Gelenek Sayı 29

DIŞA BAKAN TÜRKİYE: İTİDAL Mİ, MACERA MI?

Şöyle bir bakıldığında ilginç bulmamak mümkün değil: Bulgaristan, Yunanistan, Suriye, Irak, İran ile Sovyetler Birliği Türkiye'nin komşuları ve Türkiye'nin hepsiyle sorunu var. Kara parçaları dışında ülkeyi çevreleyen denizlere baktığımızda, kirlenen suları ve tükenen balık nesilleriyle bunların bile Türkiye'ye dost oldukları herhalde söylenemez.Türkiye'nin ezeli ve edebi düşmanlarla kuşatılmış bir ülke olduğu tezi egemen söylemde öteden beri kendine özgü bir yer tutar. Kurulu düzenin artık iyiden içselleşmiş savunma refleksleri arasındadır bu. Gerekçe de oldukça basit sayılır: Dünya kapitalizminin birinci pek olmasa bile ikinci mevkiinde yerimizi tam olarak alıncaya kadar, sermaye birikimi süreçlerini en elverişli koşullarda yürütmek. "Türk'ün Türk'ten başka dostu yok" yaklaşımı,...

YELTSİN: KARŞI-DEVRİMİN DEMOKRAT YÜZÜ

Boris Yeltsin burjuva basınına bir süredir Mihail Gorbaçov'un ve Sovyet halkının başarısızlığa uğradığını anlatıyor, arka arkaya demeçler veriyor, röportajlar yapıyor. Burjuva basını ise Yeltsin'i, Gorbaçov'un en gürültücü ve açık sözlü eleştirmeni olarak tanımlıyor. Onlara göre Yeltsin büyük bir olgunlukla ve uysallıkla reformların gelişimini ve dolayısıyla Gorbaçov'u destekledi, ancak bir sonuç alınamadığını anladığı 1987 yılında ağzını açtı ve gözünü yumdu. Burjuva basını Boris Yeltsin'in perestroyka sürecine yönelik eleştirilerinin yüksek düzeyde eleştirel ve aynı zamanda da "içten" olduğu düşüncesinde. Bizi bu içten olup olmama konusu zerrece ilgilendirmiyor elbette. Bizim daha başka kriterlerimiz var. Burada bizim değerlendirme araçlarımızın ne olduğu konusuna hiç değinmeden...

SİBEL ÖZBUDUN’LA SÖYLEŞİ

Gelenek: Sohbetimize konunun kökeni itibariyle bize çok önemli gelen bir nokta ile, kadının ezilmişlik sürecinin başladığı momentin değerlendirilmesi ile başlamak istiyoruz. Bu konuda asıl antropologlar ve sosyologların çalışmaları ve teorileri var. Biz de daha çok bunlardan öğrendiklerimiz üzerine fikir beyan ediyoruz.S. Özbudun: İnsanlık tarihinin başlangıç noktası geçmişe doğru geriletilebilecek bir şey. İnsanlık şu tarihte başlamıştır diyemiyoruz. Fakat genel olarak jeologların ve prehistoryacıların tespitleri çakışmaktadır. Pleistosen denilen 4. jeolojik zamanda insan ortaya çıkıyor. İnsanı diğer canlı türlerinden ayırdedilebilen alet yapma yeteneği ve bu çağ -ki bunun prehistoryadaki tanımı paleolitik ya da taşdevri oluyor- alet, avandanlıklar yapma ile insan diğer canlı türlerinden...

