Gelenek Sayı 61

TÜRKİYE’DE KRİZ DÖNGÜSÜ VE SOLDA MUHASEBE

Bir kez daha kriz kavramı üzerinde duran bir çalışma... Ancak son zamanlarda Gelenek'te yer verdiğimiz çalışmalar, çoğunlukla Türkiye'nin güncel süreçlerini odak aldı. Bu kez ufkumuzu önce bir ölçüde genişletip, 1990'ların sınıf mücadelelerinden bağımsızlaşacak ve ülkemizde tarihsel/yapısal anlamda işlerlikte olan kriz mekanizmalarına bakmayı deneyeceğim. Sonra bugüne geri dönmek ve solun görevlerini kısaca tartışmak üzere... Kriz tasviri ve yöntem notlarıTürkiye kapitalizminin kriz mekanizmaları derken eksik ve dolayısıyla yanlış anlaşılmaya pek müsait bir alana gireceğim. Deriz ki Türkiye kapitalist dünya sisteminin, emperyalist zincirin zayıf halkasıdır. Deriz ki Türkiye kapitalizmi krize mahkumdur...Sloganların içinin boşalmasından çok sözedilir, ama teorik belirlemelerin aynı akıbete uğraması bundan daha...

BARIŞ, DEMOKRATİK CUMHURİYET VE SOSYALİST SİYASET

Önümde üç kitapçık. Üç manifesto iddiası. Her birisi "yargı" ile ilgili. İlki bir savunma metni. İkincisi "yargı"nın zirvesinden dünyevi meselelerin nasıl göründüğüne ilişkin uzun bir söylev. Sonuncusu, siyasi bir davada iddia makamının "esas hakkında görüş"ü.İlki oldukça iyi bir kağıda, yazarının cümle kuruşundaki özgünlükler dışında, özenli bir redaksiyon sonrasında basılmış. Haziran 99 tarihini taşıyor. Üzerinde "Kürt Sorununda Demokratik Çözüm Bildirgesi" yazıyor. Ötekinin kapağı albenili içi ise daha özensiz. Baro Gündeminin eki olarak verilmiş. Sami Selçuk'un 1999-2000 Adli Yılı Açış Konuşması'nın metni. Sonuncusunun kapağı "renksiz". İçerde önem verilen yerler hem koyu harflerle basılmış, hem de altı çizilmiş. Yazarının tarzına uygun düşüyor; insanların...

RESTORASYON’A DAİR GÜNCEL NOTLAR

Toplumsal süreçlere ilişkin her kavramlaştırma, bu süreçlere ilişkin çözümleme ihtiyacını perdeleme ve çözümlemenin yerine geçme riskini de barındırır. Özellikle sık kullanılan kavramların aydınlatıcı özelliklerini yitirerek birer etikete dönüşmesi her zaman mümkündür.Sözgelimi, "depolitizasyon", 12 Eylül sonrasında solun oldukça sık başvurduğu bir kavram oldu. Nerede bir tıkanıklık varsa, orada toplumsal depolitizasyonun çıktıları görüldü. Solun önemli bir kesimi, örgütsel, siyasal ve ideolojik eksiklerini kapatma gayretini göstermek yerine, bunları depolitizasyonla "açıklama"yı tercih etti.Bu açıklamalar elbette "yanlış" değildi. Ama zaten sosyalizm mücadelesi neredeyse her zaman son derece elverişsiz toplumsal koşullar altında yürütülür. Burjuvazinin siyasal ve ideolojik cephelerde daha güçlü ve etkili olmasından daha doğal bir...

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFINA SELAM

“Türkiye işçi sınıfına selam”.. Bu dizeyi yinelemek gerekli ve yararlı. Ancak bu “selam”ı verdikten sonra, eski yanılgıları yinelemek, eski yanılgıların yinelenmesi şöyle dursun, işçi sınıfına bu kez çok daha geri bir konumdan hareketle yaklaşmak, büyük suçtur. Bu suçtan kaçınılmalıdır. Gelenek 22.04.1987 Türkiye işçi sınıfı kimi zaman keşfedildi, kimi zaman anımsandı, kimi zamanda selamlandı. En çok selamlanmayı haketti.Türkiye işçi sınıfını selamlayanlar; onu anlamaya çalışmadı. Geleceği yakalama sevdalarının içine yerleştirdi.Türkiye işçi sınıfını selamlayanlar; ona methiye düzmedi. Geleceği onunla gördü, onunla kurmaya ant içti.Türkiye işçi sınıfını bir kez daha selamlyyoruz...Türkiye işçi sınıfı bir “muamma” mı? İlişkili bir dizi durum veya olguyu yanyana getirdiğimizde belki...

