Sosyalist İktidar Partisi
Genel Merkez
1 Eylül 2001
Barış Sosyalizmde
Kürt Sorununun Çözümü Sosyalist Cumhuriyette
Halkların Kardeşliği için Birlikte Kurtuluş için Ortak Mücadeleye
1 Eylül 2001’de görülmektedir ki, yaşanan kanlı ve acılarla dolu savaşın sona ermiş olması Kürt sorununun topraklarımızda yaşayan tüm halkların kardeşliğini esas alan bir ortamın tesisi anlamında barışın önününü açmamıştır.
Kürt sorununda iki yılı aşkın süredir egemen güçler Öcalan’ın idamını bir koz olarak ellerinde tutmakta, HADEP’li belediyeleri kaynaksız ve sorunlar karşısında çaresiz bırakmakta, Kürt kimliğinin özgürce ifade edilebilmesi ve geliştirilmesinin önünü tıkamaktadırlar. Egemen güçler açısından Kürt sorunu bölücülükten ibarettir ve bölücü bir eyleme girişmemeleri için Kürtler sürekli baskı altında tutulmalı “burunları sürtülmelidir…”
Bu yaklaşıma karşılık Kürt kimliğini esas alan siyasal taraflar da yine iki yıllık çizgilerini yalnızca taviz verip geri adım atmak üzerine kurmuşlar bu çizginin parçası olarak egemen güçlere yakınlaşmayı tercih etmişler ve Kürt dinamiğini düzen karşıtı niteliğinden sistemli olarak uzaklaştırmışlardır.
Gerek düzen cephesinde gerekse Kürt tarafındaki yönelimlerin doğruladığı bir şey varsa, o da Kürt sorununun mevcut sömürü ve baskı düzeni içerisinde çözülemeyeceğidir. Kürt ve Türk emekçilerinin birlikte mücadelesinin ürünü olarak elde edilebilecek olan sosyalizmden başka gerçekçi bir çözüm mevcut değildir.
Bu süre içinde Kürt’lere bir tuzak daha kurulmuş bulunmaktadır: Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girişinin bir dizi hakkın tanınması ve bu hakların kurumsallaşması ülkenin demokratikleşmesi yolu ile Kürtl’eri özgürleştireceği iddia edilmektedir. Oysa AB demokratikleşme ve insan hakları değil Türkiye’nin emperyalizme bağımlılığının derinleşmesi sanayi ve tarımın çöküşü halkımızın uluslararası sermayenin şiddetli sömürüsüne teslimiyet sürecinin adıdır. Bu sömürgeleşme sürecinden Kürt kardeşlerimizin kalıcı bir fayda elde etmeleri mümkün değildir. Tersine Kürt sorununun Avrupa’lı, Amerika’lı emperyalistlerin ve yerli egemenlerin pazarlık masasında meze haline getirilmesi büyük bir onursuzluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bugün savaş bitmiş görünüyor. Ancak barıştan emekçilerin anladığı asla bugünkü ortam değildir. Adil ve onurlu bir barış yalnızca Türk ve Kürt emekçilerinin aşağıdaki talepler doğrultusunda yürütecekleri mücadelenin ürünü olabilir. Sosyalist İktidar Partisi barış ve kardeşlik için bütün emekçileri birlikte mücadeleye ve örgütlenmeye çağırmaktadır.
1. Kürt sorunu ulusal kültürel bölgesel ekonomik sosyal bir dizi boyut içermektedir. Ancak bunlar arasında belirleyici olan sınıfsal boyuttur. Bugün Kürt sorununun en belirgin ve belirleyici yanı Kürt emekçilerinin Türkiye kapitalizminin ucuz ve yedek işgücü deposu olarak kullanılmaları Kürt halkının gerici ideoloji ve toplumsal yapıların boyunduruğunda tutulması için feodal toprak ağalarının taşeronluk etmeleridir. Ülkemizde kapitalizmin gelişmişlik düzeyi ve Kürtlerin mücadele deneyimleri sınıfsal boyutu artık kesin ve nihai olarak öne çıkartmıştır. Bu durumda Kürt sorununun çözümü de ne baskıcı yöntemlerden ne de ulusalcı mücadelelerden geçecektir. Kürt sorununun çözümü sınıf mücadelesinin konusudur.
