Türkiye solu, elbette yasal sol partilerden ibaret değil. Bu ülkede yasal parti formuyla çalışmayan önemli siyasi hareketler var; daha az önemli siyasi hareketler de...Bütünü söz konusu olduğunda sol hareketleri yasal parti olanlar-olmayanlar diye ayırmak da pek mümkün değil. Siyasi hareketler, hedefler ve geliştirdikleri araçların bütünlüğünde değerlendirilebilirler. Nitekim yasal parti olmayan sol hareketler içerisinde, belirgin bir devrimci demokrat çizgiyi öne çıkartan kimileri olmakla birlikte, bir dizi değişik anlayış ve tarz vardır. Bunları aynı kaba koyarak değerlendirmek olanaksızdır.Yasal sol partilerin de, böyle olmak dışında fazla ortak özelliği olduğu düşünülmemelidir. Türkiye solunda, işin kolayına kaçarak, birilerini "mahkûm" etmek isteyen bazı hareketlerin dillerine doladıkları...
"Direniş", Türkiye sosyalist hareketi tarihinde stratejik tahlillerin doğruluğu söz konusu olduğunda çokça tartışılan, ancak devrimci kimliği ve mücadeleci yanı nedeniyle saygın bir yer kaplayan Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın siyasi mirasçısı olduğu iddiasıyla yol alan bir hattın yayın organıdır.Direniş ile bugüne kadar bir alıp veremediğimiz olmadı. Hatta kimi etkinlikler bazında ilkeli bir yakınlaşmayı gözettiğimiz söylenebilir. Elbette devrimci sıfatını koruduğu oranda farklı siyasi çevreler arasında kurulmasını ve sürdürülmesini önemsediğimiz, sınıf düşmanımız karşısında örülecek ortak tavır alışlar "Direniş" için de geçerliydi ve geçerlidir. Hemen belirtelim. Ortak tavır alıştan kastımız siyasi-ideolojik bir örtüşmeden çok, Türkiye solunun farklı öbeklerinin kritik dönemeçlerde güçlerini bir araya getirebilmesine dayalı...
Başlamadan bir noktayı açıklığa kavuşturmakta yarar olacak. Uzun bir süredir yayınlarımızda ÖDP'ye ilişkin oldukça sert eleştiriler yeralıyor. İster tasvip edilsin ister edilmesin, söz konusu eleştirilerimizin -zaman zaman iğneli bir üslupla yazılmasına rağmen- herhangi bir çarpıtma veya manipülasyonu içermediğini düzenli ve özenli okurlarımız teslim edeceklerdir. Bize göre siyasal eleştiri bir siyasal sonucu hedeflemeli ve bir müdahale olarak ele alınmalı. Bu nedenle eleştiri nesnesinin okuyucuya sunumunda, söz konusu nesnenin vulgarize edilmesine ve algılanmasında yanılsamaya yol açacak kestirme kodlamalara hiç başvurmadık.Gelenek, geçtiğimiz Kasım ayında onuncu yılına girdi. Bu on yıllık yayın hayatında belki de onlarca sol içi polemik yazısına sayfalarında yer verdi. Bunların...
Türkiye'de, uzunca bir süredir, sosyalist devrim-demokratik devrim tartışmalarının eski canlılığı kalmadı. Hatta, bu konuda genel bir bıkkınlıktan söz etmek bile mümkün.Bu bıkkınlığın oldukça haklı nedenleri var. SD-DD tartışması, ömrünü doldurmuş ve aşılmıştır. Açıkçası, 21. yüzyılın eşiğinde ve Türkiye'de, bunun aksi şaşırtıcı ve üzücü olurdu.Devrim stratejisi tartışması, tarafların birinin diğerine hak vermesi ile sonuçlanmadı. Dahası, Türkiye solunun önemli bir bölümü demokratik devrim tezlerini savunmaya devam ediyor. Ama zaten, bu tür tartışmalar teorik düzeyde bir çözüme bağlanmaz; önem yitirerek aşılır. Türkiye'de SD-DD tartışmasının aşılmasını sağlayan, işçi sınıfı sosyalizmi ile reformizm ve devrimci demokrasi arasındaki ayrışma sürecinin büyük oranda tamamlanması olmuştur.'80'li yıllara kadar,...
