Gelenek Sayı 9

ASENA, KADIN VE SEVGİ

Okuru kadın, sevgi ve cinsellik olguları üzerinde uzun uzun düşündüren bir kitap daha yayınlandı. Duygu Asena'nın Kadının Adı Yok adlı eseri, yayınlanır yayınlanmaz liste başına yerleşen, ilk baskısı bir haftada tükenen ve şu ana dek ona yakın baskı yapacak denli tutulan bir kitap oldu.Başlarken aktaracağım ve kitabın arka yüzünde yazılı şu sözler, kanımca, Duygu Asena'nın anlatısının içeriği ve yönü ile, yazarın ufkunun darlığını ya da genişliğini en iyi anlatan sözler olacak: "Duygu Asena'nın adı olmayan kadını kendi mecrasını kendi yaratan bir nehir. Denize ulaşıp ulaşmaması önemli değil."Asena'nın adı olmayan kadını, gerçekten de, yaşamı boyunca toplumsal çevrenin tüm baskı ve kuralları...

OKURLARLA

Gelenek'in bu kitabı, Temmuz - Ağustos kitaplarını birlikte içeriyor. Bu durumda okurlarımızla yeniden, Eylül başında buluşacağız.Son aylarda, legal sol parti tartışmalarına sol'dan daha geniş bir kesim katılmaya başladı. Bilindiği gibi Gelenek'in önceki kitabı sorunu "Gelenek Gündemi"nde genel hatlarıyla ele almıştı. Bu kitapta da "Gündem" aynı konuya ilişkin. Geçmişteki legal sol parti deneyimle rinden birkaçı belirli yönleriyle kısaca hatırlatıldıktan sonra, soruna, sol'un değişik kesimlerinden yönelen kimi yaklaşımlar ele alınıyor. Bu arada, okurlarımıza iletmekte yarar görüyoruz: Gün, Görüş ve Zemin dergilerinin Temmuz sayılarında sol parti sorununa eğilen çeşitli yazılar yer alıyor. Ayrıca yayın yaşamına yeni atılan Toplumsal Kurtuluş dergisi de bir yazısını...

GÜNDEM: SOL PARTİ; DÜNÜN DENEYİMLERİ, BUGÜNÜN TARTIŞMALARI

Türkiye solu tartışıyor.Türkiye solu pek çok sorununu tartışıyor. Bu arada, ağırlığını geleneksel sol'un oluşturduğu kesimde "legal sol parti" sorunu gündemde giderek başlıca yeri alıyor. Gelenek, bir önceki kitabında, konuya yaklaşımının genel hatlarını ortaya koymuştu. Burada da sürdürmek, önemli kimi noktaları açmak istiyoruz.Türkiye solundaki çeşitli tartışmalara katılanlar, hangi düzeyi sergiliyor, ne tür bir birikimi yansıtıyorlar. İşe buradan başlamak mümkün.Önce, genel bir gözlemimizi dile getireceğiz. Baskı dönemleri, solun farklı kesimlerinde gene farklı denebilecek yönelimler doğuruyor. Belli soyutlamalarla bu farklılığı iki çıkış noktasından hareketle açmak mümkün. Geleneksel sol, örgüt kavramını ve bu kavram doğrultusunda belli bir pratiği kendine içselleştirmiş durumda. Geleneksel sol, her...

PARTİ VE ÖRGÜT TEORİSİ

Türkiye sol hareketi, 20. yüzyılın son on yıllık dilimine yaklaşırken hala işçi sınıfının bilimsel sosyalist partisinden yoksun olmasının sancısını çekiyor. Kesinlikle burjuva demokrasisinin eksikliğinden yakınmak, ya da Batı’nın geleneksel ve kitlesel işçi partisine öykünmek anlamında söylemiyorum. Burjuva demokrasisinin eksikliği, Türkiye’de siyaset alanının zenginleşme potansiyelinin var olmaması anlamına gelmiyor. Olsa olsa, egemen sınıfların, muhalefeti kanalize edebilecekleri düzen içi mekanizmalar yaratmak konusundaki zaaflarına ve kendilerine güvensizliklerine işaret edebilir. Batı’nın partilerine gelince; bunların, çoğunlukla, durağan toplumların durağan ve tamamlayıcı parçaları haline gelmeleri, kitleselliğin her zaman sosyalist bir gelecek hesabına ve olumlu haneye yazılamayacağına örnek oluşturmakta. Türkiye işçi sınıfının “parti” anlamında sorunu, sosyalist öncünün...

BİR PARTİ TARTIŞMASININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Legal sol parti, 1987 yılının ikinci yarısında Türkiye solunun ağırlıklı gündem maddesini oluşturacağa benziyor. Gelenek, 8. kitabının "Gündem"inde konuya yaklaşımının genel hatlarını ortaya koymuştu. Burada, zaman zaman geçmişe de dönerek, bu genel yaklaşımı kimi görüşler doğrultusunda ayrıntılandırmaya çalışacağım.Daha yolun başındayken bir noktada açık olunması gereğine inanıyorum: Tarihsel ve sınıfsal zorunluluklar, istisnasız her koşulda kitlesel gereksinim ya da dayatmalarla çakışma durumunda değildirler. Konumuz açısından bakıldığında ise, legal bir sol partinin gerekliliğini doğrudan doğruya "kitlesel dayatma"lara bağlamanın yanlış olacağını düşünüyorum. Başka deyişle, solda nesnel olarak açık bir boşluk bulunmasına karşın, aynı boşluk Türkiye'de henüz belli bir kitlesellikte saptanabilmiş değildir. Bu açıdan, bir...