2. Sosyalist İktidar Partisi, Kürt sorununun bölücülük ekseninde ele alınmasını şiddetle reddeder. Ülkemizin işçi sınıfı ve genel olarak ezilen sömürülen emekçi kitleler başka etnik toplulukların yanı sıra öncelikle Türk’lerden ve Kürt’lerden oluşmaktadır. Kürt sorununu bölücülük ekseninde ele alan yaklaşımların amacı çıkarları bir ve tek olan emekçi kütlesini bölmekten ibarettir.
3. Sosyalist İktidar Partisi, Kürtl’erin ikinci sınıf vatandaş konumuna itilmesini reddettiği gibi Kürt’lerin bugün Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi emperyalizme oyuncak edilmelerine de karşı çıkmaktadır. Emperyalizm yalnızca kölelik anlamına gelir. Kürt’lerin kendi kimliklerini eşitlik içinde ve özgürce geliştirebilecekleri kurtuluşun biricik yolu ortak sosyalist cumhuriyetimiz olacaktır.
4.Uzun süre halkın göçe zorlanması yerleşimlerin imhası gibi politikalar ve kontr-gerilla yöntemleriyle sürdürülen “kirli savaş” bugün durmuştur. Ancak hem devletin silahlı operasyonları yer yer sürdürülmektedir hem de daha önemlisi adına “barış” denebilecek herhangi bir adım atılmamaktadır. Oysa bu doğrultuda atılması gereken adımlar bellidir. Sosyalist İktidar Partisi aşağıdaki taleplerin tavizsiz savunucusudur:
Olağanüstü Hal koşulsuz ve derhal kaldırılmalıdır;
İdam cezasına ilişkin düzenlemelere Abdullah Öcalan da dahil edilmeli, Öcalan’ın öldürülmekle tehdit edilmesinden vazgeçilmelidir;
Ülkemizin cezaevlerindeki sorun ne hücre sistemidir ne de katillerin ve çetecilerin içerde tutulmasıdır. Türkiyede yaşanan kirli savaşın “tazmin edilmesi” cezaevlerini de ilgilendirmektedir. 2000 yılında çıkartılan çeteci affının ise bu boyutla ilintisi olmamıştır. Cezaevlerindeki devrimci tutsakları kapsayan bir af çıkartılmalıdır;
Savaş boyunca devletin güvenlik güçleri tarafından yakılıp yıkılarak yok edilen yerleşim merkezleri eski sakinlerinin yerel yönetimlerin demokratik kitle örgütlerinin ve diğer ilgili kurumların gözetim ve denetiminde yeniden imar edilmeli ve sağlıklı iskana açılmalıdır;
HADEP’li belediyelere yönelik ayrımcı uygulamalara son verilmeli tam tersine savaşın yarattığı yıkım işsizliğin yaygınlığı gibi ek sorunlar gözönüne alınarak söz konusu yerel yönetimlere ayrılan merkezi bütçe geliştirilmelidir;
Savaş zararlarının tespiti ve tazmini yönünde bir çalışma başlatılmalı bu çalışmada devletin resmi kurumlarının yanı sıra ilgili belediyeler ve demokratik kitle örgütleri ile siyasi partiler dahil gözlemci kuruluşlar yer almalıdır;
Koruculuk sistemi lağvedilmeli korucuların silahları toplanmalıdır.
