Etiket: Ulusal Sorun

Ekim Devrimi’nin mirası: Ulusal sorunun çözümü bağlamında bugün Kürt sorununa bakmak

19. yüzyıl pek çok şeyde olduğu gibi, matematik alanında da ciddi gelişmelere tanıklık etti. Bu gelişmelerin bir kısmı düşünce dünyasını ciddi anlamda sarstı. Bunlar arasında “ilginç” denilebilecek bir gelişme ünlü matematikçi De Morgan’ın öğrencisi Frederick ve kardeşi Francis Guthrie’nin ortaya koyduğu bir problemdi. Guthrie kardeşlerin De Morgan’la da paylaştığı problemin ana tezine göre birbirlerine komşu olan iki bölgenin farklı renklendirilmesi koşuluyla en fazla dört farklı renge ihtiyaç duyuluyordu.Keyman, E., Berkman, A., Doğanaksoy, A. (1991), Dört renk problemi, Matematik Dünyası, s. ...

Ulusal sorunun çözümü bağlamında Ekim Devrimi

Bu yazıda 1917 Büyük Ekim Sosyalist Devrimi’ni yapan Bolşevik Partisi’nin Rusya’daki ulusal soruna getirdiği çözümün teorik ve siyasal mirasını tartışacağım. Yazının temel tezleri şunlardır: 1)Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) tarihte yeni bir devlet tipini temsil eder, bağımsızlık, bölgesel özerklik, kültürel özerklik ve federalizm çözümlerinin bir kombinasyonudur, ulusal soruna yaratıcı çözümler getirmiştir ve bir Sovyet uygarlığı yaratmıştır; 2) Lenin’in ulusal sorun hakkındaki yazıları ve Sovyet deneyimi, sorunun çözümünde bize muazzam bir teorik ve pratik temel sağlar ancak bu mirasın her güncel ...

AKP’den İkinci Cumhuriyet’e, İkinci Cumhuriyet’ten Kürt sorununa: Bu paradigma değişmeli

Marksist Manifesto’nun ikinci sayısını Kürt Sorununa ayırması, meselenin dönüm noktalarından birine denk gelmesi açısından bu sayının değerini arttırıyor. Aslına bakılırsa Kürt Sorunu ya da Kürt siyasi başlıkları söz konusu olduğunda, solun çoğu teorik yayın organında, uzun zamandır dosya bazlı yazılardan değil, tekil yazılar okuyoruz… Ülke ve dünya gündeminde tuttuğu ağırlık ile yazın alanında tuttuğu ağırlık arasında bu orantısızlığın tahmin edebildiğim nedeni, parça bütün arasındaki bağın kurulmasının Kürt meselesindeki zorluğu olsa gerek. Tam da bu nedenle; bu zamanlarda, bu konunun ne ...

Marksizm ve ulusal sorun üzerine hatırlatmalar

Ulusal sorun söz konusu olduğunda marksizmin söyleyeceği çok şey var. Ancak marksist teoriden; örneğin sınıf kavramı ya da tarihsel materyalizme dönük yaklaşım gibi, ulusal sorunu ayrı bir çerçevede ele alan ve salt bu alanı sabit kabul eden bir çözümleme beklenmemelidir. Marksizm, ulusal sorunu apayrı bir başlık olarak değil sınıflar mücadelesinin bileşeni ve devrim perspektifi ekseninde bağımlı bir düzlem olarak ele almıştır. Marx’ta,  Rosa’da, Lenin’de, Plehanov ya da Troçki’de, merkeze ulusal sorun konmamış, başka tartışma başlıklarının içerisinde bu konu ele alınmıştır. ...

Soğuk bir yazı (*)

“Kuş konacak dam yok Lice’de.” Daha gençliğimin başlarında genç, devrimci bir sempatizanken hüzün, isyan ve ağıt dolu bir şarkıda geçen bu dizeyi hiç unutamamışımdır. O günlerden bu günlere gelinceye kadar Lice’de ve daha nice yerde kaç kez sergilendi devletin asimilasyon, inkarcılık ve yok etme siyaseti. Evet, Kürt halkının geniş yığınları on yıllarca kendilerini inkar etmeleri için süreklileştirilmiş tehditle-şiddetle karşı karşıya bırakıldılar. 2007 yılında tek taraflı ateşkesin olduğu bir aralıkta Cizre’de askerlik yaparken gözlemlediklerim ve bölgedeki geçmişe dair her iki ağızdan ...

Soruya doğru bakmak: Kürtleşen işçi sınıfı mı, işçileşen Kürtler mi?

