Gelenek Sayı 105-106

Ağustos ve Eylül Aylarındatürkiye’nin Dış Politikasından Önemli Başlıklar…

7 Ağustos: Önceki gün CHP lideri Deniz Baykal ile görüşen ABD’nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, dün akşam da DTP lideri Ahmet Türk ile bir araya geldi ve ikili uzun bir görüşme gerçekleştirdi. 8 Ağustos: Hükümetin Kürt açılımına destek veren ABD’nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, “Bu bir Amerikan planı değil, Türkiye’nin kendi ürünüdür” dedi. 10 Ağustos: Irak’ın Musul kentininde cuma günü gerçekleştirilen bombalı saldırıda yaralananlardan 39’u Ankara’ya getirildi. Türkiye’nin geçen hafta attığı imzayla, Rusya’nın “Güney Akım” boru hattının Karadeniz’deki karasuları ve toprakları üzerinden Avrupa’ya ulaşmasına izin vermesi, uluslararası camiada ekonomik ve stratejik anlamda büyük yankı uyandırdı. ABD’deki düşünce kuruluşu Hudson Enstitüsü’nün...

Dinci Liberalizmin İdeolojik Kaynakları

Türkiye’nin tarihinde yaşadığı en kapsamlı dönüşümlerden birisinin taşıyıcısı olan AKP iktidarının ideolojisinin klasik dinci gericilikten farklı ve çok daha gelişkin olduğu konusunda birkaç sağ Kemalistten başka kimsenin şüphesi kalmamış görünüyor. Metin Çulhaoğlu’nun işaret ettiği gibi; “Cumhuriyet tarihinde ilk kez belirli bir siyasal partinin ideolojisi aynı zamanda egemen ideoloji haline geliyor, üstelik bu aynılaşma resmi ideolojiyi de zorluyor ve dönüştürüyor.” Çulhaoğlu, Metin,, “Dinci İdeolojinin Üç Dönemi”, soL Haber Portalı, http://haber.sol.org.tr/yazarlar/metin-culhaoglu/dinci-ideolojinin-uc-donemi-17737, 05.09.2009.  Bunun mümkün olabilmesi için, her şeyden önce dinci gericiliğin kendi ideolojisi kapsamlı bir dönüşümden geçmişti. Yine Çulhaoğlu’nun işaret ettiği gibi: “‘Milli görüş gömleğinin çıkarılması’ salt bir retorikten ibaret değildi.” Genel...

Yeni Osmanlı’dan bir Manzara: Aydın Doğan’ın Tasfiyesi

Maliye Bakanlığı müfettişleri tarafından 9 Eylül’de Aydın Doğan’a kesildiği açıklanan 3,75 milyar TL’lik vergi cezası pek çok açıdan “tarihi” oldu. Öncelikle ceza, Türkiye tarihinde benzeri görülmemiş bir meblağa tekabül ediyordu. Ayrıca cezayla amaçlananın icra yöntemi de, pek çok açıdan tarihi bir yenilik taşıyordu. Türkiye’de sermayeye yönelik operasyonların geleneksel olarak zorunlu iflas, devir vb. yöntemlerle kaydedilmesi göz önünde bulundurulduğunda, bu yeni tür operasyon Türkiye sermaye sınıfı ve uluslararası çevreler şaşırttı ve “pek Rusvari olduğu” yorumlarına neden oldu. Aydın Doğan’ı hedef alan vergi cezasını tarihi kılan üçüncü boyut ise cezanın aynı zamanda bu yazının da konusunu oluşturan tarihsel boyutu oldu. Şüphesiz ceza...

Ağustos ve Eylül Aylarında Türkiye Siyaseti

1 Ağustos: Vatan gazetesi yazarı Mustafa Mutlu, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, iktidarla gerilim yaşayan YARSAV Genel Sekreteri Ali Rıza Aydın’ı siyasi sebeplerle emekliliğe zorladığını iddia etti. 2006 yılında Şırnak’ta yapılan bir eylemden dolayı yargılanan 47 DTP’liye toplam 70 sene hapis cezası verildi. 3 Ağustos: Polis Akademisi Uluslararası Terörizm ve Sınır Aşan Suçlar Araştırma Merkezi (UTSAM) tarafından bir grup “gazeteci-akademisyen”in katılımı ile “Kürt Meselesinin Çözümü: Türkiye Modeline Doğru” adlı bir çalıştay düzenlendi. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, birinci “Ergenekon” davası ile Danıştay üyeleri ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırıya ilişkin dava dosyalarının birleştirildiğini açıkladı. 4 Ağustos: MÜSİAD üniversiteye girişte meslek liselerine...