EKONOMİZMİ ELEŞTİREMEMEK…

1960'lardan başlayarak batı marksizminde ekonomizm üzerine geniş bir külliyat oluştu. Kimi lokal doğruların zaman zaman yakalandığını inkar etmek mümkün değil... Ancak bu yönelim, gerek bakışların ekonomizme çevrilmesine neden olan leitmotif gerekse eleştirilerin politik izdüşümleri gözönüne alındığında ne kendilerinin ne de "marksizmin" bunalımının aşılmasına hizmet etti.Hizmet ettiği şey, batıda 60'lardan itibaren bilinen rotasına oturmuş bulunan politik yaklaşımların gereksindiği teorik barutu sunmak oldu.Avrupa'da kitle ya da işçi hareketi açısından yüzyılın ilk çeyreğindeki konumundan oldukça farklı bir nesnellikle karşı karşıya olunduğunu herkes gözledi. Sosyalizme giden yolların çeşitliliği gibi tezler, zaman-mekan farklarının hesaba katılması anlamına gelemediği için bir canlanma da getirmedi. Marx'ın zaman zaman...

DEVRİMCİ TEORİ VE DEVRİMCİ EYLEM: ŞEFİK HÜSNÜ SOLCULUĞUNUN ANATOMİSİNE DOĞRU

Devrimci teori üzerine düşünceler üretmeye başladığımızda önce devrimci teorinin geçmişine, Marx'a dönmek gerekiyor. Marx sadece "dahiyane" bir bilimsel yasanın bulucusu değildi. O, aynı zamanda bir devrimci ideologdu. Marx'ın ideolojik görüşleri bilimsel temelleri nedeniyle, ama bunun ötesinde devrimci duygusal atılımı, sanatsal yönüyle de işçi-emekçi kitlelerin sevgisini ve bağlılığını kazanmıştı. Marx bir ideolog olarak dogmatik-doktriner değildi. O, marksizmin de doktrineri olmadı. Gelişen nesnel gerçekliğe paralel olarak, eski düşünceleriyle çelişen, hatta zıtlaşan yeni düşünceler geliştirdi. İşte Genç Marx'la Olgun Marx arasındaki üslup farklılığı böylece ortaya çıktı. Ancak Marx'ın gelişimi doğrusal bir çizgi izledi. Çünkü, işçi-emekçi sınıfların menfaatlerini kollamaktan hiçbir zaman vazgeçmedi; Genç Marx'ı...

MODERNİZM DÜŞÜ YA DA TEKELCİ AŞAMADA SANAT/EDEBİYAT

"Yeni sanat, ya yeni bir toplum düzeni içinde ya da kültürel değişime uğramış, ama başka bakımlardan dirençli ve dinçleşmiş bir eski düzen içinde kendi yerini bulabilirdi." diyor R. Williams.Williams, Raymond; "Avangard Sanatın Politikası", Adam Sanat, sayı 38, s.32 "Yeni" sanat, burjuva toplumsal yaşamına bir başkaldırıydı ama, yeni bir toplum istemedi. Bu nedenle, yeni bir toplum düzeni içinde yerini bulması söz konusu değil... Fakat kültürel değişime uğramış eski bir düzende, belki de kendi istemlerinin ötesinde varolabilirdi: Tekelci aşamanın içi boşaltılmış kültürel yaşamında gayri meşru bir yer edinerek... Bu durum, bir bakıma modern sanatın trajedisidir. Geçmişle bağlarını koparmaya çalıştığı oranda modern burjuva...

TÜRKİYE’NİN TOPLUMSAL YAPISINA GİRİŞ VEYA DEVRİM DEĞERLENDİRMESİ YAPARKEN

Toplum yaşamındaki her altüst oluş, bir toplumsal hareketin her büyük yenilgisi ve durgunluktan sonra yeniden gelişmeye başlayan devrim mücadelesinin ivmesi yükselirken, tarihinin yeniden düşünülüp yeniden yazılmasına gerek vardır. İçinde yaşanılan toplumsal sistemin iyileştirilmesi devrim değil reformdur. Konumuz devrim değerlendirmesidir. Devrim için (bilinen tanımıyla) varolan sistemde üretim ilişkileri ve üretici güçlerin birarada bulunup yaşamasının olanaksız hale gelmesi, egemen sömürücü sınıfın yürütme komitesinin yani devletin (Marx) yönetemez duruma gelmesi; bunlara bağlı olarak nesnel koşullar gibi öznel etmenin de hazır olması gerekir. Bunu mekanik olarak değerlendiremeyiz. Sorun, nasıl bir yöntemle teşhis konulup bu teşhisin gereklerinin nasıl yerine getirileceği sorunudur.Bir sorunu teşhis etmek onu...

