Gelenek Sayı 60

BİR TESLİMİYET ÖYKÜSÜ

Sovyet sosyalizmi, aşırılıklar ve bu aşırılıkların düzeltilmesinden ibaret olsa gerek! Eğer, 70' lerden çözülüşe kadar Sovyet tarihine ilişkin yazılanları gereğinden fazla ciddiye alırsanız, buna inanmanız gerekecek. Aklı başında bir iktidar, belli bir süre sonra "sosyalist meşruiyet"i ihlal eden kaba adamların eline geçti, ama sosyalizm zamanla bu adamların hatalarını düzeltti... Ekonomi alanı böyle... Kültür, sanat böyle... Siyaset böyle... Okuduğunuz makalede görüldüğü üzere, "din" meselelerinde de böyle!.. Ancak, bu makale, yalnızca tarih yazımındaki ortalamacılığı, Sovyetler' e uzun bir dönem ne tür bir siyasal kolaycılığın hakim olduğunu göstermesi açısından değil, ideolojik mücadeledeki zayıflamanın hangi ölçülere ulaştığının sergilenmesi bakımından da son derece büyük önem...

SIKIŞMA VE AÇILIM

Bu yazı yazılırken Abdullah Öcalan'ın ya da "asrın davası" Yargıtay aşamasına gelmişti. Hala masanın üzerine yeni şeyler çıkma olasılığı var. Ancak davanın sonucuyla değil ama Kürt hareketinin yaşadığı süreçle ilgilenen bu çalışma açısından pek bir yenilik beklemeye gerek olmayacak. Kürt çevrelerinin Öcalan' ın izinden giderek "bir 21.yüzyıl manifestosu" ilan ettikleri Öcalan'ın savunması çeşitli basın organlarında bölümler halinde yayınlandıktan sonra bir kitap olarak da hazırlandı. Oradan aktarıyorum: "Bir yirmibirinci yüzyıl Manifestosu olarak anlaşılması gereken bu demokratik birlik içerikli savunmamın rolünü oynaması için elden gelen her çabayı sergileyeceğim sözünü veriyorum." (Öcalan Abdullah; KürtSorununda Demokratik Çözüm Bildirgesi; Mem yay., İstanbul, Haziran 1999, s.11)...

İDEOLOJİK MÜCADELE VE SINIF SİYASETİ

Bir yazımda ideolojik mücadelenin konusunu "emekçi sınıfların toplumsal gelişmeler karşısındaki akıl yürütme süreçleri üzerinde burjuvazinin kurduğu tahakkümü mümkün olduğunca zayıflatmak" biçiminde tarif etmiştim HEKİMOĞLU Cemal; İdeolojik Görevlere Bir İlk Bakış, Sol dergisi, sayı 34, sayfa 64. . Bu zayıflatma süreci elbette sosyalist ideolojinin yalnızca "bozucu" bir rol üstlenmesi ile mümkün değil. Burjuva egemenliğinin emekçi sınıfların düşünce-konumlanış-etkinlik bağlantılarındaki kontrolünü yitirmesi için, bu egemenliğin ideolojik yapısında bir çözülme veya parçalanmışlık yetmeyecektir. Devrimci ideolojinin siyaset somutluğunda bu çözülme ve parçalanmışlığın boşalttığı alanı fethetmesi dolayısıyla çözülme ve parçalanmışlığı doğal mecrasının dışına taşıması gerekir. Böylesi pozitif bir müdahale olmaksızın egemen ideolojinin parçalı ögeleri bile kitleler...

FAŞİST MED-CEZİR

Son seçimlerde milyonlarca genç ilk defa oy kullandı. Seçmen yaşının onsekize inmesiyle bu şansı yakalayan gençlerin büyük kısmı gidip oylarını MHP' ye verdi. Sadece onlar mı? Özellikle Orta Anadolu ve Kardeniz' de ama ülkenin her yerinde insanlar faşistlere yöneldi. Yüzde onsekiz gibi ciddi bir oy MHP' yi iktidara taşıdı. Bunun nedenleri elbette tartışılmalı ve tartışılacak. Ancak bununla kalmamalı; özellikle sosyalistler bununla sınırlı kalmayacaklar. Faşizme ve faşist harekete karşı mücadele, bu ülkede devrimin ayrılmaz parçası olma niteliğini hiç kaybetmedi. Son sonuçlar, olsa olsa bu ihtiyacı arttırdı.Burjuva yazarlarının "değiştiler" söylemini ciddiye almak burjuvazinin kendisi için bile çok zor görünürken bunu yapmak elbette...

