Sayı 5 / Kasım 2019

İşçi edebiyatından bir kesit: Grev

Orhan Kemal yazdığı pek çok roman ve öykü kitabıyla edebiyatımızın en üretken yazarları arasındadır. Bir kalem işçisidir aslında, geçimini sağlayabilmek için yaşamının belli bir döneminden sonra sadece yazmıştır. Bu üretkenliğinin yanında, “İşçi sınıfını anlatan yazarlar kimlerdir?” dendiğinde de akla gelen ilk isimlerden birisidir. Toplumcu gerçekçi kimliğiyle yazdığı eserlerinin ana eksenini sınıfın farklı kesimlerinden işçilerin hayatları oluşturur. Orhan Kemal, köylünün, göçle birlikte işçileşenlerin, farklı etnik kökenlerden olup sınıf kimliğinde ortaklaşanların, İstanbul’un gecekondularında yaşayanların geçim dertlerini, çalışma hayatlarının zorluklarını ve bunlara karşı tutunma çabalarını, umutlarını anlatır. Tek tek insanları anlatmasının temelinde ise daima toplumsal eşitsizliklerin yol açtığı sorunlar, haksızlıklar vardır. GrevKitap, 1954...

İsmail Bilen: Atılım’ın mimarı

Bir bütün olarak Türkiye komünist hareketinin ve özel olarak TKP’nin tarihindeki en önemli isimlerden biri İsmail Bilen’dir.Marat, Laz İsmail, Savaş Üstüngel en çok bilinen müstearlarıdır. Tam da bu yüzden İsmail Bilen’in yaşamı üzerine bir şeyler yazmanın ciddi kısıtları var. 1922 yılından hayatını kaybettiği 1983 yılına kadar, tam 61 yıl, TKP üyesi olan ve Parti’nin çeşitli organlarında yöneticilik yapan İsmail Bilen’i TKP’den, TKP’nin mücadele tarihinden ve mücadele pratiğinden, politik-ideolojik-örgütsel tarzından ve salınımlarından ayırıp, sadece tarihsel bir figür, bir komünist lider, bir retoriğin övgü ögesi olarak ele almak hem yanlış hem de haksız bir yaklaşım olacaktır. Bu yazıda, İsmail Bilen, Parti’siyle...

2019 TKH Konferansı Siyasi Rapor

Emperyalist sistemin genel durumu Emperyalist sistemin İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kurulan ve geleneksel hale gelen hiyerarşisi ve işleyişi, Sovyetler Birliği’nin çözülmesinin ardından küreselleşme söylemiyle eski sosyalist blok ülkelerinin emperyalist sisteme bağlanması sürecinin 2000’li yılların ortalarından itibaren başlayan tartışmalarıyla birlikte bugün de sürmektedir. Partimiz Türkiye Komünist Hareketi bu süreci dünya emperyalist-kapitalist sisteminin çok kutupluluğa doğru gitmesi olarak değerlendirmiş ancak gerek emperyalist sistemde gerekse emperyalist hiyerarşide kısa ve orta vadede önemli bir değişiklik yaşanmayacak olsa da önümüzdeki yıllarda bu gidişatın belirginleşeceğini öngörmüştür. Somut olarak günümüzde etkileri de giderek artan ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı ve diğer mücadeleler, Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden...

Kurtuluş zorunlu, kuruluş mümkün

Kapitalist üretim biçimi de kendisinden önceki üretim biçimleri gibi geçicidir, sonsuza kadar sürmeyecektir. Ancak son sınıflı toplum biçimi olan kapitalizmin, kendi iç çelişkilerinin sonucunda kendiliğinden ve kaçınılmaz olarak çökeceği beklenmemelidir. Kendi iç çelişkileri ve bu çelişkiler sonucu oluşan krizler, ne kadar sık ve yoğun yaşanıyor olursa olsun, devrimci politik mücadele ve müdahale olmadığı takdirde, kapitalizmin çöküşüne yol açmıyor. Kapitalist sistem yoluna devam ettiği sürece, kendisiyle birlikte tüm toplumsal zenginliğin kaynakları olan doğayı ve insanı da çürütmeyi sürdürüyor. Çürümenin boyutları ise her geçen gün daha fazla hissedilebiliyor. Artık bu koşullar altında sosyalizm mücadelesi, doğanın, insan uygarlığının ve insan türünün varlığı mücadelesine...

Zorunluluk ve olanak ekseninde kriz-devrim ilişkisi

Zorunluluklar ve onların kavranmasına ilişkin tartışma oldukça eski. Bu tartışmanın ana akım düşünce dünyasına taşınması hemen hemen Aydınlanma Çağı’nın başlangıcına kadar gidiyor. Farklı düşünür ve ekollerin kendilerine özgü yaklaşımları geliştirdiği bu tartışmada, esas odak noktasını nesnellik ve nesnelliğin dönüştürülmesi başlıkları oluşturuyor. Tartışmanın bağlandığı nokta ise insan eyleminin sınırları üzerine oldu. Özellikle burada özgürlük ve zorunluluklar arasındaki ilişki, kavrayış tartışmasına göre, tartışmaya değer bir başlık. Bu başlığın ilk olarak ele alındığında özgürlük ve zorunluluk arasındaki ilişkinin “zıtlık” temelinde olması beklenir. Eğer bir yanda “özgürlükten” söz ediliyorsa, zorunluluktan söz edilemez. Tersinen bakıldığında zorunlulukların olduğu yerde de özgürlük yoktur. Sezgisel yaklaşım çerçevesinde meselenin...

Türkiye’nin krizlerle imtihanı

Giriş Ana-akım iktisat öğretisinin teori alanındaki başarılı görüntüsü dayandığı varsayımlara, yaşanan bunca krizler ve yoksulluğa rağmen uygulamada tutunabilmesi ise hemen tüm sorumlulukların sistemi aklarcasına siyasilerin ya da bankaların vb. kurumların yanlış ve isabetsiz kararlarına yıkılmasına bağlıdır. Rekabetçi ve öngörülebilir durağan piyasa varsayımları üzerine kurulu teoride hiçbir düzensizliğe yer olmadığından, yaşanan ekonomik sorunlar ve krizler konusu da, mantıksal yöntemin doğal sonucu olarak, teorinin gündeminde bulunmamaktadır. Oysa döneminin tarihsel koşullarından kaynaklanan, günümüzün başat sermaye dokusunun çıkarları doğrultusunda ısrarla gündemde tutulan varsayımlar ve onun üzerinde kurulu teori, monopolleşme derecesi yüksek ve sermayenin aşırı yoğunlaşıp, merkezileştiği koşullarda gerçeği yansıtmamaktadır. Hal böyle olunca, sıklaşarak yaşanan...

Hoşgeldiniz!

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Kayıt Ol!

Kayıt olmak için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

*Kullanıcı Sözleşmesi'ni ve Gizlilik Politikası'nı okuduğumu, anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim. Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası.

Şifrenizi geri alın

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi veya okuyucu adınızı giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Oluştur