Türkiye Ekonomisinde Artı Değer Oranı ve AKP’nin Sermaye Sınıfıyla İmtihanı

AKP’nin iktidara gelişinden bu yana sık sık, bu partinin kendi sermaye tabanını yaratarak veya güçlendirerek sermaye sınıfının temsiliyeti konusunda kendisine bazı avantajlar yarattığı olgusuna işaret ettik. Bu kuşkusuz AKP’nin izlediği siyasetin sermaye sınıfının genel çıkarlarından bağımsız olduğu anlamına gelmiyor; bilakis AKP bu çıkarları Türkiye’nin yeniden yapılandırılması çerçevesi içerisinde yeniden üretiyor. Ancak şurası kesin: Türkiye’nin yeniden yapılandırılması, sermaye sınıfının iç dengeleri yerinden oynatılmaksızın başarılamaz; bunu yapıyorlar… AKP’nin sermaye sınıfının iç dengelerine müdahale etmek, bir bütün olarak burjuvazinin çıkarlarıyla emperyalizmin Türkiye’ye ve bölgeye dair hesaplarını uyumlulaştırmak üzere kendi sermaye tabanını yaratmaya veya güçlendirmeye ihtiyacı var. Bu nedenle AKP ile TÜSİAD burjuvazisi arasında...

Bir Savaş Nedeni Olarak Bağdat Demiryolu ve Nabucco

Geçtiğimiz Temmuz ayında önce AB Komisyonu ve ABD temsilcilerinin gözetiminde hattın geçtiği ülkelerle birlikte Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı anlaşması imzalandı. Hemen arkasından Rusya ile Güney Akımı Projesi’ne imza kondu. Birbiri ile çelişkili gibi gözüken anlaşmalar “Güçlü Türkiye”nin diplomatik zaferi olarak sunuldu. Yükselen bir bölge gücü olarak Türkiye’nin emperyalist merkezlerden bağımsızlaşan dış politikasının başarısı olarak alkışlandı. Türkiye’nin enerji transferinde vazgeçilmez bir ülke konumuna geldiği yazıldı. Oysa Nabucco projesine biraz daha yakından bakınca bir seri tuhaflık hemen fark ediliyor. Aşkın Süzük’ün boru hatları hakkında Gelenek’in geçen ayki sayısında ayrıntılı bir yazısı yayınlandı.Süzük, Aşkın, “Boru hatlarıyla bölünen Türkiye”, Gelenek, sayı:104, 2009, s....

Açılım Gelenekleri Zorluyor mu?

Belli başlı üç gelenekten söz edeceğim bu yazıda. Birincisi Türkiye kapitalizminin yapısal bir özelliğine denk düşüyor. Yıllardır çeşitli vesilelerle Türkiye burjuvazisinin büyük yapısal dönüşüm perspektifleri açısından bir başarısızlık ve beceriksizlik abidesi olduğunu iddia ediyorum. Bu başarısız ve beceriksiz egemen sınıf, yapısal zaaflarının düzeni yıkıma götürecek krizler olarak derinleşmesinin karşısına, gelişkin bir siyasal manipülasyon yeteneğiyle çıkabiliyor. Bir gelenek oluşturduğunu düşünebileceğimiz bu durumun değişmediğini düşünüyorum. Kuşkusuz içinde bulunduğumuz konjonktürün Kürt açılımı da bir büyük projedir ve üstelik çok daha büyük bir proje olan Ortadoğu’nun yeniden paylaşımı ve Türkiye Cumhuriyeti’nden bir Osmanlı türetme planının parçalarından bir tanesidir. Bu ölçekteki işlerin sonuç vermediği bir...

Giriş

“Türkiye’nin dönüşümü”nde yön tayini yapmak Uzun süredir Türkiye’nin kapsamlı bir dönüşüm sürecinden geçtiğini ve bu süreçte iplerin esas olarak emperyalizmin elinde olduğunu vurguluyoruz. Geçmişi, belirli açılardan AKP’nin iktidara gelişine, başka açılardan ise 28 Şubat Restorasyonu’na veya 12 Eylül’e kadar götürülebilecek bu süreçte artık kritik bir momente varıldığı aşikâr. “Türkiye’nin dönüştürülmesi” olarak nitelediğimiz sürecin ilerlemekte olduğu istikamet, nasıl bir Türkiye’ye işaret etmektedir? Sürecin ilerlediği istikameti tayin etmek üzere kullanılan “faşizm”, “şeriat”, “totaliter demokrasi” ve benzeri kavramlaştırmalarla Yeni Osmanlı kodlaması arasında ne tür bir ilişki var? Faşizm, şeriat, totaliter demokrasi ve benzeri istikametler birbirlerini dışlamakta mıdır, yoksa bunlar belirli bir üst başlık...

Sayıdaki Yazarlar

    Hoşgeldiniz!

    Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

    Kayıt Ol!

    Kayıt olmak için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

    *Kullanıcı Sözleşmesi'ni ve Gizlilik Politikası'nı okuduğumu, anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim. Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası.

    Şifrenizi geri alın

    Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi veya okuyucu adınızı giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

    Oluştur