OKURLARLA

Gelenek'in bu kitabı global ekonomik ve siyasi süreçler ve bu düzeydeki gelişmeler çerçevesinde Türkiye kapitalizminin dinamiklerini, muhtemel gelişmeleri konu alıyor. Seçtiğimiz ana konunun özellikle geçtiğimiz yıl sosyalist sistemde yaşanmaya başlayan çözülme bağlamında son derece güncellik kazandığını söyleyebiliriz.Aydın Giritli dünya kapitalizminin bunalımını geçmişi ve bugünüyle ele alarak konumuza uluslararası iktisadi bir çerçeve çizmeyi deniyor. Global-tarihsel çerçevenin tamamlanmasını hedefleyen ikinci çalışma Hikmet Seçkinoğlu'nun. Seçkinoğlu iki bölümden oluşturmayı tasarladığı yazısının bu ilk bölümünde 1917'den 1949'a kadar dünya siyasetinin evrelerini, temel niteliklerini tartışıyor. Gelecek kitabımızda yer vereceğimiz ikinci bölüm ile bu seferki ana konunun daha bütünlüklü bir nitelik kazanacağını sanıyoruz.Akın Dalman'ın yazısı tartışmamızın Türkiye...

TÜRKİYE DEVRİMİNİN NİTELİĞİ ÜZERİNE

Günümüzde sosyalizm adına devrim biçimi şu ya da bu biçimde irdeleniyor. Toplum, olay ve olgular bilimsel sosyalizm temelinden kalkarak irdelenmeli. Oysa, sosyalizm adına bu değerlendirmelerin çoğu mekanik ve basit türde olmakta. Tıpkı karanlıkta fili tanımak gibi. Sosyalistlerin çoğu yerel ulusal mücadele uğruna uluslararası mücadeleyi yadsıdıkları gibi, kendilerini sadece biçimde bağlı görüyorlar. Parça uğruna bütün feda edilmekte. Bu kısa yazımızda olanaklar ölçüsünde Türkiye devriminin niteliği ve durumunu irdelemeye çalışacağız.Toplumlar tarihinde büyük ayaklanmalar ve devrimler bir dönemin bitip yeni bir dönemin başladığını simgeler. Ayaklanma ve devrimin bir toplumu sarsmaya başlaması diğer ülkeleri de etkiler. Mesela, 1789'da Fransa Burjuva Devrimi, 1871'de Paris Komünü,...

1990’LARDA DÜNYA EKONOMİSİ: SIÇRAMANIN KESKİN SIRTI

Türkiye solunda ve aslında dünya solunun büyük bir bölümünde, kapitalizmin güncel dinamikleri ve muhtemel yönelişlerinden söz açıldığında tekrarlanıveren birkaç cümle var. "Bunalım derinleşiyor, çelişkiler had safhada, kapitalizm çöküyor..." İster 60'ların, ister 70'lerin, isterseniz bugünlerin siyasi yayınlarını açın, belli nicel farklılıklar dışında bu tür ifadelere rastlamak mümkün. Teori alanında ise bir, bu söylemin arka planını örme uğraşı; iki, aklıselim'e çağıran cılız bir diğer yaklaşım...Kapitalizmin marksist analizde sergilenen temel dinamiklerinin geçerli olduğunu düşünenler için bu üretim tarzının tarihsel olarak geçici niteliği, "kaderi" zaten açıktır. Marksistlerin bu bilgisi ise bir tarih bilincidir; ve bu tarih bilincinin yaşayan her ana sarih göstergelerle tekrar tekrar...

Hoşgeldiniz!

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Kayıt Ol!

Kayıt olmak için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

*Kullanıcı Sözleşmesi'ni ve Gizlilik Politikası'nı okuduğumu, anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim. Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası.

Şifrenizi geri alın

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi veya okuyucu adınızı giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Oluştur