Son genel seçimlerde ismiyle olduğu kadar amblemiyle, kelebekle de anıldı HADEP. Kelebeğin ilk elden çağrıştırdıkları ise kısa ömürlülük ve her çiçeğe konmak. Kısa ömürlülük, fiziksel bir zayıflıktan çok düzenin Kürtlerin siyasal alanda temsiline dönük tahammülsüzlüğünün bir sonucu olacak. Her çiçeğe konmanın bir tür oportünizme delalet ettiğini ise düşünmemek gerek. Karmaşık bir siyasal, toplumsal ve ideolojik zemin üzerinde varolan, bu karmaşıklığın etki alanındaki varlığını işaret etmeli.HADEP'in hikâyesi, doksanlı yıllara sığan kısa bir süredeki yasal Kürt partilerinin hikâyesinin son halkasıdır. HEP'in kuruluşundan bugüne dek geçen süre içerisinde Kürt hareketinin yasal alandaki varlığı, zorlu ve her ne kadar aynı çizgi üzerinde yol alsa...
Konvansiyonel kuşatma Bayar-Menderes istibdatının üst düzey komutanlarla birlikte yürürlüğe koyduğu sıkıyönetim rejimi, iktidarın anti-sosyal ve liberal ekonomik politikasının doğurduğu tepkileri bastırmanın aracı haline getirilmiştir. Kentli orta sınıfların siyasi aksiyona tarihsel nedenlerle de yatkın olan güçleri aydınlar, küçük memurlar ve alt kadrolarda bulunan genç subaylar, izlenen politikaların yükünü çekmekle birlikte en erken tepki gösteren kesimler olmuştur. Ancak, bu tepki sınıfsal keskinliğin yoğun olmadığı bir ortamda işçi sınıfının ekonomik mücadele araçları veya diğer araçlarla dışa vurulamamıştır. Bu nedenle, 27 Mayıs'a yönelen mücadele sürecinde asıl belirleyici düzlem siyasi düzlemdir.DP'nin siyasi muhalefeti bastırmak amacı ile aldığı önlemler, Takrir-i Sükûn döneminden 1960'lı yıllara kadar sınıfsal...
Osmanlı'da ilk legal sosyalist partiler Osmanlı'da ilk legal sosyalist parti, II. Meşrutiyet'in ilanından sonra, yayınladığı haftalık derginin adı kendisine lakap olarak takılan "İştirakçi" Hilmi'nin önderliğinde kurulan Osmanlı Sosyalist Fırkası'dır. Hüseyin Hilmi Bey, 26 Şubat 1910'da "İştirak" (ortaklaşacılık) adıyla haftalık bir dergi yayınlamaya başlamıştır. İlk 16 sayısı düzenli olarak çıkan "İştirak", 13 Haziran 1910 tarihli 17. sayısını iktidardaki İttihat ve Terakki fedailerinin öldürdüğü gazeteci Ahmet Samim için bir özel sayı haline getirince Divan-ı Harb-i Örfi (Sıkıyönetim mahkemesi) tarafından kapatılmıştır. Bunun üzerine Hüseyin Hilmi ve çevresi, Ağustos ayında "İnsaniyet" adıyla yeni bir dergi yayınlamaya başlamış; 2 sayı sonra, Divan-ı Harb-i Örfi'nin "İştirak"in...
Yalı Mah. Karaağaç Sk. No: 14 Maltepe/İstanbul
posta@marksistmanifesto.com
Marksist Manifesto | Gelenekten Geleceğe