Bazı sorunların üzerinde birçok kez durmanın bir sakıncası yoktur. “Kabak tadı” da verse, sorun çözülmediği ve dinamik bir sürecin ürünü olarak ek değişkenlerin soruna dahil olduğu bir tabloda, konuyu bir kez daha ele almak gerekiyor. Bu noktada Kürt sorunu da benzer bir içeriğe sahip. Kürt sorunu; bugüne değin şurasından ya da burasından ele alınmasına karşın, sorunun kendisinin güncel manada başka görünümler alıyor oluşu konuya yeniden eğilmeyi gerektiriyor. Dolayısıyla bilindik tezlerin yeniden üretiminden daha çok, bir hattın güncellenmesi ile karşı karşıyayız. ...

Kürt sorununu tarihsel çerçeve içerisinde kavramak – I: Bir dönemin anatomisi (19. yüzyıldan 1960’a)

Yazıyı yazma sürecinde fikri katkılarının yanında, yazının son bölümünün (Bir dönem kapanıyor: 1938-1960) yazımında destek olan Ali Öztutan yoldaşa teşekkürler... Türkiye topraklarında Kürt meselesini kavramak için belirli bir tarihselliği ortaya koymak ve bununla birlikte tüm olguları bu tarihsellik içerisinde ele almak gerektiği ülkemiz marksistleri açısından olmazsa olmaz bir zorunluluktur. Bu zorunluluk tek başına olguları doğru bir şekilde kavramanın ötesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren günümüzde kadar olan dönemi anlamlandırmak için gereklidir. Ulusal soruna marksist bakışın ana ilkelerinden sapmadan ve bununla birlikte ...

OKUMA NOTLARI: “Marksizm ve Ulusal Sorun ve Sömürge Sorunu”

Ulusal sorun başlığı, içinden geçtiğimiz dönemde ülkenin en can alıcı meselelerinde en üst sıralarda yer almaktadır. Bu konunun yakıcılığı bizim açımızdan ne yenidir, ne de tartışması ilk kez yapılmaktadır. Komünistlerin karşısına farklı coğrafyalarda “sorun” ya da “dinamik” olarak çıkan önemli başlıklardan biri olmuştur. Biz bu bahsi Stalin’in 1912 yılı sonu 1913 yılı başlarında Viyana’da yazmış olduğu, ilk kez 1913 yılında Prosveşçenye gazetesinin 3 ve 5 numaralı sayılarında yayınlanmış olan “Ulusal Sorun ve Sosyal-Demokrasi” ve bundan bir yıl sonra ise “Ulusal ...

Ulusal soruna sınıfsal bakış: Yılmaz Güney’in Yol’u (*)

Sinemacı, yazar, şair kısacası bir anlatıcının, anlatıyor olma refleksine dair en güzel açıklamayı Sait Faik “yazmasaydım çıldırırdım” ifadesi ile somutlamış yıllar önce. Yazmasaydı çıldıracak olan bizler de, Türkiye sinemasının en büyük anlatıcılarından Yılmaz Güney’i ve onun anlatısının doruk noktası Yol’u konu edindik. Marksist Manifesto’nun bu sayısının dosya konusu “Marksizm, ulusal sorun ve Kürt sorunu” olunca diyalektik kavrayışı, sınıfsal bakış açısı ve elbette politik sinemayı politik bir biçimde yapıyor oluşu ile fark yaratan Güney’in Yol’u ile ufak bir katkı koymamak  olmazdı. ...

Açılım Gelenekleri Zorluyor mu?

Belli başlı üç gelenekten söz edeceğim bu yazıda. Birincisi Türkiye kapitalizminin yapısal bir özelliğine denk düşüyor. Yıllardır çeşitli vesilelerle Türkiye burjuvazisinin büyük yapısal dönüşüm perspektifleri açısından bir başarısızlık ve beceriksizlik abidesi olduğunu iddia ediyorum. Bu başarısız ve beceriksiz egemen sınıf, yapısal zaaflarının düzeni yıkıma götürecek krizler olarak derinleşmesinin karşısına, gelişkin bir siyasal manipülasyon yeteneğiyle çıkabiliyor. Bir gelenek oluşturduğunu düşünebileceğimiz bu durumun değişmediğini düşünüyorum. Kuşkusuz içinde bulunduğumuz konjonktürün Kürt açılımı da bir büyük projedir ve üstelik çok daha büyük bir proje ...

Sayfa 1 of 8 1 2 8

Hoşgeldiniz!

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Kayıt Ol!

Kayıt olmak için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

*Kullanıcı Sözleşmesi'ni ve Gizlilik Politikası'nı okuduğumu, anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim. Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası.

Şifrenizi geri alın

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi veya okuyucu adınızı giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Oluştur