SENDİKALAR VE SINIF SİYASETİ

Sendikal hareketin krizinden söz edeceğiz: Bu krizi açıklarken, kapitalizmin kâr oranlarının düşme eğiliminden, sermaye sınıfının bu eğilime ürettiği yanıtlardan; işçi sınıfını her daim daha fazla sömürmek zorunda olmasından, bunu gerçekleştirmek için sadece emek sürecindeki ve iş organizasyonundaki değişikliklerle yetinemeyeceğinden; sınıfı, ideolojik, kültürel ve siyasal olarak sürekli daha fazla kuşatmaya çalışmakta olduğundan; bu arada zoru ve şiddeti sınıf üzerinden asla eksik etmediğinden... Baskıdan, teslim alınmaktan sendikaların muaf olmadığından...Peki tüm bunlar sendikaların bugün içinde bulunduğu durumu açıklıyor mu? Uzun vadede kâr oranları hep düştü, sömürü oranı hep arttı; teknoloji hep ilerledi, bu düzen ayakta kaldığı sürece de buna devam edecek; emek sürecinde...

ULUSLARARASI KOMÜNİST SEMİNER

GirişKomünist hareketin uluslararası çapta örgütlenme tarihinde 135 yıl geride kaldı. İngiliz ve Fransız işçilerinin öncülüğünde 1864’de kurulan ve “proletarya enternasyonalizminin şafağı” olarak değerlendirdiğimiz Birinci Enternasyonal’den bu yana tam 135 yıl geçti. Bu dönem içerisinde 1889’da kurulan İkinci Enternasyonal ile “ihanet ve yol ayrımı” ve 1919’da toplanan Üçüncü Enternasyonal (Komintern) ile “dünya komünist partisi” deneyi yaşandı. Üçüncü Enternasyonal’den sonra (1943) daha çok bir bilgi alışverişinin ön plana çıktığı Kominform ile komünist hareketin uluslararası çapta örgütlenmesi geri adımlarını atmaya başlamış oldu. Bu süreci, bazı ülkelerde bizzat komünist hareketin kendisinin geri adımlar atmaya başlaması izledi ve 1985l'ere reel sosyalizmin çözülüşüne kadar gelindi.Reel sosyalizmin...

YENİ BİR ENTERNASYONAL İÇİN AVRUPA SOLUNA BAKARKEN

Türkiye kapitalizminin Avrupa ile ilişkilerinde yeni bir evreye girişinin arifesindeyiz. AGİT zirvesi, Türkiye’nin dış politikasında radikal adımların atılmasını dayatıyor. Özellikle deprem felaketi sonrasında, Yunanistan ile ilişkilerin yumuşaması ve AB üyeliğinin gündemde ilk sıralara oturması, Avrupa’daki siyasi dengelerin daha dikkatle incelenmesini gerekli kılıyor. Zira yaşanan süreç, ABD tarafından çerçevesi çizilen, AB ülkelerinin ve restorasyoncuların ikna edildiği bir programa sahip görünüyor. AB ile ilişkilerin gelişmesi bizim sözlüğümüzde daha fazla sömürü, daha fazla kapitalizme entegrasyon ve daha fazla ABD politikalarının piyonu olma anlamına gelirken, bazı çevreler demokrasi yolunun AB’ye girişten geçtiğini söylüyor. AB’ye giriş “demokratik Türkiye” hedefinin bir parçası olarak kurgulanıyor.Avrupa solunun özellikle...

ANAHTAR KELİMELER: FAŞİZM İŞÇİ SINIFI

18 Nisan seçimlerinde faşist partinin elde ettiği oy miktarı, faşizmi ve faşist hareketi, daha fazla tartışılan konular haline getirdi. 80 öncesinin popüler sol içi tartışma gündemi “faşizm” ve “faşist hareket” üzerine sol, artık daha fazla düşünmektedir. Fakat bunu bir düşünce egsersizinin ötesine, güncel siyaset içinde bir yerlere oturtmak gerekmektedir, 12 Eylül 80 sonrasından beri fazla tartışılmayan faşist hareket, faşizm olgusu tekrar keşfedilmiştir. Üstelik de bu tartışmayı 80’li yılların başından günümüze kadar kış uykusuna yatıran solun belli bir kesimi tarafından. Bu kesimin ilk dikkatini çeken Susurluk kazası sonrası devlet içindeki kontr-gerilla örgütlenmeler içinde yer alan ülkücülerin varlığıdır. Hemen anti-faşist eylemler kurgulanmış,...

Sayıdaki Yazarlar

    Hoşgeldiniz!

    Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

    Kayıt Ol!

    Kayıt olmak için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

    *Kullanıcı Sözleşmesi'ni ve Gizlilik Politikası'nı okuduğumu, anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim. Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası.

    Şifrenizi geri alın

    Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi veya okuyucu adınızı giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

    Oluştur