonuçlar yaratmak ve olabiliyorsa sosyalist iktidar hedefine taşımak için uğraşır.
Bunları kuramsal olarak söylemek kolay.Ancak hayatın içerisinde zor durumlarda kalındığını biliyoruz. Zorluklar düzenin mücadelede kitleleri seferber eden bazı talepleri karşılayabilme olanağına sahip olmasından kaynaklanır. Kendi bindiğimiz dalı kesmemek için sistemin sınırlarını zorlayan talepleri öne çıkartmalı, politik bir gündemin ağır basması için uğraşmalı.
Ücretlerdeki artışların, çalışma koşullarındaki doğrudan veya dolayımlı iyileşmenin, proletaryanın öfkesini yatıştıracağını söylemek sorunu basite alma tehlikesini beraberinde getirir. Ancak böylelikle inkâr edilmesi zor olan bir gerçeğe işaret de etmiş oluruz. Kapitalizme karşı işçi sınıfını veya diğer emekçi katmanları harekete geçirecek olan sistemin sınıflar üzerindeki sonuçlarıdır. Bu sonuçlara karşı harekete geçen veya geçirilen kitlelerin sistemin bütününü sorgulamaları komünistlerin temel görevlerinden birisi. Ne yazık ki bu her zaman mümkün olamaz. Örgütlenme çalışmaları bu nedenle inişli-çıkışlı olabilir hatta “bir adım ileri iki adım geri” durumuna bile düşülebilir. Daha önce de vurguladığımız gibi bu zorluklar kapitalizmin emekçiler üzerindeki basıncının hafifletilmesine karşı geliştirilen direnci önemsiz kılmaz. Sosyalist mücadele bu direncin örgütlenmesi sayesinde canlı kalır. Devrimci durumu yakalayarak iktidarı fethetmek teorimizin merkez sorunudur ancak bizi o ana kadar hareketsizliğe mahkûm etmeyecek olan da kitlelerle kurulacak direnişçi bağlar olacaktır.
MAHALLE ÇALIŞMASINDA AKLIN YOLU
Bu ikileme karşı hangi yöntemler geliştirilebilir Politik çalışmada havanda su dövmemenin yolu yok mu?
Bu soruların yanıtları her somut durumda farklı bir içerik kazanabilir. Ancak mahalle çalışmasında komünistlerin mutlaka hesaplı davranmaları gereken hassas noktalar olduğunu da düşünmeliyiz. Bu hassas noktalar mahalle çalışmasındaki taban arayışımızı amaca uygun hale getirecektir.
Merkezi gündemde seçicilik:
Mahalle çalışmasının merkezi politikalar üzerindeki en önemli etkisi özgün çelişki noktalarının merkezi gündemin bazı maddelerine daha yakın durmasıdır. Bu yakınlık birebir denk düşme biçiminde ortaya çıkmasa bile, tikel-genel bağlantısı açısından bir tutarlılığın sonucu olabilir. Bir alevi mahallesinden çoğu durumda merkezi gündemin dinci gericiliğe ilişkin maddeleri daha fazla öne çıkacaktır. Komünistlerin bu doğal yakınlaşmayı görmezlikten gelmesi olanaksızdır. Ancak merkezi gündemin belli bir mahalleye aktarımında tek başına doğal olanla değil, geliştirici olanla da ilgilenmemiz gerekmektedir.
Mahalle ortamında sınıf çelişkileri aslında büyük bir etkiye sahiptir ama onu gizleyen bulutlara da çok sık rastlanır. Merkez gündemin mahalle çalışmasındaki yeniden düzenlenişinde sınıf çelişkilerini doğal olarak o mahallede çekici olan gündem maddeleri kadar öne çıkartmak gibi bir görevle karşı karşıyayız.
Bu görevin uygulanmasındaki doğal sonuç, değişik sınıfsal taban ve ideolojilerin devrimci çalışmanın ayrıştırıcı etkisi altında kalması olacaktır. Ancak bundan korkmamalıyız.
Örgütlü mücadelenin namusunu korumak:
Mahalle çalışmasında en fazla dikkat edilmesi gereken konulardan birisi emekçileri örgütlü mücadeleden soğutacak, ondan illallah dedirtecek gelişmeleri engellemektir. Kitlelerin kapitalizm koşullarında kurtuluş olmadığını anlamalarıyla örgütlü mücadelenin her zaman işe yaradığını görmeleri arasındaki ikileme yazının başından beri değindik. Bu ikilemin çözümü olmamakla birlikte, örgütlü mücadeleyi çok başlıklı hale getirmek dışında çaremizin olmadığını unutmamalıyız. Kapitalizmin evrimci dönemlerinde tek bir konu üzerine bina edilmiş örgütlü bir çalışmanın o konunun devre dışı kalmasıyla beraber çözüleceği açıktır. Komünistler kitleleri yormadan ve onların ilgisini fazla dağıtmadan çok başlıklı bir örgütlü mücadele zemini yaratmak zorundalar. Süreklilik ve etkililik açısından da önem taşıyan çok başlıklılık hayal kırıklığının olabilecek tek ilacıdır. Mahallelerde her yeni gündemde emekçilerin örgütlü bir direnç ya da hareket yaratmaya yatkınlık kazanmaları da bu sayede mümkün olabilir.
