Gelenek’in bu kitabı, Temmuz – Ağustos kitaplarını birlikte içeriyor. Bu durumda okurlarımızla yeniden, Eylül başında buluşacağız.
Son aylarda, legal sol parti tartışmalarına sol’dan daha geniş bir kesim katılmaya başladı. Bilindiği gibi Gelenek‘in önceki kitabı sorunu “Gelenek Gündemi”nde genel hatlarıyla ele almıştı. Bu kitapta da “Gündem” aynı konuya ilişkin. Geçmişteki legal sol parti deneyimle rinden birkaçı belirli yönleriyle kısaca hatırlatıldıktan sonra, soruna, sol’un değişik kesimlerinden yönelen kimi yaklaşımlar ele alınıyor. Bu arada, okurlarımıza iletmekte yarar görüyoruz: Gün, Görüş ve Zemin dergilerinin Temmuz sayılarında sol parti sorununa eğilen çeşitli yazılar yer alıyor. Ayrıca yayın yaşamına yeni atılan Toplumsal Kurtuluş dergisi de bir yazısını aynı konuya ayırmış.
Konuya ilişkin olarak Gün dergisinde Çağatay Anadol’un yazısı yer alıyor, “Yedi Milyon Genç ve Sol Parti” Görüş dergisinin Temmuz sayısında ise, gene aynı konuya ilişkin olarak Halit Çelenk’le yapılan bir söyleşi ve Kenan Somer’in “Sol Parti” başlıklı değerlendirmesi yer alıyor. Uğur Cankoçak’ın “Tartışabilmek” ve Emin Tanrıyar’ın “Program Tartışmaları Başlamalıdır” yazıları da Zemin dergisinin gene Temmuz sayısında bulunuyor.
Bu kitabımızda, “Gündem” in yanısıra, parti sorununu çeşitli yönleriyle ele alan başka değerlendirmeler de var. Aydın Giritli “Parti ve Örgüt Teorisi”nde klasik kaynak ve metinlerden, uluslararası deneyimlerden hareketle parti – örgüt konusuna teorik düzeyde yaklaşıyor. Metin Çulhaoğlu’nun yazısı “Bir Parti Tartışmasının Düşündürdükleri”. Çulhaoğlu bu yazısında legal sol parti olgusunu, özellikle sosyalizme yönelen genç kuşaklar açısından ele alıyor, gene geçmişten kimi hatırlatmalarla, güncel sorunlara yönelmeye çalışıyor. Parti sorununa ilişkin son yazı ise Harun Koçak’ın. Koçak “Parti: Uzlaşma mı Mücadele mi” başlığını taşıyan değerlendirmesinde özel olarak geçtiğimiz yıl öne çıkan parti tartışmalarını ele alıyor. Bu tartışmalar sırasında sergilenen çeşitli eğilimleri vurgulayıp, bunlardan sonuçlar çıkarıyor.
Sonra “Cepheler: Geçmiş ve Bugün” başlıklı bir değerlendirme yazısı var sırada. Yazarları Cemil Vurmaz ve Fırat Özdemiroğlu. Türkiye’de geniş bir kesimde en çok sözü edilen, istenen, hedeflenen bir olgudur cephe. Ama nedir, teorik – pratik içeriği geçmiş deneyimlerde nasıl somutlanmıştır, bu konuda yeterli bilgi olduğunu söylemek güç. Yazarlar, Avrupa’daki “cephe”lerin tarihine bu tür eksiklikleri kapatma amacıyla eğiliyorlar. Cemal Hekimoğlu’nun bu kitaptaki yazısı ise oldukça önemli bir konuyu ele alıyor. Yazının başlığı “Gorbaçov ve Sol”. Hekimoğlu, uluslararası sosyalist hareketin tarihini ana hatlarıyla özetledikten sonra SSCB’deki yeni yönelimlerin uluslararası plandaki yansımalarının ne tür yönler alabileceğine değiniyor. Jakobenizm dendiğinde akıllarına daha çok giyotin ve ellerinde şişleri, örgüleri idam izleyen kadınlar gelen solcuların Türkiye’de hayli çok olduğuna değinmiştik. Gelenek ‘in bu konudaki yaklaşımlarına, yeni tepkiler de geldi. Aydın Giritli, bu sayıdaki yazısında bu tür tepkiyi ve Saçak dergisinde yer alan iki yazıyı ele alıp eleştiriyor.
Son yazımız, Osman Akın’a ait. Akın “Asena, Kadın ve Sevgi” yazısında, Asena’nın yayınlanmış bir kitabından hareketle, bu kitapta iletilen görüşleri eleştiriyor. Kadın – sevgi – cinsellik türü konularda tutarlı yaklaşım koşullarını bu yazıda bulmak mümkün.
Okurlarımıza bir haberimiz daha var: Türkiye kapitalizmi, tekelci yapısını yayıncılık alanında da en somut düzeyde sergilemeye karar vermiş görünüyor. İki büyük dağıtım şirketi, tüm bayilere gönderdikleri bir yazı ile, kendi dağıttıkları dışında hiçbir yayının alınmamasını buyurdular. Bir de tehdit: Aksi taktirde bayilik sözleşmelerinin iptali… Kuşkusuz bu durum, Gelenek kitap dizisi dışında, çok sayıda sol dergiyi de ilgilendiriyor. Gelenek baskıya girdiği sıralarda sorun devam ediyordu. Bu durumda okurlarımızın kitap dizimizi eskiden bulabildikleri kimi gazete bayilerinde bulamamaları gündeme gelebilir. Sonuçta, sorunun çözümüne dek kitabevlerine başvurmak gerekiyor.
Türkiye’yi Eylül ayında bir referandum bekliyor.
Son olarak kısaca bu konuya değinmeyi uygun gördük. Hemen en başta ve açıkça vurguluyoruz: Türkiye sosyalistlerini, şu ya da bu gerekçeyle, burjuvazinin iç sorunlarının uzantısı ikilemlere hapsetmenin hiçbir anlamı yoktur. Üçü eski MC inşaat, biri de sola duvar çekme ustası dört politikacının siyasal yaşamlarını sürdürüp sürdüremeyecekleri, sosyalistlerin gündemine alınacak bir sorun değildir. Ayrıca Gelenek Türkiye solunda çok sözü edilen “demokratikleşme”de, milimetrik ilerlemelerle kilometrik yolların kat edilebileceğine de hiç inanmamaktadır. Bu nedenle Gelenek‘in tutumu açıkça, dayatılan ikilemlerin reddedilmesi doğrultusunda, referandumda boş oy kullanılması yönündedir.
Eylül’de yeniden buluşmak üzere…