Gelenek Sayı 72

TKP MK TOPLANDI

Basın Açıklaması25 Şubat 2002 19 Mart'ta ABD Başkan Yardımcısı geliyor: Yankee Go Home!..Kolombiya FARC güçleri ile dayanışma...Nazım Hikmet'in "telifi" olmaz...Parti Tüzüğünü yeniliyoruz...TKP Merkez Komitesi 24 Şubat 2002 tarihinde gerçekleştirdiği toplantısının ardından kamuoyuna aşağıdaki açıklamayı yapmayı uygun görmüştür.17 Mart'ta Miting: Cheney Defol!ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'in 19 Mart Salı günü ülkemize geleceği açıklanmış bulunuyor. Bölgemizdeki savaş hazırlıklarını hızlandıracağı açık olan bu ziyaret dolayısıyla, TKP, ABD emperyalizminin kanlı planlarının karşısına çıkmayı görev bilmektedir.TKP, ülkemizin komşu Irak'a yönelik maceralara sokulmasını engellemek için mücadeleyi yükseltekcektir. ABD emperyalizmi topraklarımızdan kovulmalıdır. Türkiye komşularının cellatlığına soyunmak yerine, acılı yoksul halklara dayanışma ve dostluk elini uzatmalıdır.TKP MK, 17 Mart'ta...

Merhaba

Mart ayı yoğun bir gündemle geldi yine. Bir yanda Türkiye’nin Avrupa Birliği için hazırlaması gereken Ev Ödevi sıkıştırıyor öte yanda ABD’nin verdiği görevler için de hazırlık yapılması gerekiyordu. 19 Mart Türkiye’nin AB için “kısa vadeli” ödevini teslim edeceği ve aynı zamanda ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin Ankara’yı ziyaret edeceği tarih oldu. Cheney’nin bölge turunun ve Ankara ziyaretinin Irak operasyonu hazırlıklarıyla ilgili olduğu biliniyor.“Avrupa Birliği’ne onurlu bir biçimde girelim”ciler böyle bir sıkışma nesnelliğinde sahneye çıktılar. Burjuva siyasetine yeni bir “renk” katmış oldular. Ama yalnızca bu kadar.Kemal Okuyan “Ne olacak bu memleketin alternatifi” yazısında bu tabloyu ele alıyor. Sosyalizm alternatifini öngörmeyen herhangi...

11 EYLÜL’DEN SOSYALİST DEVRİME

Sosyalist devrimcilik, bugünün dünyasında, yalnızca farklı devrim stratejileri arasında en “ileri” olanı savunmak anlamına gelmiyor. Sosyalist devrim perspektifi, güncel gelişmeleri doğru yorumlamak ve doğru tavır alabilmek için de vazgeçilmez hale geldi. Bunu görmek için, 11 Eylül sonrasında yazılıp çizilenlere bakmak bile yeterli olabiliyor. Dünya ölçeğindeki tüm diğer “sarsıcı” olaylar gibi 11 Eylül de, farklı siyasal ve ideolojik yönelimlerin  kristalize olmasını sağladı. Gerek “sıcağı sıcağına” yapılan yorumlar, gerekse 11 Eylül sonrasındaki gelişmelere gösterilen tepkiler, sosyalist devrimci olmayan bakış açılarının körleştirici etkilerini fazlasıyla somutladı. “Üçüncü Dünya Savaşı”nın başlamış olduğu türünden aceleci saptamaları bir yana bırakalım ve marksizm hakkında “yeni düşünceler” ileri sürdüğü...

Ne olacak bu memleketin alternatifi

Türkiye solunun burjuva siyasetine hediye ettiği kavramlara son haftalarda yenileri ekleniverdi. Bırakın uzununu, başı sonu, öznesi fiili belli olan cümleleri tamamen bir kenara koyarak her birisi birer kod haline sokulan sözcüklerle yetinen siyasetçi için "onur" ve "teslimiyet" fazlasıyla doyurucuydu. Yalnızca Kürtleri değil Türkleri de dilsiz kılmaya yeminli tekelci basınımızın yardımıyla şubat ayını onur ve teslimiyetten türeme haberlerle geçirdik: Onurlu üyelikten yanayız, teslimiyete karşıyız, onurumuzla gireriz, onurlu çıkış, teslim alamazlar, aramızda teslimiyetçiler var, onurumuzu çiğnetmeyiz...Neden "onurumuzla teslim oluruz" demediler ya da Serdar Turgut bunu yazdı da ben mi okumadım bilemiyorum. Bildiğim tek şey, Avrupa Birliği'ne üyelik konusunda şu ana kadar komünistlerin...

Bir yeniden okuma denemesi

Bu yazıda, ilk yayımlanışının üzerinden tam 150 yıl geçmiş olmasına rağmen, siyasal çözümleme alanında hâlâ aşılamamış bir çalışmayı konu edeceğim. Yüz sayfa dolayında küçük bir kitap bu. Sadece 65 yıl sürmüş ömrüne sığdırdığı, hem sayısal çokluğu ve pek değişik alanlara yayılmış zenginliği hem de zamanına kadar yapılanları tersyüz eden devrimci niteliği ile insan aklını doruklarına yükseltmiş entelektüel çalışmaların sahibi bir adamın imzasını taşıyor.Bu çözümlemenin ilk cümlesi çok bilinir; izleyicilerinin dışında karşıtları tarafından da kimileyin ayak üstü yapılan polemiklerde kimileyin enine boyuna incelemelerde, sayısız kez yinelenmiştir. Buraya yazar yazmaz, kitabı da yazarını da açıklamış olacağım: "Hegel, bütün büyük tarihsel olay ve...

Devrim sanatına dair

Devrim...Marksist ayaklanma kuramı ile ilgili yazıyı planlamaya başladığımda, yazacağım yazıyamutlaka "devrim" sözcüğüyle başlamam gerektiğini düsündüm. Girişi bunun nedenlerinikısaca açıklamaya çalışarak yapmak doğru olacak.En önemlisi ve ilk yazılması gereken, uzunca bir süredir toplumsal alanda geniş bir etkisiolan "böyle gelmiş böyle gider" anlayışının hakimiyetini yitiriyor oluşudur. Uzun bir süregeniş toplumsal kesimler içinde en yaygın ortak düşünce olarak gözlemlenen bu anlayışınhakimiyetinin bir anda yok olup gitmesi kuşkusuz mümkün değil. Ancak bizim sıkçakullandığımız ve bu yazı içerisinde de açmaya çalışacağım bir tanımla sıçramalı kopuşlarınyaşandığını gözlemlemek mümkün. Bu durumda önemli olan, "tamam böyle gitmez" dedikten sonra şekillenen "nasıl gidecek" sorusuna verilecek yanıtın netliğidir. Öyle inanıyorum...

Hoşgeldiniz!

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Kayıt Ol!

Kayıt olmak için aşağıdaki bilgileri eksiksiz doldurun.

*Kullanıcı Sözleşmesi'ni ve Gizlilik Politikası'nı okuduğumu, anladığımı ve kabul ettiğimi beyan ederim. Kullanıcı Sözleşmesi ve Gizlilik Politikası.

Şifrenizi geri alın

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi veya okuyucu adınızı giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Oluştur