Geçtiğimiz dönemde emniyet ve yargının kontr-gerilla Hizbullah ve korucu örgütlenmesi başlıklarında “hassas noktalara” değmemek için özel bir gayret içinde olduğu açık ve kesindir. Kirli savaşın tam bir bilançosunun çıkartılması için kamuoyuna ve “müdahil” tarafların denetimine açık bir soruşturma sistemi geliştirilmeli devletle içiçe faaliyet gösteren bu gerici şiddet örgütleri ve sorumluları cezalandırılmalıdır.
5. Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki bölgede yabancı sermaye yatırımları ve toprakların yabancılar tarafından satın alınması uygulaması derhal durdurulmalı satılan araziler kamulaştırılmalıdır. Bu projeler bölgenin aşırı ucuz işgücünün doğal kaynaklarının ve zırai potansiyelinin batılı emperyalistler ile İsraile peşkeş çekilmesi anlamına gelmektedir. Kürtler üzerindeki baskıları dil ve kültür yasaklarını “milli birlik” ile gerekçelendiren egemen güçlerin üzerinde yoğun olarak Kürtlerin yaşadıkları toprakları yabancı sermayeye dağıtması düzenin gerçek yaklaşımını ortaya çıkartmaktadır.
6. Bölgede tarım ve hayvancılığın canlandırılması için kamu yatırımlarına yönelinmelidir.
7. Türk ve Kürt ilerici hareketlerinin önündeki görev aralarında işbirliği ve koordinasyonu güçlendirmektir. Sosyalist İktidar Partisi, ABD ve AB emperyalizmine gericiliğe sermayenin liberal saldırısına karşı tutum alan ve halkların eşitliğini ve kardeşliğini esas alan ilkeli bir birliktelik doğrultusunda üzerine düşen her adımı atmaya hazırdır.
Bu düzende uygulanan ayrımcılıkların arkasında kapitalist sömürü çarklarının bulunduğu bilinmelidir. Sömürü düzeni yoksulları bölmeksizin emekçileri parçalamaksızın birbirlerine karşı önyargılarla doldurmaksızın varlığını sürdüremez. Dünyanın her tarafında görülen ve ırk din dil ulus gibi farklılıkları eksen alan ayrımcılık çizgisinin bizim topraklarımızdaki başlıca yansıması Kürt kimliğinin reddi olmuştur. İnsanların dil ve kültürleri herhangi bir pazarlığın konusu edilemez. Oysa bugün reddedilemez duruma gelen Kürt kimliği üzerinde egemen güçler pazarlık etmeyi sürdürmektedirler. Sosyalist düzenimizde herhangi bir dilin veya kültürün diğerlerine karşı ayrıcalıklı olması için neden kalmayacaktır.
Kürt işçilerinin yoksul köylülerinin işsizlerinin Kürt ağalarıyla şeyhleriyle patronlarıyla nasıl bir çıkar ortaklığı olabilir Kürt emekçisi kimliğini yıllar yılı baskı altında tutmuş olan bu düzenin işbirlikçisi Kürt ağa şeyh ve patronlarına değil kuşkusuz Türk sınıf kardeşlerine Türkiyeli işçi ve emekçilere yakındır. Türk ve Kürt işçilerinin kendilerini ayrı görmelerinden faydalanacak olan taraf egemen güçlerdir.
Bu çıkar ortaklığı bilince çıkartılmalıdır. Bu çıkar ortaklığı kader ve gelecek birliğine taşınmalıdır. Bu çıkar ortaklığı bugünden başlayarak bir mücadele birlikteliğine dönüştürülmelidir.
Sosyalist İktidar Partisi, Türk ve Kürt işçilerini aynı çatı altında sosyalizm mücadelesine çağırmaktadır. Barışın kurtuluşun kardeşliğin yolu buradan geçecektir. Sosyalist İktidar Partisi sosyalist cumhuriyette birliğe çağırmaktadır.
Yaşasın 1 Eylül Barış Günü!
Yaşasın Halkların Kardeşliği!