Demokratik Cumhuriyet\'ten önce ve sonra
Türkiye burjuvazisinin gözbebeği, ABD destekli devlet sendikası Türk-İş karşısında, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun hangi dinamiklere basarak, hangi ilkeler ve örgütlenme temelinde işçi sınıfı içerisinde yer aldığı oldukça büyük bir önem taşıyor. Kapsadığı işçi sayısı itibarı ile Türk-İş'in gerisinde kalsa bile sendikal ve siyasal etki alanını Türk-İş'e rağmen büyütebilen DİSK'in öyküsünde 15-16 Haziran, 12 Mart, 12 Eylül gibi önemli dönemeçler var. Türkiye sosyalist hareketi için oldukça öğretici dönemeçler...Bu dönemeçler ve DİSK'in bundan sonra bir geleceği varsa bu geleceğin nerede olacağına ilişkin...
Marksist harekette, her yenilgi sonrasında, yenilgiye uğrayanların kendi tarihlerinin yazımı bir geleneği oluşturuyor. Türkiye’deki Marksist hareketin, yediği darbe sonrasında sergilediği tavır, Türkiye Marksistlerinin de bundan muaf olmadığını ortaya koyuyor. 1980’lere doğru yol alırken sıcak siyasal pratiğin yazımına izin vermediği ve gölgelediği tarih yazımı, 1980 sonrasında kendini yeniden dayattı.Bir kez daha klasiklere dönüldü. Dönüldü ama, ortada önemli bir değişim var: Uluslararası sıçratıcı etkilerden yoksun olmak. Hatta, uluslararası dinamiklerin sağa çekici ve likide edici etkisine karşı koruyucu bir kalkan oluşturmak.1980 öncesi dünya...
Bu çalışmanın amacı Marx, Engels ve Lenin’in felsefe üzerine yazdıklarına kısa bir bakış.Böyle bir yazı değişik şekillerde yazılabilir. Akademik yönün ağır bastığı ama buna karşın, akademik titizlik nedeniyle, siyasal yönünü törpülenmesiyle ya da siyasal uzantıları vurgulamak adına “alt yapı üst yapıyı belirler” sınırlarını aşamayan ve vulgarizasyonlardan korunmadan... Bunların dışında bir yol daha var: Akademik titizlikten çok uzak düşmeden ama bütünselliği sergileme adına da siyasal özü küllendirmeden somut siyasal pratiğe bağları kurarak.Marx, Engels ve Lenin’in felsefe üzerine yazdıklarının salt düşünsel kaygılarla...
Neredeyse iki yıla ulaşan yayın yaşamında, Gelenek'in solda pek çok kesime nedense ciddi rahatsızlıklar verdiği anlaşılıyor. Yalnızca Türkiye'de değil tüm dünyada, solun polemikle gelişip olgunlaşmaya başladığını biliyoruz. Bu yüzden doğal da karşılıyoruz. Yine de Türkiye solunda günümüzde rastlanan polemik biçimlerinde, ilginç ve özgün "kaygı"lara tanık olunduğunu belirtmeden geçemeyeceğiz. Soldaki pek çok yayın, başkalarını hedef seçerek, üçüncü kişilerin bu ikincilere inanması durumunda ne kadar korkunç şeylerin olacağını anlatmaya çalışıyor ve bu doğrultuda uyarılar sıralıyor. Böylece solda, başka dükkana gitme eğilimleri karşısında...
Bolşevikler azınlıktı...Ekim devriminden söz eden birçok yazıda hep çoğunluk öne çıkarılıyor. Yaratılan bir imaj var: Bolşevikler önce çoğunluğu kazandılar, sonra iktidarı ele geçirdiler. Yaratılmaya çalışılan bu imajın gerçekle hiç bir ilgisi yok.Bolşevikler "mucize"yi seviyorlar. 17 ile Batı'yı epey şaşırttılar. Batı marksisti için "mucize" olan, Slav marksisti için gerçekliktir. "Böylesine bir mucize nasıl olabilir? Oyların dörtte birini alan Bolşevikler, burjuvazi ile ittifak (koalisyon) içinde bulunan ve burjuvazi ile birlikte oyların dörtte üçünü alan küçük-burjuva demokratları üzerinde nasıl oldu da bir zafer...
Yalı Mah. Karaağaç Sk. No: 14 Maltepe/İstanbul
posta@marksistmanifesto.com
Marksist Manifesto | Gelenekten Geleceğe