Birisi çıkıp şunları söyleyebilir: "Dünya ve Türkiye bir geçiş dönemini yaşamaktadır. Çok farklı bir tarihselliğin, farklı dinamikleri etkisiyle de olsa bir geçiş sürecinde Türkiye, modern dünyanın yaşadığı dönüşüme eklemlenebilir. Dahası yalnızca eklemlenmekle kalmaz, kendi tarihini / tarihselliğini geride bırakacak bir sıçrayışla süreçler özdeş kılınabilir. Bugünün dünyasında bu şans doğmuştur. Bu süreçte fikirlerin önemi artmıştır; daha doğrusu belirleyici önemdedir. Önemli olan çağdaş değişim ve dönüşümlerin herşeyden önce bu düzeyde yakalanabilmesidir. Özetle önce kafaları değiştirmek gerekir..."Sanırım yeni birşey söylemiş olmaz. Tarihin herhangi...
Bir iddia var: Deniliyor ki, 20. yüzyılın son çeyreğinde "politik olanla toplumsal olanı birbirinden ayırabilmek artık imkansız birşeydir." Doğru, fakat tartışılması gereken bir nokta var. Bu iddiaya göre hem politik olanın ve hem de toplumsal olanın her ikisinin de ortadan kalkması nedeniyle geçersizleşmiştir. "Çünkü Fransız Devrimi'nden bu yana ekonomik adlı (ister belirleyici olsun isterse olmasın) göstergeyle birbirlerine bağlanmışlardır. Oysa bugün onların birlikte çöküşlerine tanık oluyoruz." Baudrillard Jean, "Sessiz Yığınların Gölgesinde ya da Toplumsalın Sonu", çev. Oğuz Adanır, Ayrıntı Yay., Haziran...
Bugün reel sosyalizmin yaşadığı krizin, özel olarak sosyalist ideolojinin bir krizi biçiminde tezahür ettiği rahatlıkla söylenebilir. Bu hem bu tür ülkelerde bir yaşam tarzı ve pratiği olarak hem de kapitalist dünyada bir dünya görüşü ve mücadele biçimi olarak sosyalist ideolojinin bütünü açısından geçerli. Dolayısıyla, birinin diğerini beslediği bir süreçte genel olarak sosyalist ideolojinin bunalımı açığı çıkıyor. İdeolojinin krizi mi, marksizmin krizi mi? Bilindiği gibi 1970'li yıllarda Batı'da marksizmin krizi temelinde yürütülen tartışmalar, bu krizin, "yeni toplumsal hareketler"in teoriye dahil edilmesi...
"Bir nesnenin tarihi olmaksızın o nesneye ilişkin bir kuram olamayacağı gibi, o nesneye ilişkin bir kuram olmaksızın o nesnenin tarihi de olamaz." N.ÇernişevskiyTarih üzerine bir yöntem çalışması olarak düşündüğüm bu yazıya, öncelikle bir saptamayla başlamak istiyorum. Saptama şu: "Tarihsel geçmiş"in ne olduğu sorunu aynı zamanda "tarihsel bilgi"nin ne olduğu sorunu olarak ele alınmalıdır. Bir başka deyişle ikinci soruna verilecek cevap birincisine yöntemsel bir geçişi ifade edecektir.Yaptığım saptama önemli bir başka soruna daha işaret ediyor. Sorun sanırım özetle şöyle ifade edilebilir:...
"Yeni sanat, ya yeni bir toplum düzeni içinde ya da kültürel değişime uğramış, ama başka bakımlardan dirençli ve dinçleşmiş bir eski düzen içinde kendi yerini bulabilirdi." diyor R. Williams.Williams, Raymond; "Avangard Sanatın Politikası", Adam Sanat, sayı 38, s.32 "Yeni" sanat, burjuva toplumsal yaşamına bir başkaldırıydı ama, yeni bir toplum istemedi. Bu nedenle, yeni bir toplum düzeni içinde yerini bulması söz konusu değil... Fakat kültürel değişime uğramış eski bir düzende, belki de kendi istemlerinin ötesinde varolabilirdi: Tekelci aşamanın içi boşaltılmış kültürel...
Yalı Mah. Karaağaç Sk. No: 14 Maltepe/İstanbul
posta@marksistmanifesto.com
Marksist Manifesto | Gelenekten Geleceğe