Alper Birdal

Alper Birdal

Türkiye Ekonomisinde Artı Değer Oranı ve AKP’nin Sermaye Sınıfıyla İmtihanı

AKP’nin iktidara gelişinden bu yana sık sık, bu partinin kendi sermaye tabanını yaratarak veya güçlendirerek sermaye sınıfının temsiliyeti konusunda kendisine bazı avantajlar yarattığı olgusuna işaret ettik. Bu kuşkusuz AKP’nin izlediği siyasetin sermaye sınıfının genel çıkarlarından bağımsız olduğu anlamına gelmiyor; bilakis AKP bu çıkarları Türkiye’nin yeniden yapılandırılması çerçevesi içerisinde yeniden üretiyor. Ancak şurası kesin: Türkiye’nin yeniden yapılandırılması, sermaye sınıfının iç dengeleri yerinden oynatılmaksızın başarılamaz; bunu yapıyorlar… AKP’nin sermaye sınıfının iç dengelerine müdahale etmek, bir bütün olarak burjuvazinin çıkarlarıyla emperyalizmin Türkiye’ye ve...

Tarihsel bir Referans Olarak 1929 Krizi ve Büyük Bunalım

“1929’dan beri kapitalizmin yaşadığı en ağır bunalım”… Son iki yıldır bu cümleyle, bazı küçük farklılıklar olabilse de, çok sık karşılaşmaktayız. Dünya kapitalizminin içinden geçmekte olduğu bunalımın karşılaştırılabileceği tarihsel referansın 1929 Krizi ve onu takip eden, adı üstünde “Büyük” Bunalım olduğu konusunda genel bir uzlaşma bulunuyor. Bu konudaki uzlaşma öylesine genel bir hal almış durumda ki IMF ve benzeri kurumların raporlarında, sağcı iktisatçıların değerlendirmelerinde bile artık iki bunalım dönemini karşılaştıran çözümlemelere rastladığımızda şaşırmıyoruz. Fazla değil, bundan iki sene kadar önce şişmekte...

Ilımlı İslam: Model mi, Müdahale Aracı mı?

Emperyalizmin bir reforma ihtiyaç duyduğuna ilişkin ifadeler, sağda ve solda hiç değilse son beş yıldır daha yüksek sesle dile getiriliyor. Solda reformist beklentiler ağırlıklı olarak, yeni-muhafazakârların egemenliği altına giren emperyalizmin yoluna bu şekilde devam etmesinin olanaksız olduğu kanısına dayanıyordu. Bu, Irak ve Afganistan işgallerinde çuvalladığı düşünülen ABD’nin diğer emperyalist odaklardan, özellikle de Avrupa Birliği’nden kaynaklanan rekabetçi baskıya çok uzun süre direnemeyeceği yönünde bir beklentiydi. Mali sermayenin egemenliği altında aşırı derecede kuralsızlaşan kapitalist işleyişin, sınıfsal bir karşı duruş sonucunda değil, bizzat...

KÜRT SORUNUNA SINIF ÇERÇEVESİNDEN BAKMAK

“Cum domino pax ista venit.”“Barış geldiğinde bu despotizmin barışıydı.” (Lucan, Pharsalia I, 670) Gelenek’in bu sayısının ilk planında bana düşen Kürt sorununun ekonomi politiği üzerinde durmaktı. Ancak ekonomi politik ve Kürt sorunu ifadelerini birlikte yazının başlığına taşımak bir türlü elimden gelmedi. Bunun iki nedeni var: Birincisi, Kürt sorunu gibi hem çok güncel hem de çok karmaşık bir mesele ele alındığında konunun politik boyutunun ekonomik boyutunu büyük ölçüde önemsizleştirmesi kaçınılmaz. İkinci neden biraz daha pratik; hâlihazırda zaten güdük kalmaya mahkum iktisadi...

BOLŞEVİK ÜTOPYA VE SOVYET GERÇEKLİĞİ ÜZERİNE NOTLAR

Günümüz Türkiye’sinde yaşanmakta olan toplumsal çürümeyle anti-Sovyetik ideoloji arasında bir bağlantı kurabilir miyiz? Sovyetler Birliği’nin çözülüşünün Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu geniş bir coğrafyayı emperyalizmin yap-boz tahtasına çevirdiği, bu coğrafyada yaşayan toplumların emperyalizmin her türlü bozguncu ideolojik girdisine maruz kaldığı söylenebilir örneğin. Bu doğrudur, ama özel olarak anti-Sovyetik ideolojiye, en azından bu düzeyde, bir ihtiyaç yok gibi görünmektedir. Sovyetler Birliği’nin sahneden çekilmiş olması yeter.Ama o kadar basit değil… Sovyetler Birliği’nin sahneyi terk etmiş olması, Ekim Devrimi’nin yarattığı derin ideolojik etkilerin kendiliğinden...

Hoşgeldiniz!

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Kayıt Ol!

Kayıt olmak için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

*Kullanıcı Sözleşmesi'ni ve Gizlilik Politikası'nı okuduğumu, anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim. Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası.

Şifrenizi geri alın

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi veya okuyucu adınızı giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Oluştur