Sosyalizmin sunulması:
Özgün çelişki noktaları sayesinde politik duyarlılığı artan mahalle halkının eğitiminde “bu işler sosyalizmle çözülür” temasının işlenmesi çoğu kez bir direnişin bir eylemlilik veya girişimin ertesine yani başarısızlığın sonrasına bırakılır. Mantıklı gözükmekle birlikte bu yaklaşım sosyalist iktidar perspektifinin kitlelerin gözünde bir ışık gibi aydınlanmasını hayal eden popülist bir anlayışın ürünüdür.
Yenilgi dersleri vermek kitleleri sorunun özüne dair ipuçlarıyla donatmak mutlaka yararlıdır. Ne ki bu işlemin tam da mücadele sürmekte iken başlatılması gerekmektedir. Komünistler sabah akşam “sosyalizm” öyküleri anlatan toy politikacılar olamazlar. Ancak mücadelenin yalnız başına pragmatik bir çerçevede sürdürülmesi ve yenilginin öğreticiliğine bel bağlanması çoğu kez devrimci hareketin o mekândan kapı dışarı edilmesiyle sonlanacaktır. Mahalle çalışmasında eğitici mesainin en yoğun kısmı somut çelişki noktasına karşı verilen mücadele yükseldiğinde ustaca hayata geçirilmelidir.
Mahalle önderlerini seçerken:
Mahalle çalışmasında kalıcı önderler yakalamak veya yetiştirmek için onlardan ne bekleyeceğimizi iyi bilmek gerekir. Komünistlerin mahalle çalışmasından merkezi kadrolar da çıkartakları gayet açıktır. Sosyalizm mücadelesinin bütün alanlarında gereken birikimi taşıması gereken bu kişileri bir “kenara koyarsak mahalle önderlerinin merkezi politikalar ile özgün çelişki noktalan arasında köprü oluşturan kişiler olması gerektiğini ilk ağızda söyleyebiliriz. Köprü işlevinin çelişkili bir kişilik gereksineceği unutulmamalıdır. Çoğu kez tarihsel perspektifin çarpıtılmış reel politiker biçimlere bürünmesi bu kişiler üzerinden gerçekleşecektir. Komünistler bundan korkmak veya sakınmak yerine, mahalle önderlerinin sosyalizmle kurdukları ilişkiyi sağlama almalıdırlar. Çoğu kez her somut durumda öne çıkan kişilerin yanılsamaları ile uğraşmayı seçen devrimci hareketler geriye saygınlığı kaybolmuş posalar veya politika çirkefleri bırakmaktadır. Oysa mahalle önderlerinin gündelik düzeltmelere değil sağlam ve bir o kadar da yalın bir ideolojik desteğe ihtiyaçları olduğu unutulmamalıdır.
Bu ideolojik destek kapitalizme dair tutarlı bir karşı çıkış ile sosyalizmin eşitlik özgürlük ve adalet yönlerine karşı ilkeli bir sahip çıkıştan ibarettir. Yalın ama gerçekten tutarlı bir ideolojik çerçeve ile silahlanmış bir mahalle önderine gündelik müdahaleler yapılması gerekmemektedir.
Mahalle çalışmasında gündelik düzeltmelere bel bağlamak yıpratıcı ve anlamsızdır. Ani müdahale ve yol göstericilik, mahalle çalışmasında devletle sistemli bir karşı karşıya gelişte yararlı ve zorunlu olacaktır. Bunların dışında mahalle önderlerinin politika pratiklerine saygı duyulmalı ve özgürlük tanınmalıdır. Sosyalizm kefesini boş bırakıp anlık müdahalelerle kişiliksiz kuklalar yaratmanın bize bir yararı yoktur.
Şimdiye kadar söylediklerimiz mahalle çalışmasının tekil örnekler üzerinde etüd edilişi sırasında dikkat edilecek genel hususları kapsadı. Bundan sonra somut mahalle deneylerinin incelenmesine kalıyor. Eminiz eşitlik ve özgürlük için mahallelerde mücadele eden marksist-leninist kadrolar canlı ve kalıcı kuramsal çalışmalara da imza atacaklardır. Bu çalışmalar, mahallerin fabrikalara ve okullara bağlanmasına yardımcı olacak sosyalizmin politik mücadeleye bütüncül yaklaşmasının gerektiği unutulmayacaktır.