Metin Çulhaoğlu

Metin Çulhaoğlu

YENİ BİR LİKİDASYONA KARŞI NELER YAPILABİLİR?

Ortada bir mücadele ve çözüm kararlılığı olduğu sürece, Türkiye sosyalist hareketinin sorunlarının hiç çekinmeden deşilmesi kimseyi ürkütmemelidir. Zaman zaman kulağa acı da gelse, böyle bir gerçekçiliğe ihtiyacımız var. Artık önemli bir dönemece gelindi. Bundan böyle hareketin sürükleyiciliğini, değişik sol kuşakların yeni motivasyonlarla belirlenen birliktelikleri yapacaktır. Bu, yeniden belirlenen kararlılıkların yalın, zaman zaman da acımasız gerçeklikler karşısında sınanması demektir. Buna hazır mıyız? Unutmayalım, bu sınamada bizi çok ilginç bazı tuzaklar bekliyor. Türkiye solu büyük bir sağa kayış yaşadı. Bu korkunç erozyon...

MARKSİZM “DEVRİMCİ” SOFRALARIN MEZESİ DEĞİLDİR

Marksizm ile devrimcilik arasındaki ilişki ve geçişmeler, oldukça ilginç bir çözümleme alanı oluşturur. 1800'lerin ortalarından bu yana, marksizm ile tarihsel döneme ve yerelliğe özgü çeşitlilikler gösteren bir kategori olarak devrimcilik arasındaki ilişkiler oldukça ilginç bir süreç izlemiştir.Bu konuda çok şeyler yazılıp söylenebilir. Benim amacım ise, konunun bugünün Türkiyesi açısından dikkat çeken bir yanına değinip geçmek. Ama bundan da önce, konuya en genel kapsamlı yaklaşımı belirleyen bazı ilkeleri anımsatmak istiyorum. Marksistlerin, kendileriyle aynı tarihsel dönem ve mekan içerisindeki bütün devrimci yönelimlerin...

İSTANBUL ARTIK NAZIM’IN İSTANBUL’U DEĞİL

“Te quiero... İşlerimizin yoğunluğundan ne zamandır gece birlikte bir yere çıkamıyorduk. 'Hep iş hep iş... Artık beraber olamıyoruz...' diyordu. 'Hadi Klassis'e dedim...' Şaşırdı... Önce harika bir akşam yemeği yemiş, ardından lobideki bara uğramıştık. Şovlara bayıldı. Latin müziğinin canlı ritminde ise kıpır kıpırdı. Baktım yerinde duramıyor, kolundan tuttuğum gibi piste... Meğer ne kadar güzel dans edermiş. Canım benim. Kulağına eğilip 'Te quiero' dediğimde tatlı tatlı gülümsedi."Bu pespayeliğin ne olduğunu merak etmişsinizdir, söyleyeyim: İstanbul'daki bir eğlence-dinlenme tesisinin reklamı. TÜSİAD eski Başkanı Cem...

SOLUN İHTİYACI: YENİ BİR MARKSİST EKOL

Türkiye'de solun en önemli güncel görevlerinden birinin yeni bir marksist ekol yaratmak olduğuna inanıyorum.Bu kolay iş değildir. Aynı anda farklı alanlara yayılan çok boyutlu hamleleri gerektirir. Ama, Türkiye sosyalist hareketinin ayakları üstünde dikilmesi ancak bu yöndeki çabalarla mümkün olacaktır.Konuyu zihinlerde oluşabilecek bazı temel soruların yanıtlanması şeklinde ele alıp öyle deşmek istiyorum. Başka deyişle "Türkiye’de yeni bir marksist ekol yaratmanın gerekliliği" dendiğinde, bunun hemen ilk planda çağrıştırabileceği temel sorularla işe başlanabilir.Başlayalım:Önerinin gerekçesi temeli ya da karşılık düşeceği umulan ihtiyaç nedir?"Ekol" sözcüğünden...

ŞİMDİ CEHALET VE GÖRGÜSÜZLÜK MODA

"Şimdi Pavarotti turları moda; Kopenhag'daki Hamlet Şatosu'nda 3 bin kişiye konser verecek olan ünlü tenor için bir uçak da İstanbul'dan kalktı."Gazeteler böyle yazıyor. Başlığın ardından, Sabancı, Ali Koçman ve Erol Aksoy gibi ünlü işadamları Pavarotti'yi ne kadar beğendiklerini anlatıyorlar."Valizin üzerinde 'Özal' yazısını gören Amerikalı hamal 'sen President'ın oğlu musun' diye sormuş. Yani çok tanınıyoruz, bundan yararlanmak lazım."Gazeteler yazıyor, bu sözler Türkiye'nin sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a aittir."Moskova'daki gösterilerde Çar Nikola'nın resimlerinin taşınması, Rus halkının demokrasiye olan özleminin bir ifadesi olarak yorumlanıyor."Bu...

