Gelenek Sayı 1

PERİNÇEK’TEN BİR TARİH KARİKATÜRÜ

İkibinli yıllara demokrasinin gülbahçesinde, millet olmanın gurur ve heyecanı ile giriyoruz: “19. yüzyıldan başlatabileceğimiz bu büyük değişmenin hâlâ içinde yaşıyoruz."D.Perinçek, "Osmanlı'dan Bugüne Toplun ve Devlet", s:8 , "... iktidarların, genel ve eşit oy yanında, çok parti ilkesinin geçerli olduğu seçimlerle belirlendiği”,  “hür irade ve özgürlükler düzenini gerekli kılan”a.g.e. s:304 demokratik bir Türkiye’ye sağcısıyla solcusuyla hep beraber, birlik ve bütünlük içinde giriyoruz... Kutlu olsun.Türk toplumunun 310 sayfaya sığdırılan öyküsü bu öngörüyle başlıyor, benzer dileklerle sona eriyor.Doğu Perinçek; "Osmanlı'dan Bugüne Toplum ve Devlet". Kaynak Yay., 1986.  Populizm, ağır bir milliyetçilik kokusu ve küçük burjuva demokrat özlü biçimsel Marksizm kırıntılarıyla, bu öykü...

GELENEK GÜNDEMİ

12 Eylül, Türkiye sosyalistlerinin büyük bir kesimi üzerindeki ilk etkisini, evlerdeki kitaplık düzenlerinin değişmesiyle gösterdi. Banyolarda 12 Mart döneminde olduğu ölçüde kitap yakılmadı ama yine de başta klasikler olmak üzere temel pek çok kitap dip odalara ya da kütüphanelerin uzak raflarına taşındı. Aradan altı yıl geçti. Bu kitapların kütüphanelerdeki eski yerlerine döndüklerini söylemek, henüz mümkün değil. Kitaplık düzenindeki değişiklikler, düşünce düzenindeki değişiklikleri hemen hemen aynen yansıtıyor. 12 Eylül ile birlikte Türkiye solu; düşündüğünde, konuştuğunda, tartıştığında ve yazdığında sosyalist kavram ve yöntemlere ya hiç ulaşamadı ya da bunları hep “uzak raf referansları" olarak gördü. Gönülleri bilmek daha güç ama gözlerden ırak...

ÇIKARKEN

Gelenek, okurlarına ilk "merhaba"sını derken, bir noktayı açık seçik belirtmekte yarar görüyor: Gelenek, Türkiye solunda birlik oluşturmaya yönelik bir perspektifle ve bu doğrultuda bir platform yaratma misyonuyla yola çıkmıyor. Gelenek'in kendisi için saptadığı amaç bir cümleyle şöyle özetlenebilir: Ülkenin bugünkü ortamı ve koşullarından hareketle geleneksel solun Türkiye'de yeni bir ruha, canlılığa ve yaratıcılığa kavuşabilmesine katkıda bulunmak... Genel olarak bakıldığında Türkiye'de bugün geleneksel sol ve Yeni Sol olarak iki ana küme giderek belirginlik kazanıyor. Yeni Sol başka ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de küskün aydınları özel küskünlük alanlarına ilişkin teorik söylemlerle rahatlatan belki de hafifleten eklektik ve apolitik konumuna yerleşiyor. Bu yerleşmeyle birlikte...

AYDIN, HEP GÜNAH KEÇİSİ Mİ OLACAK?

 Başka ülkelerde de öyle, Türkiye’de de. Aydın hep günah keçisi yapılır. Hele toplum ciddi bir bunalım yaşamışsa, bunalımın faturasının çıkarılacağı bir kesim aranıyorsa, adres çoğu kez aydınlar olur. Ülkemizde klasik tanımı ile tam tamına “aydın” kavramının karşılığı olmasalar da, bilim adamları, sanatçılar, öğrenciler ve öğretmenlerden oluşan kesimin suçlandığı çok dönem yaşadık. Düzenin bekçileri bir yana, solcu aydınların bir kesiminin, ülke aydınlarını suçlamada çok ileri gittiklerine de tanık olunur Türkiye’de. Batılı ülkelerin pek çoğunda olduğu gibi.Bu yazı, Türkiye sol aydınının, günah keçisi olmaktan nasıl kurtulabileceğini araştırıyor. Paradoks falan değil; sonuç şöyle belirginleşiyor: Günah keçisi yapılmamak için, inatçı bir keçi olmak gerekiyor....

EŞİTSİZ GELİŞİM VE SİYASET

"Rusya burjuva devrimini o denli geç tamamladı ki, burjuva devrimini proleter devrimine dönüştürmek zorunda kaldı. Başka türlü söylenirse: Rusya diğer ülkelere göre o denli gecikmişti ki, en azından bazı alanlarda onları aşmak zorundaydı."1.L. Trotskiy; Histoire de la Revolution Rusme 111 Paris 1934 s. 7. Eşitsiz gelişim bundan daha güzel nasıl ifade edilebilir? Olguyu, Rus Devrimi'nin hazırlayıcılığını ve ihanetini birlikte yüklenen, önce önderlik edip, sonra sırt çeviren Trotskiy' den daha güzel anlatmak mümkün mü? Eşitsiz gelişimin bizatihi ürünü, eşitsizliğin en yoğun anında zirveye tırmanan, ama aynı yasa tarafından yaşayan tarihin dışına itilen Trotskiy devrimin üzerinden on yılı aşkın süre geçtikten sonra...

DÜNYAYA BAKMAYI BİLEBİLMEK

Kendinize hiç "ne ölçüde Avrupalıyız" diye sordunuz mu? Ülkemizin, hıristiyanlığın üç temel mezhebinin de var olduğu bir kıtada Müslüman nüfusun ağırlık taşıdığı tek ülke olmasını bir kenara koyalım. Topraklarının ana bölümünün Asya'da olduğunu özgün bir şarklılıkla yoğrulmuş geleneklerimizi ve alışkanlıklarımızı bir an için unutalım. Yalnızca ekonomik göstergelerden hareketle Portekiz ile birlikte Avrupa'nın en az gelişmişleri oluşumuzu da söz konusu etmeyelim.Ortaçağ karanlığından, burjuvazinin tarihsel çıkışı ile kurtulmaya başlayan Avrupa, teknolojik ve endüstriyel ilerlemeye olduğu kadar gelişme ve değişme mesajları veren köklü akımlara da zemin oluşturdu. Fransız devrimi burjuvazinin toplumsal bilimlere yaptığı belki de en son katkı olan siyasal iktisat Hegelci düşünce...

Sayıdaki Yazarlar

    Hoşgeldiniz!

    Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

    Kayıt Ol!

    Kayıt olmak için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

    *Kullanıcı Sözleşmesi'ni ve Gizlilik Politikası'nı okuduğumu, anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim. Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası.

    Şifrenizi geri alın

    Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi veya okuyucu adınızı giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

    Oluştur