Gelenek Sayı 98

KÜRT SORUNUNA SINIF ÇERÇEVESİNDEN BAKMAK

“Cum domino pax ista venit.”“Barış geldiğinde bu despotizmin barışıydı.” (Lucan, Pharsalia I, 670) Gelenek’in bu sayısının ilk planında bana düşen Kürt sorununun ekonomi politiği üzerinde durmaktı. Ancak ekonomi politik ve Kürt sorunu ifadelerini birlikte yazının başlığına taşımak bir türlü elimden gelmedi. Bunun iki nedeni var: Birincisi, Kürt sorunu gibi hem çok güncel hem de çok karmaşık bir mesele ele alındığında konunun politik boyutunun ekonomik boyutunu büyük ölçüde önemsizleştirmesi kaçınılmaz. İkinci neden biraz daha pratik; hâlihazırda zaten güdük kalmaya mahkum iktisadi boyutun tatmin edici bir içerikle verilebilmesi pek mümkün görünmüyor. Ortada ne veri var ne de içeriği üç-beş cümleyle özetlenebilecek analizler...

SOSYALİST İKTİDAR PERSPEKTİFİNDEN KÜRT SORUNU

Türkiye nerededir?Türkiye’nin geleceği nerede aranmalıdır?Liberal ve ulusalcı taşmalar solu bu sorular karşısında kötürümleştirmişe benziyor. Doğu/batı denkleminde kaybolmaktır bu. Çok değil, bundan 6-7 yıl öncesinde ABD buralarda tozu dumana henüz katmadığı sıralarda, “Bunlar Irak gibi olalım isterler”i liberal ağızlardan çok duyardık. Irak, Irak olmaktan çıktığı oranda bir referans olmaktan uzaklaştı elbette, ama liberalizmin sol içinde yarattığı baskının en önemli ideolojik unsurlarından birini “doğu despotizmi”nden kopuş oluşturmaya devam etti.Solda liberalizmin batıcı/Avrupacı, ulusalcılığın doğucu/Asyacı bir yön duygusuna sahip olduğuna itiraz etmek mümkün gözükmüyor. Bununla birlikte, iki nedenle ihtiyatı elden bırakmamalı. Her şeyden önce, liberal solcuyla ulusalcıları birbirinden kesin sınırlarla ayıracak bir ideolojik netlik...

YENİDEN DOĞU SORUNU

Devletin çözülmesi binlerce yıllık Anadolu ve Ortadoğu siyasal tarihinde ve Anadolulu veya başka coğrafyalı Türk siyasal tarihinde sayısız kez karşılaşılmış bir olgu olsa gerek. Belki de devlet kurma pratiklerinin en yoğun yaşandığı bu bölgede çözülüşün çözülenler tarafından sindirilmesi, sineye çekilmesi, kabullenilmesi bu büyük ama eski gerçekten de besleniyordur. Yani; Türkiye’nin 21. yüzyıl başındaki egemen güçleri, defalarca küllerinden devlet doğurmuş dinamiklerin mirasçısı olmakla kendilerini rahatlatıyor olabilirler! Bir olasılıktan söz etmenin ötesine geçip daha iddialı da söylenebilir: Bu dikkate alınmıyor ya da bu tür yeniden doğuş rüyaları görülmüyor ise, egemen güçler açısından ortada ihanetten ve onu tamamlayan derin bir akılsızlıktan başka bir...

Hoşgeldiniz!

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Kayıt Ol!

Kayıt olmak için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

*Kullanıcı Sözleşmesi'ni ve Gizlilik Politikası'nı okuduğumu, anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim. Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası.

Şifrenizi geri alın

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi veya okuyucu adınızı giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Oluştur