“TEORİ” DEYİNCE NE ANLAŞILMALI?

Şimdi teoriden söz etmenin sırası mı?Kim ne derse desin tam sırası. Hatta denilebilir ki, teoriden söz etmek hiç bu kadar önem kazanmamıştı. Teorinin sosyalist hareketteki yerine zaman zaman değinilse bile, bundan, yani teoriden tam olarak neyin kastedildiği konusuna pek açıklık getirilmez. Sözgelimi, kastedilen Marx'ın, Engels'in ve Lenin'in geride bıraktığı düşünce mirası mıdır? Yoksa buna da dayanan, ama tek başına bundan ibaret olmayan bir başka yapı mı? Teori, yalnızca sağlamlığı kanıtlanmış bilgilerden oluşan yerleşik bir sistem midir, yoksa henüz sınanmamış varsayımlar...

DAHA AZ RAHAT AMA DAHA ÖZGÜRCE

Gelenek Türkiye'de yayınlanmakta olan süreli sol siyasi dergiler arasında en eskisi. Yaklaşık beş yıl önce yayına başladığında Gelenek, kendine en genel anlamda kılavuz aldığı bir tür teorik kurguya ya da senteze sahipti. Amacı, Türkiye soluna bu konumdan bir müdahalede bulunmaktı.Bu işin ne kadar başarılı biçimde yapılabildiğinin değerlendirmesi ayrı. Ancak, geri dönüp bakıldığında bir nokta oldukça çarpıcı biçimde öne çıkıyor: Bundan beş yıl önce Türkiye solunun teorik ilkeleri ve öncülleri yerli yerinde duruyordu; ve bu nedenle, kapsamlı olması arzu edilen bir...

SOLDA İDEOLOJİK SİLKİNİŞ İÇİN DÜŞÜNCELER

Türkiye'nin son otuz yılına bakıldığında ilginç bir durum dikkati çekiyor. Türkiye kapitalizminin üretime ve iç pazara dönük dinamizmi ile solun göreli etkinliği arasında bir ilişki gözleniyor. Genel hatlarıyla bakıldığında Türkiye'de solun yükseliş dönemi, 1960'ların ortaları ile 1977 arasındaki yıllardır. Aradan zaman geçtikçe, 12 Mart'ın solu geriletmede belirli sınırların ötesinde etki yaratmadığı anlaşılıyor.Özetle, Türkiye kapitalizminin üretime dönük iç dinamizmi ile en genel anlamda sola yönelim arasında doğrusal bir ilişki olduğu ileri sürülebilir.Bu ilişkinin temelindeki etmenler ayrıca tartışılabilir. Örneğin iç pazara dayalı...

MARJİNALLİK TEMASI ÜZERİNE ÇEŞİTLEMELER

Siyaset "doğru" olarak bellenen bazı saptamalar üzerinde oluşturulur ve sürdürülür. Burada sözünü ettiğim, kısa vadeli hedefleri de içeren daha somut düzeydeki siyasettir. Yoksa, siyasi faaliyet içinde bulunanların ayrıca önsel ideolojik çerçeveleri, nihai hedefleri de vardır. Ne ki bunlar kesintisiz gündelik siyaset için kendi başına yeterli sayılamaz.Gündelik somut siyaset için, verili yapının belirli bir uğrağa özgü ekonomik, siyasal, sosyolojik, kültürel vb. doğrularının yakalanabilmesi gerekir. Bu aşağı yukarı bütün siyasal yapılanmalar için geçerlidir.Elbette sol için de. Ancak Türkiye solunun durumunu daha farklı...

“NE YAPMALICILAR” NEREDE DURMALI?

Yazının başlığına baktıktan sonra "hâlâ mı Ne Yapmalı?" tepkisi verecekler çıkabilir.Tepki iki türlü olabilir. Bir kere, taşıdığı içerik ile Ne Yapmalı'nın artık aşıldığını ya da iflas ettiğini düşünenler herhalde vardır. Bazıları da, Rus Sosyal-Demokrat işçi hareketinin başlangıç dönemlerine denk düşen bu çalışmanın, özellikle son 30 yıl içinde yoğun deneyimler yaşayan Türkiye sosyalist hareketi için bugün ne anlam taşıdığını merak edeceklerdir.Her iki tepkiye tek bir yanıt vermek mümkün. Kapsamlı teorik arka planıyla Ne Yapmalı, politik mücadelenin daha gelişkin uğraklarına, hatta sosyalist iktidarın...

Hoşgeldiniz!

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Kayıt Ol!

Kayıt olmak için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

*Kullanıcı Sözleşmesi'ni ve Gizlilik Politikası'nı okuduğumu, anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim. Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası.

Şifrenizi geri alın

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi veya okuyucu adınızı giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Oluştur