PARTİ: UZLAŞMA MI, MÜCADELE Mİ?

Sosyalist olmayanların sosyalist parti kurma çabaları bilindiği gibi "birleşik" sıfatını tümüyle yitirdi. Burjuvazinin sol görünümlü eski partisi TİKP yandaşlarınca sahiplenilmeye çalışılan ve bu çevre tarafından yönlendirilen tartışma yalnız bırakıldı; sınıf uzlaşmacı, ihbarcı eğilim sol içinde yeniden tecrit olma sürecine girdi.Hapishanelerde yatan sol siyasiler genellikle dışarıdaki gelişmeleri, siyasi havayı yeterince yakından tanıyamadıklarından rahatsızlık duyarlar. Bir anlamda hapishanelerde insanların "konserve" edildiklerini düşünmek mümkün. Çoğunlukla olumsuz, ama zaman zaman da olumlu olabilen sonuçlarıyla birlikte. 1980-83 yıllarında, Türkiye'de derin bir sessizliğin hüküm sürdüğü dönemde, hemen her eğilimden "siyasiler" işte bu "konservasyon" ortamında onurlu bir biçimde direndiler. Sessizliği bozmaya çalıştılar. Ayıran duvarlar bu sesleri de,...

“CEPHE”LER …GEÇMİŞ VE BUGÜN

1980’li yılların ilk bölümünde sosyalist hareket son yirmi yılı “çözümleme” gücü açısından oldukça kısır bir dönem yaşadı. Sol, kendi dinamiğindeki sorunlar ile nesnel koşullar arasında ilişki kurmakta güçlüklerle karşılaştı. Bugün bu sıkıntının yavaş yavaş ortadan kalkmakta olduğunu görüyoruz. Türkiye solu belli bir aradan sonra, elindeki bilimsel çözümleme araçlarını (yavaş yavaş) siyasetin içerisine doğru çekebilir. Burada, Türkiye sosyalist hareketinin gerek teorik, gerekse siyasal olarak üzerinde durması gereken bir sorunu işte bu çerçeve içerisinde incelemek istiyoruz.Bu sorun sosyalist mücadelenin ülkemizdeki muhtemel özellikleriyle, genelde demokrasi mücadelesi ve daha somut olarak -doğruluğu yanlışlığı, olanaklılığı olanaksızlığı bir yana- demokrasi mücadelesinin bir aracı olarak görülebilecek “cephe”...

GORBAÇOV VE SOL

1980’li yılların başı, azgelişmiş ülkelerde yükselen devrimci dalganın geri çekilmesiyle birlikte, dünya devrim sürecinin gözle görülür biçimde durağanlaşmasına tanık oldu. Belli bir canlılık düzeyini tutturan az sayıdaki ülke ve bölge söz konusu olduğundaysa görülen, buralardaki etkinliğin çok büyük oranda işçi sınıfının dışındaki marjinal kesimlerin denetimine geçmiş olduğudur.Yaşanan durgunluk kimi öznel ve nesnel etkenlerin saptanmasını gerektiriyor. Bu, sol içi bir değerlendirme olacaktır. Atılacak ilk adım solun bu günkü görüntüsünü çizmektir. Bu çabaya girildiğinde ilk göze çarpan olgu, bir bütün olarak dünya solunun olağanüstü bir çeşitlilik içinde bulunmasıdır. Çeşitlilik, süreç içerisinde verili bir an için geçerli bir saptamadır. İşin içerisine zaman boyutu...

ÜÇ YAZI VE BİR “AHLAK”

Gelenek kitap dizisinin önceki sayılarında, başlıkta adı geçen iki konu ayrıntılı olarak ele alınmıştı. Geçtiğimiz ay içinde, başka dergi ve kitaplar içerisinde bu yazılara yönelik açık ya da imalı eleştiriler taşıyan öç çalışma yayınlandı. Biri, Türkiye Sorunları Dizisi'nde, C. Akman'ın "Bir Yanlış Tartışma" denemesi, diğerleri Saçak 'ta, H. Berktay'ın "Türkiye'nin Özgüllüğü" başlıklı bir konuşma metni ve M. Ulusoy'un, Hikmet Özdemir'in Yön Hareketi araştırmasına ilişkin değerlendirmesi. Ulusoy hariç diğer iki yazar, Gelenek'de geliştirilen görüşlere atıfta bulunurken bir ortak tutum sergiliyorlar. Teorik içerik anlamında bir ortaklaşmadan söz etmiyorum. Vurgulayacağım yön, tartışma yöntemi, üslubu ve ahlakına ilişkin. Bir örnek Berktay'dan; yazar son dönem...

Sayıdaki Yazarlar

    Hoşgeldiniz!

    Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

    Kayıt Ol!

    Kayıt olmak için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

    *Kullanıcı Sözleşmesi'ni ve Gizlilik Politikası'nı okuduğumu, anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim. Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası.

    Şifrenizi geri alın

    Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi veya okuyucu adınızı giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

    Oluştur