Gelenek Sayı 12

OKURLARLA

Gelenek bu kitabı ile birinci yılını doldurmuş bulunuyor. Bir yıllık bir yayın yaşamında, dünya ve Türkiye sosyalist hareketinin büyük önem taşıdığına inandığımız çeşitli sorunlarına eğilmeye çalıştık. Teorik yanı özellikle ağır basan bir yayın olarak okurdan gördüğümüz ilginin bizi umutlandırdığını söylemek istiyoruz. Okurlarımıza, bu vesile ile teşekkür ediyoruz.Yeri gelmişken hemen belirtelim: Cezaevlerinden, Gelenek'e ilişkin pek çok istek alıyoruz. Cezaevlerindeki dostlarımızın isteklerini ücretsiz olarak karşılıyoruz. Ancak zaman zaman, gönderdiğimiz kitapların ellerine ulaşmadığını, ya da onların isteklerinin bize ulaşamadığını öğreniyoruz. Dostlarımızdan, bizi durumdan haberdar etmelerini, isteklerini, yanıt gelmemesi halinde yinelemelerini rica ediyoruz. Türkiye, bir seçim dönemine daha giriyor. Referandum olayının hemen ardından, sandık...

TÜRKİYE’NİN SOSYO – EKONOMİK YAPISI

BORAN'I ANIYORUZGeçtiğimiz ay, Türkiye sosyalist hareketinin önde gelen isimlerinden, yıllarını sosyalist mücadeleye adamış bir insanı, Behice Boran'ı yitirdik. Boran'ın 27 Aralık 1975 tarihinde Ankara'da Tüm İktisatçılar Birliği tarafından düzenlenen bir konferansta yaptığı ve Yürüyüş dergisinin 6 Ocak 1976 tarihli 39. sayısında yayınlanan konuşmasını, kendisini bir kez daha saygıyla anarak yayınlıyoruz.Hakim Üretim Biçimi ve DevrimTürkiye'de hakim üretim ilişkilerinin niteliği 1971 öncesinin önemli tartışma konularından biri idi. Bu tartışmalar bir ölçüde bugün de sürüyor. Türkiye kapitalist bir ülke mi, yoksa feodal ya da yarı feodal bir ülke mi? Egemen sınıf feodal toprak ağaları mı, yoksa geri nitelikte bile olsa kapitalist sistemin ürünü...

FAŞİZM VE İDEOLOJİ

Ortodoks marksist teoriyi öne çıkarırken, devlet, ideoloji, öznel güç gibi, ortodoks çerçevede üstyapısal olarak ayrıştırılan kategorilerin iç dinamiklerini merceğin altına sürmek...Batı solunda, paradoksal gibi görünen bu iki çabayı birarada üretmeye çalışanların siyasi çıkışsızlığına mahkum olmadan, bunu becermek olanaklı mı? Yaratıcılık ve ortodoks teoriyi aynı potada birbirlerini eritmeyecek biçimde yan yana getirmek, gerçekçi bir teorik sıçramanın zeminini oluşturmalı. En azından Türkiye'de... Geleneksel solda faşizm ve ideoloji, halen sorgulanmayı bekleyen, ilki büyük ölçüde pratik yaşanmışlık aşamasında takılmış, diğeri ise ekonomist aktarmacılığa kurban gitmiş iki sorunu oluşturuyorlar.IFaşizm deneyimi siyasette ve ideolojide doğal olarak ne Marx-Engels ne de Lenin tarafından teorikleştirilebildi. Bir zaaf kaynağı...

BİR EKİM YILDÖNÜMÜNDE, STALİN ÜZERİNE

Stalin gibi önemli bir sosyalist lider hakkında bir şeyler yazmak, kendine ha bazı güçlükleri göze almayı zaten gerektiriyor. Ama, bu kendine ha güçlüklerin de ötesinde, bazı “güncel” hesaplar içerisinde düşünmek ve davranmak zorunlu...1956’dan sonra Sovyetler’de Stalin hiçbir zaman bayraklaştırılmadı. Zaman zaman sert, hatta gereksiz ölçülerde eleştirildiği oldu. Hruşçov’un, sosyalizm tarihi söz konusu olduğunda pek seviyeli tanımlanamayacak olan “destalinizasyon” kampanyasından sonra, Stalin sorunu hep “sessiz sinema” biçemiyle gündeme geldi. Eleştiri ve övgüler daha çok satır aralarına atıldı. Sovyet toplumu kendisine çeyrek aşırı aşkın bir süre liderlik etmiş bir kişiyi unutmaya, hiç değilse gündemde tutmamaya çaba gösterdi.Şimdi, Sovyetler’de yeni bir sıçrama dönemi...

TROTSKİY,TROÇKİZM VE EŞİTSİZ GELİŞME

Trotskiy isminin yakın dönemde bir güncellik kazandığı doğru. Güncelliğin bir kaynağı Sovyetler Birliği’nde. Kısa bir süre önce SBKP’nin kendi tarihini yeni bir gözle ele alacağının sinyalleri verildi. Yeni değerlendirmenin içinde, boyutları henüz kesinleşmemiş olsa da, Trotskiy’e yönelik bir “iade-i itibar” da söz konusu... Bu uluslararası güncellik kaynağının dışında bir de Türkiye solundan söz etmek gerekiyor. Devrimci demokratların, 80 şokunun etkisini atlatırken bir arayışa yöneldikleri hatırlanır. Bu yöneliş sosyalist sisteme kuşku ile birleştiğinde, kapılar ilk önce liberal sivil toplumcu etkilere açılmıştı. Politizasyonun artması ile paralel olarak bu sağa kayış, şimdi yerini radikal tonlara bıraktı. Yeni solun bir “sol” varyantı olarak Troçkizmin...

BİR DÖNEMİN İNSANLARI (1917-1922)

Ekim Devrimi’nin üzerinden yetmiş yıl geçti. Yetmiş yıl sonra bakıldığında, Devrim’in dünyadaki yansımalarına ilişkin olarak, çok daha net biçimde görülebilen noktalar var. Bunlardan biri ile başlamak istiyorum.Bolşevikler 1917’de Çarlık Rusya’sında iktidarı aldıklarında, dünyanın batısı ile doğusu arasında, pek çok açıdan, önemli uçurumlar vardı. Bir yanda gelişmiş kapitalist ülkelerin aydınları ve işçi sınıfları, öte yanda Asya’nın orta sınıf “münevveran”ı, 1917’yi ilk bakışta oldukça farklı biçimlerde değerlendirdiler. Ancak aradan yıllar geçtikten sonra belirginlik kazanan bir “ortaklık”da vardı aralarında: Gerek batı gerekse doğu, 1917’ye ve getirdiği yeniliğe şu ya da bu yönde bir indirgemecilikle yaklaşmak zorunda kaldı. Batı ile doğu, bu noktada buluştu....

Sayıdaki Yazarlar

    Hoşgeldiniz!

    Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

    Kayıt Ol!

    Kayıt olmak için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

    *Kullanıcı Sözleşmesi'ni ve Gizlilik Politikası'nı okuduğumu, anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim. Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası.

    Şifrenizi geri alın

    Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi veya okuyucu adınızı giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

    Oluştur