SOLUN KURTLARLA DANSI

Aydınlık bir Türkiye mücadelesinin faşizme karşı bir mücadeleden geçtiğini bir kez daha hatırlatan yoldaşıma, Hüseyin'e...Türkiye solunun 20. Yüzyıla yayılan inişli çıkışlı mücadelesine pek çok onurlu sayfanın yanında önemli zaaflar yazıldı. Gericilik, emperyalizm, sosyal demokrasi karşısında yapılan açılımların önemli bir kısmı ne yazık ki sosyalist-devrimci bir hatta sığmayacak genişlikte oldu. Ancak özellikle solu bugün temsil eden ana kolların hemen tamamının kimlik tarifini yaptığı dönem olan 70lere damgasını vuran anti-faşist mücadele, faşizme karşı benzer genişliğin sergilen(e)memesini sağladı. Genel ideolojik bir hattın sonucundan çok, gündelik siyasetin önsezileriyle sergilenen bu mesafenin, son dönemde, solun bir kesimi, ulusal sol tarafından daraltılması bu yazının konusunu oluşturuyor.Aralarındaki...

TÜRKİYE’DE EMPERYALİZME KARŞI MÜCADELENİN GÜNCELLİĞİ

Solun uzun süreli mücadele başlığı : Emperyalizme karşı bağımsızlıkEmperyalizme karşı mücadele Türkiye’de solun uzun süreli ideolojik gündemlerinden birini oluşturmuştur. Dolmabahçe’de 6.Filo’ya karşı düzenlenen eylemler ODTÜ’de Cromwell’in arabasının yakılması bu mücadelenin kolayca akla geliveren eylemliliklerindendir. Emperyalizme karşı yürütülen mücadelenin o günkü teorik dayanaklarından en önemlisi “ulusun egemenliği ve bağımsızlığı ilkesi idi. “Bağımsız Türkiye” sloganında da dile getirilen bu ilke Türkiye’nin gerek ekonomik, gerek siyasi gündemine yabancı ülkelerin bu belirleyicilikte müdahale etmemeleri gerektiğini vurguluyordu. Ekonomik olarak emperyalizme giderek bağımlı hale gelen bu ülkenin, siyasi olarak da bağımsızlığını kaybedeceği ve böylece egemenliğini yitireceği öngörüsü sözkonusu idi.Ancak solda emperyalizm, sömürge ve koloni dönemini çoktan...

ZEKİ SARIHAN USULÜ ÇERKEZ ETHEM TAVUĞU

Yazının başlığı ve yazının sonundaki yemek tarifi okuyucuyu şaşırtabilir. Okunması zor alan bu tür yazıların daha kolay okunmasını sağlamak için başvurulan "eğlenceli bir oyun" olarak değerlendirenler de çıkabilir.Amacım ne şaşırtmak ne de eğlendirmek.Gerçekten de bazı tarih çalışmaları adeta bir yemek tarifi gibi. Okumalarımdan çıkarttığım izlenim bu. O nedenle yazının başlığı ve yazının sonundaki yemek tarifi kendiliğinden böyle oluşuverdi.Bu yazıyı Zeki Sarıhanın "Çerkes Ethemin İhaneti" adlı kitabını okuduktan sonra yazmıştım. Bir hayli eski... Yazdıklarımı yeniden okuduğumda uzunca bir bölüm oluşturan "Tahrifatçılık" bölümünü çıkarttım. Ama "tahrifatçı" sözcüğünü çıkartamadım, atamadım.Kimi okuyucu bu sözcüğü ağır bulabilir. Sözlüğe baktım: Soba yapımcısına sobacı, ayakkabı yapımcısına ayakkabıcı,...

SOSYALİZM VE DİN

Çözülüşten önce, SBKP Merkez Komite'sinin teorik yayın organı olan Komünist dergisinin 1988 yılı 4 no' lu sayısında imzasız olarak yayınlanmıştır. (Bu makale önümüzdeki ay Gelenek yayınlarından çıkacak olan Sosyalistler ve Din başlıklı derlemede yeralmaktadır.)29 Ocak 1918' de (eski takvime göre 2 Şubat' ta) Sovyetler Birliği Halk Komiserleri Konseyi (o tarihte Sovyet hükümetine bu ad veriliyordu) kilisenin devletten, okulun kiliseden ayrılması hakkında bir karar aldı. 70 yıldan bu yana Sovyet hükümetiyle dini kuruluşlar arasında geçerli olan hukuki kuralların altında bu karar yatmaktadır. Bu kararın temel toplumsal-tarihsel önemi, bugünkü perestroyka ve sosyalist toplumun demokratikleştirilmesi koşullarında daha net ortaya çıkmıştır.Karar ve vicdan özgürlüğünün...

Hoşgeldiniz!

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Kayıt Ol!

Kayıt olmak için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

*Kullanıcı Sözleşmesi'ni ve Gizlilik Politikası'nı okuduğumu, anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim. Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası.

Şifrenizi geri alın

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi veya okuyucu adınızı giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Oluştur