Edward Hallett Carr
3 cilt, 1320 sayfa – Metis Yayınevi
Carr’ın Bolşevik Devrimi toplam on dört ciltlik Sovyet Rusya Tarihi külliyatının ilk üç cildini oluşturuyor. Maalesef diğer on bir cildin Türkçe çevirisi bulunmuyor, ama İngilizce kaynaklara ulaşma ve onları okuma şansı olanlar için burada diğer ciltlerin isimlerini de zikredelim: The Interregnum, 1923-1924 [Fetret Devri], Socialism in One Country, 1924-1926 [Tek Ülkede Sosyalizm, 4 cilt], Foundations of a Planned Economy,1926-1929 [Planlı Ekonominin Temelleri, 6 cilt]. Bu binlerce sayfalık külliyatın, öğrenme tutkusunun devrimci mücadelenin silahlarından bir tanesi olduğunu bilen komünistlerin kayıtsız kalamayacakları bir eser olduğunun altını çizelim.
Bu külliyat hacmi dolayısıyla değil, Bolşevik Devrimi’nin karmaşık içyapısını, gelişimini, dünya tarihi açısından önemini ve insanlığın kolektif hafızasından hiçbir zaman silinmeyecek olan siyasi etkisini anlamak açısından önemlidir. Carr’ın eleştirel gerçekçi yöntemi, teoriyle pratik arasındaki ilişkinin doğasını kavramasına, parti içindeki mücadeleleri tutarlı bir biçimde analiz etmesine ve Ekim Devrimi’nin insanlık açısından önemini vurgulamasına yardımcı olmaktadır.
Bolşevik Devrimi’nin birinci cildi, leninizmin ortaya çıkışını, devlet-parti ilişkilerinin kuruluşunda karşılaşılan pratik zorlukları, Bolşeviklerin ulusal soruna bakış açılarının nasıl şekillendiğini ve ulusların kendi kaderini tayin hakkı öğretisinin leninist teoride nerede durduğunu canlı bir dille ele almaktadır. Diğer ciltlerde olduğu gibi bu ciltte de, Bolşeviklerin teoriyle pratik arasındaki gerilimleri nasıl aşmaya çalıştıkları kitabın önde gelen vurguları arasında yer almaktadır.
İkinci cilt sosyalist kuruluşun iktisadi sorunlarını ele almaktadır. Bu cilt, özellikle külliyatın son serisiyle yani Planlı Ekonominin Temelleri’yle beraber okunduğunda daha fazla anlam kazanıyor. Zira Carr, bu ciltte külliyat içinde ilk defa Sovyet planlamasının temellerinin nasıl atıldığını ve hangi koşullarda olgunlaştığını tartışmaktadır. Köylülükle ittifak sorunu, hem Bolşevik pratik çerçevesinde hem de marksizmin köylülüğe ilişkin teorik tahliliyle ilişki içerisinde tartışılmaktadır. Savaş Komünizmi’nin son evresinde, özellikle Kronştadt İsyanı’nın patlak vermesi ve İşçi Muhalefeti tezleriyle yoğunlaşan “işçi denetimi” tartışmaları da bu ciltte ele alınmaktadır. Bu tartışma proletarya diktatörlüğü teorisi açısından önemli sonuçlar barındırmaktadır.
Bolşevik Devrimi’nin üçüncü cildi ise, Sovyet Rusya ve Dünya alt başlığını taşıyor. Bolşeviklerin kısa süre içinde bir Avrupa devriminin gerçekleşeceğine dair duydukları inancın, Ekim Devrimi’nin ilk yıllarında Sovyet dış politikasının şekillenmesinde nasıl bir rol oynadığı, devrimin karşı karşıya kaldığı uluslararası koşulların parti içerisinde ne gibi ihtilaflara yol açtığı bu ciltte ele alınan önemli başlıklar. Ayrıca Komintern’in ilk yılları, Bolşeviklerin devrim sonrasında dünya komünist hareketiyle ilişkileri de bu ciltte ele alınmaktadır. Yine Sovyetlerin Doğu’daki ulusal kurtuluş hareketleriyle ilişkisi, serinin birinci cildinde ele alınan ulusların kendi kaderini tayin hakkı tartışmasıyla birlikte okunduğunda, Bolşeviklerin ulusal soruna ilişkin politikalarının ortaya çıkışı hakkında tatmin edici bir tablo sunmaktadır.
Carr, bu ciltte de Bolşevik pratikle Marksist teori arasındaki ilişki üzerine önemli göndermelerde bulunmaktadır. “Marksizmin Savaş Karşısındaki Tavrı” başlıklı ek bölüm, on dokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde ve yirminci yüzyılın başında uluslararası sol hareketin bölünmesinin teorik kaynaklarına dair önemli tespitler barındırmaktadır.